Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Wa A n -Naj mi 'Idh ā Hawá
053-001. Battığı zaman yıldıza andolsun;
وَالنَّ جْ مِ إِذَا هَوَى
Mā Đ alla Ş āĥibukum Wa Mā Gh awá
053-002. Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.
مَا ضَ لَّ صَ احِبُكُمْ وَمَا غَ وَى
Wa Mā Yan ţ iq u `Ani A l-Hawá
053-003. O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına gِre) konuşmaz.
وَمَا يَنْ طِ قُ عَنِ ا لْهَوَى
'In Huwa 'Illā Waĥyun Yūĥá
053-004. O (sِyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
إِن ْ هُوَ إِلاَّ وَحْيٌ يُوحَى
`Allamahu Sh adī du A l-Q uwá
053-005. Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) ِğretmiştir.
عَلَّمَهُ شَدِي دُ ا لْقُ وَى
Dh ū Mir ra tin Fāstawá
053-006. (Ki O,) Gِrünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.
ذُو مِر َّةٍ فَاسْتَوَى
Wa Huwa Bil-'Ufuq i A l-'A`lá
053-007. O, en yüksek bir ufuktaydı.
وَهُوَ بِا لأُفُقِ ا لأَعْلَى
Th umm a Danā Fatadallá
053-008. Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.
ثُمّ َ دَنَا فَتَدَلَّى
Fakā na Q ā ba Q awsay ni 'Aw 'Ad ná
053-009. Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.
فَكَا نَ قَ ا بَ قَ وْسَيْ نِ أَوْ أَد ْنَى
Fa'awĥá 'Ilá `Ab dihi Mā 'Awĥá
053-010. Bِylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.
فَأَوْحَى إِلَى عَبْ دِهِ مَا أَوْحَى
Mā Kadh aba A l-Fu'uā du Mā Ra 'á
053-011. Onun gِrdüğünü gِnül yalanlamadı.
مَا كَذَبَ ا لْفُؤَا دُ مَا رَ أَى
'Afatumārūnahu `Alá Mā Yará
053-012. Yine de siz gِrdüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız?
أَفَتُمَارُونَهُ عَلَى مَا يَرَ ى
Wa Laq ad Ra 'ā hu Nazlatan 'Ukh rá
053-013. Andolsun, onu bir de diğer inişte gِrmüştü.
وَلَقَ د ْ رَ آهُ نَزْلَةً أُخْ رَ ى
`In da Sid ra ti A l-Mun tahá
053-014. Sidretü'l-Münteha'nın yanında.
عِنْ دَ سِد ْرَ ةِ ا لْمُنْ تَهَى
`In dahā Jann atu A l-Ma'wá
053-015. Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır.
عِنْ دَهَا جَنَّ ةُ ا لْمَأْوَى
'Idh Yagh sh á A s-Sid ra ta Mā Yagh sh á
053-016. Sidreyi ِrten ِrtmekte iken,
إِذْ يَغْ شَى ا ل سِّد ْرَ ةَ مَا يَغْ شَى
Mā Zāgh a A l-Baş aru Wa Mā Ţ agh á
053-017. Gِz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.
مَا زَا غَ ا لْبَصَ رُ وَمَا طَ غَ ى
Laq ad Ra 'á Min 'Āyā ti Ra bbihi A l-Kub rá
053-018. Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gِrdü.
لَقَ د ْ رَ أَى مِن ْ آيَا تِ رَ بِّهِ ا لْكُبْ رَ ى
'Afara 'aytumu A l-Lā ta Wa A l-`Uzzá
053-019. Gِrdünüz mü-haber verin; Lat ve Uzza'yı.
أَفَرَ أَيْتُمُ ا ل لاَّتَ وَا لْعُزَّى
Wa Manāata A th -Th ālith ata A l-'Ukh rá
053-020. Ve üçüncü (put) olan Menat'ı(n herhangi bir güçleri var mı)?
وَمَنَا ةَ ا ل ثَّالِثَةَ ا لأُخْ رَ ى
'Alakumu A dh -Dh akaru Wa Lahu A l-'Un th á
053-021. Erkek (evlat) sizin, dişi O'nun mu?
أَلَكُمُ ا ل ذَّكَرُ وَلَهُ ا لأُن ثَى
Tilka 'Idh āan Q ismatun Đ īzá
053-022. Eğer bِyleyse, bu, çarpık bir paylaşma.
تِلْكَ إِذا ً قِ سْمَةٌ ضِ يزَى
'In Hiya 'Illā 'Asmā 'un Samm aytumūhā 'An tum Wa 'Ābā 'uukum Mā 'An zala A ll āhu Bihā Min Sulţ ā nin ۚ 'In Yattabi`ū na 'Illā A ž-Ž ann a Wa Mā Tahwá A l-'An fusu ۖ Wa Laq ad Jā 'ahum Min Ra bbihimu A l-Hudá
053-023. Bu (putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve ِngِrünüze gِre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla ilgili 'hiçbir delil' indirmemiştir. Onlar, yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gِsterici gelmiştir.
إِن ْ هِيَ إِلاَّ أَسْمَا ءٌ سَمَّ يْتُمُوهَا أَنْ تُمْ وَآبَا ؤُكُمْ مَا أَن زَلَ ا للَّ هُ بِهَا مِن ْ سُلْطَ ا نٍ ۚ إِن ْ يَتَّبِعُو نَ إِلاَّ ا ل ظَّ نّ َ وَمَا تَهْوَى ا لأَنْ فُسُ ۖ وَلَقَ د ْ جَا ءَهُمْ مِن ْ رَ بِّهِمُ ا لْهُدَى
'Am Lil'in sā ni Mā Tamann á
053-024. Yoksa insana 'her arzu edip dilekte bulunduğu' şey mi var?
أَمْ لِلإِن سَا نِ مَا تَمَنَّ ى
Falill ā hi A l-'Ākh ira tu Wa A l-'Ūlá
053-025. İşte son da, ilk de (ahiret ve dünya) Allah'ındır.
فَلِلَّهِ ا لآخِ رَ ةُ وَا لأُ ولَى
Wa Kam Min Malakin Fī A s-Samāwā ti Lā Tugh nī Sh afā`atuhum Sh ay'ā an 'Illā Min Ba`di 'An Ya'dh ana A ll āhu Liman Yash ā 'u Wa Yarđá
053-026. Gِklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri hiçbir şeyle yarar sağlamaz; ancak Allah'ın dileyip razı olduğu kimseye izin verdikten sonra başka.
وَكَمْ مِن ْ مَلَكٍ فِي ا ل سَّمَاوَا تِ لاَ تُغْ نِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْ ئا ً إِلاَّ مِن ْ بَعْدِ أَن ْ يَأْذَنَ ا للَّ هُ لِمَن ْ يَشَا ءُ وَيَرْضَ ى
'Inn a A l-Ladh ī na Lā Yu'uminū na Bil-'Ākh ira ti Layusamm ū na A l-Malā 'ikata Tasmiyata A l-'Un th á
053-027. Gerçek şu ki, ahirete iman etmeyenler, melekleri dişi isimlerle isimlendiriyorlar.
إِنّ َ ا لَّذِي نَ لاَ يُؤْمِنُو نَ بِا لآخِ رَ ةِ لَيُسَمّ ُو نَ ا لْمَلاَئِكَةَ تَسْمِيَةَ ا لأُنْ ثَى
Wa Mā Lahum Bihi Min `Ilmin ۖ 'In Yattabi`ū na 'Illā A ž-Ž ann a ۖ Wa 'Inn a A ž-Ž ann a Lā Yugh nī Mina A l-Ĥaq q i Sh ay'ā an
053-028. Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa gerçekte zan, haktan yana hiçbir yarar sağlamaz.
وَمَا لَهُمْ بِهِ مِن ْ عِلْمٍ ۖ إِن ْ يَتَّبِعُو نَ إِلاَّ ا ل ظَّ نّ َ ۖ وَإِنّ َ ا ل ظَّ نّ َ لاَ يُغْ نِي مِنَ ا لْحَقِّ شَيْ ئاً
Fa'a`r iđ `An Man Tawallá `An Dh ikr inā Wa Lam Yur id 'Illā A l-Ĥayāata A d-Dun yā
053-029. Şu halde sen, Bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenden yüz çevir.
فَأَعْر ِضْ عَن ْ مَن ْ تَوَلَّى عَن ْ ذِكْر ِنَا وَلَمْ يُر ِد ْ إِلاَّ ا لْحَيَا ةَ ا ل دُّنْ يَا
Dh ālika Mab lagh uhum Mina A l-`Ilmi ۚ 'Inn a Ra bbaka Huwa 'A`lamu Biman Đ alla `An Sabīlihi Wa Huwa 'A`lamu Bimani A htadá
053-030. İşte onların ilimden yana ulaşabildikleri (son sınır) budur. Şüphesiz, senin Rabbin; Kendi yolundan sapanı en iyi bilen O'dur ve hidayet bulanı da en iyi bilen O'dur.
ذَلِكَ مَبْ لَغُ هُمْ مِنَ ا لْعِلْمِ ۚ إِنّ َ رَ بَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ْ ضَ لَّ عَن ْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ا هْتَدَى
Wa Lill ā h Mā Fī A s-Samāwā ti Wa Mā Fī A l-'Arđi Liyaj ziya A l-Ladh ī na 'Asā 'ū Bimā `Amilū Wa Yaj ziya A l-Ladh ī na 'Aĥsanū Bil-Ĥusná
053-031. Gِklerde ve yerde olanlar Allah'ındır; ِyle ki, kِtülükte bulunanları, yaptıkları dolayısıyla cezalandırır, güzel davranışta bulunanları da daha güzeliyle ِdüllendirir.
وَلِلَّهِ مَا فِي ا ل سَّمَاوَا تِ وَمَا فِي ا لأَرْضِ لِيَجْ زِيَ ا لَّذِي نَ أَسَا ءُ وا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْ زِيَ ا لَّذِي نَ أَحْسَنُوا بِا لْحُسْنَى
Al-Ladh ī na Yaj tanibū na Kabā 'ir a A l-'Ith mi Wa A l-Fawāĥish a 'Illā A l-Lamama ۚ 'Inn a Ra bbaka Wāsi`u A l-Magh fira ti ۚ Huwa 'A`lamu Bikum 'Idh 'An sh a'akum Mina A l-'Arđi Wa 'Idh 'An tum 'Ajinn atun Fī Buţ ū ni 'Umm ahātikum ۖ Falā Tuzakkū 'An fusakum ۖ Huwa 'A`lamu Bimani A ttaq á
053-032. Ki onlar, ufak tefek günahlar dışında, günahın büyük olanından ve çirkin utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz senin Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşa ettiği (yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin halinde bulunduğunuz zaman da. ضyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O, sakınanı daha iyi bilendir.
ا لَّذِي نَ يَجْ تَنِبُو نَ كَبَا ئِر َ ا لإِثْمِ وَا لْفَوَاحِشَ إِلاَّ ا ل لَّمَمَ ۚ إِنّ َ رَ بَّكَ وَاسِعُ ا لْمَغْ فِرَ ةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَن شَأَكُمْ مِنَ ا لأَرْضِ وَإِذْ أَنْ تُمْ أَجِنَّ ةٌ فِي بُطُ و نِ أُمَّ هَاتِكُمْ ۖ فَلاَ تُزَكُّو ا أَن فُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ا تَّقَ ى
'Afara 'ay ta A l-Ladh ī Tawallá
053-033. Şimdi, o yüz çevireni gِrdün mü?
أَفَرَ أَيْ تَ ا لَّذِي تَوَلَّى
Wa 'A`ţ á Q alīlāan Wa 'Akdá
053-034. Azıcık verdi ve gerisini kaya gibi sımsıkı elinde tuttu.
وَأَعْطَ ى قَ لِيلا ً وَأَكْدَى
'A`in dahu `Ilmu A l-Gh ay bi Fahuwa Yará
053-035. Gaybın ilmi onun yanında da o mu gِrüyor?
أَعِنْ دَهُ عِلْمُ ا لْغَ يْ بِ فَهُوَ يَرَ ى
'Am Lam Yunabba' Bimā Fī Ş uĥufi Mūsá
053-036. Yoksa Musa'nın sahifelerinde olan kendisine haber verilmedi mi?
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُ حُفِ مُوسَى
Wa 'Ib rā hī ma A l-Ladh ī Wa Ffá
053-037. Ve vefa eden İbrahim'in (sahifelerinde) olan...
وَإِبْ رَ اهِي مَ ا لَّذِي وَفَّى
'Allā Tazir u Wāzira tun Wizra 'Ukh rá
053-038. Doğrusu, hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez.
أَلاَّ تَزِر ُ وَازِرَ ةٌ وِزْرَ أُخْ رَ ى
Wa 'An Lay sa Lil'in sā ni 'Illā Mā Sa`á
053-039. Şüphesiz insana kendi emeğinden başkası yoktur.
وَأَن ْ لَيْ سَ لِلإِن سَا نِ إِلاَّ مَا سَعَى
Wa 'Ann a Sa`yahu Saw fa Yurá
053-040. Şüphesiz kendi emeği (veya çabası) gِrülecektir.
وَأَنّ َ سَعْيَهُ سَوْ فَ يُرَ ى
Th umm a Yuj zā hu A l-Jazā 'a A l-'Awfá
053-041. Sonra ona en eksiksiz karşılık verilecektir.
ثُمّ َ يُجْ زَا هُ ا لْجَزَا ءَ ا لأَوْفَى
Wa 'Ann a 'Ilá Ra bbika A l-Mun tahá
053-042. Elbette son varış Rabbine olacaktır.
وَأَنّ َ إِلَى رَ بِّكَ ا لْمُنْ تَهَى
Wa 'Ann ahu Huwa 'Ađĥaka Wa 'Ab ká
053-043. Doğrusu, güldüren ve ağlatan O'dur.
وَأَنَّ هُ هُوَ أَضْ حَكَ وَأَبْ كَى
Wa 'Ann ahu Huwa 'Amā ta Wa 'Aĥyā
053-044. Doğrusu, ِldüren ve dirilten O'dur.
وَأَنَّ هُ هُوَ أَمَا تَ وَأَحْيَا
Wa 'Ann ahu Kh alaq a A z-Zawjay ni A dh -Dh akara Wa A l-'Un th á
053-045. Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur.
وَأَنَّ هُ خَ لَقَ ا ل زَّوْجَيْ نِ ا ل ذَّكَرَ وَا لأُنْ ثَى
Min Nuţ fatin 'Idh ā Tum ná
053-046. Bir damla sudan (dِl yatağına) meni dِküldüğü zaman.
مِن ْ نُطْ فَةٍ إِذَا تُمْنَى
Wa 'Ann a `Alay hi A n -Nash 'ata A l-'Ukh rá
053-047. Gerçek şu ki, diğer diriltme (yeniden neş'et) de O'na aittir.
وَأَنّ َ عَلَيْ هِ ا ل نَّ شْأَةَ ا لأُخْ رَ ى
Wa 'Ann ahu Huwa 'Agh ná Wa 'Aq ná
053-048. Doğrusu, muhtaç olmaktan O kurtardı ve sermaye verip-hoşnut kıldı.
وَأَنَّ هُ هُوَ أَغْ نَى وَأَقْ نَى
Wa 'Ann ahu Huwa Ra bbu A sh -Sh i`rá
053-049. Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur.
وَأَنَّ هُ هُوَ رَ بُّ ا ل شِّعْرَ ى
Wa 'Ann ahu~ 'Ahlaka `Ādāan A l-'Ūlá
053-050. Doğrusu, ِnce gelen Ad (halkın)ı O yıkıma uğrattı.
وَأَنَّ هُ~ ُ أَهْلَكَ عَادا ً ا لأُ ولَى
Wa Th amū da Famā 'Ab q á
053-051. Semud'u da. Bِylelikle (o halklardan kimseyi) bırakmadı.
وَثَمُو دَ فَمَا أَبْ قَ ى
Wa Q aw ma Nūĥin Min Q ab lu ۖ 'Inn ahum Kānū Hum 'Ažlama Wa 'Aţ gh á
053-052. Daha ِnce Nuh kavmini de. اünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar.
وَقَ وْ مَ نُو حٍ مِن ْ قَ بْ لُ ۖ إِنَّ هُمْ كَانُوا هُمْ أَظْ لَمَ وَأَطْ غَ ى
Wa A l-Mu'utafikata 'Ahwá
053-053. Altı üstüne gelen (Lut kavminin) şehirlerini de O yerin dibine geçirdi.
وَالْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَى
Fagh ash sh āhā Mā Gh ash sh á
053-054. Bِylece ona (o toplumun başına) sardırdığını sardırdı.
فَغَ شَّاهَا مَا غَ شَّى
Fabi'ay yi 'Ālā 'i Ra bbika Tatamārá
053-055. ضyleyse, Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe ediyorsun?
فَبِأَيِّ آلاَءِ رَ بِّكَ تَتَمَارَ ى
Hādh ā Nadh ī r un Mina A n -Nudh ur i A l-'Ūlá
053-056. Bu ِnceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
هَذَا نَذِي رٌ مِنَ ا ل نُّ ذُر ِ ا لأُ ولَى
'Azifati A l-'Āzifatu
053-057. O yaklaşmakta olan yaklaştı.
أَزِفَتِ ا لآزِفَةُ
Lay sa Lahā Min Dū ni A ll ā hi Kāsh ifatun
053-058. Onu Allah'ın dışında ortaya çıkaracak başka (hiçbir güç yoktur).
لَيْ سَ لَهَا مِن ْ دُو نِ ا للَّ هِ كَاشِفَةٌ
'Afamin Hādh ā A l-Ĥadīth i Ta`jabū na
053-059. Şimdi siz, bu sِzden mi şaşkınlığa düşüyorsunuz?
أَفَمِن ْ هَذَا ا لْحَدِي ثِ تَعْجَبُونَ
Wa Tađĥakū na Wa Lā Tab kū na
053-060. (Alayla) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
وَتَضْ حَكُو نَ وَلاَ تَبْ كُونَ
Wa 'An tum Sāmidū na
053-061. Ve şuursuzca baş kaldırıyorsunuz.
وَأَنْ تُمْ سَامِدُونَ
Fāsjudū Lill ā h Wa A `budū
053-062. Hemen, Allah'a secde edin ve (yalnızca O'na) kulluk edin.
فَاسْجُدُوا لِلَّهِ وَا عْبُد ُوا
Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ