Roman Script    Reciting key words            Previous Sūrah    Quraan Index    Home  

4) Sūrat An-Nisā'

Printed format

4) سُورَة النِسَاء

Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Yā 'Ayyuhā An-Nāsu Attaqū Rabbakumu Al-Ladhī Khalaqakum Min Nafsin Wāĥidatin Wa Khalaqa Minhā Zawjahā Wa Baththa Minhumā Rijālāan Kathīrāan Wa Nisā'an ۚ Wa Attaqū Allaha Al-Ladhī Tasā'alūna Bihi Wa Al-'Arĥāma ۚ 'Inna Allāha Kāna `Alaykum Raqībāan 004-001. Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türetip-yayan Rabbinizden korkup-sakının. Ve (yine) kendisiyle, birbirinizle dilekleştiğiniz Allah'tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gِzeticidir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ ‌‍رَبَّكُمُ ‌الَّذِي خَ‍‍لَ‍‍قَ‍‍كُمْ مِ‍‌‍نْ نَفْسٍ‌ ‌وَ‌احِدَةٍ‌ ‌وَ‍خَ‍‍لَ‍‍قَ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ ‌زَ‌وْجَهَا‌ ‌وَبَثَّ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمَا‌ ‌رِجَالا‌‌ ً‌ كَثِي‍‍ر‌ا‌ ً‌ ‌وَنِس‍‍َ‍ا‌ء‌ ًۚ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌الَّذِي تَس‍‍َ‍ا‌ءَل‍‍ُ‍ونَ بِ‍‍هِ ‌وَ‌الأَ‌رْح‍‍َ‍امَ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ عَلَيْكُمْ ‌‍رَقِ‍‍يباً
Wa 'Ātū Al-Yatāmá 'Amwālahum ۖ Wa Lā Tatabaddalū Al-Khabītha Biţ-Ţayyibi ۖ Wa Lā Ta'kulū 'Amwālahum 'Ilá 'Amwālikum ۚ 'Innahu Kāna Ĥūbāan Kabīrāan 004-002. Yetimlere mallarını verin ve murdar olanla temiz olanı değiştirmeyin. Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin. اünkü bu, büyük bir suçtur. وَ‌آتُو‌ا‌الْيَتَامَ‍‍ى‌ ‌أَمْوَ‌الَهُمْ ۖ ‌وَلاَ‌ تَتَبَدَّلُو‌ا‌الْ‍‍خَ‍‍ب‍‍ِ‍ي‍‍ثَ بِ‍ال‍‍طَّ‍‍يِّبِ ۖ ‌وَلاَ‌ تَأْكُلُ‍‍و‌ا‌ ‌أَمْوَ‌الَهُمْ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أَمْوَ‌الِكُمْ ۚ ‌إِنَّ‍‍هُ ك‍‍َ‍انَ حُوبا‌‌ ً‌ كَبِي‍‍ر‌اً
Wa 'In Khiftum 'Allā Tuqsiţū Fī Al-Yatāmá Fānkiĥū Mā Ţāba Lakum Mina An-Nisā' Mathná Wa Thulātha Wa Rubā`a ۖ Fa'in Khiftum 'Allā Ta`dilū Fawāĥidatan 'Aw Mā Malakat 'Aymānukum ۚ Dhālika 'Adná 'Allā Ta`ūlū 004-003. Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dِrder olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu, sapmamanıza daha yakındır. وَ‌إِ‌نْ خِ‍‍فْتُمْ ‌أَلاَّ‌ تُ‍‍قْ‍‍سِ‍‍طُ‍‍و‌ا‌ فِي ‌الْيَتَامَى‌ فَا‌ن‍‍كِحُو‌ا‌ مَا‌ طَ‍‍ابَ لَكُمْ مِنَ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ مَثْنَى‌ ‌وَثُلاَثَ ‌وَ‌رُب‍‍َ‍اعَ ۖ فَإِ‌نْ خِ‍‍فْتُمْ ‌أَلاَّ‌ تَعْدِلُو‌ا‌ فَوَ‌احِدَةً ‌أَ‌وْ‌ مَا‌ مَلَكَتْ ‌أَيْمَانُكُمْ ۚ ‌ذَلِكَ ‌أَ‌دْنَ‍‍ى‌ ‌أَلاَّ‌ تَعُولُو‌ا
Wa 'Ātū An-Nisā' Şaduqātihinna Niĥlatan ۚ Fa'in Ţibna Lakum `An Shay'in Minhu Nafsāan Fakulūhu Hanī'āan Marī'āan 004-004. Kadınlara mehirlerini gِnülden isteyerek (ve bir hak olarak) verin, fakat onlar, gِnül hoşluğuyla size ondan bir şeyi bağışlarlarsa, onu da afiyetle, iç huzuruyla yiyin. وَ‌آتُو‌ا‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ صَ‍‍دُ‍قَ‍‍اتِهِ‍‍نَّ نِحْلَة‌ ًۚ فَإِ‌نْ طِ‍‍بْ‍‍نَ لَكُمْ عَ‍‌‍نْ شَ‍‍يْء‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ نَفْسا‌‌ ً‌ فَكُل‍‍ُ‍وهُ هَن‍‍ِ‍ي‍‍ئا‌ ً‌ مَ‍‍رِي‍‍ئاً
Wa Lā Tu'utū As-Sufahā'a 'Amwālakumu Allatī Ja`ala Allāhu Lakum Qiyāmāan Wa Arzuqūhum Fīhā Wa Aksūhum Wa Qūlū Lahum Qawlāan Ma`rūfāan 004-005. Allah'ın sizin için (kendileriyle hayatınızı) kaim (geçiminizi sağlamaya destekleyici bir araç) kıldığı mallarınızı düşük akıllılara vermeyin; bunlarla onları rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel (maruf) sِz sِyleyin. وَلاَ‌ تُؤْتُو‌ا‌ال‍‍سُّفَه‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌أَمْوَ‌الَكُمُ ‌الَّتِي جَعَلَ ‌اللَّ‍‍هُ لَكُمْ قِ‍‍يَاما‌ ً‌ ‌وَ‌ا‌رْ‌زُ‍قُ‍‍وهُمْ فِيهَا‌ ‌وَ‌اكْسُوهُمْ ‌وَ‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ لَهُمْ قَ‍‍وْلا‌ ً‌ مَعْرُ‌وفاً
Wa Abtalū Al-Yatāmá Ĥattá 'Idhā Balaghū An-Nikāĥa Fa'in 'Ānastum Minhum Rushdāandfa`ū 'Ilayhim 'Amwālahum ۖ Wa Lā Ta'kulūhā 'Isfāan Wa Bidāan 'An Yakbarū ۚ Wa Man Kāna Ghanīyāan Falyasta`fif ۖ Wa Man Kāna Faqīrāan Falya'kul Bil-Ma`rūfi ۚ Fa'idhā Dafa`tum 'Ilayhim 'Amwālahum Fa'ash/hidū `Alayhim ۚ Wa Kafá Billāhi Ĥasībāan 004-006. Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gِrdünüz mü, hemen onlara mallarını verin. Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve ِrfe uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı şahid bulundurun. Hesap gِrücü olarak Allah yeter. وَ‌ابْ‍‍تَلُو‌ا‌الْيَتَامَى‌ حَتَّ‍‍ى‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ بَلَ‍‍غُ‍‍و‌ا‌ال‍‍نِّ‍‍ك‍‍َ‍احَ فَإِ‌نْ ‌آنَسْتُمْ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌رُشْد‌ا‌‌ ً‌ فَا‌دْفَعُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلَيْهِمْ ‌أَمْوَ‌الَهُمْ ۖ ‌وَلاَ‌ تَأْكُلُوهَ‍‍ا‌ ‌إِسْ‍رَ‌افا‌ ً‌ ‌وَبِدَ‌ا‌ر‌اً‌ ‌أَ‌نْ يَكْبَرُ‌و‌اۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ غَ‍‍نِيّا‌‌ ً‌ فَلْيَسْتَعْفِفْ ۖ ‌وَمَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ فَ‍‍قِ‍‍ي‍‍ر‌ا‌‌ ً‌ فَلْيَأْكُلْ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ۚ فَإِ‌ذَ‌ا‌ ‌دَفَعْتُمْ ‌إِلَيْهِمْ ‌أَمْوَ‌الَهُمْ فَأَشْهِدُ‌و‌ا‌ عَلَيْهِمْ ۚ ‌وَكَفَى‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ حَسِيباً
Lilrrijāli Naşībun Mimmā Taraka Al-Wālidāni Wa Al-'Aqrabūna Wa Lilnnisā'i Naşībun Mimmā Taraka Al-Wālidāni Wa Al-'Aqrabūna Mimmā Qalla Minhu 'Aw Kathura ۚ Naşībāan Mafrūđāan 004-007. Anne ve baba ile akrabaların bıraktıklarından erkekler için bir pay vardır; anne ve baba ile akrabanın bıraktıklarından kadınlar için de bir pay vardır. Bunun azından ve çoğundan farz kılınmış bir pay vardır. لِ‍‍ل‍‍رِّج‍‍َ‍الِ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍بٌ‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَ‍رَكَ ‌الْوَ‌الِد‍َ‍‌انِ ‌وَ‌الأَ‍قْ‍‍‍رَب‍‍ُ‍ونَ ‌وَلِل‍‍نِّ‍‍س‍‍َ‍ا‌ءِ‌ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍بٌ‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَ‍رَكَ ‌الْوَ‌الِد‍َ‍‌انِ ‌وَ‌الأَ‍قْ‍‍‍رَب‍‍ُ‍ونَ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ قَ‍‍لَّ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌أَ‌وْ‌ كَثُ‍رَۚ نَ‍‍صِ‍‍يبا‌ ً‌ مَفْرُ‌وض‍‍اً
Wa 'Idhā Ĥađara Al-Qismata 'Ūlū Al-Qurbá Wa Al-Yatāmá Wa Al-Masākīnu Fārzuqūhum Minhu Wa Qūlū Lahum Qawlāan Ma`rūfāan 004-008. (Mirası) Bِlüşme sırasında yakınlar, yetimler ve yoksullar da hazır olursa, onları ondan rızıklandırın ve onlara güzel (maruf) sِz sِyleyin. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ حَ‍‍ضَ‍رَ‌الْ‍‍قِ‍‍سْمَةَ ‌أ‍ُ‍‌وْلُو‌ا‌الْ‍‍قُ‍‍رْبَى‌ ‌وَ‌الْيَتَامَى‌ ‌وَ‌الْمَسَاك‍‍ِ‍ي‍‍نُ فَا‌رْ‌زُ‍قُ‍‍وهُمْ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌وَ‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ لَهُمْ قَ‍‍وْلا‌ ً‌ مَعْرُ‌وفاً
Wa Līakhsha Al-Ladhīna Law Tarakū Min Khalfihim Dhurrīyatan Đi`āfāan Khāfū `Alayhim Falyattaqū Allaha Wa Līaqūlū Qawlāan Sadīdāan 004-009. Arkalarında bıraktıkları zayıf çocuklardan dolayı korku duyanların, (vasiyetleri altında olanlar için de) içleri ürpertiyle titresin. Allah'tan korksunlar ve onlara doğru sِz sِylesinler. وَلْيَ‍‍خْ‍‍شَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ لَوْ‌ تَ‍رَكُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍لْفِهِمْ ‌ذُ‌رِّيَّة‌ ًضِ‍‍عَافاً‌ خَ‍‍افُو‌ا‌ عَلَيْهِمْ فَلْيَتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَلْيَ‍‍قُ‍‍ولُو‌اقَ‍‍وْلا‌‌ ً‌ سَدِيد‌اً
'Inna Al-Ladhīna Ya'kulūna 'Amwāla Al-Yatāmá Žulmāan 'Innamā Ya'kulūna Fī Buţūnihiman ۖ Wa Sayaşlawna Sa`īrāan 004-010. Gerçekten, yetimlerin mallarını zulmederek yiyenler, karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar. Onlar, çılgın bir ateşe gireceklerdir. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَأْكُل‍‍ُ‍ونَ ‌أَمْو‍َ‍‌الَ ‌الْيَتَامَى‌ ظُ‍‍لْما‌‌ ً‌ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ يَأْكُل‍‍ُ‍ونَ فِي بُ‍‍طُ‍‍ونِهِمْ نَا‌ر‌ا‌ ًۖ ‌وَسَيَ‍‍صْ‍‍لَ‍‍وْنَ سَعِي‍‍ر‌اً
şīkumu Allāhu Fī 'Awlādikum ۖ Lildhdhakari Mithlu Ĥažži Al-'Unthayayni ۚ Fa'in Kunna Nisā'an Fawqa Athnatayni Falahunna Thuluthā Mā Taraka ۖ Wa 'In Kānat Wāĥidatan Falahā An-Nişfu ۚ Wa Li'abawayhi Likulli Wāĥidin Minhumā As-Sudusu Mimmā Taraka 'In Kāna Lahu Waladun ۚ Fa'in Lam Yakun Lahu Waladun Wa Warithahu~ 'Abawāhu Fali'ammihi Ath-Thuluthu ۚ Fa'in Kāna Lahu~ 'Ikhwatun Fali'ammihi As-Sudusu ۚ Min Ba`di Waşīyatinşī Bihā 'Aw Daynin ۗ 'Ābā'uukum Wa 'Abnā'uukum Lā Tadrūna 'Ayyuhum 'Aqrabu Lakum Naf`āan ۚ Farīđatan Mina Allāhi ۗ 'Inna Allāha Kāna `Alīmāan Ĥakīmāan 004-011. اocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ِlünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (ضlenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir. (Ancak bu hükümler, ِlenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. يُوصِ‍‍يكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ فِ‍‍ي ‌أَ‌وْلاَ‌دِكُمْ ۖ لِلذَّكَ‍‍ر‍ِ‍‌ مِثْلُ حَ‍‍ظِّ ‌الأُ‌ن‍‍ثَيَ‍‍يْ‍‍نِ ۚ فَإِ‌نْ كُ‍‍نَّ نِس‍‍َ‍ا‌ء‌‌ ً‌ فَ‍‍وْ‍قَ ‌اثْنَتَ‍‍يْ‍‍نِ فَلَهُ‍‍نَّ ثُلُثَا‌ مَا‌ تَ‍رَكَ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ كَانَتْ ‌وَ‌احِدَة‌ ً‌ فَلَهَا‌ ‌ال‍‍نِّ‍‍‍‍صْ‍‍فُ ۚ ‌وَلِأَبَوَيْ‍‍هِ لِكُلِّ ‌وَ‌احِد‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمَا‌ ‌ال‍‍سُّدُسُ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَ‍رَكَ ‌إِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ لَ‍‍هُ ‌وَلَد‌‌ٌۚ فَإِ‌نْ لَمْ يَكُ‍‌‍نْ لَ‍‍هُ ‌وَلَد‌ٌ‌ ‌وَ‌وَ‌رِثَهُ~ُ ‌أَبَو‍َ‍‌اهُ فَلِأَمِّ‍‍هِ ‌ال‍‍ثُّلُثُ ۚ فَإِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ لَهُ~ُ ‌إِخْ‍‍وَة‌‍ٌ‌ فَلِأَمِّ‍‍هِ ‌ال‍‍سُّدُسُ ۚ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌وَ‍صِ‍‍يَّةٍ‌ يُوصِ‍‍ي بِهَ‍‍ا‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌دَيْ‍‍ن‌‍ٍۗ ‌آب‍‍َ‍ا‌ؤُكُمْ ‌وَ‌أَبْ‍‍ن‍‍َ‍ا‌ؤُكُمْ لاَ‌ تَ‍‍دْ‌ر‍ُ‍‌ونَ ‌أَيُّهُمْ ‌أَ‍قْ‍‍‍رَبُ لَكُمْ نَفْعا‌‌ ًۚ فَ‍‍رِي‍‍ضَ‍‍ة ً‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ عَلِيماً‌ حَكِيماً
Wa Lakum Nişfu Mā Taraka 'Azwājukum 'In Lam Yakun Lahunna Waladun ۚ Fa'in Kāna Lahunna Waladun Falakumu Ar-Rubu`u Mimmā Tarakna ۚ Min Ba`di Waşīyatinşīna Bihā 'Aw Daynin ۚ Wa Lahunna Ar-Rubu`u Mimmā Taraktum 'In Lam Yakun Lakum Waladun ۚ Fa'in Kāna Lakum Waladun Falahunna Ath-Thumunu Mimmā Taraktum ۚ Min Ba`di Waşīyatinşūna Bihā 'Aw Daynin ۗ Wa 'In Kāna Rajulunrathu Kalālatan 'Aw Amra'atun Wa Lahu~ 'Akhun 'Aw 'Ukhtun Falikulli Wāĥidin Minhumā As-Sudusu ۚ Fa'in Kānū 'Akthara Min Dhālika Fahum Shurakā'u Fī Ath-Thuluthi ۚ Min Ba`di Waşīyatinşá Bihā 'Aw Daynin Ghayra Muđārrin ۚ Waşīyatan Mina Allāhi Wa ۗ Allāhu `Alīmun Ĥalīmun 004-012. Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dِrtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dِrtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır. Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah'tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır. وَلَكُمْ نِ‍‍صْ‍‍فُ مَا‌ تَ‍رَكَ ‌أَ‌زْ‌وَ‌اجُكُمْ ‌إِ‌نْ لَمْ يَكُ‍‌‍نْ لَهُ‍‍نَّ ‌وَلَد‌‌ٌۚ فَإِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ لَهُ‍‍نَّ ‌وَلَد‌‌ٌ‌ فَلَكُمُ ‌ال‍‍رُّبُعُ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَ‍رَكْنَ ۚ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌وَ‍صِ‍‍يَّةٍ‌ يُوصِ‍‍ي‍‍نَ بِهَ‍‍ا‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌دَيْ‍‍نٍۚ ‌وَلَهُ‍‍نَّ ‌ال‍‍رُّبُعُ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَ‍رَكْتُمْ ‌إِ‌نْ لَمْ يَكُ‍‌‍نْ لَكُمْ ‌وَلَد‌‌ٌۚ فَإِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ لَكُمْ ‌وَلَد‌‌ٌ‌ فَلَهُ‍‍نَّ ‌ال‍‍ثُّمُنُ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَ‍رَكْتُمْ ۚ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌وَ‍صِ‍‍يَّة‌‍ٍ‌ تُوصُ‍‍ونَ بِهَ‍‍ا‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌دَيْ‍‍نٍۗ ‌وَ‌إِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ ‌‍رَجُلٌ‌ يُو‌‍رَثُ كَلاَلَةً ‌أَ‌وْ‌ ‌امْ‍رَ‌أَةٌ‌ ‌وَلَهُ~ُ ‌أَ‍خٌ ‌أَ‌وْ‌ ‌أُ‍خْ‍‍ت‌‍ٌ‌ فَلِكُلِّ ‌وَ‌احِد‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمَا‌ ‌ال‍‍سُّدُسُ ۚ فَإِ‌نْ كَانُ‍‍و‌ا‌ ‌أَكْثَ‍رَ‌ مِ‍‌‍نْ ‌ذَلِكَ فَهُمْ شُ‍رَك‍‍َ‍ا‌ءُ‌ فِي ‌ال‍‍ثُّلُثِ ۚ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌وَ‍صِ‍‍يَّةٍ‌ يُوصَ‍‍ى‌ بِهَ‍‍ا‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌دَيْ‍‍نٍ غَ‍‍يْ‍رَ‌ مُ‍‍ضَ‍‍ا‌رّ‌ٍۚ ‌وَ‍صِ‍‍يَّة ً‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍مٌ حَلِيمٌ
Tilka Ĥudūdu Allāhi ۚ Wa Man Yuţi`i Allāha Wa Rasūlahu Yudkhilhu Jannātin Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru Khālidīna Fīhā ۚ Wa Dhalika Al-Fawzu Al-`Ažīmu 004-013. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse, onu altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. تِلْكَ حُد‍ُ‍‌و‌دُ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُ‍‍طِ‍‍عِ ‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌‍رَسُولَ‍‍هُ يُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لْهُ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَا‌ ۚ ‌وَ‌ذَلِكَ ‌الْفَ‍‍وْ‌زُ‌ ‌الْعَ‍‍ظِ‍‍يمُ
Wa Man Ya`şi Allāha Wa Rasūlahu Wa Yata`adda Ĥudūdahu Yudkhilhu Nāan Khālidāan Fīhā Wa Lahu `Adhābun Muhīnun 004-014. Kim Allah'a ve elçisine isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa, onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. وَمَ‍‌‍نْ يَعْ‍‍صِ ‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌‍رَسُولَ‍‍هُ ‌وَيَتَعَدَّ‌ حُدُ‌و‌دَهُ يُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لْهُ نَا‌ر‌اً‌ خَ‍‍الِد‌ا‌‌ ً‌ فِيهَا‌ ‌وَلَ‍‍هُ عَذ‍َ‍‌ابٌ‌ مُهِينٌ
Wa Al-Lātī Ya'tīna Al-Fāĥishata Min Nisā'ikum Fāstash/hidū `Alayhinna 'Arba`atan Minkum ۖ Fa'in Shahidū Fa'amsikūhunna Fī Al-Buyūti Ĥattá Yatawaffāhunna Al-Mawtu 'Aw Yaj`ala Allāhu Lahunna Sabīlāan 004-015. Kadınlarınızdan fuhuş yapanların aleyhinde olmak üzere içinizden dِrt şahid tutun. Eğer şehadet ederlerse, onları, ِlüm alıp gِtürünceye veya Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun. وَ‌اللاَّتِي يَأْت‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌الْفَاحِشَةَ مِ‍‌‍نْ نِس‍‍َ‍ائِكُمْ فَاسْتَشْهِدُ‌و‌ا‌ عَلَيْهِ‍‍نَّ ‌أَ‌رْبَعَة ً‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۖ فَإِ‌نْ شَهِدُ‌و‌ا‌ فَأَمْسِكُوهُ‍‍نَّ فِي ‌الْبُي‍‍ُ‍وتِ حَتَّى‌ يَتَوَفَّاهُ‍‍نَّ ‌الْمَ‍‍وْتُ ‌أَ‌وْ‌ يَ‍‍جْ‍‍عَلَ ‌اللَّ‍‍هُ لَهُ‍‍نَّ سَبِيلاً
Wa Al-Ladhāni Ya'tiyānihā Minkum Fa'ādhūhumā ۖ Fa'in Tābā Wa 'Aşlaĥā Fa'a`riđū `Anhumā ۗ 'Inna Allāha Kāna Tawwābāan Raĥīmāan 004-016. Sizlerden fuhuş yapanların, her ikisine eziyet edin. Eğer tevbe ederler de ıslah olurlarsa artık onlardan vazgeçin. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. وَ‌اللَّذ‍َ‍‌انِ يَأْتِيَانِهَا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ فَآ‌ذُ‌وهُمَا‌ ۖ فَإِ‌نْ تَابَا‌ ‌وَ‌أَ‍صْ‍‍لَحَا‌ فَأَعْ‍‍رِ‍‍ضُ‍‍و‌ا‌ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمَ‍‍اۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ تَوَّ‌ابا‌ ً‌ ‌‍رَحِيماً
'Innamā At-Tawbatu `Alá Allāhi Lilladhīna Ya`malūna As-Sū'a Bijahālatin Thumma Yatūbūna Min Qarībin Fa'ūlā'ika Yatūbu Allāhu `Alayhim ۗ Wa Kāna Allāhu `Alīmāan Ĥakīmāan 004-017. Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kِtülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, bِylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. إِنَّ‍‍مَا‌ ‌ال‍‍تَّوبَةُ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَعْمَل‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍سّ‍‍ُ‍و‌ءَ‌ بِجَهَالَة‌‍ٍ‌ ثُ‍‍مَّ يَتُوب‍‍ُ‍ونَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍ب‌‍ٍ‌ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ يَت‍‍ُ‍وبُ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَيْهِمْ ۗ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلِيماً‌ حَكِيماً
Wa Laysati At-Tawbatu Lilladhīna Ya`malūna As-Sayyi'āti Ĥattá 'Idhā Ĥađara 'Aĥadahumu Al-Mawtu Qāla 'Innī Tubtu Al-'Āna Wa Lā Al-Ladhīna Yamūtūna Wa Hum Kuffārun ۚ 'Ūlā'ika 'A`tadnā Lahum `Adhābāan 'Alīmāan 004-018. Tevbe; ne, kِtülükleri yapıp-edip de onlardan birine ِlüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ِlenler için değil. Bِyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır. وَلَيْسَتِ ‌ال‍‍تَّوبَةُ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَعْمَل‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍سَّيِّئ‍‍َ‍اتِ حَتَّ‍‍ى‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ حَ‍‍ضَ‍رَ‌ ‌أَحَدَهُمُ ‌الْمَ‍‍وْتُ قَ‍‍الَ ‌إِنِّ‍‍ي تُ‍‍بْ‍‍تُ ‌الآنَ ‌وَلاَ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَمُوت‍‍ُ‍ونَ ‌وَهُمْ كُفّ‍‍َ‍ا‌رٌ‌ ۚ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌أَعْتَ‍‍دْنَا‌ لَهُمْ عَذَ‌اباً‌ ‌أَلِيماً
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Lā Yaĥillu Lakum 'An Tarithū An-Nisā' Karhāan ۖ Wa Lā Ta`đulūhunna Litadh/habū Biba`đi Mā 'Ātaytumūhunna 'Illā 'An Ya'tīna Bifāĥishatin Mubayyinatin ۚ Wa `Āshirūhunna Bil-Ma`rūfi ۚ Fa'in Karihtumūhunna Fa`asá 'An TakraShay'āan Wa Yaj`ala Allāhu Fīhi Khayan Kathīrāan 004-019. Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız helal değildir. Apaçık olan 'çirkin bir hayasızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin bir kısmını gidermeniz (kendinize almanız) için onlara baskı yapmanız da (helal değildir.) Onlarla güzellikle geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa, belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ لاَ‌ يَحِلُّ لَكُمْ ‌أَ‌نْ تَ‍‍رِثُو‌ا‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ كَرْها‌ ًۖ ‌وَلاَ‌ تَعْ‍‍ضُ‍‍لُوهُ‍‍نَّ لِتَذْهَبُو‌ا‌ بِبَعْ‍‍ضِ مَ‍‍ا‌ ‌آتَيْتُمُوهُ‍‍نَّ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ يَأْت‍‍ِ‍ي‍‍نَ بِفَاحِشَةٍ‌ مُبَيِّنَةٍۚ ‌وَعَاشِرُ‌وهُ‍‍نَّ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ۚ فَإِ‌نْ كَ‍‍رِهْتُمُوهُ‍‍نَّ فَعَسَ‍‍ى‌ ‌أَ‌نْ تَكْ‍رَهُو‌ا‌ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَيَ‍‍جْ‍‍عَلَ ‌اللَّ‍‍هُ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ خَ‍‍يْر‌ا‌‌ ً‌ كَثِي‍‍ر‌اً
Wa 'In 'Aradtumu Astibdāla Zawjin Makāna Zawjin Wa 'Ātaytum 'Iĥdāhunna Qinţāan Falā Ta'khudhū Minhu Shay'āan ۚ 'Ata'khudhūnahu Buhtānāan Wa 'Ithmāan Mubīnāan 004-020. Bir eşi bırakıp yerine bir başka eşi almak isterseniz, onlardan birine (ِncekine) yüklerle (mal ve para) vermişseniz bile ondan hiçbir şey almayın. Ona iftira ederek ve apaçık bir günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız? وَ‌إِ‌نْ ‌أَ‌‍رَ‌دْتُمُ ‌اسْتِ‍‍بْ‍‍د‍َ‍‌الَ ‌زَ‌وْجٍ‌ مَك‍‍َ‍انَ ‌زَ‌وْجٍ‌ ‌وَ‌آتَيْتُمْ ‌إِحْدَ‌اهُ‍‍نَّ قِ‍‍‌‍ن‍‍طَ‍‍ا‌ر‌ا‌‌ ً‌ فَلاَ‌ تَأْ‍خُ‍‍ذُ‌و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ شَ‍‍يْ‍‍ئاً‌ ۚ ‌أَتَأْ‍خُ‍‍ذُ‌ونَ‍‍هُ بُهْتَانا‌ ً‌ ‌وَ‌إِثْما‌ ً‌ مُبِيناً
Wa Kayfa Ta'khudhūnahu Wa Qad 'Afđá Ba`đukum 'Ilá Ba`đin Wa 'Akhadhna Minkumthāqāan Ghalīžāan 004-021. Onu nasıl alırsınız ki, birbirinize katılmış (birleşerek içli-dışlı olmuş)tınız. Onlar sizden kesin bir güvence (kuvvetli bir ahid) de almışlardı. وَكَ‍‍يْ‍‍فَ تَأْ‍خُ‍‍ذُ‌ونَ‍‍هُ ‌وَ‍قَ‍‍دْ‌ ‌أَفْ‍‍ضَ‍‍ى‌ بَعْ‍‍ضُ‍‍كُمْ ‌إِلَى‌ بَعْ‍‍ضٍ‌ ‌وَ‌أَ‍خَ‍‍ذْنَ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ مِيثَاق‍‍اً‌ غَ‍‍لِي‍‍ظ‍‍اً
Wa Lā Tankiĥū Mā Nakaĥa 'Ābā'uukum Mina An-Nisā' 'Illā Mā Qad Salafa ۚ 'Innahu Kāna Fāĥishatan Wa Maqtāan Wa Sā'a Sabīlāan 004-022. Kadınlardan babalarınızın nikahladıklarını nikahlamayın. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. اünkü bu, 'çirkin bir hayasızlık' ve 'ِfke duyulan bir iğrençliktir.' Ne kِtü bir yoldu o!.. وَلاَ‌ تَ‍‌‍ن‍‍كِحُو‌ا‌ مَا‌ نَكَحَ ‌آب‍‍َ‍ا‌ؤُكُمْ مِنَ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ ‌إِلاَّ‌ مَا‌ قَ‍‍دْ‌ سَلَفَ ۚ ‌إِنَّ‍‍هُ ك‍‍َ‍انَ فَاحِشَة ً‌ ‌وَمَ‍‍قْ‍‍تا‌ ً‌ ‌وَس‍‍َ‍ا‌ءَ‌ سَبِيلاً
Ĥurrimat `Alaykum 'Ummahātukum Wa Banātukum Wa 'Akhawātukum Wa `Ammātukum Wa Khālātukum Wa Banātu Al-'Akhi Wa Banātu Al-'Ukhti Wa 'Ummahātukumu Al-Lātī 'Arđa`nakum Wa 'Akhawātukum Mina Ar-Rađā`ati Wa 'Ummahātu Nisā'ikum Wa Rabā'ibukumu Al-Lātī Fī Ĥujūrikum Min Nisā'ikumu Al-Lātī Dakhaltum Bihinna Fa'in Lam Takūnū Dakhaltum Bihinna Falā Junāĥa `Alaykum Wa Ĥalā'ilu 'Abnā'ikumu Al-Ladhīna Min 'Aşlābikum Wa 'An Tajma`ū Bayna Al-'Ukhtayni 'Illā Mā Qad Salafa ۗ 'Inna Allāha Kāna Ghafūan Raĥīmāan 004-023. Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz, size bir sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi biraraya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ ‌أُمَّ‍‍هَاتُكُمْ ‌وَبَنَاتُكُمْ ‌وَ‌أَ‍خَ‍‍وَ‌اتُكُمْ ‌وَعَ‍‍مَّ‍‍اتُكُمْ ‌وَ‍خَ‍‍الاَتُكُمْ ‌وَبَن‍‍َ‍اتُ ‌الأَ‍خِ ‌وَبَن‍‍َ‍اتُ ‌الأُ‍خْ‍‍تِ ‌وَ‌أُمَّ‍‍هَاتُكُمُ ‌ال‍‍لاَّتِ‍‍ي ‌أَ‌رْ‍ضَ‍‍عْنَكُمْ ‌وَ‌أَ‍خَ‍‍وَ‌اتُكُمْ مِنَ ‌ال‍رَّ‍ضَ‍‍اعَةِ ‌وَ‌أُمَّ‍‍ه‍‍َ‍اتُ نِس‍‍َ‍ائِكُمْ ‌وَ‌‍رَب‍‍َ‍ائِبُكُمُ ‌ال‍‍لاَّتِي فِي حُجُو‌رِكُمْ مِ‍‌‍نْ نِس‍‍َ‍ائِكُمُ ‌ال‍‍لاَّتِي ‌دَ‍خَ‍‍لْتُمْ بِهِ‍‍نَّ فَإِ‌نْ لَمْ تَكُونُو‌ا‌ ‌دَ‍خَ‍‍لْتُمْ بِهِ‍‍نَّ فَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْكُمْ ‌وَحَلاَئِلُ ‌أَبْ‍‍ن‍‍َ‍ائِكُمُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ ‌أَ‍صْ‍‍لاَبِكُمْ ‌وَ‌أَ‌نْ تَ‍‍جْ‍‍مَعُو‌ا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌الأُ‍خْ‍‍تَ‍‍يْ‍‍نِ ‌إِلاَّ‌ مَا‌ قَ‍‍دْ‌ سَلَفَ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ غَ‍‍فُو‌ر‌ا‌ ً‌ ‌‍رَحِيماً
Wa Al-Muĥşanātu Mina An-Nisā' 'Illā Mā Malakat 'Aymānukum ۖ Kitāba Allāhi `Alaykum ۚ Wa 'Uĥilla Lakum Mā Warā'a Dhālikum 'An Tabtaghū Bi'amwālikum Muĥşinīna Ghayra Musāfiĥīna ۚ Famā Astamta`tum Bihi Minhunna Fa'ātūhunna 'Ujūrahunna Farīđatan ۚ Wa Lā Junāĥa `Alaykum Fīmā Tađaytum Bihi Min Ba`di Al-Farīđati ۚ 'Inna Allāha Kāna `Alīmāan Ĥakīmāan 004-024. Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışındaki kadınlardan 'evli ve ِzgür' olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) Bunlar, Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın aramanız size helal kılındı. ضyleyse onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) yararlandıysanız, onlara ücret (mehir)lerini tespit edildiği miktarıyla ِdeyin. Miktarın tespitinden sonra, karşılıklı hoşnut olduğunuz bir şey konusunda üstünüze bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. وَ‌الْمُحْ‍‍صَ‍‍ن‍‍َ‍اتُ مِنَ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ ‌إِلاَّ‌ مَا‌ مَلَكَتْ ‌أَيْمَانُكُمْ ۖ كِت‍‍َ‍ابَ ‌اللَّ‍‍هِ عَلَيْكُمْ ۚ ‌وَ‌أُحِلَّ لَكُمْ مَا‌ ‌وَ‌ر‍َ‍‌ا‌ءَ‌ ‌ذَلِكُمْ ‌أَ‌نْ تَ‍‍بْ‍‍تَ‍‍غُ‍‍و‌ا‌ بِأَمْوَ‌الِكُمْ مُحْ‍‍صِ‍‍ن‍‍ِ‍ي‍‍نَ غَ‍‍يْ‍رَ‌ مُسَافِح‍‍ِ‍ي‍‍نَ ۚ فَمَا‌ ‌اسْتَمْتَعْتُمْ بِ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ‍‍نَّ فَآتُوهُ‍‍نَّ ‌أُجُو‌‍رَهُ‍‍نَّ فَ‍‍رِي‍‍ضَ‍‍ة ًۚ ‌وَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْكُمْ فِيمَا‌ تَ‍رَ‌اضَ‍‍يْتُمْ بِ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌الْفَ‍‍رِي‍‍ضَ‍‍ةِ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ عَلِيماً‌ حَكِيماً
Wa Man Lam Yastaţi` Minkum Ţawlāan 'An Yankiĥa Al-Muĥşanāti Al-Mu'umināti Famin Mā Malakat 'Aymānukum Min Fatayātikumu Al-Mu'umināti Wa ۚ Allāhu 'A`lamu Bi'īmānikum ۚ Ba`đukum Min Ba`đin ۚnkiĥūhunna Bi'idhni 'Ahlihinna Wa 'Ātūhunna 'Ujūrahunna Bil-Ma`rūfi Muĥşanātin Ghayra Musāfiĥātin Wa Lā Muttakhidhāti 'Akhdānin ۚ Fa'idhā 'Uĥşinna Fa'in 'Atayna Bifāĥishatin Fa`alayhinna Nişfu Mā `Alá Al-Muĥşanāti Mina Al-`Adhābi ۚ Dhālika Liman Khashiya Al-`Anata Minkum ۚ Wa 'An Taşbirū Khayrun Lakum Wa ۗ Allāhu Ghafūrun Raĥīmun 004-025. İçinizden ِzgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. ضyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve ِrfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, ِzgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. وَمَ‍‌‍نْ لَمْ يَسْتَ‍‍طِ‍‍عْ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ طَ‍‍وْلاً‌ ‌أَ‌نْ يَ‍‌‍ن‍‍كِحَ ‌الْمُحْ‍‍صَ‍‍ن‍‍َ‍اتِ ‌الْمُؤْمِن‍‍َ‍اتِ فَمِ‍‌‍نْ مَا‌ مَلَكَتْ ‌أَيْمَانُكُمْ مِ‍‌‍نْ فَتَيَاتِكُمُ ‌الْمُؤْمِن‍‍َ‍اتِ ۚ ‌وَ‌اللَّهُ ‌أَعْلَمُ بِإِيمَانِكُمْ ۚ بَعْ‍‍ضُ‍‍كُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْ‍‍ضٍۚ فَا‌ن‍‍كِحُوهُ‍‍نَّ بِإِ‌ذْنِ ‌أَهْلِهِ‍‍نَّ ‌وَ‌آتُوهُ‍‍نَّ ‌أُجُو‌‍رَهُ‍‍نَّ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ مُحْ‍‍صَ‍‍ن‍‍َ‍اتٍ غَ‍‍يْ‍رَ‌ مُسَافِح‍‍َ‍اتٍ‌ ‌وَلاَ‌ مُتَّ‍‍خِ‍‍ذ‍َ‍‌اتِ ‌أَ‍خْ‍‍د‍َ‍‌ان‌‍ٍۚ فَإِ‌ذَ‌ا‌ ‌أُحْ‍‍صِ‍‍نَّ فَإِ‌نْ ‌أَتَ‍‍يْ‍‍نَ بِفَاحِشَة‌‍ٍ‌ فَعَلَيْهِ‍‍نَّ نِ‍‍صْ‍‍فُ مَا‌ عَلَى‌ ‌الْمُحْ‍‍صَ‍‍ن‍‍َ‍اتِ مِنَ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابِ ۚ ‌ذَلِكَ لِمَ‍‌‍نْ خَ‍‍شِيَ ‌الْعَنَتَ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۚ ‌وَ‌أَ‌نْ تَ‍‍صْ‍‍بِرُ‌و‌اخَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لَكُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Yurīdu Allāhu Liyubayyina Lakum Wa Yahdiyakum Sunana Al-Ladhīna Min Qablikum Wa Yatūba `Alaykum Wa ۗ Allāhu `Alīmun Ĥakīmun 004-026. Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden ِncekilerin sünnetine iletmek ve tevbelerinizi kabul etmek ister. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌اللَّ‍‍هُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ ‌وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكُمْ ‌وَيَت‍‍ُ‍وبَ عَلَيْكُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍مٌ حَكِيمٌ
Wa Allāhu Yurīdu 'An Yatūba `Alaykum Wa Yurīdu Al-Ladhīna Yattabi`ūna Ash-Shahawāti 'An Tamīlū Maylāan `Ažīmāan 004-027. Allah, tevbelerinizi kabul etmek ister; şehvetleri ardınca gidenler ise, sizin büyük bir sapma ile sapmanızı isterler. وَ‌اللَّ‍‍هُ يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌أَ‌نْ يَت‍‍ُ‍وبَ عَلَيْكُمْ ‌وَيُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَتَّبِع‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍شَّهَو‍َ‍‌اتِ ‌أَ‌نْ تَمِيلُو‌ا‌ مَيْلاً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Yurīdu Allāhu 'An Yukhaffifa `Ankum ۚ Wa Khuliqa Al-'Insānu Đa`īfāan 004-028. Allah (ağır yükleri) sizden hafifletmek ister: (اünkü) insan zayıf olarak yaratılmıştır. يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَ‌نْ يُ‍‍خَ‍‍فِّفَ عَ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۚ ‌وَ‍خُ‍‍لِ‍‍قَ ‌الإِ‌ن‍‍س‍‍َ‍انُ ضَ‍‍عِيفاً
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Lā Ta'kulū 'Amwālakum Baynakum Bil-Bāţili 'Illā 'An Takūna Tijāratan `An Tađin Minkum ۚ Wa Lā Taqtulū 'Anfusakum ۚ 'Inna Allāha Kāna Bikum Raĥīmāan 004-029. Ey iman edenler, mallarınızı, sizden karşılıklı anlaşmadan (doğan) bir ticaretten başka haksız 'nedenler ve yollarla’ (batılca) yemeyin. Ve kendi nefislerinizi ِldürmeyin. Şüphesiz, Allah, sizi çok esirgeyendir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ لاَ‌ تَأْكُلُ‍‍و‌ا‌ ‌أَمْوَ‌الَكُمْ بَيْنَكُمْ بِ‍الْبَاطِ‍‍لِ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ تَك‍‍ُ‍ونَ تِجَا‌‍رَةً عَ‍‌‍نْ تَ‍رَ‍‌اضٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۚ ‌وَلاَ‌ تَ‍‍قْ‍‍تُلُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسَكُمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ بِكُمْ ‌‍رَحِيماً
Wa Man Yaf`al Dhālika `Udwānāan Wa Žulmāan Fasawfa Nuşlīhi Nāan ۚ Wa Kāna Dhālika `Alá Allāhi Yasīrāan 004-030. Kim haddi aşarak ve zulmederek bِyle yaparsa, Biz onu ateşe gِndeririz. Bu Allah için pek kolaydır. وَمَ‍‌‍نْ يَفْعَلْ ‌ذَلِكَ عُ‍‍دْ‌وَ‌انا‌ ً‌ ‌وَ‍ظُ‍‍لْما‌‌ ً‌ فَسَ‍‍وْفَ نُ‍‍صْ‍‍ل‍‍ِ‍ي‍‍هِ نَا‌ر‌ا‌ ًۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌ذَلِكَ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ يَسِي‍‍ر‌اً
'In Tajtanibū Kabā'ira Mā Tunhawna `Anhu Nukaffir `Ankum Sayyi'ātikum Wa Nudkhilkum Mudkhalāan Karīmāan 004-031. Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı ِrteriz ve sizi 'onurlu-üstün' bir makama sokarız. إِ‌نْ تَ‍‍جْ‍‍تَنِبُو‌ا‌ كَب‍‍َ‍ائِ‍‍ر‍َ‍‌ مَا‌ تُ‍‌‍نْ‍‍هَ‍‍وْنَ عَ‍‌‍نْ‍‍هُ نُكَفِّ‍‍رْ‌ عَ‍‌‍نْ‍‍كُمْ سَيِّئ‍‍َ‍‍اتِكُمْ ‌وَنُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لْكُمْ مُ‍‍دْ‍‍خَ‍‍لا‌‌ ً‌ كَ‍‍رِيماً
Wa Lā Tatamannaw Mā Fađđala Allāhu Bihi Ba`đakum `Alá Ba`đin ۚ Lilrrijāli Naşībun Mimmā Aktasabū ۖ Wa Lilnnisā'i Naşībun Mimmā Aktasabna ۚ Wa As'alū Allaha Min Fađlihi~ ۗ 'Inna Allāha Kāna Bikulli Shay'in `Alīmāan 004-032. Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize gِre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah herşeyi bilendir. وَلاَ‌ تَتَمَ‍‍نَّ‍‍وْ‌ا‌ مَا‌ فَ‍‍ضَّ‍‍لَ ‌اللَّ‍‍هُ بِ‍‍هِ بَعْ‍‍ضَ‍‍كُمْ عَلَى‌ بَعْ‍‍ض‍‍ٍۚ لِ‍‍ل‍‍رِّج‍‍َ‍الِ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍بٌ‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌اكْتَسَبُو‌اۖ ‌وَلِل‍‍نِّ‍‍س‍‍َ‍ا‌ءِ‌ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍بٌ‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌اكْتَسَ‍‍بْ‍‍نَ ۚ ‌وَ‌اسْأَلُو‌ا‌اللَّ‍‍هَ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِهِ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ بِكُلِّ شَ‍‍يْءٍ‌ عَلِيماً
Wa Likullin Ja`alnā Mawāliya Mimmā Taraka Al-Wālidāni Wa Al-'Aqrabūna Wa ۚ Al-Ladhīna `Aqadat 'Aymānukum Fa'ātūhum Naşībahum ۚ 'Inna Allāha Kāna `Alá Kulli Shay'in Shahīdāan 004-033. Anne-babanın ve yakınların geride bıraktıklarından ve her birine mirasçılar kıldık. Yeminlerinizin (akid ile) bağladığı kimselere de kendi paylarını verin. Şüphesiz, Allah, herşeye şahid olandır. وَلِكُلّ‌‍ٍ‌ جَعَلْنَا‌ مَوَ‌الِيَ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَ‍رَكَ ‌الْوَ‌الِد‍َ‍‌انِ ‌وَ‌الأَ‍قْ‍‍‍رَب‍‍ُ‍ونَ ۚ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ عَ‍‍قَ‍‍دَتْ ‌أَيْمَانُكُمْ فَآتُوهُمْ نَ‍‍صِ‍‍يبَهُمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍ‌ شَهِيد‌اً
Ar-Rijālu Qawwāmūna `Alá An-Nisā' Bimā Fađđala Allāhu Ba`đahum `Alá Ba`đin Wa Bimā 'Anfaqū Min 'Amwālihim ۚ Fālşşāliĥātu Qānitātun Ĥāfižātun Lilghaybi Bimā Ĥafiža Allāhu Wa ۚ Al-Lātī Takhāfūna Nushūzahunna Fa`ižūhunna Wa Ahjurūhunna Fī Al-Mađāji`i Wa Ađribūhunna ۖ Fa'in 'Aţa`nakum Falā Tabghū `Alayhinna Sabīlāan ۗ 'Inna Allāha Kāna `Alīyāan Kabīrāan 004-034. Allah'ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde 'sorumlu gِzeticidir.' Saliha kadınlar, gِnülden (Allah’a), itaat edenler, Allah nasıl koruduysa gِrünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (ِnce) ِğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür. ال‍‍رِّج‍‍َ‍الُ قَ‍‍وَّ‌ام‍‍ُ‍ونَ عَلَى‌ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ بِمَا‌ فَ‍‍ضَّ‍‍لَ ‌اللَّ‍‍هُ بَعْ‍‍ضَ‍‍هُمْ عَلَى‌ بَعْ‍‍ضٍ‌ ‌وَبِمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فَ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَمْوَ‌الِهِمْ ۚ فَال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتُ قَ‍‍انِت‍‍َ‍اتٌ حَافِ‍‍ظَ‍‍ات ٌ‌ لِلْ‍‍غَ‍‍يْ‍‍بِ بِمَا‌ حَفِ‍‍ظَ ‌اللَّ‍‍هُ ۚ ‌وَ‌ال‍‍لاَّتِي تَ‍‍خَ‍‍اف‍‍ُ‍ونَ نُشُو‌زَهُ‍‍نَّ فَعِ‍‍ظُ‍‍وهُ‍‍نَّ ‌وَ‌اهْجُرُ‌وهُ‍‍نَّ فِي ‌الْمَ‍‍ضَ‍‍اجِعِ ‌وَ‌اضْ‍‍رِبُوهُ‍‍نَّ ۖ فَإِ‌نْ ‌أَ‍طَ‍‍عْنَكُمْ فَلاَ‌ تَ‍‍بْ‍‍‍‍غُ‍‍و‌ا‌ عَلَيْهِ‍‍نَّ سَبِيلا‌‌ ًۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ عَلِيّا‌‌ ً‌ كَبِي‍‍ر‌اً
Wa 'In Khiftum Shiqāqa Baynihimā Fāb`athū Ĥakamāan Min 'Ahlihi Wa Ĥakamāan Min 'Ahlihā 'In Yurīdā 'Işlāĥāan Yuwaffiqi Allāhu Baynahumā ۗ 'Inna Allāha Kāna `Alīmāan Khabīrāan 004-035. (Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gِnderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır. وَ‌إِ‌نْ خِ‍‍فْتُمْ شِ‍‍قَ‍‍اقَ بَيْنِهِمَا‌ فَابْ‍‍عَثُو‌ا‌ حَكَما‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِ‍‍هِ ‌وَحَكَما‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِهَ‍‍ا‌ ‌إِ‌نْ يُ‍‍رِيدَ‌ا‌ ‌إِصْ‍‍لاَحا‌ ً‌ يُوَفِّ‍‍قِ ‌اللَّ‍‍هُ بَيْنَهُمَ‍‍اۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ عَلِيماً‌ خَ‍‍بِي‍‍ر‌اً
Wa A`budū Allaha Wa Lā Tushrikū Bihi Shay'āan ۖ Wa Bil-Wālidayni 'Iĥsānāan Wa Bidhī Al-Qurbá Wa Al-Yatāmá Wa Al-Masākīni Wa Al-Jāri Dhī Al-Qurbá Wa Al-Jāri Al-Junubi Wa Aş-Şāĥibi Bil-Janbi Wa Abni As-Sabīli Wa Mā Malakat 'Aymānukum ۗ 'Inna Allāha Lā Yuĥibbu Man Kāna Mukhtālāan Fakhūan 004-036. Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. اünkü, Allah, her büyüklük taslayıp bِbürleneni sevmez. وَ‌اعْبُدُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَلاَ‌ تُشْ‍‍رِكُو‌ا‌ بِ‍‍هِ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ًۖ ‌وَبِالْوَ‌الِدَيْ‍‍نِ ‌إِحْسَانا‌ ً‌ ‌وَبِذِي ‌الْ‍‍قُ‍‍رْبَى‌ ‌وَ‌الْيَتَامَى‌ ‌وَ‌الْمَسَاك‍‍ِ‍ي‍‍نِ ‌وَ‌الْج‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌ذِي ‌الْ‍‍قُ‍‍رْبَى‌ ‌وَ‌الْج‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌الْجُنُبِ ‌وَ‌ال‍‍صَّ‍‍احِبِ بِ‍الْجَ‍‌‍نْ‍‍بِ ‌وَ‌ابْ‍‍نِ ‌ال‍‍سَّب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌وَمَا‌ مَلَكَتْ ‌أَيْمَانُكُمْ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يُحِبُّ مَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ مُ‍‍خْ‍‍تَالا‌‌ ً‌ فَ‍‍خُ‍‍و‌ر‌اً
Al-Ladhīna Yabkhalūna Wa Ya'murūna An-Nāsa Bil-Bukhli Wa Yaktumūna Mā 'Ātāhumu Allāhu Min Fađlihi ۗ Wa 'A`tadnā Lilkāfirīna `Adhābāan Muhīnāan 004-037. Onlar, cimrilikte bulunurlar, insanlara da cimriliği emreder (ِnerir)ler. Allah'ın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَ‍‍بْ‍‍‍‍خَ‍‍ل‍‍ُ‍ونَ ‌وَيَأْمُر‍ُ‍‌ونَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ بِ‍الْبُ‍‍خْ‍‍لِ ‌وَيَكْتُم‍‍ُ‍ونَ مَ‍‍ا‌ ‌آتَاهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌أَعْتَ‍‍دْنَا‌ لِلْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ عَذَ‌ابا‌ ً‌ مُهِيناً
Wa Al-Ladhīna Yunfiqūna 'Amwālahum Ri'ā'a An-Nāsi Wa Lā Yu'uminūna Billāhi Wa Lā Bil-Yawmi Al-'Ākhiri ۗ Wa Man Yakuni Ash-Shayţānu Lahu Qarīnāan Fasā'a Qarīnāan 004-038. Ve onlar, mallarını insanlara gِsteriş olsun diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kِtü bir arkadaştır o. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ ‌أَمْوَ‌الَهُمْ ‌رِئ‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَلاَ‌ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ بِ‍الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ۗ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَكُنِ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انُ لَ‍‍هُ قَ‍‍رِينا‌‌ ً‌ فَس‍‍َ‍ا‌ءَ‌ قَ‍‍رِيناً
Wa Mādhā `Alayhim Law 'Āmanū Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri Wa 'Anfaqū Mimmā Razaqahumu Allāhu ۚ Wa Kāna Allāhu Bihim `Alīmāan 004-039. Allah'a ve ahiret gününe inanarak Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan infak etselerdi, aleyhlerine mi olurdu? Allah, onları iyi bilendir. وَمَا‌ذَ‌ا‌ عَلَيْهِمْ لَوْ‌ ‌آمَنُو‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍فَ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌‍رَ‌زَ‍قَ‍‍هُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ بِهِمْ عَلِيماً
'Inna Allāha Lā Yažlimu Mithqāla Dharratin ۖ Wa 'In Taku Ĥasanatan Yuđā`ifhā Wa Yu'uti Min Ladunhu 'Ajan `Ažīmāan 004-040. Gerçek şu ki, Allah zerre ağırlığı kadar haksızlık yapmaz. (Bu ağırlıkta) Bir iyilik olursa, onu kat kat kılar ve Kendi yanından pek büyük bir ecir verir. إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يَ‍‍ظْ‍‍لِمُ مِثْ‍‍قَ‍‍الَ ‌ذَ‌‍رَّةٍۖ ‌وَ‌إِ‌نْ تَكُ حَسَنَة ً‌ يُ‍‍ضَ‍‍اعِفْهَا‌ ‌وَيُؤْتِ مِ‍‌‍نْ لَدُ‌نْ‍‍هُ ‌أَجْ‍‍ر‌اً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Fakayfa 'Idhā Ji'nā Min Kulli 'Ummatin Bishahīdin Wa Ji'nā Bika `Alá Hā'uulā' Shahīdāan 004-041. Her ümmetten bir şahid getirdiğimiz ve onların üzerine seni şahit olarak getirdiğimiz zaman nasıl olacak? فَكَ‍‍يْ‍‍فَ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ جِئْنَا‌ مِ‍‌‍نْ كُلِّ ‌أُمَّ‍‍ة ٍ‌ بِشَه‍‍ِ‍ي‍‍د‌ٍ‌ ‌وَجِئْنَا‌ بِكَ عَلَى‌ ه‍‍َ‍ا‌ؤُلاَ‌ء‌ شَهِيد‌اً
Yawma'idhin Yawaddu Al-Ladhīna Kafarū Wa `Aşaw Ar-Rasūla Law Tusawwá Bihimu Al-'Arđu Wa Lā Yaktumūna Allāha Ĥadīthāan 004-042. O gün, küfre sapıp da elçiye isyan edenler, yerle bir olmayı 'severek-isteyecekler.' Oysa Allah'tan hiçbir sِzü gizleyemezler. يَوْمَئِذ‌ٍ‌ يَوَ‌دُّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌وَعَ‍‍صَ‍‍وُ‌ا‌ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولَ لَوْ‌ تُسَوَّ‌ى‌ بِهِمُ ‌الأَ‌رْ‍ضُ ‌وَلاَ‌ يَكْتُم‍‍ُ‍ونَ ‌اللَّ‍‍هَ حَدِيثاً
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Lā Taqra Aş-Şalāata Wa 'Antum Sukārá Ĥattá Ta`lamū Mā Taqūlūna Wa Lā Junubāan 'Illā `Ābirī Sabīlin Ĥattá Taghtasilū ۚ Wa 'In Kuntum Marđá 'Aw `Alá Safarin 'Aw Jā'a 'Aĥadun Minkum Mina Al-Ghā'iţi 'Aw Lāmastumu An-Nisā' Falam Tajidū Mā'an Fatayammamū Şa`īdāan Ţayyibāanmsaĥū Biwujūhikum Wa 'Aydīkum ۗ 'Inna Allāha Kāna `Afūwāan Ghafūan 004-043. Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ لاَ‌ تَ‍‍قْ‍‍‍رَبُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ سُكَا‌‍رَ‌ى‌ حَتَّى‌ تَعْلَمُو‌ا‌ مَا‌ تَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ ‌وَلاَ‌ جُنُبا‌‌ ً‌ ‌إِلاَّ‌ عَابِ‍‍رِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لٍ حَتَّى‌ تَ‍‍غْ‍‍تَسِلُو‌اۚ ‌وَ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ مَرْ‍ضَ‍‍ى‌ ‌أَ‌وْ‌ عَلَى‌ سَفَرٍ‌ ‌أَ‌وْ‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌أَحَد‌ٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ مِنَ ‌الْ‍‍غَ‍‍ائِ‍‍طِ ‌أَ‌وْ‌ لاَمَسْتُمُ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ فَلَمْ تَجِدُ‌و‌ا‌ م‍‍َ‍ا‌ء‌‌ ً‌ فَتَيَ‍‍مَّ‍‍مُو‌اصَ‍‍عِيد‌ا‌‌ ًطَ‍‍يِّبا‌‌ ً‌ فَامْسَحُو‌ا‌ بِوُجُوهِكُمْ ‌وَ‌أَيْدِيكُمْ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ عَفُوّ‌اً‌ غَ‍‍فُو‌ر‌اً
'Alam Tara 'Ilá Al-Ladhīna 'Ūtū Naşībāan Mina Al-Kitābi Yashtarūna Ađ-Đalālata Wa Yurīdūna 'An Tađillū As-Sabīla 004-044. Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerin sapıklığı satın aldıklarını ve sizin de yolu sapıtmanızı istediklerini gِrmedin mi? أَلَمْ تَ‍رَ‌ ‌إِلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌ نَ‍‍صِ‍‍يبا‌ ً‌ مِنَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ يَشْتَر‍ُ‍‌ونَ ‌ال‍‍ضَّ‍‍لاَلَةَ ‌وَيُ‍‍رِيد‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌نْ تَ‍‍ضِ‍‍لُّو‌ا‌ال‍‍سَّبِيلَ
Wa Allāhu 'A`lamu Bi'a`dā'ikum ۚ Wa Kafá Billāhi Walīyāan Wa Kafá Billāhi Naşīrāan 004-045. Allah, sizin düşmanlarınızı daha iyi bilendir; bir veli (en güvenilir bir dost) olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah yeter. وَ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَعْلَمُ بِأَعْد‍َ‍‌ائِكُمْ ۚ ‌وَكَفَى‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَلِيّا‌ ً‌ ‌وَكَفَى‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌اً
Mina Al-Ladhīna Hādū Yuĥarrifūna Al-Kalima `An Mawāđi`ihi Wa Yaqūlūna Sami`nā Wa `Aşaynā Wa Asma` Ghayra Musma`in Wa `inā Layyāan Bi'alsinatihim Wa Ţa`nāan Ad-Dīni ۚ Wa Law 'Annahum Qālū Sami`nā Wa 'Aţa`nā Wa Asma` Wa Anžurnā Lakāna Khayan Lahum Wa 'Aqwama Wa Lakin La`anahumu Allāhu Bikufrihim Falā Yu'uminūna 'Illā Qalīlāan 004-046. Kimi Yahudiler, kelimeleri 'konuldukları yerlerden' saptırırlar ve dillerini eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek: "Dinledik ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası- ve 'Raina' bizi güt, bize bak" derler. Eğer onlar: "İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve 'Bizi gِzet' deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Bِylece onlar, az bir bِlümü dışında, inanmazlar. مِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ هَا‌دُ‌و‌ا‌ يُحَرِّف‍‍ُ‍ونَ ‌الْكَلِمَ عَ‍‌‍نْ مَوَ‌اضِ‍‍عِ‍‍هِ ‌وَيَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ سَمِعْنَا‌ ‌وَعَ‍‍صَ‍‍يْنَا‌ ‌وَ‌اسْمَعْ غَ‍‍يْ‍رَ‌ مُسْمَعٍ‌ ‌وَ‌‍رَ‌اعِنَا‌ لَيّا‌ ً‌ بِأَلْسِنَتِهِمْ ‌وَ‍طَ‍‍عْنا‌‌ ً‌ فِي ‌ال‍‍دّ‍ِ‍ي‍‍نِ ۚ ‌وَلَوْ‌ ‌أَنَّ‍‍هُمْ قَ‍‍الُو‌ا‌ سَمِعْنَا‌ ‌وَ‌أَ‍طَ‍‍عْنَا‌ ‌وَ‌اسْمَعْ ‌وَ‌ان‍‍ظُ‍‍رْنَا‌ لَك‍‍َ‍انَ خَ‍‍يْر‌ا‌ ً‌ لَهُمْ ‌وَ‌أَ‍قْ‍‍وَمَ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ لَعَنَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ بِكُفْ‍‍رِهِمْ فَلاَ‌ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ ‌إِلاَّ‌ قَ‍‍لِيلاً
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Ūtū Al-Kitāba 'Āminū Bimā Nazzalnā Muşaddiqāan Limā Ma`akum Min Qabli 'An Naţmisa Wujūhāan Fanaruddahā `Alá 'Adrihā 'Aw Nal`anahum Kamā La`annā 'Aşĥāba As-Sabti ۚ Wa Kāna 'Amru Allāhi Maf`ūlāan 004-047. Ey kendilerine kitap verilenler birtakım yüzleri silip de arkalarına çevirmeden ya da cumartesi adamlarını (o gün yasağı çiğneyenleri) lanetlediğimiz gibi onları da lanetlemeden evvel, yanınızdakini (Tevrat ve İncil'i) doğrulayıcı olarak indirdiğimize (Kur'an'a) iman edin. Allah'ın emri yapılagelmiştir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌آمِنُو‌ا‌ بِمَا‌ نَزَّلْنَا‌ مُ‍‍صَ‍‍دِّ‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ لِمَا‌ مَعَكُمْ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِ ‌أَ‌نْ نَ‍‍طْ‍‍مِسَ ‌وُجُوها‌‌ ً‌ فَنَرُ‌دَّهَا‌ عَلَ‍‍ى‌ ‌أَ‌دْبَا‌رِهَ‍‍ا‌ ‌أَ‌وْ‌ نَلْعَنَهُمْ كَمَا‌ لَعَ‍‍نَّ‍‍ا‌ ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابَ ‌ال‍‍سَّ‍‍بْ‍‍تِ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌أَمْرُ‌ ‌اللَّ‍‍هِ مَفْعُولاً
'Inna Allāha Lā Yaghfiru 'An Yushraka Bihi Wa Yaghfiru Mā Dūna Dhālika Liman Yashā'u ۚ Wa Man Yushrik Billāhi Faqadi Aftará 'Ithmāan `Ažīmāan 004-048. Gerçekten, Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur. إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍ر‍ُ‍‌ ‌أَ‌نْ يُشْ‍رَكَ بِ‍‍هِ ‌وَيَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍ر‍ُ‍‌ مَا‌ ‌د‍ُ‍‌ونَ ‌ذَلِكَ لِمَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُشْ‍‍رِكْ بِ‍اللَّ‍‍هِ فَ‍‍قَ‍‍دِ‌ ‌افْتَ‍رَ‌ى‌ ‌إِثْماً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
'Alam Tara 'Ilá Al-Ladhīna Yuzakkūna 'Anfusahum ۚ Bali Allāhu Yuzakkī Man Yashā'u Wa Lā Yužlamūna Fatīlāan 004-049. Kendilerini (ِvgüyle) temize çıkaranları gِrmedin mi? Hayır; Allah, dilediğini temizleyip yüceltir. Onlar, 'bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar. أَلَمْ تَ‍رَ‌ ‌إِلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُزَكّ‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌ن‍‍فُسَهُمْ ۚ بَلِ ‌اللَّ‍‍هُ يُزَكِّي مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ‌وَلاَ‌ يُ‍‍ظْ‍‍لَم‍‍ُ‍ونَ فَتِيلاً
Anžur Kayfa Yaftarūna `Alá Allāhi Al-Kadhiba ۖ Wa Kafá Bihi~ 'Ithmāan Mubīnāan 004-050. Allah'a karşı nasıl yalan uyduruyorlar, bir bak. Bu, apaçık bir günah olarak yeter. ‍ان‍‍ظُ‍‍رْ‌ كَ‍‍يْ‍‍فَ يَفْتَر‍ُ‍‌ونَ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌الْكَذِبَ ۖ ‌وَكَفَى‌ بِهِ ‌إِثْما‌ ً‌ مُبِيناً
'Alam Tara 'Ilá Al-Ladhīna 'Ūtū Naşībāan Mina Al-Kitābi Yu'uminūna Bil-Jibti Wa Aţ-Ţāghūti Wa Yaqūlūna Lilladhīna Kafarū Hā'uulā' 'Ahdá Mina Al-Ladhīna 'Āmanū Sabīlāan 004-051. Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri gِrmedin mi? Onlar, tağuta ve cibt'e inanıyorlar ve diğer inkar edenler için: "Bunlar, iman edenlerden daha doğru bir yoldadır" diyorlar. أَلَمْ تَ‍رَ‌ ‌إِلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌ نَ‍‍صِ‍‍يبا‌ ً‌ مِنَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍الْجِ‍‍بْ‍‍تِ ‌وَ‌ال‍‍طَّ‍‍اغُ‍‍وتِ ‌وَيَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ه‍‍َ‍ا‌ؤُلاَ‌ء‌ ‌أَهْدَ‌ى‌ مِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ سَبِيلاً
'Ūlā'ika Al-Ladhīna La`anahumu Allāhu ۖ Wa Man Yal`ani Allāhu Falan Tajida Lahu Naşīrāan 004-052. İşte bunlar Allah'ın kendilerini lanetlediğidir. Allah'ın kendisini lanetlediğine hiçbir yardımcı bulamazsın. أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ لَعَنَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ۖ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَلْعَنِ ‌اللَّ‍‍هُ فَلَ‍‌‍نْ تَجِدَ‌ لَ‍‍هُ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌اً
'Am Lahum Naşībun Mina Al-Mulki Fa'idhāan Lā Yu'utūna An-Nāsa Naqīrāan 004-053. Yoksa onların mülk'ten bir payları mı var? Eğer ِyle olsaydı, insanlara 'çekirdeğin sırtındaki küçücük bir tomurcuğu' bile vermezlerdi. أَمْ لَهُمْ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍بٌ‌ مِنَ ‌الْمُلْكِ فَإِ‌ذ‌ا‌ ً‌ لاَ‌ يُؤْت‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ نَ‍‍قِ‍‍ي‍‍ر‌اً
'Am Yaĥsudūna An-Nāsa `Alá Mā 'Ātāhumu Allāhu Min Fađlihi ۖ Faqad 'Ātaynā 'Āla 'Ibhīma Al-Kitāba Wa Al-Ĥikmata Wa 'Ātaynāhum Mulkāan `Ažīmāan 004-054. Yoksa onlar, Allah'ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu Biz, İbrahim ailesine kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik. أَمْ يَحْسُد‍ُ‍‌ونَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ عَلَى‌ مَ‍‍ا‌ ‌آتَاهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِ‍‍هِ ۖ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ‌آتَيْنَ‍‍ا‌ ‌آلَ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌وَ‌الْحِكْمَةَ ‌وَ‌آتَيْنَاهُمْ مُلْكاً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Faminhum Man 'Āmana Bihi Wa Minhum Man Şadda `Anhu ۚ Wa Kafá Bijahannama Sa`īrāan 004-055. Bِylece, onlardan kimi ona inandı, kimi ona sırt çevirdi. اılgın ateş olarak cehennem yeter. فَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَ‍‌‍نْ ‌آمَنَ بِ‍‍هِ ‌وَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَ‍‌‍نْ صَ‍‍دَّ‌ عَ‍‌‍نْ‍‍هُ ۚ ‌وَكَفَى‌ بِجَهَ‍‍نَّ‍‍مَ سَعِي‍‍ر‌اً
'Inna Al-Ladhīna Kafarū Bi'āyātinā Sawfa Nuşlīhiman Kullamā Nađijat Julūduhum Baddalnāhum Julūdāan Ghayrahā Liyadhūqū Al-`Adhāba ۗ 'Inna Allāha Kāna `Azīzāan Ĥakīmāan 004-056. Ayetlerimize karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp dِküldükçe, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ بِآيَاتِنَا‌ سَ‍‍وْفَ نُ‍‍صْ‍‍لِيهِمْ نَا‌ر‌ا‌‌ ً‌ كُلَّمَا‌ نَ‍‍ضِ‍‍جَتْ جُلُو‌دُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُو‌د‌اً‌ غَ‍‍يْ‍رَهَا‌ لِيَذُ‌وقُ‍‍و‌ا‌الْعَذ‍َ‍‌ابَ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ عَزِيز‌اً‌ حَكِيماً
Wa Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti Sanudkhiluhum Jannātin Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru Khālidīna Fīhā 'Abadāan ۖ Lahum Fīhā 'Azwājun Muţahharatun ۖ Wa Nudkhiluhum Žillā Žalīlāan 004-057. İman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Onda onlar için tertemiz kılınmış eşler vardır. Ve onları, 'ne sıcak-ne soğuk, tam kararında gِlgeliğe' sokacağız. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ سَنُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لُهُمْ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَ‍‍ا‌ ‌أَبَد‌ا‌ ًۖ لَهُمْ فِيهَ‍‍ا‌ ‌أَ‌زْ‌و‍َ‍‌اجٌ‌ مُ‍‍طَ‍‍هَّ‍رَةٌۖ ‌وَنُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لُهُمْ ظِ‍‍لاَّ‌ ظَ‍‍لِيلاً
'Inna Allāha Ya'murukum 'An Tu'uaddū Al-'Amānāti 'Ilá 'Ahlihā Wa 'Idhā Ĥakamtum Bayna An-Nāsi 'An Taĥkumū Bil-`Adli ۚ 'Inna Allāha Ni`immā Ya`ižukum Bihi~ ۗ 'Inna Allāha Kāna Samī`āan Başīrāan 004-058. Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel ِğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, gِrendir. إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَأْمُرُكُمْ ‌أَ‌نْ تُؤَ‌دُّ‌و‌ا‌الأَمَان‍‍َ‍اتِ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أَهْلِهَا‌ ‌وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ حَكَمْتُمْ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌أَ‌نْ تَحْكُمُو‌ا‌ بِ‍الْعَ‍‍دْلِ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ نِعِ‍‍مَّ‍‍ا‌ يَعِ‍‍ظُ‍‍كُمْ بِهِ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ سَمِيعا‌ ً‌ بَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌اً
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū 'Aţī`ū Allaha Wa 'Aţī`ū Ar-Rasūla Wa 'Ūlī Al-'Amri Minkum ۖ Fa'in Tanāza`tumShay'in Faruddūhu 'Ilá Allāhi Wa Ar-Rasūli 'In Kuntum Tu'uminūna Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri ۚ Dhālika Khayrun Wa 'Aĥsanu Ta'wīlāan 004-059. Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve elçisine dِndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‍طِ‍‍يعُو‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌أَ‍طِ‍‍يعُو‌ا‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولَ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْلِي ‌الأَمْ‍‍ر‍ِ‍‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۖ فَإِ‌نْ تَنَا‌زَعْتُمْ فِي شَ‍‍يْء‌‌ٍ‌ فَرُ‌دّ‍ُ‍‌وهُ ‌إِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولِ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ۚ ‌ذَلِكَ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ ‌وَ‌أَحْسَنُ تَأْ‌وِيلاً
'Alam Tara 'Ilá Al-Ladhīna Yaz`umūna 'Annahum 'Āmanū Bimā 'Unzila 'Ilayka Wa Mā 'Unzila Min Qablika Yurīdūna 'An Yataĥākamū 'Ilá Aţ-Ţāghūti Wa Qad 'Umirū 'An Yakfurū Bihi Wa Yurīdu Ash-Shayţānu 'An Yuđillahum Đalālāan Ba`īdāan 004-060. Sana indirilene ve senden ِnce indirilene gerçekten inandıklarını ِne sürenleri gِrmedin mi? Bunlar, tağutun ِnünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister. أَلَمْ تَ‍رَ‌ ‌إِلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَزْعُم‍‍ُ‍ونَ ‌أَنَّ‍‍هُمْ ‌آمَنُو‌ا‌ بِمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكَ يُ‍‍رِيد‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌نْ يَتَحَاكَمُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍طَّ‍‍اغُ‍‍وتِ ‌وَ‍قَ‍‍دْ‌ ‌أُمِرُ‌و‌ا‌ ‌أَ‌نْ يَكْفُرُ‌و‌ا‌ بِ‍‍هِ ‌وَيُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انُ ‌أَ‌نْ يُ‍‍ضِ‍‍لَّهُمْ ضَ‍‍لاَلا‌ ً‌ بَعِيد‌اً
Wa 'Idhā Qīla Lahum Ta`ālaw 'Ilá Mā 'Anzala Allāhu Wa 'Ilá Ar-Rasūli Ra'ayta Al-Munāfiqīna Yaşuddūna `Anka Şudūdāan 004-061. Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını gِrürsün. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ قِ‍‍ي‍‍لَ لَهُمْ تَعَالَوْ‌ا‌ ‌إِلَى‌ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَ‌إِلَى‌ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولِ ‌‍رَ‌أَيْ‍‍تَ ‌الْمُنَافِ‍‍قِ‍‍ي‍‍نَ يَ‍‍صُ‍‍دّ‍ُ‍‌ونَ عَ‍‌‍نْ‍‍كَ صُ‍‍دُ‌و‌د‌اً
Fakayfa 'Idhā 'Aşābat/hum Muşībatun Bimā Qaddamat 'Aydīhim Thumma Jā'ūka Yaĥlifūna Billāhi~ 'In 'Aradnā 'Illā 'Iĥsānāan Wa Tawfīqāan 004-062. ضyleyse, nasıl olur da, kendi ellerinin sundukları sonucu, onlara bir musibet isabet eder, sonra sana gelerek: "Kuşkusuz, biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye Allah'a yemin ederler? فَكَ‍‍يْ‍‍فَ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ‌أَ‍صَ‍‍ابَتْهُمْ مُ‍‍صِ‍‍يبَة‌‍ٌ‌ بِمَا‌ قَ‍‍دَّمَتْ ‌أَيْدِيهِمْ ثُ‍‍مَّ ج‍‍َ‍ا‌ء‍ُ‍‌وكَ يَحْلِف‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌إِ‌نْ ‌أَ‌‍رَ‌دْنَ‍‍ا‌ ‌إِلاَّ‌ ‌إِحْسَانا‌ ً‌ ‌وَتَوْفِي‍‍ق‍‍اً
'Ūlā'ika Al-Ladhīna Ya`lamu Allāhu Mā Fī Qulūbihim Fa'a`riđ `Anhum Wa `Ižhum Wa Qul Lahum Fī 'Anfusihim Qawlāan Balīghāan 004-063. İşte bunların, Allah kalplerinde olanı bilmektedir. O halde sen, onlardan yüz çevir, onlara ِğüt ver ve onlara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici sِz sِyle. أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَعْلَمُ ‌اللَّ‍‍هُ مَا‌ فِي قُ‍‍لُوبِهِمْ فَأَعْ‍‍رِ‍‍ضْ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَعِ‍‍ظْ‍‍هُمْ ‌وَ‍قُ‍‍لْ لَهُمْ فِ‍‍ي ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِمْ قَ‍‍وْلا‌ ً‌ بَلِي‍‍غ‍‍اً
Wa Mā 'Arsalnā Min Rasūlin 'Illā Liyuţā`a Bi'idhni Allāhi ۚ Wa Law 'Annahum 'Idh Žalamū 'Anfusahum Jā'ūka Fāstaghfarū Allaha Wa Astaghfara Lahumu Ar-Rasūlu Lawajadū Allaha Tawwābāan Raĥīmāan 004-064. Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle gِndermedik. Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve elçi de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı. وَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌رْسَلْنَا‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَس‍‍ُ‍ول‌‍ٍ‌ ‌إِلاَّ‌ لِيُ‍‍طَ‍‍اعَ بِإِ‌ذْنِ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌وَلَوْ‌ ‌أَنَّ‍‍هُمْ ‌إِ‌ذْ‌ ظَ‍‍لَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسَهُمْ ج‍‍َ‍ا‌ء‍ُ‍‌وكَ فَاسْتَ‍‍غْ‍‍فَرُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌اسْتَ‍‍غْ‍‍فَ‍رَ‌ لَهُمُ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولُ لَوَجَدُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ تَوَّ‌ابا‌ ً‌ ‌‍رَحِيماً
Falā Wa Rabbika Lā Yu'uminūna Ĥattá Yuĥakkimūka Fīmā Shajara Baynahum Thumma Lā Yajidū Fī 'Anfusihim Ĥarajāan Mimmā Qađayta Wa Yusallimū Taslīmāan 004-065. Hayır ِyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar. فَلاَ‌ ‌وَ‌‍رَبِّكَ لاَ‌ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ حَتَّى‌ يُحَكِّم‍‍ُ‍وكَ فِيمَا‌ شَجَ‍رَ‌ بَيْنَهُمْ ثُ‍‍مَّ لاَ‌ يَجِدُ‌و‌ا‌ فِ‍‍ي ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِمْ حَ‍رَجا‌ ً‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ قَ‍‍ضَ‍‍يْ‍‍تَ ‌وَيُسَلِّمُو‌ا‌ تَسْلِيماً
Wa Law 'Annā Katabnā `Alayhim 'Ani Aqtulū 'Anfusakum 'Aw Akhrujū Min Diyārikum Mā Fa`alūhu 'Illā Qalīlun Minhum ۖ Wa Law 'Annahum Fa`alū Mā Yū`ažūna Bihi Lakāna Khayan Lahum Wa 'Ashadda Tathbītāan 004-066. Eğer gerçekten Biz, onlara: "Kendinizi ِldürün ya da yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık, onlardan az bir bِlümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar, kendilerine verilen ِğüdü yerine getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı ve daha sağlam olurdu. وَلَوْ‌ ‌أَنَّ‍‍ا‌ كَتَ‍‍بْ‍‍نَا‌ عَلَيْهِمْ ‌أَنِ ‌ا‍قْ‍‍تُلُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسَكُمْ ‌أَ‌وْ‌ ‌اخْ‍‍رُجُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ ‌دِيَا‌رِكُمْ مَا‌ فَعَل‍‍ُ‍وهُ ‌إِلاَّ‌ قَ‍‍ل‍‍ِ‍ي‍‍لٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ۖ ‌وَلَوْ‌ ‌أَنَّ‍‍هُمْ فَعَلُو‌ا‌ مَا‌ يُوعَ‍‍ظُ‍‍ونَ بِ‍‍هِ لَك‍‍َ‍انَ خَ‍‍يْر‌ا‌ ً‌ لَهُمْ ‌وَ‌أَشَدَّ‌ تَثْبِيتاً
Wa 'Idhāan La'ātaynāhum Min Ladunnā 'Ajan `Ažīmāan 004-067. Biz de onlara, o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik. وَ‌إِ‌ذ‌ا‌ ً‌ لَآتَيْنَاهُمْ مِ‍‌‍نْ لَدُنَّ‍‍ا‌ ‌أَجْ‍‍ر‌اً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Wa Lahadaynāhum Şirāţāan Mustaqīmāan 004-068. Ve onları mutlaka dosdoğru yola yِneltip-iletirdik. وَلَهَدَيْنَاهُمْ صِ‍رَ‌اط‍‍ا‌ ً‌ مُسْتَ‍‍قِ‍‍يماً
Wa Man Yuţi`i Allāha Wa Ar-Rasūla Fa'ūlā'ika Ma`a Al-Ladhīna 'An`ama Allāhu `Alayhim Mina An-Nabīyīna Wa Aş-Şiddīqīna Wa Ash-Shuhadā'i Wa Aş-Şāliĥīna ۚ Wa Ĥasuna 'Ūlā'ika Raqāan 004-069. Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, doğrular (ve doğrulayanlar), şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar? وَمَ‍‌‍نْ يُ‍‍طِ‍‍عِ ‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولَ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ مَعَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَ‌نْ‍‍عَمَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَيْهِمْ مِنَ ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيّ‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌ال‍‍صِّ‍‍دِّي‍‍قِ‍‍ي‍‍نَ ‌وَ‌ال‍‍شُّهَد‍َ‍‌ا‌ءِ‌ ‌وَ‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍ِ‍ي‍‍نَ ۚ ‌وَحَسُنَ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌‍رَفِي‍‍ق‍‍اً
Dhālika Al-Fađlu Mina Allāhi ۚ Wa Kafá Billāhi `Alīmāan 004-070. Bu fazl (bol ihsan), Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter. ذَلِكَ ‌الْفَ‍‍ضْ‍‍لُ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌وَكَفَى‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ عَلِيماً
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Khudhū Ĥidhrakumnfirū Thubātin 'Aw Anfirū Jamī`āan 004-071. Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bِlük bِlük çıkın ya da topluca çıkın. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌اخُ‍‍ذُ‌و‌ا‌ حِذْ‌‍رَكُمْ فَا‌ن‍‍فِرُ‌و‌ا‌ ثُب‍‍َ‍اتٍ ‌أَ‌وْ‌ ‌ان‍‍فِرُ‌و‌ا‌ جَمِيعاً
Wa 'Inna Minkum Laman Layubaţţi'anna Fa'in 'Aşābatkum Muşībatun Qāla Qad 'An`ama Allāhu `Alayya 'Idh Lam 'Akun Ma`ahum Shahīdāan 004-072. Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa: "Doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım" der. وَ‌إِنَّ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ لَمَ‍‌‍نْ لَيُبَ‍‍طِّ‍‍ئَ‍‍نَّ فَإِ‌نْ ‌أَ‍صَ‍‍ابَتْكُمْ مُ‍‍صِ‍‍يبَة‌‍ٌقَ‍‍الَ قَ‍‍دْ‌ ‌أَ‌نْ‍‍عَمَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَيَّ ‌إِ‌ذْ‌ لَمْ ‌أَكُ‍‌‍نْ مَعَهُمْ شَهِيد‌اً
Wa La'in 'Aşābakum Fađlun Mina Allāhi Layaqūlanna Ka'an Lam Takun Baynakum Wa Baynahu Mawaddatun Yā Laytanī Kuntu Ma`ahum Fa'afūza Fawzāan `Ažīmāan 004-073. Eğer size Allah'tan bir fazl (zafer) isabet ederse, o zaman da, sanki onunla aranızda hiçbir yakınlık yokmuş gibi kuşkusuz şِyle der; "Keşke onlarla birlikte olsaydım, bِylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim." وَلَئِ‍‌‍نْ ‌أَ‍صَ‍‍ابَكُمْ فَ‍‍ضْ‍‍لٌ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ لَيَ‍‍قُ‍‍ولَ‍‍نَّ كَأَ‌نْ لَمْ تَكُ‍‌‍نْ بَيْنَكُمْ ‌وَبَيْنَ‍‍هُ مَوَ‌دَّةٌ‌ يَالَيْتَنِي كُ‍‌‍ن‍‍تُ مَعَهُمْ فَأَف‍‍ُ‍و‌زَ‌ فَوْ‌ز‌اً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Falyuqātil Fī Sabīli Allāhi Al-Ladhīna Yashrūna Al-Ĥayāata Ad-Dunyā Bil-'Ākhirati ۚ Wa Man Yuqātil Fī Sabīli Allāhi Fayuqtal 'Aw Yaghlib Fasawfa Nu'utīhi 'Ajan `Ažīmāan 004-074. ضyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, ِldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz. فَلْيُ‍‍قَ‍‍اتِلْ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَشْر‍ُ‍‌ونَ ‌الْحَي‍‍َ‍اةَ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ بِ‍الآ‍‍خِ‍رَةِ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُ‍‍قَ‍‍اتِلْ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ فَيُ‍‍قْ‍‍تَلْ ‌أَ‌وْ‌ يَ‍‍غْ‍‍لِ‍‍بْ فَسَ‍‍وْفَ نُؤْت‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌أَجْ‍‍ر‌اً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Wa Mā Lakum Lā Tuqātilūna Fī Sabīli Allāhi Wa Al-Mustađ`afīna Mina Ar-Rijāli Wa An-Nisā' Wa Al-Wildāni Al-Ladhīna Yaqūlūna Rabbanā 'Akhrijnā Min Hadhihi Al-Qaryati Až-Žālimi 'Ahluhā Wa Aj`al Lanā Min Ladunka Walīyāan Wa Aj`al Lanā Min Ladunka Naşīrāan 004-075. Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gِnder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? وَمَا‌ لَكُمْ لاَ‌ تُ‍‍قَ‍‍اتِل‍‍ُ‍ونَ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْمُسْتَ‍‍ضْ‍‍عَف‍‍ِ‍ي‍‍نَ مِنَ ‌ال‍‍رِّج‍‍َ‍الِ ‌وَ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ ‌وَ‌الْوِلْد‍َ‍‌انِ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ ‌‍رَبَّنَ‍‍ا‌ ‌أَ‍خْ‍‍رِجْ‍‍نَا‌ مِ‍‌‍نْ هَذِهِ ‌الْ‍‍قَ‍‍رْيَةِ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِ ‌أَهْلُهَا‌ ‌وَ‌اجْ‍‍عَ‍‍ل لَنَا‌ مِ‍‌‍نْ لَدُ‌نْ‍‍كَ ‌وَلِيّا‌ ً‌ ‌وَ‌اجْ‍‍عَ‍‍ل لَنَا‌ مِ‍‌‍نْ لَدُ‌نْ‍‍كَ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌اً
Al-Ladhīna 'Āmanū Yuqātilūna Fī Sabīli Allāhi Wa ۖ Al-Ladhīna Kafarū Yuqātilūna Fī Sabīli Aţ-Ţāghūti Faqātilū 'Awliyā'a Ash-Shayţāni ۖ 'Inna Kayda Ash-Shayţāni Kāna Đa`īfāan 004-076. İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar ِyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ يُ‍‍قَ‍‍اتِل‍‍ُ‍ونَ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ يُ‍‍قَ‍‍اتِل‍‍ُ‍ونَ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌ال‍‍طَّ‍‍اغُ‍‍وتِ فَ‍‍قَ‍‍اتِلُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌وْلِي‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انِ ۖ ‌إِنَّ كَ‍‍يْ‍‍دَ‌ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انِ ك‍‍َ‍انَ ضَ‍‍عِيفاً
'Alam Tara 'Ilá Al-Ladhīna Qīla Lahum Kuffū 'Aydiyakum Wa 'Aqīmū Aş-Şalāata Wa 'Ātū Az-Zakāata Falammā Kutiba `Alayhimu Al-Qitālu 'Idhā Farīqun Minhum Yakhshawna An-Nāsa Kakhashyati Allāhi 'Aw 'Ashadda Khashyatan ۚ Wa Qālū Rabbanā Lima Katabta `Alaynā Al-Qitāla Lawlā 'Akhkhartanā 'Ilá 'Ajalin Qarībin ۗ Qul Matā`u Ad-DunQalīlun Wa Al-'Ākhiratu Khayrun Limani Attaqá Wa Lā Tužlamūna Fatīlāan 004-077. Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri gِrmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız." أَلَمْ تَ‍رَ‌ ‌إِلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ قِ‍‍ي‍‍لَ لَهُمْ كُفُّ‍‍و‌ا‌ ‌أَيْدِيَكُمْ ‌وَ‌أَ‍قِ‍‍يمُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌آتُو‌ا‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ كُتِبَ عَلَيْهِمُ ‌الْ‍‍قِ‍‍ت‍‍َ‍الُ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ فَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍قٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ يَ‍‍خْ‍‍شَ‍‍وْنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ كَ‍‍خَ‍‍شْيَةِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌أَ‌وْ‌ ‌أَشَدَّ‌ خَ‍‍شْيَة ًۚ ‌وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ ‌‍رَبَّنَا‌ لِمَ كَتَ‍‍بْ‍‍تَ عَلَيْنَا‌ ‌الْ‍‍قِ‍‍ت‍‍َ‍الَ لَوْلاَ‌ ‌أَ‍خَّ‍‍رْتَنَ‍‍ا‌ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أَجَل‌‍ٍقَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍ب‌‍ٍۗ قُ‍‍لْ مَت‍‍َ‍اعُ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ قَ‍‍ل‍‍ِ‍ي‍‍لٌ‌ ‌وَ‌الآ‍‍خِ‍رَةُ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لِمَنِ ‌اتَّ‍‍قَ‍‍ى‌ ‌وَلاَ‌ تُ‍‍ظْ‍‍لَم‍‍ُ‍ونَ فَتِيلاً
'Aynamā Takūnū Yudrikkumu Al-Mawtu Wa Law Kuntum Fī Burūjin Mushayyadatin ۗ Wa 'In Tuşibhum Ĥasanatun Yaqūlū Hadhihi Min `Indi Allāhi ۖ Wa 'In Tuşibhum Sayyi'atun Yaqūlū Hadhihi Min `Indika ۚ Qul Kullun Min `Indi Allāhi ۖ Famāli Hā'uulā' Al-Qawmi Lā Yakādūna Yafqahūna Ĥadīthāan 004-078. Her nerede olursanız, ِlüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile. Onlara bir iyilik dokunsa: "Bu, Allah'tandır" derler; onlara bir kِtülük dokunsa: "Bu sendendir" derler. De ki: "Tümü Allah'tandır." Fakat, ne oluyor ki bu topluluğa, hiçbir sِzü anlamaya çalışmıyorlar? أَيْنَمَا‌ تَكُونُو‌ا‌ يُ‍‍دْ‌رِكُّمُ ‌الْمَ‍‍وْتُ ‌وَلَوْ‌ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ فِي بُر‍ُ‍‌وجٍ‌ مُشَيَّدَةٍۗ ‌وَ‌إِ‌نْ تُ‍‍صِ‍‍بْ‍‍هُمْ حَسَنَةٌ‌ يَ‍‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ هَذِهِ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ تُ‍‍صِ‍‍بْ‍‍هُمْ سَيِّئَةٌ‌ يَ‍‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ هَذِهِ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِكَ ۚ قُ‍‍لْ كُلٌّ‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ فَم‍‍َ‍الِ ه‍‍َ‍ا‌ؤُلاَ‌ء‌ ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمِ لاَ‌ يَكَا‌د‍ُ‍‌ونَ يَفْ‍‍قَ‍‍ه‍‍ُ‍ونَ حَدِيثاً
Mā 'Aşābaka Min Ĥasanatin Famina Allāhi ۖ Wa Mā 'Aşābaka Min Sayyi'atin Famin Nafsika ۚ Wa 'Arsalnāka Lilnnāsi Rasūlāan ۚ Wa Kafá Billāhi Shahīdāan 004-079. Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tandır, kِtülükten de sana ne gelirse o da kendindendir. Biz seni insanlara bir elçi olarak gِnderdik; şahid olarak Allah yeter. مَ‍‍ا‌ ‌أَ‍صَ‍‍ابَكَ مِ‍‌‍نْ حَسَنَة‌‍ٍ‌ فَمِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‍صَ‍‍ابَكَ مِ‍‌‍نْ سَيِّئَة‌‍ٍ‌ فَمِ‍‌‍نْ نَفْسِكَ ۚ ‌وَ‌أَ‌رْسَلْن‍‍َ‍اكَ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌‍رَسُولا‌ ًۚ ‌وَكَفَى‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ شَهِيد‌اً
Man Yuţi`i Ar-Rasūla Faqad 'Aţā`a Allāha ۖ Wa Man Tawallá Famā 'Arsalnāka `Alayhim Ĥafīžāan 004-080. Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu gِndermedik. مَ‍‌‍نْ يُ‍‍طِ‍‍عِ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولَ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ‌أَ‍طَ‍‍اعَ ‌اللَّ‍‍هَ ۖ ‌وَمَ‍‌‍نْ تَوَلَّى‌ فَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌رْسَلْن‍‍َ‍اكَ عَلَيْهِمْ حَفِي‍‍ظ‍‍اً
Wa Yaqūlūna Ţā`atun Fa'idhā Barazū Min `Indika Bayyata Ţā'ifatun Minhum Ghayra Al-Ladhī Taqūlu Wa ۖ Allāhu Yaktubu Mā Yubayyitūna ۖ Fa'a`riđ `Anhum Wa Tawakkal `Alá Allāhi ۚ Wa Kafá Billāhi Wa Kīlāan 004-081. "Tamam-kabul" derler. Ama yanından çıktıkları zaman, onlardan bir grup, karanlıklarda senin sِylediğinin tersini kurarlar. Allah, karanlıklarda kurduklarını yazıyor. Sen de onlardan yüz çevir ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. وَيَ‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ طَ‍‍اعَة‌‍ٌ‌ فَإِ‌ذَ‌ا‌ بَ‍رَ‌زُ‌و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِكَ بَيَّتَ طَ‍‍ائِفَةٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ غَ‍‍يْ‍رَ‌الَّذِي تَ‍‍قُ‍‍ولُ ۖ ‌وَ‌اللَّهُ يَكْتُبُ مَا‌ يُبَيِّت‍‍ُ‍ونَ ۖ فَأَعْ‍‍رِ‍‍ضْ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَتَوَكَّلْ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌وَكَفَى‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَكِيلاً
'Afalā Yatadabbarūna Al-Qur'āna ۚ Wa Law Kāna Min `Indi Ghayri Allāhi Lawajadū Fīhi Akhtilāfāan Kathīrāan 004-082. Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı. أَفَلاَ‌ يَتَدَبَّر‍ُ‍‌ونَ ‌الْ‍‍قُ‍‍رْ‌آنَ ۚ ‌وَلَوْ‌ ك‍‍َ‍انَ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌اللَّ‍‍هِ لَوَجَدُ‌و‌ا‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌اخْ‍‍تِلاَفا‌‌ ً‌ كَثِي‍‍ر‌اً
Wa 'Idhā Jā'ahum 'Amrun Mina Al-'Amni 'Awi Al-Khawfi 'Adhā`ū Bihi ۖ Wa Law Raddūhu 'Ilá Ar-Rasūli Wa 'Ilá 'Ūlī Al-'Amri Minhum La`alimahu Al-Ladhīna Yastanbiţūnahu Minhum ۗ Wa Lawlā Fađlu Allāhi `Alaykum Wa Raĥmatuhu Lāttaba`tumu Ash-Shayţāna 'Illā Qalīlāan 004-083. Kendilerine güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler. Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine gِtürmüş olsalardı, onlardan 'sonuç-çıkarabilenler,' onu bilirlerdi. Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَهُمْ ‌أَمْر‌ٌ‌ مِنَ ‌الأَمْنِ ‌أَ‌وِ‌ ‌الْ‍‍خَ‍‍وْفِ ‌أَ‌ذَ‌اعُو‌ا‌ بِ‍‍هِ ۖ ‌وَلَوْ‌ ‌‍رَ‌دّ‍ُ‍‌وهُ ‌إِلَى‌ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولِ ‌وَ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أ‍ُ‍‌وْلِي ‌الأَمْ‍‍ر‍ِ‍‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ لَعَلِمَهُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَسْتَ‍‌‍نْ‍‍بِ‍‍طُ‍‍ونَ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ۗ ‌وَلَوْلاَ‌ فَ‍‍ضْ‍‍لُ ‌اللَّ‍‍هِ عَلَيْكُمْ ‌وَ‌‍رَحْمَتُ‍‍هُ لاَتَّبَعْتُمُ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انَ ‌إِلاَّ‌ قَ‍‍لِيلاً
Faqātil Fī Sabīli Allāhi Lā Tukallafu 'Illā Nafsaka ۚ Wa Ĥarriđi Al-Mu'uminīna ۖ `Asá Allāhu 'An Yakuffa Ba'sa Al-Ladhīna Kafarū Wa ۚ Allāhu 'Ashaddu Ba'sāan Wa 'Ashaddu Tankīlāan 004-084. Artık sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın. Mü'minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin ağır-baskılarını geri püskürtür. Allah, 'kahredici baskısıyla' daha zorlu, acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur. فَ‍قَ‍‍اتِلْ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ لاَ‌ تُكَلَّفُ ‌إِلاَّ‌ نَفْسَكَ ۚ ‌وَحَرِّ‍‍ضِ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ۖ عَسَى‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَ‌نْ يَكُفَّ بَأْسَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌اۚ ‌وَ‌اللَّهُ ‌أَشَدُّ‌ بَأْسا‌ ً‌ ‌وَ‌أَشَدُّ‌ تَ‍‌‍ن‍‍كِيلاً
Man Yashfa` Shafā`atan Ĥasanatan Yakun Lahu Naşībun Minhā ۖ Wa Man Yashfa` Shafā`atan Sayyi'atan Yakun Lahu Kiflun Minhā ۗ Wa Kāna Allāhu `Alá Kulli Shay'in Muqītāan 004-085. Kim, güzel bir aracılıkla aracılıkta (şefaatte) bulunursa, ondan kendisine bir hisse vardır; kim kِtü bir aracılıkla aracılıkta bulunursa, ondan da kendisine bir pay vardır. Allah herşeyin üzerinde koruyucudur. مَ‍‌‍نْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَة ً‌ يَكُ‍‌‍نْ لَ‍‍هُ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍بٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ ۖ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَشْفَعْ شَفَاعَة‌ ً‌ سَيِّئَة ً‌ يَكُ‍‌‍نْ لَ‍‍هُ كِفْلٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ ۗ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌ٍ‌ مُ‍‍قِ‍‍يتاً
Wa 'Idhā Ĥuyyītum Bitaĥīyatin Faĥayyū Bi'aĥsana Minhā 'Aw Ruddūhā ۗ 'Inna Allāha Kāna `Alá Kulli Shay'in Ĥasībāan 004-086. Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah herşeyin hesabını tam olarak yapandır. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ حُيِّيتُمْ بِتَحِيَّة‌‍ٍ‌ فَحَيُّو‌ا‌ بِأَحْسَنَ مِ‍‌‍نْ‍‍هَ‍‍ا‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌رُ‌دُّ‌وهَ‍‍اۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْءٍ‌ حَسِيباً
Al-Lahu Lā 'Ilāha 'Illā Huwa ۚ Layajma`annakum 'Ilá Yawmi Al-Qiyāmati Lā Rayba Fīhi ۗ Wa Man 'Aşdaqu Mina Allāhi Ĥadīthāan 004-087. Allah; O'ndan başka İlah yoktur. Kendisinde hiçbir şüphe olmayan kıyamet gününde sizleri muhakkak toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sِzlü kimdir? اللَّهُ لاَ‌ ‌إِلَهَ ‌إِلاَّ‌ هُوَ‌ ۚ لَيَ‍‍جْ‍‍مَعَ‍‍نَّ‍‍كُمْ ‌إِلَى‌ يَ‍‍وْمِ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ لاَ‌ ‌‍رَيْ‍‍بَ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ۗ ‌وَمَ‍‌‍نْ ‌أَ‍صْ‍‍دَ‍قُ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ حَدِيثاً
Famā Lakum Al-Munāfiqīna Fi'atayni Wa Allāhu 'Arkasahum Bimā Kasabū ۚ 'Aturīdūna 'An Tahdū Man 'Ađalla Allāhu ۖ Wa Man Yuđlili Allāhu Falan Tajida Lahu Sabīlāan 004-088. Şu halde münafıklar konusunda ikiye bِlünmeniz ne diye? Oysa Allah, onları kazandıkları dolayısıyla tepe taklak etmiştir. Allah'ın saptırdığını hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, artık sen ona kesin olarak bir yol bulamazsın. فَمَا‌ لَكُمْ فِي ‌الْمُنَافِ‍‍قِ‍‍ي‍‍نَ فِئَتَ‍‍يْ‍‍نِ ‌وَ‌اللَّهُ ‌أَ‌رْكَسَهُمْ بِمَا‌ كَسَبُ‍‍و‌اۚ ‌أَتُ‍‍رِيد‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌نْ تَهْدُ‌و‌ا‌ مَ‍‌‍نْ ‌أَ‍ضَ‍‍لَّ ‌اللَّ‍‍هُ ۖ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُ‍‍ضْ‍‍لِلِ ‌اللَّ‍‍هُ فَلَ‍‌‍نْ تَجِدَ‌ لَ‍‍هُ سَبِيلاً
Waddū Law Takfurūna Kamā Kafarū Fatakūnūna Sawā'an ۖ Falā Tattakhidhū Minhum 'Awliyā'a Ĥattá Yuhājirū Fī Sabīli Allāhi ۚ Fa'in Tawallaw Fakhudhūhumqtulūhum Ĥaythu Wajadtumūhum ۖ Wa Lā Tattakhidhū Minhum Walīyāan Wa Lā Naşīrāan 004-089. Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Bِylelikle bir olacaktınız. ضyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz ِldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı. وَ‌دُّ‌و‌ا‌ لَوْ‌ تَكْفُر‍ُ‍‌ونَ كَمَا‌ كَفَرُ‌و‌ا‌ فَتَكُون‍‍ُ‍ونَ سَو‍َ‍‌ا‌ء‌‌ ًۖ فَلاَ‌ تَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌أَ‌وْلِي‍‍َ‍ا‌ءَ‌ حَتَّى‌ يُهَاجِرُ‌و‌ا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ فَإِ‌نْ تَوَلَّوْ‌ا‌ فَ‍‍خُ‍‍ذُ‌وهُمْ ‌وَ‌ا‍قْ‍‍تُلُوهُمْ حَ‍‍يْ‍‍ثُ ‌وَجَ‍‍دْتُمُوهُمْ ۖ ‌وَلاَ‌ تَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَلِيّا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌اً
'Illā Al-Ladhīna Yaşilūna 'Ilá Qawmin Baynakum Wa Baynahumthāqun 'Aw Jā'ūkum Ĥaşirat Şudūruhum 'An Yuqātilūkum 'Aw Yuqātilū Qawmahum ۚ Wa Law Shā'a Allāhu Lasallaţahum `Alaykum Falaqātalūkum ۚ Fa'ini A`tazalūkum Falam Yuqātilūkum Wa 'Alqaw 'Ilaykumu As-Salama Famā Ja`ala Allāhu Lakum `Alayhim Sabīlāan 004-090. Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan gِğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, bِylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır. إِلاَّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَ‍‍صِ‍‍ل‍‍ُ‍ونَ ‌إِلَى‌ قَ‍‍وْم ٍ‌ بَيْنَكُمْ ‌وَبَيْنَهُمْ مِيث‍‍َ‍اقٌ ‌أَ‌وْ‌ ج‍‍َ‍ا‌ء‍ُ‍‌وكُمْ حَ‍‍صِ‍رَتْ صُ‍‍دُ‌و‌رُهُمْ ‌أَ‌نْ يُ‍‍قَ‍‍اتِلُوكُمْ ‌أَ‌وْ‌ يُ‍‍قَ‍‍اتِلُو‌اقَ‍‍وْمَهُمْ ۚ ‌وَلَوْ‌ ش‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ لَسَلَّ‍‍طَ‍‍هُمْ عَلَيْكُمْ فَلَ‍‍قَ‍‍اتَلُوكُمْ ۚ فَإِنِ ‌اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُ‍‍قَ‍‍اتِلُوكُمْ ‌وَ‌أَلْ‍‍قَ‍‍وْ‌ا‌ ‌إِلَيْكُمُ ‌ال‍‍سَّلَمَ فَمَا‌ جَعَلَ ‌اللَّ‍‍هُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَبِيلاً
Satajidūna 'Ākharīna Yurīdūna 'An Ya'manūkum Wa Ya'manū Qawmahum Kulla Mā Ruddū 'Ilá Al-Fitnati 'Urkisū Fīhā ۚ Fa'in Lam Ya`tazilūkum Wa Yulqū 'Ilaykumu As-Salama Wa Yakuffū 'Aydiyahum Fakhudhūhumqtulūhum Ĥaythu Thaqiftumūhum ۚ Wa 'Ūla'ikum Ja`alnā Lakum `Alayhim Sulţānāan Mubīnāan 004-091. Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve ellerini çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız tutun ve onları ِldürün. İşte size, onların aleyhinde apaçık olan 'destekleyici bir delil' kıldık. سَتَجِد‍ُ‍‌ونَ ‌آ‍‍خَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ يُ‍‍رِيد‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌نْ يَأْمَنُوكُمْ ‌وَيَأْمَنُو‌اقَ‍‍وْمَهُمْ كُلَّ مَا‌ ‌رُ‌دُّ‌و‌ا‌ ‌إِلَى‌ ‌الْفِتْنَةِ ‌أُ‌رْكِسُو‌ا‌ فِيهَا‌ ۚ فَإِ‌نْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ ‌وَيُلْ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلَيْكُمُ ‌ال‍‍سَّلَمَ ‌وَيَكُفُّ‍‍و‌ا‌ ‌أَيْدِيَهُمْ فَ‍‍خُ‍‍ذُ‌وهُمْ ‌وَ‌ا‍قْ‍‍تُلُوهُمْ حَ‍‍يْ‍‍ثُ ثَ‍‍قِ‍‍فْتُمُوهُمْ ۚ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْلَئِكُمْ جَعَلْنَا‌ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْ‍‍طَ‍‍انا‌ ً‌ مُبِيناً
Wa Mā Kāna Limu'uminin 'An Yaqtula Mu'umināan 'Illā Khaţa'an ۚ Wa Man Qatala Mu'umināan Khaţa'an Fataĥrīru Raqabatin Mu'uminatin Wa Diyatun Musallamatun 'Ilá 'Ahlihi~ 'Illā 'An Yaşşaddaqū ۚ Fa'in Kāna Min Qawmin `Adūwin Lakum Wa Huwa Mu'uminun Fataĥrīru Raqabatin Mu'uminatin ۖ Wa 'In Kāna Min Qawmin Baynakum Wa Baynahumthāqun Fadiyatun Musallamatun 'Ilá 'Ahlihi Wa Taĥrīru Raqabatin Mu'uminatin ۖ Faman Lam Yajid Faşiyāmu Shahrayni Mutatābi`ayni Tawbatan Mina Allāhi ۗ Wa Kāna Allāhu `Alīmāan Ĥakīmāan 004-092. Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini ِldürmesi yakışmaz. Kim bir mü’mini 'hata sonucu' ِldürürse, mü'min bir kِleyi ِzgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir kِleyi ِzgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ِdemek ve bir mü'min kِleyi ِzgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve kِle ِzgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ لِمُؤْمِنٍ ‌أَ‌نْ يَ‍‍قْ‍‍تُلَ مُؤْمِنا‌‌ ً‌ ‌إِلاَّ‌ خَ‍‍طَ‍‍أ‌ ًۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ قَ‍‍تَلَ مُؤْمِناً‌ خَ‍‍طَ‍‍أ‌‌ ً‌ فَتَحْ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍رُ‌ ‌‍رَقَ‍‍بَةٍ‌ مُؤْمِنَةٍ‌ ‌وَ‌دِيَةٌ‌ مُسَلَّمَة‌‍ٌ‌ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أَهْلِهِ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ يَ‍‍صَّ‍‍دَّ‍‍قُ‍‍و‌اۚ فَإِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍وْمٍ عَدُ‌وّ‌ٍ‌ لَكُمْ ‌وَهُوَ‌ مُؤْمِن‌‍ٌ‌ فَتَحْ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍رُ‌ ‌‍رَقَ‍‍بَةٍ‌ مُؤْمِنَةٍۖ ‌وَ‌إِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍وْم ٍ‌ بَيْنَكُمْ ‌وَبَيْنَهُمْ مِيث‍‍َ‍اق‌‍ٌ‌ فَدِيَةٌ‌ مُسَلَّمَة‌‍ٌ‌ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أَهْلِ‍‍هِ ‌وَتَحْ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍رُ‌ ‌‍رَقَ‍‍بَةٍ‌ مُؤْمِنَة‌‍ٍۖ فَمَ‍‌‍نْ لَمْ يَجِ‍‍دْ‌ فَ‍‍صِ‍‍ي‍‍َ‍امُ شَهْ‍رَيْ‍‍نِ مُتَتَابِعَ‍‍يْ‍‍نِ تَوْبَة ً‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلِيماً‌ حَكِيماً
Wa Man Yaqtul Mu'umināan Muta`ammidāan Fajazā'uuhu Jahannamu Khālidāan Fīhā Wa Ghađiba Allāhu `Alayhi Wa La`anahu Wa 'A`adda Lahu `Adhābāan `Ažīmāan 004-093. Kim bir mü'mini kasıtlı olarak (taammüden) ِldürürse cezası, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazaplanmış, onu lanetlemiş ve ona büyük bir azap hazırlamıştır. وَمَ‍‌‍نْ يَ‍‍قْ‍‍تُلْ مُؤْمِنا‌ ً‌ مُتَعَ‍‍مِّ‍‍د‌ا‌‌ ً‌ فَجَز‍َ‍‌ا‌ؤُهُ جَهَ‍‍نَّ‍‍مُ خَ‍‍الِد‌ا‌‌ ً‌ فِيهَا‌ ‌وَ‍‍غَ‍‍ضِ‍‍بَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌وَلَعَنَ‍‍هُ ‌وَ‌أَعَدَّ‌ لَ‍‍هُ عَذَ‌اباً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū 'Idhā Đarabtum Fī Sabīli Allāhi Fatabayyanū Wa Lā Taqūlū Liman 'Alqá 'Ilaykumu As-Salāma Lasta Mu'umināan Tabtaghūna `Arađa Al-Ĥayāati Ad-Dunyā Fa`inda Allāhi Maghānimu Kathīratun ۚ Kadhālika Kuntum Min Qablu Famanna Allāhu `Alaykum Fatabayyanū ۚ 'Inna Allāha Kāna Bimā Ta`malūna Khabīrāan 004-094. Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine gِre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen mü'min değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet, Allah Katındadır, bundan ِnce siz de bِyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. ضyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ضَ‍رَبْ‍‍تُمْ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ فَتَبَيَّنُو‌ا‌ ‌وَلاَ‌ تَ‍‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ لِمَ‍‌‍نْ ‌أَلْ‍‍قَ‍‍ى‌ ‌إِلَيْكُمُ ‌ال‍‍سَّلاَمَ لَسْتَ مُؤْمِنا‌‌ ً‌ تَ‍‍بْ‍‍تَ‍‍غُ‍‍ونَ عَ‍رَضَ ‌الْحَي‍‍َ‍اةِ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ فَعِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ مَ‍‍غَ‍‍انِمُ كَثِي‍رَة‌‍ٌۚ كَذَلِكَ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ فَمَ‍‍نَّ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُ‍‍و‌اۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ خَ‍‍بِي‍‍ر‌اً
Lā Yastawī Al-Qā`idūna Mina Al-Mu'uminīna Ghayru 'Ūlī Ađ-Đarari Wa Al-Mujāhidūna Fī Sabīli Allāhi Bi'amwālihim Wa 'Anfusihim ۚ Fađđala Allāhu Al-Mujāhidīna Bi'amwālihim Wa 'Anfusihim `Alá Al-Qā`idīna Darajatan ۚ Wa Kullāan Wa`ada Allāhu Al-Ĥusná ۚ Wa Fađđala Allāhu Al-Mujāhidīna `Alá Al-Qā`idīna 'Ajan `Ažīmāan 004-095. Mü'minlerden, ِzür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara gِre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara gِre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. لاَ‌ يَسْتَوِي ‌الْ‍‍قَ‍‍اعِد‍ُ‍‌ونَ مِنَ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ غَ‍‍يْ‍‍رُ‌ ‌أ‍ُ‍‌وْلِي ‌ال‍‍ضَّ‍رَ‌ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌الْمُجَاهِد‍ُ‍‌ونَ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ بِأَمْوَ‌الِهِمْ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِمْ ۚ فَ‍‍ضَّ‍‍لَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الْمُجَاهِد‍ِ‍ي‍‍نَ بِأَمْوَ‌الِهِمْ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِمْ عَلَى‌ ‌الْ‍‍قَ‍‍اعِد‍ِ‍ي‍‍نَ ‌دَ‌‍رَجَة ًۚ ‌وَكُلاّ‌ ً‌ ‌وَعَدَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الْحُسْنَى‌ ۚ ‌وَفَ‍‍ضَّ‍‍لَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الْمُجَاهِد‍ِ‍ي‍‍نَ عَلَى‌ ‌الْ‍‍قَ‍‍اعِد‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَجْ‍‍ر‌اً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Darajātin Minhu Wa Maghfiratan Wa Raĥmatan ۚ Wa Kāna Allāhu Ghafūan Raĥīmāan 004-096. (Onlara) Kendinden dereceler, bağışlanma ve rahmet (vermiştir.) Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. دَ‌‍رَج‍‍َ‍اتٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌وَمَ‍‍غْ‍‍فِ‍رَة ً‌ ‌وَ‌‍رَحْمَة ًۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ غَ‍‍فُو‌ر‌ا‌ ً‌ ‌‍رَحِيماً
'Inna Al-Ladhīna Tawaffāhumu Al-Malā'ikatu Žālimī 'Anfusihim Qālū Fīma Kuntum ۖ Qālū Kunnā Mustađ`afīna Fī Al-'Arđi ۚ Qālū 'Alam Takun 'Arđu Allāhi Wāsi`atan Fatuhājirū Fīhā ۚ Fa'ūlā'ika Ma'wāhum Jahannamu ۖ Wa Sā'at Maşīrāan 004-097. Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: "Nerede idiniz?" Onlar: "Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar) idik." derler. (Melekler de:) "Hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?" derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kِtü yataktır o? إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ تَوَفَّاهُمُ ‌الْمَلاَئِكَةُ ظَ‍‍الِمِ‍‍ي ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِمْ قَ‍‍الُو‌ا‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍مَ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ ۖ قَ‍‍الُو‌ا‌ كُ‍‍نَّ‍‍ا‌ مُسْتَ‍‍ضْ‍‍عَف‍‍ِ‍ي‍‍نَ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۚ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌أَلَمْ تَكُ‍‌‍نْ ‌أَ‌رْ‍ضُ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌اسِعَة‌ ً‌ فَتُهَاجِرُ‌و‌ا‌ فِيهَا‌ ۚ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ مَأْ‌وَ‌اهُمْ جَهَ‍‍نَّ‍‍مُ ۖ ‌وَس‍‍َ‍ا‌ءَتْ مَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌اً
'Illā Al-Mustađ`afīna Mina Ar-Rijāli Wa An-Nisā' Wa Al-Wildāni Lā Yastaţī`ūna Ĥīlatan Wa Lā Yahtadūna Sabīlāan 004-098. Ancak erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan müstaz'aflar olup hiçbir çareye güç yetiremeyenler ve bir yol (çıkış) bulamayanlar başka. إِلاَّ‌ ‌الْمُسْتَ‍‍ضْ‍‍عَف‍‍ِ‍ي‍‍نَ مِنَ ‌ال‍‍رِّج‍‍َ‍الِ ‌وَ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ ‌وَ‌الْوِلْد‍َ‍‌انِ لاَ‌ يَسْتَ‍‍طِ‍‍يع‍‍ُ‍ونَ حِيلَة ً‌ ‌وَلاَ‌ يَهْتَد‍ُ‍‌ونَ سَبِيلاً
Fa'ūlā'ika `Asá Allāhu 'An Ya`fuwa `Anhum ۚ Wa Kāna Allāhu `Afūwāan Ghafūan 004-099. Umulur ki Allah bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır. فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ عَسَى‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَ‌نْ يَعْفُوَ‌ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ عَفُوّ‌اً‌ غَ‍‍فُو‌ر‌اً
Wa Man Yuhājir Fī Sabīli Allāhi Yajid Al-'Arđi Mughamāan Kathīrāan Wa Sa`atan ۚ Wa Man Yakhruj Min Baytihi Muhājirāan 'Ilá Allāhi Wa Rasūlihi Thumma Yudrik/hu Al-Mawtu Faqad Waqa`a 'Ajruhu `Alá Allāhi ۗ Wa Kāna Allāhu Ghafūan Raĥīmāan 004-100. Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da. Allah'a ve Resûlü’ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ِlüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir. وَمَ‍‌‍نْ يُهَاجِ‍‍رْ‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ يَجِ‍‍دْ‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ مُ‍رَ‌اغَ‍‍ما‌‌ ً‌ كَثِي‍‍ر‌ا‌ ً‌ ‌وَسَعَة ًۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَ‍‍خْ‍‍رُجْ مِ‍‌‍نْ بَيْتِ‍‍هِ مُهَاجِ‍‍ر‌ا‌‌ ً‌ ‌إِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌‍رَسُولِ‍‍هِ ثُ‍‍مَّ يُ‍‍دْ‌رِكْهُ ‌الْمَ‍‍وْتُ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ‌وَ‍قَ‍‍عَ ‌أَجْ‍‍رُهُ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ غَ‍‍فُو‌ر‌ا‌ ً‌ ‌‍رَحِيماً
Wa 'Idhā Đarabtum Al-'Arđi Falaysa `Alaykum Junāĥun 'An Taqşurū Mina Aş-Şalāati 'In Khiftum 'An Yaftinakumu Al-Ladhīna Kafarū ۚ 'Inna Al-Kāfirīna Kānū Lakum `Adūwāan Mubīnāan 004-101. Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), kafirlerin size bir kِtülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ضَ‍رَبْ‍‍تُمْ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ فَلَ‍‍يْ‍‍سَ عَلَيْكُمْ جُن‍‍َ‍احٌ ‌أَ‌نْ تَ‍‍قْ‍‍‍‍صُ‍‍رُ‌و‌ا‌ مِنَ ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةِ ‌إِ‌نْ خِ‍‍فْتُمْ ‌أَ‌نْ يَفْتِنَكُمُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌اۚ ‌إِنَّ ‌الْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ كَانُو‌ا‌ لَكُمْ عَدُ‌وّ‌ا‌ ً‌ مُبِيناً
Wa 'Idhā Kunta Fīhim Fa'aqamta Lahumu Aş-Şalāata Faltaqum Ţā'ifatun Minhum Ma`aka Wa Līa'khudhū 'Asliĥatahum Fa'idhā Sajadū Falyakūnū Min Warā'ikum Wa Lta'ti Ţā'ifatun 'Ukhrá Lam Yuşallū Falyuşallū Ma`aka Wa Līa'khudhū Ĥidhrahum Wa 'Asliĥatahum ۗ Wadda Al-Ladhīna Kafarū Law Taghfulūna `An 'Asliĥatikum Wa 'Amti`atikum Fayamīlūna `Alaykum Maylatan Wāĥidatan ۚ Wa Lā Junāĥa `Alaykum 'In Kāna Bikum 'Adhan Min Maţarin 'Aw Kuntum Marđá 'An Tađa`ū 'Asliĥatakum ۖ Wa Khudhū Ĥidhrakum ۗ 'Inna Allāha 'A`adda Lilkāfirīna `Adhābāan Muhīnāan 004-102. İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; bِylece onlar secde ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da 'korunma araçlarını' ve silahlarını alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ كُ‍‌‍ن‍‍تَ فِيهِمْ فَأَ‍قَ‍‍مْتَ لَهُمُ ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ فَلْتَ‍‍قُ‍‍مْ طَ‍‍ائِفَةٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَعَكَ ‌وَلْيَأْ‍خُ‍‍ذُ‌و‌ا‌ ‌أَسْلِحَتَهُمْ فَإِ‌ذَ‌ا‌ سَجَدُ‌و‌ا‌ فَلْيَكُونُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ ‌وَ‌ر‍َ‍‌ائِكُمْ ‌وَلْتَأْتِ طَ‍‍ائِفَةٌ ‌أُ‍خْ‍رَ‌ى‌ لَمْ يُ‍‍صَ‍‍لُّو‌ا‌ فَلْيُ‍‍صَ‍‍لُّو‌ا‌ مَعَكَ ‌وَلْيَأْ‍خُ‍‍ذُ‌و‌ا‌ حِذْ‌‍رَهُمْ ‌وَ‌أَسْلِحَتَهُمْ ۗ ‌وَ‌دَّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ لَوْ‌ تَ‍‍غْ‍‍فُل‍‍ُ‍ونَ عَ‍‌‍نْ ‌أَسْلِحَتِكُمْ ‌وَ‌أَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيل‍‍ُ‍ونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَة ً‌ ‌وَ‌احِدَة ًۚ ‌وَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْكُمْ ‌إِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ بِكُمْ ‌أَ‌ذ‌ى‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ مَ‍‍طَ‍‍رٍ‌ ‌أَ‌وْ‌ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ مَرْ‍ضَ‍‍ى‌ ‌أَ‌نْ تَ‍‍ضَ‍‍عُ‍‍و‌ا‌ ‌أَسْلِحَتَكُمْ ۖ ‌وَ‍خُ‍‍ذُ‌و‌ا‌ حِذْ‌‍رَكُمْ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ‌أَعَدَّ‌ لِلْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ عَذَ‌ابا‌ ً‌ مُهِيناً
Fa'idhā Qađaytumu Aş-Şalāata Fādhkurū Allaha Qiyāmāan Wa Qu`ūdāan Wa `Alá Junūbikum ۚ Fa'idhā Aţma'nantum Fa'aqīmū Aş-Şalāata ۚ 'Inna Aş-Şalāata Kānat `Alá Al-Mu'uminīna Kitābāan Mawqūtāan 004-103. Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. اünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır. فَإِ‌ذَ‌ا‌ قَ‍‍ضَ‍‍يْتُمُ ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ فَا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ قِ‍‍يَاما‌ ً‌ ‌وَ‍قُ‍‍عُو‌د‌ا‌ ً‌ ‌وَعَلَى‌ جُنُوبِكُمْ ۚ فَإِ‌ذَ‌ا‌ ‌ا‍طْ‍‍مَأْنَ‍‌‍ن‍‍تُمْ فَأَ‍قِ‍‍يمُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ۚ ‌إِنَّ ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ كَانَتْ عَلَى‌ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ كِتَابا‌ ً‌ مَوْ‍قُ‍‍وتاً
Wa Lā Tahinū Fī Abtighā'i Al-Qawmi ۖ 'In Takūnū Ta'lamūna Fa'innahum Ya'lamūna Kamā Ta'lamūna ۖ Wa Tarjūna Mina Allāhi Mā Lā Yarjūna ۗ Wa Kāna Allāhu `Alīmāan Ĥakīmāan 004-104. (Düşmanınız olan) Topluluğu aramakta gevşeklik gِstermeyin. Siz acı çekiyorsanız, şüphesiz onlar da, sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Oysa siz, onların umud etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. وَلاَ‌ تَهِنُو‌ا‌ فِي ‌ابْ‍‍تِ‍‍غَ‍‍ا‌ءِ‌ ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمِ ۖ ‌إِ‌نْ تَكُونُو‌ا‌ تَأْلَم‍‍ُ‍ونَ فَإِنَّ‍‍هُمْ يَأْلَم‍‍ُ‍ونَ كَمَا‌ تَأْلَم‍‍ُ‍ونَ ۖ ‌وَتَرْج‍‍ُ‍ونَ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ مَا‌ لاَ‌ يَرْج‍‍ُ‍ونَ ۗ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلِيماً‌ حَكِيماً
'Innā 'Anzalnā 'Ilayka Al-Kitāba Bil-Ĥaqqi Litaĥkuma Bayna An-Nāsi Bimā 'Arāka Allāhu ۚ Wa Lā Takun Lilkhā'inīna Khaşīmāan 004-105. Şüphesiz, Allah'ın sana gِsterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için Biz sana kitabı hak olarak indirdik. (Sakın) Hainlerin savunucusu olma. إِنَّ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلْنَ‍‍ا‌ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ بِ‍الْحَ‍‍قِّ لِتَحْكُمَ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ بِمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌رَ‍‌اكَ ‌اللَّ‍‍هُ ۚ ‌وَلاَ‌ تَكُ‍‌‍نْ لِلْ‍‍خَ‍‍ائِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ خَ‍‍صِ‍‍يماً
Wa Astaghfiri Allāha ۖ 'Inna Allāha Kāna Ghafūan Raĥīmāan 004-106. Ve Allah'tan bağışlanma dile. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. وَ‌اسْتَ‍‍غْ‍‍فِرِ‌ ‌اللَّ‍‍هَ ۖ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ غَ‍‍فُو‌ر‌ا‌ ً‌ ‌‍رَحِيماً
Wa Lā Tujādil `Ani Al-Ladhīna Yakhtānūna 'Anfusahum ۚ 'Inna Allāha Lā Yuĥibbu Man Kāna Khawwānāan 'Athīmāan 004-107. Kendi nefislerine ihanet edenlerden yana mücadeleye girişme. Hiç şüphesiz Allah, ihanette ilerlemiş günahkarı sevmez. وَلاَ‌ تُجَا‌دِلْ عَنِ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَ‍‍خْ‍‍تَان‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌ن‍‍فُسَهُمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يُحِبُّ مَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ خَ‍‍وَّ‌اناً‌ ‌أَثِيماً
Yastakhfūna Mina An-Nāsi Wa Lā Yastakhfūna Mina Allāhi Wa Huwa Ma`ahum 'Idh Yubayyitūna Mā Lā Yarđá Mina Al-Qawli ۚ Wa Kāna Allāhu Bimā Ya`malūna Muĥīţāan 004-108. Onlar, insanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sِzden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi 'geceleri düzenleyip kurarlarken,' onlarla beraberdir. Allah, yaptıklarını kuşatandır. يَسْتَ‍‍خْ‍‍ف‍‍ُ‍ونَ مِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَلاَ‌ يَسْتَ‍‍خْ‍‍ف‍‍ُ‍ونَ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَهُوَ‌ مَعَهُمْ ‌إِ‌ذْ‌ يُبَيِّت‍‍ُ‍ونَ مَا‌ لاَ‌ يَرْ‍ضَ‍‍ى‌ مِنَ ‌الْ‍‍قَ‍‍وْلِ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ بِمَا‌ يَعْمَل‍‍ُ‍ونَ مُحِي‍‍ط‍‍اً
Hā'antum Hā'uulā' Jādaltum `Anhum Al-Ĥayāati Ad-Dunyā Faman Yujādilu Allāha `Anhum Yawma Al-Qiyāmati 'Am Man Yakūnu `Alayhim Wa Kīlāan 004-109. İşte siz bِylesiniz; dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz. Peki kıyamet günü onlardan yana Allah'a mücadele edecek kimdir? Ya da onlara vekil olacak kimdir? ه‍‍َ‍ا‌أَ‌نْ‍‍تُمْ ه‍‍َ‍ا‌ؤُلاَ‌ء‌ جَا‌دَلْتُمْ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ فِي ‌الْحَي‍‍َ‍اةِ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ فَمَ‍‌‍نْ يُجَا‌دِلُ ‌اللَّ‍‍هَ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ‌أَمْ مَ‍‌‍نْ يَك‍‍ُ‍ونُ عَلَيْهِمْ ‌وَكِيلاً
Wa Man Ya`mal Sū'āan 'Aw Yažlim Nafsahu Thumma Yastaghfiri Allāha Yajidi Allāha Ghafūan Raĥīmāan 004-110. Kim kِtülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah'tan bağışlanma dilerse Allah'ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur. وَمَ‍‌‍نْ يَعْمَلْ س‍‍ُ‍و‌ء‌اً‌ ‌أَ‌وْ‌ يَ‍‍ظْ‍‍لِمْ نَفْسَ‍‍هُ ثُ‍‍مَّ يَسْتَ‍‍غْ‍‍فِرِ‌ ‌اللَّ‍‍هَ يَجِدِ‌ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍فُو‌ر‌ا‌ ً‌ ‌‍رَحِيماً
Wa Man Yaksib 'Ithmāan Fa'innamā Yaksibuhu `Alá Nafsihi ۚ Wa Kāna Allāhu `Alīmāan Ĥakīmāan 004-111. Kim bir günah kazanırsa, o ancak kendi nefsi aleyhinde onu kazanmıştır. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. وَمَ‍‌‍نْ يَكْسِ‍‍بْ ‌إِثْما‌‌ ً‌ فَإِنَّ‍‍مَا‌ يَكْسِبُ‍‍هُ عَلَى‌ نَفْسِ‍‍هِ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلِيماً‌ حَكِيماً
Wa Man Yaksib Khaţī'atan 'Aw 'Ithmāan Thumma Yarmi Bihi Barī'āan Faqadi Aĥtamala Buhtānāan Wa 'Ithmāan Mubīnāan 004-112. Kim bir hata veya günah kazanır da sonra bunu bir suçsuza yüklerse, gerçekten o, bِyle bir yalan (bühtan)ı ve apaçık bir günahı yüklenmiştir. وَمَ‍‌‍نْ يَكْسِ‍‍بْ خَ‍‍ط‍‍ِ‍ي‍‍ئَةً ‌أَ‌وْ‌ ‌إِثْما‌‌ ً‌ ثُ‍‍مَّ يَرْمِ بِ‍‍هِ بَ‍‍رِي‍‍ئا‌‌ ً‌ فَ‍‍قَ‍‍دِ‌ ‌احْتَمَلَ بُهْتَانا‌ ً‌ ‌وَ‌إِثْما‌ ً‌ مُبِيناً
Wa Lawlā Fađlu Allāhi `Alayka Wa Raĥmatuhu Lahammat Ţā'ifatun Minhum 'An Yuđillūka Wa Mā Yuđillūna 'Illā 'Anfusahum ۖ Wa Mā Yađurrūnaka Min Shay'in ۚ Wa 'Anzala Allāhu `Alayka Al-Kitāba Wa Al-Ĥikmata Wa `Allamaka Mā Lam Takun Ta`lamu ۚ Wa Kāna Fađlu Allāhi `Alayka `Ažīmāan 004-113. Eğer Allah'ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup, seni de saptırmak için tasarı kurmuştu. Oysa onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar ve sana hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, sana kitabı ve hikmeti indirdi ve sana bilmediklerini ِğretti. Allah'ın üzerinizdeki fazlı çok büyüktür. وَلَوْلاَ‌ فَ‍‍ضْ‍‍لُ ‌اللَّ‍‍هِ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌وَ‌‍رَحْمَتُ‍‍هُ لَهَ‍‍مَّ‍‍تْ طَ‍‍ائِفَةٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌أَ‌نْ يُ‍‍ضِ‍‍لّ‍‍ُ‍وكَ ‌وَمَا‌ يُ‍‍ضِ‍‍لّ‍‍ُ‍ونَ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسَهُمْ ۖ ‌وَمَا‌ يَ‍‍ضُ‍‍رُّ‌ونَكَ مِ‍‌‍نْ شَ‍‍يْء‌ٍۚ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍زَلَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌وَ‌الْحِكْمَةَ ‌وَعَلَّمَكَ مَا‌ لَمْ تَكُ‍‌‍نْ تَعْلَمُ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ فَ‍‍ضْ‍‍لُ ‌اللَّ‍‍هِ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Khayra Fī Kathīrin Min Najwāhum 'Illā Man 'Amara Bişadaqatin 'Aw Ma`rūfin 'Aw 'Işlāĥin Bayna An-Nāsi ۚ Wa Man Yaf`al Dhālika Abtighā'a Marđāati Allāhi Fasawfa Nu'utīhi 'Ajan `Ažīmāan 004-114. Onların 'gizlice sِyleşmelerinin' çoğunda hayır yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka. Kim Allah'ın rızasını isteyerek bِyle yaparsa, artık ona büyük bir ecir vereceğiz. لاَ‌ خَ‍‍يْ‍رَ‌ فِي كَث‍‍ِ‍ي‍‍ر‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ نَ‍‍جْ‍‍وَ‌اهُمْ ‌إِلاَّ‌ مَ‍‌‍نْ ‌أَمَ‍رَ‌ بِ‍‍صَ‍‍دَ‍قَ‍‍ةٍ ‌أَ‌وْ‌ مَعْر‍ُ‍‌وفٍ ‌أَ‌وْ‌ ‌إِصْ‍‍لاَح ٍ‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَفْعَلْ ‌ذَلِكَ ‌ابْ‍‍تِ‍‍غَ‍‍ا‌ءَ‌ مَرْ‍ضَ‍‍اةِ ‌اللَّ‍‍هِ فَسَ‍‍وْفَ نُؤْت‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌أَجْ‍‍ر‌اً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Wa Man Yushāqiqi Ar-Rasūla Min Ba`di Mā Tabayyana Lahu Al-Hudá Wa Yattabi` Ghayra Sabīli Al-Mu'uminīna Nuwallihi Mā Tawallá Wa Nuşlihi Jahannama ۖ Wa Sā'at Maşīrāan 004-115. Kim kendisine 'dosdoğru yol' apaçık belli olduktan sonra, elçiye muhalefet ederse ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu dِndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kِtü bir yataktır o!.. وَمَ‍‌‍نْ يُشَاقِ‍‍قِ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولَ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ تَبَيَّنَ لَهُ ‌الْهُدَ‌ى‌ ‌وَيَتَّبِعْ غَ‍‍يْ‍رَ‌ سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ نُوَلِّ‍‍هِ مَا‌ تَوَلَّى‌ ‌وَنُ‍‍صْ‍‍لِ‍‍هِ جَهَ‍‍نَّ‍‍مَ ۖ ‌وَس‍‍َ‍ا‌ءَتْ مَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌اً
'Inna Allāha Lā Yaghfiru 'An Yushraka Bihi Wa Yaghfiru Mā Dūna Dhālika Liman Yashā'u ۚ Wa Man Yushrik Billāhi Faqad Đalla Đalālāan Ba`īdāan 004-116. Hiç şüphesiz, Allah, Kendisi'ne şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır. إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍ر‍ُ‍‌ ‌أَ‌نْ يُشْ‍رَكَ بِ‍‍هِ ‌وَيَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍ر‍ُ‍‌ مَا‌ ‌د‍ُ‍‌ونَ ‌ذَلِكَ لِمَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُشْ‍‍رِكْ بِ‍اللَّ‍‍هِ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ضَ‍‍لَّ ضَ‍‍لاَلا‌ ً‌ بَعِيد‌اً
'In Yad`ūna Min Dūnihi~ 'Illā 'Ināthāan Wa 'In Yad`ūna 'Illā Shayţānāan Marīdāan 004-117. Onlar, O'nu bırakıp da (birtakım) dişilere taparlar. Onlar o her türlü hayırla ilişkisi kesilmiş şeytandan başkasına tapmazlar. إِ‌نْ يَ‍‍دْع‍‍ُ‍ونَ مِ‍‌‍نْ ‌دُ‌ونِهِ ‌إِلاَّ‌ ‌إِنَاثا‌ ً‌ ‌وَ‌إِ‌نْ يَ‍‍دْع‍‍ُ‍ونَ ‌إِلاَّ‌ شَيْ‍‍طَ‍‍انا‌ ً‌ مَ‍‍رِيد‌اً
La`anahu Allāhu ۘ Wa Qāla La'attakhidhanna Min `Ibādika Naşībāan Mafrūđāan 004-118. Allah, onu lanetlemiştir. O da (şِyle) dedi: "Andolsun, kullarından 'miktarları tespit edilmiş bir grubu' (kendime uşak) edineceğim. لَعَنَهُ ‌اللَّ‍‍هُ ۘ ‌وَ‍قَ‍‍الَ لَأَتَّ‍‍خِ‍‍ذَنَّ مِ‍‌‍نْ عِبَا‌دِكَ نَ‍‍صِ‍‍يبا‌ ً‌ مَفْرُ‌وض‍‍اً
Wa La'uđillannahum Wa La'umanniyannahum Wa La'āmurannahum Falayubattikunna 'Ādhāna Al-'An`ām Wa La'āmurannahum Falayughayyirunna Khalqa Allāhi ۚ Wa Man Yattakhidhi Ash-Shayţāna Walīyāan Min Dūni Allāhi Faqad Khasira Khusnāan Mubīnāan 004-119. Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır. وَلَأُ‍ضِ‍‍لَّ‍‍نَّ‍‍هُمْ ‌وَلَأُمَ‍‍نِّ‍‍يَ‍‍نَّ‍‍هُمْ ‌وَلَآمُ‍رَنَّ‍‍هُمْ فَلَيُبَتِّكُ‍‍نَّ ‌آ‌ذ‍َ‍‌انَ ‌الأَنعَام ‌وَلَآمُ‍رَنَّ‍‍هُمْ فَلَيُ‍‍غَ‍‍يِّرُنَّ خَ‍‍لْ‍‍قَ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَتَّ‍‍خِ‍‍ذِ‌ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انَ ‌وَلِيّا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ خَ‍‍سِ‍‍ر‍َ‍‌ خُ‍‍سْ‍رَ‌انا‌ ً‌ مُبِيناً
Ya`iduhum Wa Yumannīhim ۖ Wa Mā Ya`iduhumu Ash-Shayţānu 'Illā Ghurūan 004-120. (Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va'detmez. يَعِدُهُمْ ‌وَيُمَ‍‍نِّ‍‍يهِمْ ۖ ‌وَمَا‌ يَعِدُهُمُ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انُ ‌إِلاَّ‌ غُ‍‍رُ‌و‌ر‌اً
'Ūlā'ika Ma'wāhum Jahannamu Wa Lā Yajidūna `Anhā Maĥīşāan 004-121. Onların barınma yerleri cehennemdir, ondan kaçacak bir yer bulamayacaklardır. أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ مَأْ‌وَ‌اهُمْ جَهَ‍‍نَّ‍‍مُ ‌وَلاَ‌ يَجِد‍ُ‍‌ونَ عَ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ مَحِي‍‍ص‍‍اً
Wa Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti Sanudkhiluhum Jannātin Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru Khālidīna Fīhā 'Abadāan ۖ Wa`da Allāhi Ĥaqqāan ۚ Wa Man 'Aşdaqu Mina Allāhi Qīlāan 004-122. İman edip salih amellerde bulunanlar, Biz onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Bu, Allah'ın gerçek olan va'didir. Allah'tan daha doğru sِzlü kim vardır? وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ سَنُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لُهُمْ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَ‍‍ا‌ ‌أَبَد‌ا‌ ًۖ ‌وَعْدَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ حَ‍‍قّ‍‍ا‌ ًۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ ‌أَ‍صْ‍‍دَ‍قُ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ قِ‍‍يلاً
Laysa Bi'amānīyikum Wa Lā 'Amānīyi 'Ahli Al-Kitābi ۗ Man Ya`mal Sū'āan Yujza Bihi Wa Lā Yajid Lahu Min Dūni Allāhi Walīyāan Wa Lā Naşīrāan 004-123. Ne sizin kuruntularınızla, ne de Kitap Ehlinin kuruntularıyla değil. Kim kِtülük yaparsa, onunla ceza gِrür; o, Allah'tan başka bir veli (dost) ve bir yardımcı bulamaz. لَ‍‍يْ‍‍سَ بِأَمَانِيِّكُمْ ‌وَلاَ‌ ‌أَمَانِيِّ ‌أَهْلِ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ۗ مَ‍‌‍نْ يَعْمَلْ س‍‍ُ‍و‌ء‌ا‌ ً‌ يُ‍‍جْ‍‍زَ‌ بِ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ يَجِ‍‍دْ‌ لَ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَلِيّا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌اً
Wa Man Ya`mal Mina Aş-Şāliĥāti Min Dhakarin 'Aw 'Unthá Wa Huwa Mu'uminun Fa'ūlā'ika Yadkhulūna Al-Jannata Wa Lā Yužlamūna Naqīrāan 004-124. Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır. وَمَ‍‌‍نْ يَعْمَلْ مِنَ ‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ مِ‍‌‍نْ ‌ذَكَرٍ‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌أُ‌ن‍‍ثَى‌ ‌وَهُوَ‌ مُؤْمِن‌‍ٌ‌ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ يَ‍‍دْ‍‍خُ‍‍ل‍‍ُ‍ونَ ‌الْجَ‍‍نَّ‍‍ةَ ‌وَلاَ‌ يُ‍‍ظْ‍‍لَم‍‍ُ‍ونَ نَ‍‍قِ‍‍ي‍‍ر‌اً
Wa Man 'Aĥsanu Dīnāan Mimman 'Aslama Wajhahu Lillāh Wa Huwa Muĥsinun Wa Attaba`a Millata 'Ibhīma Ĥanīfāan Wa Attakhadha ۗ Allāhu 'Ibhīma Khalīlāan 004-125. İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir. وَمَ‍‌‍نْ ‌أَحْسَنُ ‌دِينا‌ ً‌ مِ‍‍مَّ‍‍‌‍نْ ‌أَسْلَمَ ‌وَجْ‍‍هَ‍‍هُ لِلَّهِ ‌وَهُوَ‌ مُحْسِنٌ‌ ‌وَ‌اتَّبَعَ مِلَّةَ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ حَنِيفا‌ ًۗ ‌وَ‌اتَّ‍‍خَ‍‍ذَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ خَ‍‍لِيلاً
Wa Lillāh Mā Fī As-Samāwāti Wa Mā Fī Al-'Arđi ۚ Wa Kāna Allāhu Bikulli Shay'in Muĥīţāan 004-126. Gِklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, herşeyi kuşatandır. وَلِلَّهِ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ بِكُلِّ شَ‍‍يْء‌ٍ‌ مُحِي‍‍ط‍‍اً
Wa Yastaftūnaka Fī An-Nisā' ۖ Quli Allāhu Yuftīkum Fīhinna Wa Mā Yutlá `Alaykum Al-Kitābi Fī Yatāmá An-Nisā' Al-Lātī Lā Tu'utūnahunna Mā Kutiba Lahunna Wa Targhabūna 'An Tankiĥūhunna Wa Al-Mustađ`afīna Mina Al-Wildāni Wa 'An Taqūmū Lilyatāmá Bil-Qisţi ۚ Wa Mā Taf`alū Min Khayrin Fa'inna Allāha Kāna Bihi `Alīmāan 004-127. Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu fetva,) Kendilerine yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız konusunda size kitapta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ ۖ قُ‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هُ يُفْتِيكُمْ فِيهِ‍‍نَّ ‌وَمَا‌ يُتْلَى‌ عَلَيْكُمْ فِي ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ فِي يَتَامَى‌ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ ‌ال‍‍لاَّتِي لاَ‌ تُؤْتُونَهُ‍‍نَّ مَا‌ كُتِبَ لَهُ‍‍نَّ ‌وَتَرْ‍غَ‍‍ب‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌نْ تَ‍‌‍ن‍‍كِحُوهُ‍‍نَّ ‌وَ‌الْمُسْتَ‍‍ضْ‍‍عَف‍‍ِ‍ي‍‍نَ مِنَ ‌الْوِلْد‍َ‍‌انِ ‌وَ‌أَ‌نْ تَ‍‍قُ‍‍ومُو‌ا‌ لِلْيَتَامَى‌ بِ‍الْ‍‍قِ‍‍سْ‍‍طِ ۚ ‌وَمَا‌ تَفْعَلُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌‌ٍ‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ بِ‍‍هِ عَلِيماً
Wa 'Ini Amra'atun Khāfat Min Ba`lihā Nushūzāan 'Aw 'I`đāan Falā Junāĥa `Alayhimā 'An Yuşliĥā Baynahumā Şulĥāan Wa ۚ Aş-Şulĥu Khayrun ۗ Wa 'Uĥđirati Al-'Anfusu Ash-Shuĥĥa ۚ Wa 'In Tuĥsinū Wa Tattaqū Fa'inna Allāha Kāna Bimā Ta`malūna Khabīrāan 004-128. Eğer bir kadın, kocasının nüşuzundan veya ondan yüz çevirip uzaklaşmasından korkarsa, barış ile aralarını bulup düzeltmekte ikisi için sakınca yoktur. Barış daha hayırlıdır. Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. وَ‌إِنِ ‌امْ‍رَ‌أَةٌ خَ‍‍افَتْ مِ‍‌‍نْ بَعْلِهَا‌ نُشُو‌ز‌اً‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌إِعْ‍رَ‌اض‍‍ا‌‌ ً‌ فَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْهِمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌نْ يُ‍‍صْ‍‍لِحَا‌ بَيْنَهُمَا‌ صُ‍‍لْحا‌ ًۚ ‌وَ‌ال‍‍صُّ‍‍لْحُ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌۗ ‌وَ‌أُحْ‍‍ضِ‍رَتِ ‌الأَ‌ن‍‍فُسُ ‌ال‍‍شُّحَّ ۚ ‌وَ‌إِ‌نْ تُحْسِنُو‌ا‌ ‌وَتَتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ خَ‍‍بِي‍‍ر‌اً
Wa Lan Tastaţī`ū 'An Ta`dilū Bayna An-Nisā' Wa Law Ĥaraştum ۖ Falā Tamīlū Kulla Al-Mayli Fatadharūhā Kālmu`allaqati ۚ Wa 'In Tuşliĥū Wa Tattaqū Fa'inna Allāha Kāna Ghafūan Raĥīmāan 004-129. Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar ِzen gِsterseniz de- güç yetiremezsiniz. ضyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gِsterip de ِbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. وَلَ‍‌‍نْ تَسْتَ‍‍طِ‍‍يعُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌نْ تَعْدِلُو‌ا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ ‌وَلَوْ‌ حَ‍رَصْ‍‍تُمْ ۖ فَلاَ‌ تَمِيلُو‌ا‌ كُلَّ ‌الْمَ‍‍يْ‍‍لِ فَتَذَ‌رُ‌وهَا‌ كَالْمُعَلَّ‍‍قَ‍‍ةِ ۚ ‌وَ‌إِ‌نْ تُ‍‍صْ‍‍لِحُو‌ا‌ ‌وَتَتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ غَ‍‍فُو‌ر‌ا‌ ً‌ ‌‍رَحِيماً
Wa 'In Yatafarraqā Yughni Allāhu Kullā Min Sa`atihi ۚ Wa Kāna Allāhu Wāsi`āan Ĥakīmāan 004-130. Eğer ikisi ayrılacak olurlarsa, Allah her birine 'genişlik (rızık ve ihsan) kaynaklarından' kazandırır (ihtiyaçlardan korur.) Allah, (rahmetiyle) geniş olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. وَ‌إِ‌نْ يَتَفَ‍رَّ‍قَ‍‍ا‌ يُ‍‍غْ‍‍نِ ‌اللَّ‍‍هُ كُلاَّ‌ مِ‍‌‍نْ سَعَتِ‍‍هِ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَ‌اسِعاً‌ حَكِيماً
Wa Lillāh Mā Fī As-Samāwāti Wa Mā Fī Al-'Arđi ۗ Wa Laqad Waşşaynā Al-Ladhīna 'Ūtū Al-Kitāba Min Qablikum Wa 'Īyākum 'Ani Attaqū Allaha ۚ Wa 'In Takfurū Fa'inna Lillāh Mā Fī As-Samāwāti Wa Mā Fī Al-'Arđi ۚ Wa Kāna Allāhu Ghanīyāan Ĥamīdāan 004-131. Gِklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Andolsun, Biz sizden ِnce kitap verilenlere ve sizlere: "Allah'tan korkup-sakının" diye tavsiye ettik. Eğer inkara saparsanız, şüphesiz, gِklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, hamde layık olandır. وَلِلَّهِ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۗ ‌وَلَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ‌وَ‍صَّ‍‍يْنَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الْكِت‍‍َ‍ابَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكُمْ ‌وَ‌إِيَّاكُمْ ‌أَنِ ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ۚ ‌وَ‌إِ‌نْ تَكْفُرُ‌و‌ا‌ فَإِنَّ لِلَّهِ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ غَ‍‍نِيّاً‌ حَمِيد‌اً
Wa Lillāh Mā Fī As-Samāwāti Wa Mā Fī Al-'Arđi ۚ Wa Kafá Billāhi Wa Kīlāan 004-132. Gِklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter. وَلِلَّهِ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۚ ‌وَكَفَى‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَكِيلاً
'In Yasha' Yudh/hibkum 'Ayyuhā An-Nāsu Wa Ya'ti Bi'ākharīna ۚ Wa Kāna Allāhu `Alá Dhālika Qadīrāan 004-133. Eğer dilerse, ey insanlar, sizi giderir (yok eder) ve başkalarını getirir. Allah, buna güç yetirendir. إِ‌نْ يَشَأْ‌ يُذْهِ‍‍بْ‍‍كُمْ ‌أَيُّهَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ ‌وَيَأْتِ بِآ‍‍خَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَى‌ ‌ذَلِكَ قَ‍‍دِي‍‍ر‌اً
Man Kāna Yurīdu Thawāba Ad-Dunyā Fa`inda Allāhi Thawābu Ad-Dunyā Wa Al-'Ākhirati ۚ Wa Kāna Allāhu Samī`āan Başīrāan 004-134. Kim dünya sevab(yarar)ını isterse, dünyanın da, ahiretin de sevabı Allah Katındadır. Allah işitendir, gِrendir. مَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ثَو‍َ‍‌ابَ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ فَعِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ثَو‍َ‍‌ابُ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ سَمِيعا‌ ً‌ بَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌اً
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Kūnū Qawwāmīna Bil-Qisţi Shuhadā'a Lillāh Wa Law `Alá 'Anfusikum 'Awi Al-Wālidayni Wa Al-'Aqrabīna ۚ 'In Yakun Ghanīyāan 'Aw Faqīrāan Fa-Allāhu 'Awlá Bihimā ۖ Falā Tattabi`ū Al-Hawá 'An Ta`dilū ۚ Wa 'In Talwū 'Aw Tu`riđū Fa'inna Allāha Kāna Bimā Ta`malūna Khabīrāan 004-135. Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. ضyleyse adaletten dِnüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sِzü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ كُونُو‌اقَ‍‍وَّ‌ام‍‍ِ‍ي‍‍نَ بِ‍الْ‍‍قِ‍‍سْ‍‍طِ شُهَد‍َ‍‌ا‌ءَ‌ لِلَّهِ ‌وَلَوْ‌ عَلَ‍‍ى‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسِكُمْ ‌أَ‌وِ‌ ‌الْوَ‌الِدَيْ‍‍نِ ‌وَ‌الأَ‍قْ‍‍‍رَب‍‍ِ‍ي‍‍نَ ۚ ‌إِ‌نْ يَكُ‍‌‍نْ غَ‍‍نِيّاً‌ ‌أَ‌وْ‌ فَ‍‍قِ‍‍ي‍‍ر‌ا‌‌ ً‌ فَاللَّهُ ‌أَ‌وْلَى‌ بِهِمَا‌ ۖ فَلاَ‌ تَتَّبِعُو‌ا‌الْهَوَ‌ى‌ ‌أَ‌نْ تَعْدِلُو‌اۚ ‌وَ‌إِ‌نْ تَلْوُ‌و‌ا‌ ‌أَ‌وْ‌ تُعْ‍‍رِ‍‍ضُ‍‍و‌ا‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ خَ‍‍بِي‍‍ر‌اً
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū 'Āminū Billāhi Wa Rasūlihi Wa Al-Kitābi Al-Ladhī Nazzala `Alá Rasūlihi Wa Al-Kitābi Al-Ladhī 'Anzala Min Qablu ۚ Wa Man Yakfur Billāhi Wa Malā'ikatihi Wa Kutubihi Wa Rusulihi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri Faqad Đalla Đalālāan Ba`īdāan 004-136. Ey iman edenler, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan ِnce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌آمِنُو‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌‍رَسُولِ‍‍هِ ‌وَ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌الَّذِي نَزَّلَ عَلَى‌ ‌‍رَسُولِ‍‍هِ ‌وَ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌الَّذِي ‌أَ‌ن‍‍زَلَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَكْفُرْ‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَمَلاَئِكَتِ‍‍هِ ‌وَكُتُبِ‍‍هِ ‌وَ‌رُسُلِ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ضَ‍‍لَّ ضَ‍‍لاَلا‌ ً‌ بَعِيد‌اً
'Inna Al-Ladhīna 'Āmanū Thumma Kafarū Thumma 'Āmanū Thumma Kafarū Thumma Azdādū Kufan Lam Yakuni Allāhu Liyaghfira Lahum Wa Lā Liyahdiyahum Sabīlāan 004-137. Gerçek şu, iman edip sonra inkara sapanlar, sonra yine iman edip sonra inkara sapanlar sonra da inkarları artanlar… Allah onları bağışlayacak değildir, onları doğru yola da iletecek değildir. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ثُ‍‍مَّ كَفَرُ‌و‌ا‌ ثُ‍‍مَّ ‌آمَنُو‌ا‌ ثُ‍‍مَّ كَفَرُ‌و‌ا‌ ثُ‍‍مَّ ‌ا‌زْ‌دَ‌ا‌دُ‌و‌ا‌ كُفْر‌ا‌ ً‌ لَمْ يَكُنِ ‌اللَّ‍‍هُ لِيَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍ر‍َ‍‌ لَهُمْ ‌وَلاَ‌ لِيَهْدِيَهُمْ سَبِيلاً
Bashshiri Al-Munāfiqīna Bi'anna Lahum `Adhābāan 'Alīmāan 004-138. Münafıklara müjde ver: Onlar için gerçekten acıklı bir azap vardır. بَشِّرِ‌ ‌الْمُنَافِ‍‍قِ‍‍ي‍‍نَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَ‌اباً‌ ‌أَلِيماً
Al-Ladhīna Yattakhidhūna Al-Kāfirīna 'Awliyā'a Min Dūni Al-Mu'uminīna ۚ 'Ayabtaghūna `Indahumu Al-`Izzata Fa'inna Al-`Izzata Lillāh Jamī`āan 004-139. Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَتَّ‍‍خِ‍‍ذ‍ُ‍‌ونَ ‌الْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَ‌وْلِي‍‍َ‍ا‌ءَ‌ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ۚ ‌أَيَ‍‍بْ‍‍تَ‍‍غُ‍‍ونَ عِ‍‌‍نْ‍‍دَهُمُ ‌الْعِزَّةَ فَإِنَّ ‌الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعاً
Wa Qad Nazzala `Alaykum Al-Kitābi 'An 'Idhā Sami`tum 'Āyāti Allāhi Yukfaru Bihā Wa Yustahza'u Bihā Falā Taq`udū Ma`ahum Ĥattá Yakhūđū Fī Ĥadīthin Ghayrihi~ ۚ 'Innakum 'Idhāan Mithluhum ۗ 'Inna Allāha Jāmi`u Al-Munāfiqīna Wa Al-Kāfirīna Fī Jahannama Jamī`āan 004-140. O, size Kitap’ta: "Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka sِze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. وَ‍قَ‍‍دْ‌ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌أَ‌نْ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ سَمِعْتُمْ ‌آي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ يُكْفَرُ‌ بِهَا‌ ‌وَيُسْتَهْزَ‌أُ‌ بِهَا‌ فَلاَ‌ تَ‍‍قْ‍‍عُدُ‌و‌ا‌ مَعَهُمْ حَتَّى‌ يَ‍‍خُ‍‍وضُ‍‍و‌ا‌ فِي حَد‍ِ‍ي‍‍ثٍ غَ‍‍يْ‍‍رِهِ ۚ ‌إِنَّ‍‍كُمْ ‌إِ‌ذ‌ا‌ ً‌ مِثْلُهُمْ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ جَامِعُ ‌الْمُنَافِ‍‍قِ‍‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ فِي جَهَ‍‍نَّ‍‍مَ جَمِيعاً
Al-Ladhīna Yatarabbaşūna Bikum Fa'in Kāna Lakum Fatĥun Mina Allāhi Qālū 'Alam Nakun Ma`akum Wa 'In Kāna Lilkāfirīna Naşībun Qālū 'Alam Nastaĥwidh `Alaykum Wa Namna`kum Mina Al-Mu'uminīna ۚ Fa-Allāhu Yaĥkumu Baynakum Yawma Al-Qiyāmati ۗ Wa Lan Yaj`ala Allāhu Lilkāfirīna `Alá Al-Mu'uminīna Sabīlāan 004-141. Onlar sizi gِzetleyip-duruyorlar. Size Allah'tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: "Sizinle birlikte değil miydik?" derler. Ama kafirlere bir pay düşerse: "Size üstünlük sağlamadık mı, mü'minlerden size (gelecek tehlikeleri) ِnlemedik mi?" derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَتَ‍رَبَّ‍‍صُ‍‍ونَ بِكُمْ فَإِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ لَكُمْ فَتْحٌ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌أَلَمْ نَكُ‍‌‍نْ مَعَكُمْ ‌وَ‌إِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ لِلْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ب‌‍ٌقَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌أَلَمْ نَسْتَحْوِ‌ذْ‌ عَلَيْكُمْ ‌وَنَمْنَعْكُمْ مِنَ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ۚ فَاللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ۗ ‌وَلَ‍‌‍نْ يَ‍‍جْ‍‍عَلَ ‌اللَّ‍‍هُ لِلْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ عَلَى‌ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ سَبِيلاً
'Inna Al-Munāfiqīna Yukhādi`ūna Allāha Wa Huwa Khādi`uhum Wa 'Idhā Qāmū 'Ilá Aş-Şalāati Qāmū Kusālá Yurā'ūna An-Nāsa Wa Lā Yadhkurūna Allāha 'Illā Qalīlāan 004-142. Gerçek şu ki, münafıklar (sِzde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gِsteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. إِنَّ ‌الْمُنَافِ‍‍قِ‍‍ي‍‍نَ يُ‍‍خَ‍‍ا‌دِع‍‍ُ‍ونَ ‌اللَّ‍‍هَ ‌وَهُوَ‌ خَ‍‍ا‌دِعُهُمْ ‌وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ قَ‍‍امُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةِ قَ‍‍امُو‌ا‌ كُسَالَى‌ يُر‍َ‍‌ا‌ء‍ُ‍‌ونَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ ‌وَلاَ‌ يَذْكُر‍ُ‍‌ونَ ‌اللَّ‍‍هَ ‌إِلاَّ‌ قَ‍‍لِيلاً
Mudhabdhabīna Bayna Dhālika Lā 'Ilá Hā'uulā' Wa Lā 'Ilá Hā'uulā' ۚ Wa Man Yuđlili Allāhu Falan Tajida Lahu Sabīlāan 004-143. Arada bocalayıp dururlar. Ne onlarla, ne bunlarla. Allah kimi saptırırsa, artık sen ona yol bulamazsın. مُذَبْ‍‍ذَب‍‍ِ‍ي‍‍نَ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌ذَلِكَ لاَ‌ ‌إِلَى‌ ه‍‍َ‍ا‌ؤُلاَ‌ء‌ ‌وَلاَ‌ ‌إِلَى‌ ه‍‍َ‍ا‌ؤُلاَ‌ء‌ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُ‍‍ضْ‍‍لِلِ ‌اللَّ‍‍هُ فَلَ‍‌‍نْ تَجِدَ‌ لَ‍‍هُ سَبِيلاً
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Lā Tattakhidhū Al-Kāfirīna 'Awliyā'a Min Dūni Al-Mu'uminīna ۚ 'Aturīdūna 'An Taj`alū Lillāh `Alaykum Sulţānāan Mubīnāan 004-144. Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kafirleri veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz? يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ لاَ‌ تَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌و‌ا‌الْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَ‌وْلِي‍‍َ‍ا‌ءَ‌ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ۚ ‌أَتُ‍‍رِيد‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌نْ تَ‍‍جْ‍‍عَلُو‌الِلَّهِ عَلَيْكُمْ سُلْ‍‍طَ‍‍انا‌ ً‌ مُبِيناً
'Inna Al-Munāfiqīna Fī Ad-Darki Al-'Asfali Mina An-Nāri Wa Lan Tajida Lahum Naşīrāan 004-145. Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın. إِنَّ ‌الْمُنَافِ‍‍قِ‍‍ي‍‍نَ فِي ‌ال‍‍دَّ‌رْكِ ‌الأَسْفَلِ مِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌وَلَ‍‌‍نْ تَجِدَ‌ لَهُمْ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌اً
'Illā Al-Ladhīna Tābū Wa 'Aşlaĥū Wa A`taşamū Billāhi Wa 'Akhlaşū Dīnahum Lillāh Fa'ūlā'ika Ma`a Al-Mu'uminīna ۖ Wa Sawfa Yu'uti Allāhu Al-Mu'uminīna 'Ajan `Ažīmāan 004-146. Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah'a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir. إِلاَّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ تَابُو‌ا‌ ‌وَ‌أَ‍صْ‍‍لَحُو‌ا‌ ‌وَ‌اعْتَ‍‍صَ‍‍مُو‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌أَ‍خْ‍‍لَ‍‍صُ‍‍و‌ا‌ ‌دِينَهُمْ لِلَّهِ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ مَعَ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ۖ ‌وَسَ‍‍وْفَ يُؤْتِ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الْمُؤْمِن‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَجْ‍‍ر‌اً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Mā Yaf`alu Allāhu Bi`adhābikum 'In Shakartum Wa 'Āmantum ۚ Wa Kāna Allāhu Shākirāan `Alīmāan 004-147. Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah azabınızla ne yapsın? Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir. مَا‌ يَفْعَلُ ‌اللَّ‍‍هُ بِعَذَ‌ابِكُمْ ‌إِ‌نْ شَكَرْتُمْ ‌وَ‌آمَ‍‌‍نْ‍‍تُمْ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ شَاكِ‍‍ر‌اً‌ عَلِيماً
Lā Yuĥibbu Allāhu Al-Jahra Bis-Sū'i Mina Al-Qawli 'Illā Man Žulima ۚ Wa Kāna Allāhu Samī`āan `Alīmāan 004-148. Allah, zulme uğrayanlar dışında, kِtü sِzün açıkça sِylenmesini sevmez. Allah işitendir, bilendir. لاَ‌ يُحِبُّ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الْجَهْ‍رَ‌ بِ‍ال‍‍سّ‍‍ُ‍و‌ءِ‌ مِنَ ‌الْ‍‍قَ‍‍وْلِ ‌إِلاَّ‌ مَ‍‌‍نْ ظُ‍‍لِمَ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ سَمِيعاً‌ عَلِيماً
'In TubKhayan 'Aw Tukhfūhu 'Aw Ta`fū `An Sū'in Fa'inna Allāha Kāna `Afūwāan Qadīrāan 004-149. Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kِtülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetirendir. إِ‌نْ تُ‍‍بْ‍‍دُ‌و‌اخَ‍‍يْر‌اً‌ ‌أَ‌وْ‌ تُ‍‍خْ‍‍ف‍‍ُ‍وهُ ‌أَ‌وْ‌ تَعْفُو‌ا‌ عَ‍‌‍نْ س‍‍ُ‍و‌ء‌‌ٍ‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ك‍‍َ‍انَ عَفُوّ‌ا‌‌ ًقَ‍‍دِي‍‍ر‌اً
'Inna Al-Ladhīna Yakfurūna Billāhi Wa Rusulihi Wa Yurīdūna 'An Yufarriqū Bayna Allāhi Wa Rusulihi Wa Yaqūlūna Nu'uminu Biba`đin Wa Nakfuru Biba`đin Wa Yurīdūna 'An Yattakhidhū Bayna Dhālika Sabīlāan 004-150. Allah'ı ve elçilerini (tanımayıp) inkar eden, Allah ile elçilerinin arasını ayırmak isteyen, "Bazısına inanırız, bazısını tanımayız" diyen ve bu ikisi arasında bir yol tutturmak isteyenler. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَكْفُر‍ُ‍‌ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌رُسُلِ‍‍هِ ‌وَيُ‍‍رِيد‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌نْ يُفَرِّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌رُسُلِ‍‍هِ ‌وَيَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ نُؤْمِنُ بِبَعْ‍‍ضٍ‌ ‌وَنَكْفُرُ‌ بِبَعْ‍‍ضٍ‌ ‌وَيُ‍‍رِيد‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌نْ يَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌و‌ا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌ذَلِكَ سَبِيلاً
'Ūlā'ika Humu Al-Kāfirūna Ĥaqqāan ۚ Wa 'A`tadnā Lilkāfirīna `Adhābāan Muhīnāan 004-151. İşte bunlar, gerçekten kafir olanlardır. Kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır. أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْكَافِر‍ُ‍‌ونَ حَ‍‍قّ‍‍ا‌ ًۚ ‌وَ‌أَعْتَ‍‍دْنَا‌ لِلْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ عَذَ‌ابا‌ ً‌ مُهِيناً
Wa Al-Ladhīna 'Āmanū Billāhi Wa Rusulihi Wa Lam Yufarriqū Bayna 'Aĥadin Minhum 'Ūlā'ika Sawfa Yu'utīhim 'Ujūrahum ۗ Wa Kāna Allāhu Ghafūan Raĥīmāan 004-152. Allah'a ve Resûlü’ne inananlar ve onlardan hiçbiri arasında ayrım yapmayanlar, işte onlara ecirleri verilecektir. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌رُسُلِ‍‍هِ ‌وَلَمْ يُفَرِّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌أَحَد‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ سَ‍‍وْفَ يُؤْتِيهِمْ ‌أُجُو‌‍رَهُمْ ۗ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ غَ‍‍فُو‌ر‌ا‌ ً‌ ‌‍رَحِيماً
Yas'aluka 'Ahlu Al-Kitābi 'An Tunazzila `Alayhim Kitābāan Mina As-Samā'i ۚ Faqad Sa'alū Mūsá 'Akbara Min Dhālika Faqālū 'Arinā Al-Laha Jahratan Fa'akhadhat/humu Aş-Şā`iqatu Bižulmihim ۚ Thumma Attakhadhū Al-`Ijla Min Ba`di Mā Jā'at/humu Al-Bayyinātu Fa`afawnā `An Dhālika ۚ Wa 'Ātaynā Mūsá Sulţānāan Mubīnāan 004-153. Kitap Ehli, senden kendilerine gِkten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça gِster." Bِylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik. يَسْأَلُكَ ‌أَهْلُ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌أَ‌نْ تُنَزِّلَ عَلَيْهِمْ كِتَابا‌ ً‌ مِنَ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ۚ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ سَأَلُو‌ا‌ مُوسَ‍‍ى‌ ‌أَكْبَ‍رَ‌ مِ‍‌‍نْ ‌ذَلِكَ فَ‍‍قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌رِنَا‌ ‌اللَّ‍‍هَ جَهْ‍رَة‌ ً‌ فَأَ‍خَ‍‍ذَتْهُمُ ‌ال‍‍صَّ‍‍اعِ‍‍قَ‍‍ةُ بِ‍‍ظُ‍‍لْمِهِمْ ۚ ثُ‍‍مَّ ‌اتَّ‍‍خَ‍‍ذُ‌و‌ا‌الْعِ‍‍جْ‍‍لَ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَتْهُمُ ‌الْبَيِّن‍‍َ‍اتُ فَعَفَوْنَا‌ عَ‍‌‍نْ ‌ذَلِكَ ۚ ‌وَ‌آتَيْنَا‌ مُوسَى‌ سُلْ‍‍طَ‍‍انا‌ ً‌ مُبِيناً
Wa Rafa`nā Fawqahumu Aţ-Ţūra Bimīthāqihim Wa Qulnā Lahum Adkhulū Al-Bāba Sujjadāan Wa Qulnā Lahumu Lā Ta`dū Fī As-Sabti Wa 'Akhadhnā Minhumthāqāan Ghalīžāan 004-154. Kesin sِz vermeleri dolayısıyla Tur'u üstlerine yükselttik ve onlara: "Bu kapıdan secde ederek girin" dedik ve onlara: "Cumartesinde haddi aşmayın" da dedik. Ve onlardan kesin bir sِz aldık. وَ‌‍رَفَعْنَا‌ فَوْ‍قَ‍‍هُمُ ‌ال‍‍طُّ‍‍و‌‍رَ‌ بِمِيثَاقِ‍‍هِمْ ‌وَ‍قُ‍‍لْنَا‌ لَهُمْ ‌ا‌دْ‍‍خُ‍‍لُو‌ا‌الْب‍‍َ‍ابَ سُجَّد‌ا‌ ً‌ ‌وَ‍قُ‍‍لْنَا‌ لَهُمُ لاَ‌ تَعْدُ‌و‌ا‌ فِي ‌ال‍‍سَّ‍‍بْ‍‍تِ ‌وَ‌أَ‍خَ‍‍ذْنَا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مِيثَاق‍‍اً‌ غَ‍‍لِي‍‍ظ‍‍اً
Fabimā Naqđihimthāqahum Wa Kufrihim Bi'āyāti Allāhi Wa Qatlihimu Al-'Anbiyā'a Bighayri Ĥaqqin Wa Qawlihim Qulūbunā Ghulfun ۚ Bal Ţaba`a Allāhu `Alayhā Bikufrihim Falā Yu'uminūna 'Illā Qalīlāan 004-155. Onların kendi sِzlerini bozmaları, Allah'ın ayetlerine karşı inkara sapmaları, peygamberleri haksız yere ِldürmeleri ve: "Kalplerimiz ِrtülüdür" demeleri nedeniyle (onları lanetledik.) Hayır; Allah, inkarları dolayısıyla ona (kalplerine) damga vurmuştur. Onların azı dışında, inanmazlar. فَبِمَا‌ نَ‍‍قْ‍‍‍‍ضِ‍‍هِمْ مِيثَاقَ‍‍هُمْ ‌وَكُفْ‍‍رِهِمْ بِآي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‍قَ‍‍تْلِهِمُ ‌الأَ‌نْ‍‍بِي‍‍َ‍ا‌ءَ‌ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ حَ‍‍قٍّ‌ ‌وَ‍قَ‍‍وْلِهِمْ قُ‍‍لُوبُنَا‌ غُ‍‍لْف‌‍ٌۚ بَلْ طَ‍‍بَعَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَيْهَا‌ بِكُفْ‍‍رِهِمْ فَلاَ‌ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ ‌إِلاَّ‌ قَ‍‍لِيلاً
Wa Bikufrihim Wa Qawlihim `Alá Maryama Buhtānāan `Ažīmāan 004-156. (Bir de) İnkara sapmaları ve Meryem'in aleyhinde büyük bühtanlar sِylemeleri, وَبِكُفْ‍‍رِهِمْ ‌وَ‍قَ‍‍وْلِهِمْ عَلَى‌ مَرْيَمَ بُهْتَاناً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
Wa Qawlihim 'Innā Qatalnā Al-Masīĥa `Īsá Abna Maryama Rasūla Allāhi Wa Mā Qatalūhu Wa Mā Şalabūhu Wa Lakin Shubbiha Lahum ۚ Wa 'Inna Al-Ladhīna Akhtalafū Fīhi Lafī Shakkin Minhu ۚ Mā Lahum Bihi Min `Ilmin 'Illā Attibā`a Až-Žanni ۚ Wa Mā Qatalūhu Yaqīnāan 004-157. Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten ِldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara bِyle bir ceza verdik.) Oysa onu ِldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gِsterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak ِldürmediler. وَ‍قَ‍‍وْلِهِمْ ‌إِنَّ‍‍ا‌ قَ‍‍تَلْنَا‌ ‌الْمَس‍‍ِ‍ي‍‍حَ عِيسَى‌ ‌ابْ‍‍نَ مَرْيَمَ ‌‍رَس‍‍ُ‍ولَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَمَا‌ قَ‍‍تَل‍‍ُ‍وهُ ‌وَمَا‌ صَ‍‍لَب‍‍ُ‍وهُ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ شُبِّهَ لَهُمْ ۚ ‌وَ‌إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اخْ‍‍تَلَفُو‌ا‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ لَفِي شَكٍّ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ۚ مَا‌ لَهُمْ بِ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ عِلْم‌‍ٍ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌اتِّب‍‍َ‍اعَ ‌ال‍‍ظَّ‍‍نِّ ۚ ‌وَمَا‌ قَ‍‍تَل‍‍ُ‍وهُ يَ‍‍قِ‍‍يناً
Bal Rafa`ahu Allāhu 'Ilayhi ۚ Wa Kāna Allāhu `Azīzāan Ĥakīmāan 004-158. Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. بَلْ ‌‍رَفَعَهُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ عَزِيز‌اً‌ حَكِيماً
Wa 'In Min 'Ahli Al-Kitābi 'Illā Layu'uminanna Bihi Qabla Mawtihi ۖ Wa Yawma Al-Qiyāmati Yakūnu `Alayhim Shahīdāan 004-159. Andolsun, Kitap Ehlinden, ِlmeden ِnce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahid olacaktır. وَ‌إِ‌نْ مِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌إِلاَّ‌ لَيُؤْمِنَ‍‍نَّ بِ‍‍هِ قَ‍‍بْ‍‍لَ مَوْتِ‍‍هِ ۖ ‌وَيَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ يَك‍‍ُ‍ونُ عَلَيْهِمْ شَهِيد‌اً
Fabižulmin Mina Al-Ladhīna Hādū Ĥarramnā `Alayhim Ţayyibātin 'Uĥillat Lahum Wa Bişaddihim `An Sabīli Allāhi Kathīrāan 004-160. Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kişiyi Allah'ın yolundan alıkoymaları nedeniyle (ِnceleri) kendilerine helal kılınmış güzel şeyleri onlara haram kıldık. فَبِظُ‍‍لْمٍ‌ مِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ هَا‌دُ‌و‌ا‌ حَ‍رَّمْنَا‌ عَلَيْهِمْ طَ‍‍يِّب‍‍َ‍اتٍ ‌أُحِلَّتْ لَهُمْ ‌وَبِ‍‍صَ‍‍دِّهِمْ عَ‍‌‍نْ سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ كَثِي‍‍ر‌اً
Wa 'Akhdhihimu Ar-Ribā Wa Qad Nuhū `Anhu Wa 'Aklihim 'Amwāla An-Nāsi Bil-Bāţili ۚ Wa 'A`tadnā Lilkāfirīna Minhum `Adhābāan 'Alīmāan 004-161. Ondan nehyedildikleri halde faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri nedeniyle (ِyle yaptık.) Onlardan kafir olanlara pek acıklı bir azap hazırlamışızdır. وَ‌أَ‍خْ‍‍ذِهِمُ ‌ال‍‍رِّبَا‌ ‌وَ‍قَ‍‍دْ‌ نُهُو‌ا‌ عَ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌وَ‌أَكْلِهِمْ ‌أَمْو‍َ‍‌الَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ بِ‍الْبَاطِ‍‍لِ ۚ ‌وَ‌أَعْتَ‍‍دْنَا‌ لِلْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ عَذَ‌اباً‌ ‌أَلِيماً
Lakini Ar-sikhūna Fī Al-`Ilmi Minhum Wa Al-Mu'uminūna Yu'uminūna Bimā 'Unzila 'Ilayka Wa Mā 'Unzila Min Qablika Wa ۚ Al-Muqīmīna Aş-Şalāata Wa ۚ Al-Mu'utūna Az-Zakāata Wa Al-Mu'uminūna Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri 'Ūlā'ika Sanu'utīhim 'Ajan `Ažīmāan 004-162. Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü'minler, sana indirilene ve senden ِnce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar, zekatı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz. لَكِنِ ‌ال‍رَّ‌اسِ‍‍خُ‍‍ونَ فِي ‌الْعِلْمِ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَ‌الْمُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكَ ۚ ‌وَ‌الْمُ‍‍قِ‍‍يم‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ۚ ‌وَ‌الْمُؤْت‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ ‌وَ‌الْمُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ سَنُؤْتِيهِمْ ‌أَجْ‍‍ر‌اً‌ عَ‍‍ظِ‍‍يماً
'Innā 'Awĥaynā 'Ilayka Kamā 'Awĥaynā 'Ilá Nūĥin Wa An-Nabīyīna Min Ba`dihi ۚ Wa 'Awĥaynā 'Ilá 'Ibhīma Wa 'Ismā`īla Wa 'Isĥāqa Wa Ya`qūba Wa Al-'Asbāţi Wa `Īsá Wa 'Ayyūba Wa Yūnus Wa Hārūna Wa Sulaymāna ۚ Wa 'Ātaynā Dāwūda Zabūan 004-163. Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur verdik. إِنَّ‍‍ا‌ ‌أَ‌وْحَيْنَ‍‍ا‌ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ كَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌وْحَيْنَ‍‍ا‌ ‌إِلَى‌ ن‍‍ُ‍وحٍ‌ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيّ‍‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ بَعْدِهِ ۚ ‌وَ‌أَ‌وْحَيْنَ‍‍ا‌ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌وَ‌إِسْمَاع‍‍ِ‍ي‍‍لَ ‌وَ‌إِسْح‍‍َ‍اقَ ‌وَيَعْ‍‍قُ‍‍وبَ ‌وَ‌الأَسْب‍‍َ‍اطِ ‌وَعِيسَى‌ ‌وَ‌أَيّ‍‍ُ‍وبَ ‌وَيُونُس ‌وَهَا‌ر‍ُ‍‌ونَ ‌وَسُلَيْم‍‍َ‍انَ ۚ ‌وَ‌آتَيْنَا‌ ‌دَ‌ا‌و‍ُ‍‌و‌دَ‌ ‌زَبُو‌ر‌اً
Wa Rusulāan Qad Qaşaşnāhum `Alayka Min Qablu Wa Rusulāan Lam Naqşuşhum `Alayka ۚ Wa Kallama Allāhu Mūsá Taklīmāan 004-164. Ve gerçekten sana daha ِnceden hikayelerini anlattığımız elçilere, anlatmadığımız elçilere (vahyettik). Allah, Musa ile de konuştu. وَ‌رُسُلا‌‌ ًقَ‍‍دْ‌ قَ‍‍صَ‍‍صْ‍‍نَاهُمْ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ ‌وَ‌رُسُلا‌ ً‌ لَمْ نَ‍‍قْ‍‍‍‍صُ‍‍صْ‍‍هُمْ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ ۚ ‌وَكَلَّمَ ‌اللَّ‍‍هُ مُوسَى‌ تَكْلِيماً
Rusulāan Mubashshirīna Wa Mundhirīna Li'llā Yakūna Lilnnāsi `Alá Allāhi Ĥujjatun Ba`da Ar-Rusuli ۚ Wa Kāna Allāhu `Azīzāan Ĥakīmāan 004-165. Elçiler; müjdeciler ve uyarıcılar olarak (gِnderildi). ضyle ki elçilerden sonra insanların Allah'a karşı (savunacak) delilleri olmasın. Allah, üstün ve güçlü olandır, hikmet ve hüküm sahibidir. رُسُلا‌ ً‌ مُبَشِّ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَمُ‍‌‍ن‍‍ذِ‌ر‍ِ‍ي‍‍نَ لِألاَّ‌ يَك‍‍ُ‍ونَ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ حُجَّة‌‍ٌ‌ بَعْدَ‌ ‌ال‍‍رُّسُلِ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ عَزِيز‌اً‌ حَكِيماً
Lakini Allāhu Yash/hadu Bimā 'Anzala 'Ilayka ۖ 'Anzalahu Bi`ilmihi Wa ۖ Al-Malā'ikatu Yash/hadūna ۚ Wa Kafá Billāhi Shahīdāan 004-166. Fakat Allah, sana indirdiğiyle şahidlik eder ki, O, bunu kendi ilmiyle indirmiştir. Melekler de şahittirler. Şahid olarak Allah yeter. لَكِنِ ‌اللَّ‍‍هُ يَشْهَدُ‌ بِمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ ۖ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ‍‍هُ بِعِلْمِ‍‍هِ ۖ ‌وَ‌الْمَلاَئِكَةُ يَشْهَد‍ُ‍‌ونَ ۚ ‌وَكَفَى‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ شَهِيد‌اً
'Inna Al-Ladhīna Kafarū Wa Şaddū `An Sabīli Allāhi Qad Đallū Đalālāan Ba`īdāan 004-167. Şüphesiz, inkar edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar gerçekten uzak bir sapıklıkla sapmışlardır. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌وَ‍صَ‍‍دُّ‌و‌ا‌ عَ‍‌‍نْ سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ قَ‍‍دْ‌ ضَ‍‍لُّو‌اضَ‍‍لاَلا‌ ً‌ بَعِيد‌اً
'Inna Al-Ladhīna Kafarū Wa Žalamū Lam Yakuni Allāhu Liyaghfira Lahum Wa Lā Liyahdiyahum Ţarīqāan 004-168. Gerçek şu ki, inkar edenler ve zulmedenler, Allah onları bağışlayacak değildir, onları bir yola da iletecek değildir. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌وَ‍ظَ‍‍لَمُو‌ا‌ لَمْ يَكُنِ ‌اللَّ‍‍هُ لِيَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍ر‍َ‍‌ لَهُمْ ‌وَلاَ‌ لِيَهْدِيَهُمْ طَ‍‍رِي‍‍ق‍‍اً
'Illā Ţarīqa Jahannama Khālidīna Fīhā 'Abadāan ۚ Wa Kāna Dhālika `Alá Allāhi Yasīrāan 004-169. Ancak, onda ebedi kalmaları için cehennem yoluna (iletecektir.) Bu da Allah'a pek kolaydır. إِلاَّ‌ طَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍قَ جَهَ‍‍نَّ‍‍مَ خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَ‍‍ا‌ ‌أَبَد‌ا‌ ًۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌ذَلِكَ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ يَسِي‍‍ر‌اً
Yā 'Ayyuhā An-Nāsu Qad Jā'akumu Ar-Rasūlu Bil-Ĥaqqi Min Rabbikum Fa'āminū Khayan Lakum ۚ Wa 'In Takfurū Fa'inna Lillāh Mā Fī As-Samāwāti Wa Al-'Arđi ۚ Wa Kāna Allāhu `Alīmāan Ĥakīmāan 004-170. Ey insanlar, şüphesiz elçi size Rabbinizden hakla geldi. ضyleyse iman edin, sizin için hayırlıdır. Eğer inkara saparsanız, şüphesiz gِklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ قَ‍‍دْ‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَكُمُ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولُ بِ‍الْحَ‍‍قِّ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكُمْ فَآمِنُو‌اخَ‍‍يْر‌ا‌ ً‌ لَكُمْ ۚ ‌وَ‌إِ‌نْ تَكْفُرُ‌و‌ا‌ فَإِنَّ لِلَّهِ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۚ ‌وَك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلِيماً‌ حَكِيماً
Yā 'Ahla Al-Kitābi Lā Taghlū Fī Dīnikum Wa Lā Taqūlū `Alá Allāhi 'Illā Al-Ĥaqqa ۚ 'Innamā Al-Masīĥu `Īsá Abnu Maryama Rasūlu Allāhi Wa Kalimatuhu~ 'Alqāhā 'Ilá Maryama Wa Rūĥun Minhu ۖ Fa'āminū Billāhi Wa Rusulihi ۖ Wa Lā Taqūlū Thalāthatun ۚ Antahū Khayan Lakum ۚ 'Innamā Al-Lahu 'Ilahun Wāĥidun ۖ Subĥānahu~ 'An Yakūna Lahu Waladun ۘ Lahu Mā Fī As-Samāwāti Wa Mā Fī Al-'Arđi ۗ Wa Kafá Billāhi Wa Kīlāan 004-171. Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını sِylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu (‘OL’ kelimesini) Meryem'e yِneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. ضyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek İlah'tır. O, çocuk sahibi olmaktan Yücedir. Gِklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter. يَ‍‍ا‌ ‌أَهْلَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ لاَ‌ تَ‍‍غْ‍‍لُو‌ا‌ فِي ‌دِينِكُمْ ‌وَلاَ‌ تَ‍‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌إِلاَّ‌ ‌الْحَ‍‍قَّ ۚ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ ‌الْمَس‍‍ِ‍ي‍‍حُ عِيسَى‌ ‌ابْ‍‍نُ مَرْيَمَ ‌‍رَس‍‍ُ‍ولُ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَكَلِمَتُهُ~ُ ‌أَلْ‍‍قَ‍‍اهَ‍‍ا‌ ‌إِلَى‌ مَرْيَمَ ‌وَ‌ر‍ُ‍‌وحٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ۖ فَآمِنُو‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌رُسُلِ‍‍هِ ۖ ‌وَلاَ‌ تَ‍‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ ثَلاَثَة‌‍ٌۚ ‌ان‍‍تَهُو‌اخَ‍‍يْر‌ا‌ ً‌ لَكُمْ ۚ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ ‌اللَّهُ ‌إِلَهٌ‌ ‌وَ‌احِد‌‌ٌۖ سُ‍‍بْ‍‍حَانَهُ~ُ ‌أَ‌نْ يَك‍‍ُ‍ونَ لَ‍‍هُ ‌وَلَد‌ٌۘ لَ‍‍هُ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۗ ‌وَكَفَى‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَكِيلاً
Lan Yastankifa Al-Masīĥu 'An Yakūna `Abdāan Lillāh Wa Lā Al-Malā'ikatu Al-Muqarrabūna ۚ Wa Man Yastankif `An `Ibādatihi Wa Yastakbir Fasayaĥshuruhum 'Ilayhi Jamī`āan 004-172. Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Allah'a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeye 'karşı çekimser' davranırsa ve büyüklenme gِsterirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır. لَ‍‌‍نْ يَسْتَ‍‌‍ن‍‍كِفَ ‌الْمَس‍‍ِ‍ي‍‍حُ ‌أَ‌نْ يَك‍‍ُ‍ونَ عَ‍‍بْ‍‍د‌ا‌ ًلِلَّهِ ‌وَلاَ‌ ‌الْمَلاَئِكَةُ ‌الْمُ‍‍قَ‍رَّب‍‍ُ‍ونَ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَسْتَ‍‌‍ن‍‍كِفْ عَ‍‌‍نْ عِبَا‌دَتِ‍‍هِ ‌وَيَسْتَكْبِ‍‍رْ‌ فَسَيَحْشُرُهُمْ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ جَمِيعاً
Fa'ammā Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti Fayuwaffīhim 'Ujūrahum Wa Yazīduhum Min Fađlihi ۖ Wa 'Ammā Al-Ladhīna Astankafū Wa Astakbarū Fayu`adhdhibuhum `Adhābāan 'Alīmāan Wa Lā Yajidūna Lahum Min Dūni Allāhi Walīyāan Wa Lā Naşīrāan 004-173. Ama iman edenler ve salih amellerde bulunanlar, onlara ecirlerini eksiksiz ِdeyecek ve onlara Kendi fazlından ekleyecektir de. اekimser davrananlar ve büyüklenenler, onları acıklı bir azapla azaplandıracaktır ve kendileri için Allah'tan başka bir (vekil) koruyucu dost ve yardımcı bulamayacaklardır. فَأَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ فَيُوَفِّيهِمْ ‌أُجُو‌‍رَهُمْ ‌وَيَزِيدُهُمْ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِ‍‍هِ ۖ ‌وَ‌أَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اسْتَ‍‌‍ن‍‍كَفُو‌ا‌ ‌وَ‌اسْتَكْبَرُ‌و‌ا‌ فَيُعَذِّبُهُمْ عَذَ‌اباً‌ ‌أَلِيما‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ يَجِد‍ُ‍‌ونَ لَهُمْ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَلِيّا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌اً
Yā 'Ayyuhā An-Nāsu Qad Jā'akum Burhānun Min Rabbikum Wa 'Anzalnā 'Ilaykuman Mubīnāan 004-174. Ey insanlar Rabbinizden size 'kesin bir kanıt (burhan)' geldi ve size apaçık bir nur (Kur'an) indirdik. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ قَ‍‍دْ‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ بُرْه‍‍َ‍انٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكُمْ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍زَلْنَ‍‍ا‌ ‌إِلَيْكُمْ نُو‌ر‌ا‌ ً‌ مُبِيناً
Fa'ammā Al-Ladhīna 'Āmanū Billāhi Wa A`taşamū Bihi FasayudkhiluhumRaĥmatin Minhu Wa Fađlin Wa Yahdīhim 'Ilayhi Şirāţāan Mustaqīmāan 004-175. İşte Allah'a iman edenler ve O'na sarılanlar, onları Kendisi'nden olan bir rahmetin ve bir fazlın içine yerleştirecektir ve onları Kendisi'ne varan dosdoğru bir yola yِneltip-iletecektir. فَأَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌اعْتَ‍‍صَ‍‍مُو‌ا‌ بِ‍‍هِ فَسَيُ‍‍دْ‍‍خِ‍‍لُهُمْ فِي ‌‍رَحْمَةٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌وَفَ‍‍ضْ‍‍لٍ‌ ‌وَيَهْدِيهِمْ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ صِ‍رَ‌اط‍‍ا‌ ً‌ مُسْتَ‍‍قِ‍‍يماً
Yastaftūnaka Quli Allāhu Yuftīkum Al-Kalālati ۚ 'Ini Amru'uun Halaka Laysa Lahu Waladun Wa Lahu~ 'Ukhtun Falahā Nişfu Mā Taraka ۚ Wa Huwa Yarithuhā 'In Lam Yakun Lahā Waladun ۚ Fa'in Kānatā Athnatayni Falahumā Ath-Thuluthāni Mimmā Taraka ۚ Wa 'In Kānū 'Ikhwatan Rijālāan Wa Nisā'an Falildhdhakari Mithlu Ĥažži Al-'Unthayayni ۗ Yubayyinu Allāhu Lakum 'An Tađillū Wa ۗ Allāhu Bikulli Shay'in `Alīmun 004-176. Senden fetva isterler. De ki: "Allah, 'çocuksuz ve babasız olanın (kelale’nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar. ضlen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ِlen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, herşeyi bilendir. يَسْتَفْتُونَكَ قُ‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هُ يُفْتِيكُمْ فِي ‌الْكَلاَلَةِ ۚ ‌إِنِ ‌امْرُ‌ؤٌ‌ هَلَكَ لَ‍‍يْ‍‍سَ لَ‍‍هُ ‌وَلَد‌ٌ‌ ‌وَلَهُ~ُ ‌أُ‍خْ‍‍ت‌‍ٌ‌ فَلَهَا‌ نِ‍‍صْ‍‍فُ مَا‌ تَ‍رَكَ ۚ ‌وَهُوَ‌ يَ‍‍رِثُهَ‍‍ا‌ ‌إِ‌نْ لَمْ يَكُ‍‌‍نْ لَهَا‌ ‌وَلَد‌‌ٌۚ فَإِ‌نْ كَانَتَا‌ ‌اثْنَتَ‍‍يْ‍‍نِ فَلَهُمَا‌ ‌ال‍‍ثُّلُث‍‍َ‍انِ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَ‍رَكَ ۚ ‌وَ‌إِ‌نْ كَانُ‍‍و‌ا‌ ‌إِخْ‍‍وَة ً‌رِجَالا‌ ً‌ ‌وَنِس‍‍َ‍ا‌ء‌‌ ً‌ فَلِلذَّكَ‍‍ر‍ِ‍‌ مِثْلُ حَ‍‍ظِّ ‌الأُ‌ن‍‍ثَيَ‍‍يْ‍‍نِ ۗ يُبَيِّنُ ‌اللَّ‍‍هُ لَكُمْ ‌أَ‌نْ تَ‍‍ضِ‍‍لُّو‌اۗ ‌وَ‌اللَّهُ بِكُلِّ شَ‍‍يْءٍ‌ عَلِيمٌ
Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Next Sūrah