Roman Script    Reciting key words            Previous Sūrah    Quraan Index    Home  

41) Sūrat Fuşşilat

Printed format

41) سُورَة فُصِّلَتْ

Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Ĥā-Mīm 041-001. Ha, Mim. حَا-مِيم
Tanzīlun Mina Ar-Raĥmāni Ar-Raĥīmi 041-002. (Bu Kur'an,) Rahman ve Rahim'den indirilmiştir. تَ‍‌‍ن‍‍ز‍ِ‍ي‍‍لٌ‌ مِنَ ‌ال‍رَّحْمَنِ ‌ال‍رَّحِيمِ
Kitābun Fuşşilat 'Āyātuhu Qur'ānāan `Arabīyāan Liqawmin Ya`lamūna 041-003. Bilen bir kavim için, ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış' Arapça Kur'an (veya okunan) Kitap'tır; كِت‍‍َ‍اب‌‍ٌ‌ فُ‍‍صِّ‍‍لَتْ ‌آيَاتُ‍‍هُ قُ‍‍رْ‌آناً‌ عَ‍رَبِيّا‌ ً‌ لِ‍‍قَ‍‍وْمٍ‌ يَعْلَمُونَ
Bashīrāan Wa Nadhīrāan Fa'a`rađa 'Aktharuhum Fahum Lā Yasma`ūna 041-004. Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak. Ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler. بَشِي‍‍ر‌ا‌ ً‌ ‌وَنَذِي‍‍ر‌ا‌‌ ً‌ فَأَعْ‍رَضَ ‌أَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لاَ‌ يَسْمَعُونَ
Wa Qālū Qulūbunā Fī 'Akinnatin Mimmā Tad`ūnā 'Ilayhi Wa Fīdhāninā Waqrun Wa Min Bayninā Wa Baynika Ĥijābun Fā`mal 'Innanā `Āmilūna 041-005. Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir ِrtü içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır. Artık sen, (yapabileceğini) yap, biz de gerçekten yapıyoruz." وَ‍قَ‍‍الُو‌اقُ‍‍لُوبُنَا‌ فِ‍‍ي ‌أَكِ‍‍نَّ‍‍ةٍ‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَ‍‍دْعُونَ‍‍ا‌ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌وَفِ‍‍ي ‌آ‌ذَ‌انِنَا‌ ‌وَ‍قْ‍‍ر‌ٌ‌ ‌وَمِ‍‌‍نْ بَيْنِنَا‌ ‌وَبَيْنِكَ حِج‍‍َ‍اب‌‍ٌ‌ فَاعْمَلْ ‌إِنَّ‍‍نَا‌ عَامِلُونَ
Qul 'Innamā 'Anā Basharun Mithlukum Yūĥá 'Ilayya 'Annamā 'Ilahukum 'Ilahun Wāĥidun Fāstaqīmū 'Ilayhi Wa Astaghfirūhu ۗ Wa Waylun Lilmushrikīna 041-006. De ki: "Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Bana yalnızca, sizin İlahınızın bir tek İlah olduğu vahyolunur. ضyleyse O'na yِnelin ve O'ndan mağfiret dileyin. Vay haline o müşriklerin." قُ‍‍لْ ‌إِنَّ‍‍مَ‍‍ا‌ ‌أَنَا‌ بَشَر‌ٌ‌ مِثْلُكُمْ يُوحَ‍‍ى‌ ‌إِلَيَّ ‌أَنَّ‍‍مَ‍‍ا‌ ‌إِلَهُكُمْ ‌إِلَهٌ‌ ‌وَ‌احِد‌‌ٌ‌ فَاسْتَ‍‍قِ‍‍يمُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌وَ‌اسْتَ‍‍غْ‍‍فِر‍ُ‍‌وهُ ۗ ‌وَ‌وَيْ‍‍ل ٌ‌ لِلْمُشْ‍‍رِكِينَ
Al-Ladhīna Lā Yu'utūna Az-Zakāata Wa Hum Bil-'Ākhirati Hum Kāfirūna 041-007. Ki onlar, zekatı vermeyenler ve ahireti inkar edenlerdir. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ لاَ‌ يُؤْت‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ ‌وَهُمْ بِ‍الآ‍‍خِ‍رَةِ هُمْ كَافِرُ‌ونَ
'Inna Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti Lahum 'Ajrun Ghayru Mamnūnin 041-008. Şüphesiz, iman edip salih amellerde bulunanlar; onlar için kesintisiz bir ecir vardır. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ لَهُمْ ‌أَجْ‍‍رٌ‌ غَ‍‍يْ‍‍رُ‌ مَمْنُونٍ
Qul 'A'innakum Latakfurūna Bial-Ladhī Khalaqa Al-'Arđa Fī Yawmayni Wa Taj`alūna Lahu~ 'Andādāan ۚ Dhālika Rabbu Al-`Ālamīna 041-009. De ki: "Gerçekten siz mi yeri iki günde yaratanı inkar ediyor ve O'na birtakım eşler kılıyorsunuz? O, alemlerin Rabbidir." قُ‍‍لْ ‌أَئِ‍‍نَّ‍‍كُمْ لَتَكْفُر‍ُ‍‌ونَ بِ‍الَّذِي خَ‍‍لَ‍‍قَ ‌الأَ‌رْ‍ضَ فِي يَوْمَ‍‍يْ‍‍نِ ‌وَتَ‍‍جْ‍‍عَل‍‍ُ‍ونَ لَهُ~ُ ‌أَ‌ن‍‍دَ‌ا‌د‌ا‌‌ ًۚ ‌ذَلِكَ ‌‍رَبُّ ‌الْعَالَمِينَ
Wa Ja`ala Fīhā Rawāsiya Min Fawqihā Wa Bāraka Fīhā Wa Qaddara Fīhā 'Aqwātahā Fī 'Arba`ati 'Ayyāmin Sawā'an Lilssā'ilīna 041-010. Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dِrt günde takdir etti. وَجَعَلَ فِيهَا‌ ‌‍رَ‌وَ‌اسِيَ مِ‍‌‍نْ فَوْ‍قِ‍‍هَا‌ ‌وَبَا‌‍رَكَ فِيهَا‌ ‌وَ‍قَ‍‍دَّ‌‍رَ‌ فِيهَ‍‍ا‌ ‌أَ‍قْ‍‍وَ‌اتَهَا‌ فِ‍‍ي ‌أَ‌رْبَعَةِ ‌أَيّ‍‍َ‍ام‌‍ٍ‌ سَو‍َ‍‌ا‌ء‌ ً‌ لِلسّ‍‍َ‍ائِلِينَ
Thumma Astawá 'Ilá As-Samā'i Wa Hiya Dukhānun Faqāla Lahā Wa Lil'arđi Ai'tiyā Ţaw`āan 'Aw Karhāan Qālatā 'Ataynā Ţā'i`īna 041-011. Sonra, duman halinde olan gِğe yِneldi; bِylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler. ثُ‍‍مَّ ‌اسْتَوَ‌ى‌ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ‌وَهِيَ ‌دُ‍خَ‍‍ان‌‍ٌ‌ فَ‍‍قَ‍‍الَ لَهَا‌ ‌وَلِلأَ‌رْ‍ضِ ‌ا‍ِ‍ئْتِيَا‌ طَ‍‍وْعاً‌ ‌أَ‌وْ‌ كَرْها‌‌ ًقَ‍‍الَتَ‍‍ا‌ ‌أَتَيْنَا‌ طَ‍‍ائِعِينَ
Faqađāhunna Sab`a Samāwātin Fī Yawmayni Wa 'Awĥá Fī Kulli Samā'in 'Amraۚ Wa Zayyannā As-Samā'a Ad-Dunyā Bimaşābīĥa Wa Ĥifžāan ۚ Dhālika Taqdīru Al-`Azīzi Al-`Alīmi 041-012. Bِylece onları iki gün içinde yedi gِk olarak tamamladı ve her bir gِğe emrini vahyetti. Biz dünya gِğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)'ın takdiridir. فَ‍قَ‍ضَ‍‍اهُ‍‍نَّ سَ‍‍بْ‍‍عَ سَمَا‌و‍َ‍‌ات‌‍ٍ‌ فِي يَوْمَ‍‍يْ‍‍نِ ‌وَ‌أَ‌وْحَى‌ فِي كُلِّ سَم‍‍َ‍ا‌ءٍ‌ ‌أَمْ‍رَهَا‌ ۚ ‌وَ‌زَيَّ‍‍نَّ‍‍ا‌ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ بِمَ‍‍صَ‍‍اب‍‍ِ‍ي‍‍حَ ‌وَحِفْ‍‍ظ‍‍ا‌‌ ًۚ ‌ذَلِكَ تَ‍‍قْ‍‍د‍ِ‍ي‍‍رُ‌ ‌الْعَز‍ِ‍ي‍‍زِ‌ ‌الْعَلِيمِ
Fa'in 'A`rađū Faqul 'Andhartukum Şā`iqatan Mithla Şā`iqati `Ādin Wa Thamūda 041-013. Bu durumda eğer onlar yüz çevirirlerse, artık de ki: "Ben sizi, Ad ve Semud (kavimlerinin) yıldırımına benzer bir yıldırımla uyardım." فَإِ‌نْ ‌أَعْ‍رَضُ‍‍و‌ا‌ فَ‍‍قُ‍‍لْ ‌أَ‌ن‍‍ذَ‌رْتُكُمْ صَ‍‍اعِ‍‍قَ‍‍ة ً‌ مِثْلَ صَ‍‍اعِ‍‍قَ‍‍ةِ ع‍‍َ‍ا‌د‌ٍ‌ ‌وَثَمُو‌دَ
'Idh Jā'at/humu Ar-Rusulu Min Bayni 'Aydīhim Wa Min Khalfihim 'Allā Ta`budū 'Illā Al-Laha ۖ Qālū Law Shā'a Rabbunā La'anzala Malā'ikatan Fa'innā Bimā 'Ursiltum Bihi Kāfirūna 041-014. Onlara "Yalnızca Allah'a kulluk edin" diye ِnlerinden ve arkalarından elçiler gelince, dediler ki: "Eğer dileseydi Rabbimiz melekler indirirdi. Bundan dolayı biz, sizin kendisiyle gِnderildiğiniz şeyi inkar edicileriz.” إِ‌ذْ‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَتْهُمُ ‌ال‍‍رُّسُلُ مِ‍‌‍نْ بَ‍‍يْ‍‍نِ ‌أَيْدِيهِمْ ‌وَمِ‍‌‍نْ خَ‍‍لْفِهِمْ ‌أَلاَّ‌ تَعْبُدُ‌و‌ا‌ ‌إِلاَّ‌ ‌اللَّ‍‍هَ ۖ قَ‍‍الُو‌ا‌ لَوْ‌ ش‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌‍رَبُّنَا‌ لَأَ‌ن‍‍زَلَ مَلاَئِكَة‌ ً‌ فَإِنَّ‍‍ا‌ بِمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌رْسِلْتُمْ بِ‍‍هِ كَافِرُ‌ونَ
Fa'ammā `Ādun Fāstakbarū Fī Al-'Arđi Bighayri Al-Ĥaqqi Wa Qālū Man 'Ashaddu Minnā Qūwatan ۖ 'Awalam Yaraw 'Anna Allāha Al-Ladhī Khalaqahum Huwa 'Ashaddu Minhum Qūwatan ۖ Wa Kānū Bi'āyātinā Yajĥadūna 041-015. Ad (kavmin)e gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: "Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?" Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı gِrmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, Bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar ediyorlardı. فَأَمَّ‍‍ا‌ ع‍‍َ‍ا‌د‌‌ٌ‌ فَاسْتَكْبَرُ‌و‌ا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌الْحَ‍‍قِّ ‌وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ مَ‍‌‍نْ ‌أَشَدُّ‌ مِ‍‍نَّ‍‍ا‌ قُ‍‍وَّةً ۖ ‌أَ‌وَلَمْ يَ‍رَ‌وْ‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ‌الَّذِي خَ‍‍لَ‍‍قَ‍‍هُمْ هُوَ‌ ‌أَشَدُّ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ قُ‍‍وَّة ًۖ ‌وَكَانُو‌ا‌ بِآيَاتِنَا‌ يَ‍‍جْ‍‍حَدُ‌ونَ
Fa'arsalnā `Alayhim Rīĥāan Şarşaan Fī 'Ayyāmin Naĥisātin Linudhīqahum `Adhāba Al-Khizyi Fī Al-Ĥayāati Ad-Dunۖ Wa La`adhābu Al-'Ākhirati 'Akhۖ Wa Hum Lā Yunşarūna 041-016. Bِylece Biz de onlara dünya hayatında aşağılanma azabını taddırmak için, o uğursuz (felaketler yüklü) günlerde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gِnderdik. Ahiret azabı ise daha (büyük) bir aşağılanmadır. Ve onlara yardım edilmeyecektir. فَأَ‌رْسَلْنَا‌ عَلَيْهِمْ ‌رِيحا‌‌ ًصَ‍‍رْ‍صَ‍‍ر‌ا‌‌ ً‌ فِ‍‍ي ‌أَيّ‍‍َ‍امٍ‌ نَحِس‍‍َ‍ات‍ٍ‌ لِنُذِي‍‍قَ‍‍هُمْ عَذ‍َ‍‌ابَ ‌الْ‍‍خِ‍‍زْيِ فِي ‌الْحَي‍‍َ‍اةِ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ۖ ‌وَلَعَذ‍َ‍‌ابُ ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ‌أَ‍خْ‍‍زَ‌ى‌ ۖ ‌وَهُمْ لاَ‌ يُ‍‌‍نْ‍‍‍‍صَ‍‍رُ‌ونَ
Wa 'Ammā Thamūdu Fahadaynāhum Fāstaĥabbū Al-`Amá `Alá Al-Hudá Fa'akhadhat/hum Şā`iqatu Al-`Adhābi Al-Hūni Bimā Kānū Yaksibūna 041-017. Semud'a gelince; Biz onlara doğru yolu gِsterdik, fakat onlar kِrlüğü hidayete tercih ettiler. Bِylece kazandıkları şeyler yüzünden onları alçaltıcı azabın yıldırımı yakalayıverdi. وَ‌أَمَّ‍‍ا‌ ثَم‍‍ُ‍و‌دُ‌ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّو‌ا‌الْعَمَى‌ عَلَى‌ ‌الْهُدَ‌ى‌ فَأَ‍خَ‍‍ذَتْهُمْ صَ‍‍اعِ‍‍قَ‍‍ةُ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابِ ‌الْه‍‍ُ‍ونِ بِمَا‌ كَانُو‌ا‌ يَكْسِبُونَ
Wa Najjaynā Al-Ladhīna 'Āmanū Wa Kānū Yattaqūna 041-018. İman edenleri ve sakınanları ise kurtardık. وَنَجَّيْنَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَكَانُو‌ا‌ يَتَّ‍‍قُ‍‍ونَ
Wa Yawma Yuĥsharu 'A`dā'u Allāhi 'Ilá An-Nāri Fahum Yūza`ūna 041-019. Allah'ın düşmanlarının biraraya getirilip-toplanacakları gün işte onlar, ateşe bِlükler halinde dağıtılırlar." وَيَ‍‍وْمَ يُحْشَرُ‌ ‌أَعْد‍َ‍‌ا‌ءُ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ فَهُمْ يُو‌زَعُونَ
Ĥattá 'Idhā Mā Jā'ūShahida `Alayhim Sam`uhum Wa 'Abşāruhum Wa Julūduhum Bimā Kānū Ya`malūna 041-020. Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, gِrme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. حَتَّ‍‍ى‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ مَا‌ ج‍‍َ‍ا‌ء‍ُ‍‌وهَا‌ شَهِدَ‌ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ ‌وَ‌أَبْ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌رُهُمْ ‌وَجُلُو‌دُهُمْ بِمَا‌ كَانُو‌ا‌ يَعْمَلُونَ
Wa Qālū Lijulūdihim Lima Shahidtum `Alaynā ۖ Qālū 'Anţaqanā Al-Lahu Al-Ladhī 'Anţaqa Kulla Shay'in Wa Huwa Khalaqakum 'Awwala Marratin Wa 'Ilayhi Turja`ūna 041-021. Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na dِndürülüyorsunuz." وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ لِجُلُو‌دِهِمْ لِمَ شَهِ‍‍دْتُمْ عَلَيْنَا‌ ۖ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌ن‍‍طَ‍‍قَ‍‍نَا‌ ‌اللَّهُ ‌الَّذِي ‌أَ‌ن‍‍طَ‍‍قَ كُلَّ شَ‍‍يْء‌ٍ‌ ‌وَهُوَ‌ خَ‍‍لَ‍‍قَ‍‍كُمْ ‌أَ‌وَّلَ مَ‍رَّةٍ‌ ‌وَ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ تُرْجَعُونَ
Wa Mā Kuntum Tastatirūna 'An Yash/hada `Alaykum Sam`ukum Wa Lā 'Abşārukum Wa Lā Julūdukum Wa Lakin Žanantum 'Anna Allāha Lā Ya`lamu Kathīrāan Mimmā Ta`malūna 041-022. "Siz, işitme, gِrme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz." وَمَا‌ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ تَسْتَتِر‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌نْ يَشْهَدَ‌ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ ‌وَلاَ‌ ‌أَبْ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌رُكُمْ ‌وَلاَ‌ جُلُو‌دُكُمْ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ ظَ‍‍نَ‍‌‍نْ‍‍تُمْ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يَعْلَمُ كَثِي‍‍ر‌ا‌ ً‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَعْمَلُونَ
Wa Dhalikum Žannukumu Al-Ladhī Žanantum Birabbikum 'Ardākum Fa'aşbaĥtum Mina Al-Khāsirīna 041-023. "İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, bِylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız." وَ‌ذَلِكُمْ ظَ‍‍نُّ‍‍كُمُ ‌الَّذِي ظَ‍‍نَ‍‌‍ن‍‍تُمْ بِ‍رَبِّكُمْ ‌أَ‌رْ‌دَ‌اكُمْ فَأَ‍صْ‍‍بَحْتُمْ مِنَ ‌الْ‍‍خَ‍‍اسِ‍‍رِينَ
Fa'in Yaşbirū Fālnnāru Mathwan Lahum ۖ Wa 'In Yasta`tibū Famā Hum Mina Al-Mu`tabīna 041-024. Şimdi eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dِnmek isterlerse, artık hoşnut olacaklardan değildirler. فَإِ‌نْ يَ‍‍صْ‍‍بِرُ‌و‌ا‌ فَال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌رُ‌ مَثْو‌ى‌ ً‌ لَهُمْ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ يَسْتَعْتِبُو‌ا‌ فَمَا‌ هُمْ مِنَ ‌الْمُعْتَبِينَ
Wa Qayyađnā Lahum Quranā'a Fazayyanū Lahum Mā Bayna 'Aydīhim Wa Mā Khalfahum Wa Ĥaqqa `Alayhimu Al-Qawlu Fī 'Umamin Qad Khalat Min Qablihim Mina Al-Jinni Wa Al-'Insi ۖ 'Innahum Kānū Khāsirīna 041-025. Biz onlara birtakım yakın-kimseleri 'kabuk gibi üzerlerine kaplattık,' onlar da, ِnlerinde ve arkalarında olanları kendilerine süslü gِsterdiler. Cinlerden ve insanlardan kendilerinden ِnce gelip-geçmiş ümmetlerde (yürürlükte tutulan azap) sِzü onların üzerine hak oldu. اünkü onlar, hüsrana uğrayan kimselerdi. وَ‍قَ‍‍يَّ‍‍ضْ‍‍نَا‌ لَهُمْ قُ‍رَن‍‍َ‍ا‌ءَ‌ فَزَيَّنُو‌ا‌ لَهُمْ مَا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌أَيْدِيهِمْ ‌وَمَا‌ خَ‍‍لْفَهُمْ ‌وَحَ‍‍قَّ عَلَيْهِمُ ‌الْ‍‍قَ‍‍وْلُ فِ‍‍ي ‌أُمَم‌‍ٍقَ‍‍دْ‌ خَ‍‍لَتْ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِهِمْ مِنَ ‌الْجِ‍‍نِّ ‌وَ‌الإِ‌ن‍‍سِ ۖ ‌إِنَّ‍‍هُمْ كَانُو‌اخَ‍‍اسِ‍‍رِينَ
Wa Qāla Al-Ladhīna Kafarū Lā Tasma`ū Lihadhā Al-Qur'āni Wa Al-Ghaw Fīhi La`allakum Taghlibūna 041-026. İnkar edenler dediler ki: "Bu Kur'an'ı dinlemeyin ve onda (okunurken) yaygaralar koparın. Belki üstün gelirsiniz." وَ‍قَ‍‍الَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ لاَ‌ تَسْمَعُو‌ا‌ لِهَذَ‌ا‌ ‌الْ‍‍قُ‍‍رْ‌آنِ ‌وَ‌الْ‍‍غَ‍‍وْ‌ا‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ لَعَلَّكُمْ تَ‍‍غْ‍‍لِبُونَ
Falanudhīqanna Al-Ladhīna Kafarū `Adhābāan Shadīdāan Wa Lanajziyannahum 'Aswa'a Al-Ladhī Kānū Ya`malūna 041-027. Artık gerçekten o inkar edenlere şiddetli bir azap taddıracağız ve yaptıklarının en kِtüsüyle cezalandıracağız. فَلَنُذِي‍‍قَ‍‍نَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ عَذَ‌ابا‌‌ ً‌ شَدِيد‌ا‌ ً‌ ‌وَلَنَ‍‍جْ‍‍زِيَ‍‍نَّ‍‍هُمْ ‌أَسْوَ‌أَ‌ ‌الَّذِي كَانُو‌ا‌ يَعْمَلُونَ
Dhālika Jazā'u 'A`dā'i Allāhi An-Nāru ۖ Lahum Fīhā Dāru Al-Khuldi ۖ Jazā'an Bimā Kānū Bi'āyātinā Yajĥadūna 041-028. Bu, Allah'ın düşmanlarının cezası olan ateştir. Bizim ayetlerimizi inkar etmeleri dolayısıyla bir ceza olarak, orada onlar için ebedilik yurdu vardır. ذَلِكَ جَز‍َ‍‌ا‌ءُ‌ ‌أَعْد‍َ‍‌ا‌ءِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌رُ‌ ۖ لَهُمْ فِيهَا‌ ‌د‍َ‍‌ا‌رُ‌ ‌الْ‍‍خُ‍‍لْدِ‌ ۖ جَز‍َ‍‌ا‌ء‌ ً‌ بِمَا‌ كَانُو‌ا‌ بِآيَاتِنَا‌ يَ‍‍جْ‍‍حَدُ‌ونَ
Wa Qāla Al-Ladhīna Kafarū Rabbanā 'Arinā Al-Ladhayni 'Ađallānā Mina Al-Jinni Wa Al-'Insi Naj`alhumā Taĥta 'Aqdāminā Liyakūnā Mina Al-'Asfalīna 041-029. İnkar edenler dediler ki: "Rabbimiz, cinlerden ve insanlardan bizi saptırmış olanları bize gِster, ayaklarımızın altına alalım, en aşağılarda bulunanlardan olsunlar." وَ‍قَ‍‍الَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌‍رَبَّنَ‍‍ا‌ ‌أَ‌رِنَا‌ ‌الَّذَيْ‍‍نِ ‌أَ‍ضَ‍‍لاَّنَا‌ مِنَ ‌الْجِ‍‍نِّ ‌وَ‌الإِ‌نْ‍‍سِ نَ‍‍جْ‍‍عَلْهُمَا‌ تَحْتَ ‌أَ‍قْ‍‍دَ‌امِنَا‌ لِيَكُونَا‌ مِنَ ‌الأَسْفَلِينَ
'Inna Al-Ladhīna Qālū Rabbunā Al-Lahu Thumma Astaqāmū Tatanazzalu `Alayhimu Al-Malā'ikatu 'Allā Takhāfū Wa Lā Taĥzanū Wa 'Abshirū Bil-Jannati Allatī Kuntum Tū`adūna 041-030. Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) "Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin." إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ قَ‍‍الُو‌ا‌ ‌‍رَبُّنَا‌ ‌اللَّهُ ثُ‍‍مَّ ‌اسْتَ‍‍قَ‍‍امُو‌ا‌ تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ ‌الْمَلاَئِكَةُ ‌أَلاَّ‌ تَ‍‍خَ‍‍افُو‌ا‌ ‌وَلاَ‌ تَحْزَنُو‌ا‌ ‌وَ‌أَبْ‍‍شِرُ‌و‌ا‌ بِ‍الْجَ‍‍نَّ‍‍ةِ ‌الَّتِي كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ تُوعَدُ‌ونَ
Naĥnu 'Awliyā'uukum Al-Ĥayāati Ad-Dunyā Wa Fī Al-'Ākhirati ۖ Wa Lakum Fīhā Mā Tashtahī 'Anfusukum Wa Lakum Fīhā Mā Tadda`ūna 041-031. "Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniziz. Orda nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz herşey de sizindir." نَحْنُ ‌أَ‌وْلِي‍‍َ‍ا‌ؤُكُمْ فِي ‌الْحَي‍‍َ‍اةِ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَفِي ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ۖ ‌وَلَكُمْ فِيهَا‌ مَا‌ تَشْتَهِ‍‍ي ‌أَ‌ن‍‍فُسُكُمْ ‌وَلَكُمْ فِيهَا‌ مَا‌ تَدَّعُونَ
Nuzulāan Min Ghafūrin Raĥīmin 041-032. "اok bağışlayan, çok esirgeyen (Allah)tan bir ağırlanma olarak." نُزُلا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٍ‌ ‌‍رَحِيمٍ
Wa Man 'Aĥsanu Qawlāan Mimman Da`ā 'Ilá Allāhi Wa `Amila Şāliĥāan Wa Qāla 'Innanī Mina Al-Muslimīna 041-033. Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sِzlü kimdir? وَمَ‍‌‍نْ ‌أَحْسَنُ قَ‍‍وْلا‌ ً‌ مِ‍‍مَّ‍‍‌‍نْ ‌دَعَ‍‍ا‌ ‌إِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَعَمِلَ صَ‍‍الِحا‌ ً‌ ‌وَ‍قَ‍‍الَ ‌إِنَّ‍‍نِي مِنَ ‌الْمُسْلِمِينَ
Wa Lā Tastawī Al-Ĥasanatu Wa Lā As-Sayyi'atu ۚ Adfa` Bi-Atī Hiya 'Aĥsanu Fa'idhā Al-Ladhī Baynaka Wa Baynahu `Adāwatun Ka'annahu Wa Līyun Ĥamīmun 041-034. İyilikle kِtülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kِtülüğü) uzaklaştır; o zaman, (gِrürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. وَلاَ‌ تَسْتَوِي ‌الْحَسَنَةُ ‌وَلاَ‌ ‌ال‍‍سَّيِّئَةُ ۚ ‌ا‌دْفَعْ بِ‍الَّتِي هِيَ ‌أَحْسَنُ فَإِ‌ذَ‌ا‌ ‌الَّذِي بَيْنَكَ ‌وَبَيْنَ‍‍هُ عَدَ‌ا‌وَة‌‍ٌ‌ كَأَنَّ‍‍هُ ‌وَلِيٌّ حَمِيمٌ
Wa Mā Yulaqqāhā 'Illā Al-Ladhīna Şabarū Wa Mā Yulaqqāhā 'Illā Dhū Ĥažžin `Ažīmin 041-035. Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz. وَمَا‌ يُلَ‍‍قَّ‍‍اهَ‍‍ا‌ ‌إِلاَّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ صَ‍‍بَرُ‌و‌ا‌ ‌وَمَا‌ يُلَ‍‍قَّ‍‍اهَ‍‍ا‌ ‌إِلاَّ‌ ‌ذُ‌و‌ حَ‍‍ظٍّ عَ‍‍ظِ‍‍يمٍ
Wa 'Immā Yanzaghannaka Mina Ash-Shayţāni Nazghun Fāsta`idh Billāhi~ ۖ 'Innahu Huwa As-Samī`u Al-`Alīmu 041-036. Şayet sana şeytandan bir kışkırtma gelecek olursa, hemen Allah'a sığın. اünkü O, işitendir, bilendir. وَ‌إِمَّ‍‍ا‌ يَ‍‌‍نْ‍‍زَ‍‍غَ‍‍نَّ‍‍كَ مِنَ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انِ نَزْ‍غ‌‍ٌ‌ فَاسْتَعِذْ‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ۖ ‌إِنَّ‍‍هُ هُوَ‌ ‌ال‍‍سَّم‍‍ِ‍ي‍‍عُ ‌الْعَلِيمُ
Wa Min 'Āyātihi Al-Laylu Wa An-Nahāru Wa Ash-Shamsu Wa Al-Qamaru ۚ Lā Tasjudū Lilshshamsi Wa Lā Lilqamari Wa Asjudū Lillāh Al-Ladhī Khalaqahunna 'In Kuntum 'Īyāhu Ta`budūna 041-037. Gece, gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir. Siz güneşe de, aya da secde etmeyin. Alah’a secde edin, ki bunları Kendisi yaratmıştır. Eğer O'na ibadet edecekseniz. وَمِ‍‌‍نْ ‌آيَاتِهِ ‌ال‍‍لَّ‍‍يْ‍‍لُ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ ‌وَ‌ال‍‍شَّمْسُ ‌وَ‌الْ‍‍قَ‍‍مَرُ‌ ۚ لاَ‌ تَسْجُدُ‌و‌ا‌ لِلشَّمْسِ ‌وَلاَ‌ لِلْ‍‍قَ‍‍مَ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌اسْجُدُ‌و‌الِلَّهِ ‌الَّذِي خَ‍‍لَ‍‍قَ‍‍هُ‍‍نَّ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍نْ‍‍تُمْ ‌إِيّ‍‍َ‍اهُ تَعْبُدُ‌ونَ
Fa'ini Astakbarū Fa-Al-Ladhīna `Inda Rabbika Yusabbiĥūna Lahu Bil-Layli Wa An-Nahāri Wa Hum Lā Yas'amūna 041-038. Şayet onlar büyüklenecek olurlarsa, Rabbinin Katında bulunanlar, O'nu gece ve gündüz tesbih ederler ve (bundan) bıkkınlık duymazlar. فَإِنِ ‌اسْتَكْبَرُ‌و‌ا‌ فَالَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّكَ يُسَبِّح‍‍ُ‍ونَ لَ‍‍هُ بِ‍ال‍‍لَّ‍‍يْ‍‍لِ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍ه‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌وَهُمْ لاَ‌ يَسْأَمُونَ
Wa Min 'Āyātihi~ 'Annaka Tará Al-'Arđa Khāshi`atan Fa'idhā 'Anzalnā `Alayhā Al-Mā'a Ahtazzat Wa Rabat ۚ 'Inna Al-Ladhī 'Aĥyāhā Lamuĥyī Al-Mawtá ۚ 'Innahu `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 041-039. O'nun ayetlerinden biri de, senin gerçekten yeryüzünü huşu içinde (solmuş, boynu bükülmüş ve kupkuru) gِrmendir. Ama Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, deprenir ve kabarır. Şüphesiz onu dirilten, ِlüleri de elbette dirilticidir. اünkü O, herşeye güç yetirendir. وَمِ‍‌‍نْ ‌آيَاتِهِ ‌أَنَّ‍‍كَ تَ‍رَ‌ى‌ ‌الأَ‌رْ‍ضَ خَ‍‍اشِعَة‌ ً‌ فَإِ‌ذَ‌ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلْنَا‌ عَلَيْهَا‌ ‌الْم‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌اهْتَزَّتْ ‌وَ‌‍رَبَتْ ۚ ‌إِنَّ ‌الَّذِي ‌أَحْيَاهَا‌ لَمُحْيِي ‌الْمَوْتَ‍‍ىۚ ‌إِنَّ‍‍هُ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
'Inna Al-Ladhīna Yulĥidūna Fī 'Āyātinā Lā Yakhfawna `Alaynā ۗ 'Afaman Yulqá Fī An-Nāri Khayrun 'Am Man Ya'tī 'Āmināan Yawma Al-Qiyāmati ۚ A`malū Mā Shi'tum ۖ 'Innahu Bimā Ta`malūna Başīrun 041-040. Bizim ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar, Bize gizli kalmazlar. ضyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. اünkü O yaptıklarınızı gerçekten gِrendir. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُلْحِد‍ُ‍‌ونَ فِ‍‍ي ‌آيَاتِنَا‌ لاَ‌ يَ‍‍خْ‍‍فَ‍‍وْنَ عَلَيْنَ‍‍اۗ ‌أَفَمَ‍‌‍نْ يُلْ‍‍قَ‍‍ى‌ فِي ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ خَ‍‍يْ‍‍رٌ‌ ‌أَمْ مَ‍‌‍نْ يَأْتِ‍‍ي ‌آمِنا‌ ً‌ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ۚ ‌اعْمَلُو‌ا‌ مَا‌ شِئْتُمْ ۖ ‌إِنَّ‍‍هُ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ بَ‍‍صِ‍‍يرٌ
'Inna Al-Ladhīna Kafarū Bidh-Dhikri Lammā Jā'ahum ۖ Wa 'Innahu Lakitābun `Azīzun 041-041. Şüphesiz, kendilerine zikir gelince onu inkar edenler (ateşin içine bırakılırlar); oysa o, aziz (şerefi yüksek, üstün) bir Kitap'tır. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ بِ‍ال‍‍ذِّكْ‍‍ر‍ِ‍‌ لَ‍‍مَّ‍‍ا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَهُمْ ۖ ‌وَ‌إِنَّ‍‍هُ لَكِت‍‍َ‍ابٌ عَزِيزٌ
Lā Ya'tīhi Al-Bāţilu Min Bayni Yadayhi Wa Lā Min Khalfihi ۖ Tanzīlun Min Ĥakīmin Ĥamīdin 041-042. Batıl, ona ِnünden de, ardından da gelemez. (اünkü Kur'an,) Hüküm ve hikmet sahibi, çok ِvülen (Allah)tan indirilmedir. لاَ‌ يَأْت‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌الْبَاطِ‍‍لُ مِ‍‌‍نْ بَ‍‍يْ‍‍نِ يَدَيْ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍لْفِ‍‍هِ ۖ تَ‍‌‍ن‍‍ز‍ِ‍ي‍‍لٌ‌ مِ‍‌‍نْ حَك‍‍ِ‍ي‍‍مٍ حَمِيدٍ
Mā Yuqālu Laka 'Illā Mā Qad Qīla Lilrrusuli Min Qablika ۚ 'Inna Rabbaka Ladhū Maghfiratin Wa Dhū `Iqābin 'Alīmin 041-043. Sana sِylenen şeyler, senden ِnceki elçilere sِylenenden başkası değildir. Şüphesiz, Rabbin, hem elbette mağfiret sahibidir, hem de acı bir azap sahibidir. مَا‌ يُ‍‍قَ‍‍الُ لَكَ ‌إِلاَّ‌ مَا‌ قَ‍‍دْ‌ قِ‍‍ي‍‍لَ لِ‍‍ل‍‍رُّسُلِ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكَ ۚ ‌إِنَّ ‌‍رَبَّكَ لَذُ‌و‌ مَ‍‍غْ‍‍فِ‍رَةٍ‌ ‌وَ‌ذُ‌و‌ عِ‍‍قَ‍‍ابٍ ‌أَلِيمٍ
Wa Law Ja`alnāhu Qur'ānāan 'A`jamīyāan Laqālū Lawlā Fuşşilat 'Āyātuhu~ ۖ 'A'a`jamīyun Wa `Arabīyun ۗ Qul Huwa Lilladhīna 'Āmanū Hudan Wa Shifā'un Wa ۖ Al-Ladhīna Lā Yu'uminūna Fīdhānihim Waqrun Wa Huwa `Alayhim `Aman 'Ūlā'ika ۚ Yunādawna Min Makānin Ba`īdin 041-044. Eğer Biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur'an kılsaydık, herhalde derlerdi ki: "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A'cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?" De ki: "O, iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara karşı bir kِrlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir." وَلَوْ‌ جَعَلْن‍‍َ‍اهُ قُ‍‍رْ‌آناً‌ ‌أَعْجَمِيّا‌ ً‌ لَ‍‍قَ‍‍الُو‌ا‌ لَوْلاَ‌ فُ‍‍صِّ‍‍لَتْ ‌آيَاتُهُ~ُ ۖ ‌أَ‌أَعْجَمِيٌّ‌ ‌وَعَ‍رَبِيّ‌‍ٌۗ قُ‍‍لْ هُوَ‌ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ هُ‍‍د‌ى‌ ً‌ ‌وَشِف‍‍َ‍ا‌ء‌ٌۖ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ لاَ‌ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ فِ‍‍ي ‌آ‌ذَ‌انِهِمْ ‌وَ‍قْ‍‍ر‌ٌ‌ ‌وَهُوَ‌ عَلَيْهِمْ عَمىً‌ ۚ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ يُنَا‌دَ‌وْنَ مِ‍‌‍نْ مَك‍‍َ‍ان ٍ‌ بَعِيدٍ
Wa Laqad 'Ātaynā Mūsá Al-Kitāba Fākhtulifa Fīhi ۗ Wa Lawlā Kalimatun Sabaqat Min Rabbika Laquđiya Baynahum ۚ Wa 'Innahum Lafī Shakkin Minhu Murībin 041-045. Andolsun, Musa'ya kitabı verdik, fakat onda anlaşmazlığa düşüldü. Eğer Rabbinden (daha ِnce) bir sِz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti. Gerçekten onlar, bundan yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler. وَلَ‍قَ‍‍دْ‌ ‌آتَيْنَا‌ مُوسَى‌ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ فَاخْ‍‍تُلِفَ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ۗ ‌وَلَوْلاَ‌ كَلِمَة‌‍ٌ‌ سَبَ‍‍قَ‍‍تْ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكَ لَ‍‍قُ‍‍ضِ‍‍يَ بَيْنَهُمْ ۚ ‌وَ‌إِنَّ‍‍هُمْ لَفِي شَكٍّ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ مُ‍‍رِيبٍ
Man `Amila Şāliĥāan Falinafsihi ۖ Wa Man 'Asā'a Fa`alayhā ۗ Wa Mā Rabbuka Bižallāmin Lil`abīdi 041-046. Kim salih bir amelde bulunursa, kendi lehinedir, kim de kِtülük ederse, o da kendi aleyhinedir. Senin Rabbin, kullara zulmedici değildir. مَ‍‌‍نْ عَمِلَ صَ‍‍الِحا‌‌ ً‌ فَلِنَفْسِ‍‍هِ ۖ ‌وَمَ‍‌‍نْ ‌أَس‍‍َ‍ا‌ءَ‌ فَعَلَيْهَا‌ ۗ ‌وَمَا‌ ‌‍رَبُّكَ بِ‍‍ظَ‍‍لاَّم‍ٍ‌ لِلْعَبِيدِ
'Ilayhi Yuraddu `Ilmu As-Sā`ati ۚ Wa Mā Takhruju Min Thamarātin Min 'Akmāmihā Wa Mā Taĥmilu Min 'Unthá Wa Lā Tađa`u 'Illā Bi`ilmihi ۚ Wa Yawma Yunādīhim 'Ayna Shurakā'ī Qālūdhannāka Mā Minnā Min Shahīdin 041-047. Kıyamet-saatinin ilmi O'na dِndürülür. O'nun ilmi olmaksızın, hiçbir meyve tomurcuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Onlara: "Benim ortaklarım nerede" diye sesleneceği gün, dediler ki: "Sana arzettik ki, bizden hiçbir şahid yok." إِلَ‍‍يْ‍‍هِ يُ‍رَ‌دُّ‌ عِلْمُ ‌ال‍‍سَّاعَةِ ۚ ‌وَمَا‌ تَ‍‍خْ‍‍رُجُ مِ‍‌‍نْ ثَمَ‍رَ‍‌اتٍ‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَكْمَامِهَا‌ ‌وَمَا‌ تَحْمِلُ مِ‍‌‍نْ ‌أُ‌ن‍‍ثَى‌ ‌وَلاَ‌ تَ‍‍ضَ‍‍عُ ‌إِلاَّ‌ بِعِلْمِ‍‍هِ ۚ ‌وَيَ‍‍وْمَ يُنَا‌دِيهِمْ ‌أَيْ‍‍نَ شُ‍رَك‍‍َ‍ائ‍‍ِ‍‍ي قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌آ‌ذَنّ‍‍َ‍اكَ مَا‌ مِ‍‍نَّ‍‍ا‌ مِ‍‌‍نْ شَهِيدٍ
Wa Đalla `Anhum Mā Kānū Yad`ūna Min Qablu ۖ Wa Žannū Mā Lahum Min Maĥīşin 041-048. ضnceden kendilerine taptıkları (bugün) onlardan kaybolup gitti ve onlar kaçacak hiçbir yerleri olmadığını anlamışlardır. وَ‍ضَ‍‍لَّ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَا‌ كَانُو‌ا‌ يَ‍‍دْع‍‍ُ‍ونَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ ۖ ‌وَ‍ظَ‍‍نُّ‍‍و‌ا‌ مَا‌ لَهُمْ مِ‍‌‍نْ مَحِي‍‍صٍ
Lā Yas'amu Al-'Insānu Min Du`ā'i Al-Khayri Wa 'In Massahu Ash-Sharru Faya'ūsun Qanūţun 041-049. İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye'se düşen bir umutsuzdur. لاَ‌ يَسْأَمُ ‌الإِ‌نْ‍‍س‍‍َ‍انُ مِ‍‌‍نْ ‌دُع‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ‌الْ‍‍خَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌إِ‌نْ مَسَّهُ ‌ال‍‍شَّرُّ‌ فَيَئ‍‍ُ‍وس‌‍ٌقَ‍‍نُوطٌ
Wa La'in 'Adhaqnāhu Raĥmatan Minnā Min Ba`di Đarrā'a Massat/hu Layaqūlanna Hādhā Lī Wa Mā 'Ažunnu As-Sā`ata Qā'imatan Wa La'in Ruji`tu 'Ilá Rabbī 'Inna Lī `Indahu Lalĥusná ۚ Falanunabbi'anna Al-Ladhīna Kafarū Bimā `Amilū Wa Lanudhīqannahum Min `Adhābin Ghalīžin 041-050. Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka: "Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime dِndürülsem bile, muhakkak O'nun Katında benim için daha güzel olanı vardır." der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azaptan taddıracağız. وَلَئِ‍‌‍نْ ‌أَ‌ذَ‍قْ‍‍ن‍‍َ‍اهُ ‌‍رَحْمَة ً‌ مِ‍‍نَّ‍‍ا‌ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ضَ‍‍رّ‍َ‍‌ا‌ءَ‌ مَسَّتْهُ لَيَ‍‍قُ‍‍ولَ‍‍نَّ هَذَ‌ا‌ لِي ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‍ظُ‍‍نُّ ‌ال‍‍سَّاعَةَ قَ‍‍ائِمَة ً‌ ‌وَلَئِ‍‌‍نْ ‌رُجِعْتُ ‌إِلَى‌ ‌‍رَبِّ‍‍ي ‌إِنَّ لِي عِ‍‌‍نْ‍‍دَهُ لَلْحُسْنَى‌ ۚ فَلَنُنَبِّئَ‍‍نَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ بِمَا‌ عَمِلُو‌ا‌ ‌وَلَنُذِي‍‍قَ‍‍نَّ‍‍هُمْ مِ‍‌‍نْ عَذ‍َ‍‌ابٍ غَ‍‍لِي‍‍ظٍ
Wa 'Idhā 'An`amnā `Alá Al-'Insāni 'A`rađa Wa Na'á Bijānibihi Wa 'Idhā Massahu Ash-Sharru Fadhū Du`ā'in `Arīđin 041-051. İnsana nimet verdiğimiz zaman, yüz çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman ise, artık o, geniş (kapsamlı ve derinlemesine) bir dua sahibidir. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ‌أَ‌نْ‍‍عَمْنَا‌ عَلَى‌ ‌الإِ‌نْ‍‍س‍‍َ‍انِ ‌أَعْ‍رَضَ ‌وَنَأ‌ى‌ بِجَانِبِ‍‍هِ ‌وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ مَسَّهُ ‌ال‍‍شَّرُّ‌ فَذُ‌و‌ ‌دُع‍‍َ‍ا‌ءٍ‌ عَ‍‍رِي‍‍ضٍ
Qul 'Ara'aytum 'In Kāna Min `Indi Allāhi Thumma Kafartum Bihi Man 'Ađallu Mimman Huwa Fī Shiqāqin Ba`īdin 041-052. De ki: "Gِrdünüz mü haber verin; eğer o (Kur'an) Allah Katından ise, sonra siz onu inkar etmişseniz (bu durumda) uzak bir ayrılık içinde olandan daha sapık kimdir?" قُ‍‍لْ ‌أَ‌‍رَ‌أَيْتُمْ ‌إِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ثُ‍‍مَّ كَفَرْتُمْ بِ‍‍هِ مَ‍‌‍نْ ‌أَ‍ضَ‍‍لُّ مِ‍‍مَّ‍‍‌‍نْ هُوَ‌ فِي شِ‍‍قَ‍‍اق‍ ٍ‌ بَعِيدٍ
Sanurīhim 'Āyātinā Fī Al-'Āfāqi Wa Fī 'Anfusihim Ĥattá Yatabayyana Lahum 'Annahu Al-Ĥaqqu ۗ 'Awalam Yakfi Birabbika 'Annahu `Alá Kulli Shay'in Shahīdun 041-053. Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara gِstereceğiz; ِyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Herşeyin üzerinde Rabbinin şahid olması yetmez mi? سَنُ‍‍رِيهِمْ ‌آيَاتِنَا‌ فِي ‌الآف‍‍َ‍اقِ ‌وَفِ‍‍ي ‌أَ‌نْ‍‍فُسِهِمْ حَتَّى‌ يَتَبَيَّنَ لَهُمْ ‌أَنَّ‍‍هُ ‌الْحَ‍‍قُّ ۗ ‌أَ‌وَلَمْ يَكْفِ بِ‍رَبِّكَ ‌أَنَّ‍‍هُ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍ‌ شَهِيدٌ
'Alā 'Innahum Fī Miryatin Min Liqā'i Rabbihim ۗ 'Alā 'Innahu Bikulli Shay'in Muĥīţun 041-054. Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, herşeyi sarıp-kuşatandır. أَلاَ‌ ‌إِنَّ‍‍هُمْ فِي مِ‍‍رْيَةٍ‌ مِ‍‌‍نْ لِ‍‍قَ‍‍ا‌ءِ‌ ‌‍رَبِّهِمْ ۗ ‌أَلاَ‌ ‌إِنَّ‍‍هُ بِكُلِّ شَ‍‍يْء‌ٍ‌ مُحِي‍‍طٌ
Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Next Sūrah