Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter | Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ |
`Abasa Wa Tawallá
| 080-001. Surat astı ve yüz çevirdi;
|
عَبَسَ وَتَوَلَّى |
'An Jā'ahu Al-'A`má
| 080-002. Kendisine o kِr geldi diye.
|
أَنْ جَاءَهُ الأَعْمَى |
Wa Mā Yudrīka La`allahu Yazzakká
| 080-003. Nerden biliyorsun; belki o, temizlenip-arınacak?
|
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّى |
'Aw Yadhdhakkaru Fatanfa`ahu Adh-Dhikrá
| 080-004. Veya ِğüt alacak; bِylelikle bu ِğüt kendisine yarar sağlayacak.
|
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَى |
'Ammā Mani Astaghná
| 080-005. Fakat kendini müstağni gِren (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını sanan) ise,
|
أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَى |
Fa'anta Lahu Taşaddá
| 080-006. İşte sen, onda 'yankı uyandırmaya’ çalışıyorsun.
|
فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّى |
Wa Mā `Alayka 'Allā Yazzakká
| 080-007. Oysa, onun temizlenip-arınmasından sana ne?
|
وَمَا عَلَيْكَ أَلاَّ يَزَّكَّى |
Wa 'Ammā Man Jā'aka Yas`á
| 080-008. Ama koşarak sana gelen ise,
|
وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَى |
Wa Huwa Yakhshá
| 080-009. Ki o, 'içi titreyerek korkar' bir durumdadır;
|
وَهُوَ يَخْشَى |
Fa'anta `Anhu Talahhá
| 080-010. Sen ona aldırış etmeden oyalanıyorsun.
|
فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّى |
Kallā 'Innahā Tadhkiratun
| 080-011. Hayır; çünkü o (Kur'an), bir ِğüttür.
|
كَلاَّ إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ |
Faman Shā'a Dhakarahu
| 080-012. Artık dileyen, onu 'düşünüp-ِğüt alsın.'
|
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ |
Fī Şuĥufin Mukarramatin
| 080-013. O (Kur'an), 'şerefli-üstün' sahifelerdedir.
|
فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ |
Marfū`atin Muţahharatin
| 080-014. Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış.
|
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ |
Bi'aydī Safaratin
| 080-015. Katiplerin ellerinde.
|
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ |
Kirāmin Bararatin
| 080-016. (Ki onlar,) ـstün değerli, 'iyilik ve dürüstlük sembolü.'
|
كِرَام ٍ بَرَرَةٍ |
Qutila Al-'Insānu Mā 'Akfarahu
| 080-017. Kahrolası insan, ne kadar nankِrdür.
|
قُتِلَ الإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ |
Min 'Ayyi Shay'in Khalaqahu
| 080-018. (Allah) Onu hangi şeyden yarattı?
|
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ |
Min Nuţfatin Khalaqahu Faqaddarahu
| 080-019. Bir damla sudan yarattı da onu 'bir ِlçüyle biçime soktu.'
|
مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ |
Thumma As-Sabīla Yassarahu
| 080-020. Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
|
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ |
Thumma 'Amātahu Fa'aqbarahu
| 080-021. Sonra onu ِldürdü, bِylece kabre gِmdürdü.
|
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ |
Thumma 'Idhā Shā'a 'Ansharahu
| 080-022. Sonra dilediği zaman onu diriltir.
|
ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ |
Kallā Lammā Yaqđi Mā 'Amarahu
| 080-023. Hayır; ona (Allah'ın) emrettiğini yerine getirmedi.
|
كَلاَّ لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ |
Falyanžuri Al-'Insānu 'Ilá Ţa`āmihi
| 080-024. Bir de insan, yediğine bir bakıversin;
|
فَلْيَنْظُرِ الإِنسَانُ إِلَى طَعَامِهِ |
'Annā Şababnā Al-Mā'a Şabbāan
| 080-025. Biz şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık,
|
أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبّاً |
Thumma Shaqaqnā Al-'Arđa Shaqqāan
| 080-026. Sonra yeri yardıkça yardık;
|
ثُمَّ شَقَقْنَا الأَرْضَ شَقّاً |
Fa'anbatnā Fīhā Ĥabbāan
| 080-027. Bِylece onda taneler bitirdik,
|
فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبّاً |
Wa `Inabāan Wa Qađbāan
| 080-028. ـzümler, yoncalar,
|
وَعِنَبا ً وَقَضْباً |
Wa Zaytūnāan Wa Nakhlāan
| 080-029. Zeytinler, hurmalar,
|
وَزَيْتُونا ً وَنَخْلاً |
Wa Ĥadā'iqa Ghulbāan
| 080-030. Boyları birbiriyle yarışan ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler.
|
وَحَدَائِقَ غُلْباً |
Wa Fākihatan Wa 'Abbāan
| 080-031. Meyveler ve otlaklıklar,
|
وَفَاكِهَة ً وَأَبّاً |
Matā`āan Lakum Wa Li'an`āmikum
| 080-032. Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere.
|
مَتَاعا ً لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ |
Fa'idhā Jā'ati Aş-Şākhkhatu
| 080-033. Fakat 'kulakları patlatırcasına olan o gürleme' geldiği zaman,
|
فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ |
Yawma Yafirru Al-Mar'u Min 'Akhīhi
| 080-034. Kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar;
|
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ |
Wa 'Ummihi Wa 'Abīhi
| 080-035. Annesinden ve babasından,
|
وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ |
Wa Şāĥibatihi Wa Banīhi
| 080-036. Eşinden ve çocuklarından,
|
وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ |
Likulli Amri'in Minhum Yawma'idhin Sha'nun Yughnīhi
| 080-037. O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır.
|
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ |
Wujūhun Yawma'idhin Musfiratun
| 080-038. O gün, ِyle yüzler vardır ki apaydınlıktır;
|
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ |
Đāĥikatun Mustabshiratun
| 080-039. Güler ve sevinç içindedir.
|
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ |
Wa Wujūhun Yawma'idhin `Alayhā Ghabaratun
| 080-040. Ve o gün, ِyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür.
|
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ |
Tarhaquhā Qataratun
| 080-041. Bir karartı sarıp-kaplamıştır.
|
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ |
'Ūlā'ika Humu Al-Kafaratu Al-Fajaratu
| 080-042. İşte onlar da, kafir, facir olanlardır.
|
أُوْلَائِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ |
Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter | Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ |