Roman Script    Reciting key words            Previous Sūrah    Quraan Index    Home  

2) Sūrat Al-Baqarah

Printed format

2) سُورَة البَقَرَه

Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
'Alif-Lām-Mīm 002-001. Elif, Lam, Mim, أَلِف-لَام-مِيم
Dhālika Al-Kitābu Lā Rayba ۛ Fīhi ۛ Hudan Lilmuttaqīna 002-002. Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gِsterici olan bir Kitap'tır. ذَلِكَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابُ لاَ‌ ‌‍رَيْ‍‍بَ ۛ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ۛ هُ‍‍د‌ى‌ ً‌ لِلْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
Al-Ladhīna Yu'uminūna Bil-Ghaybi Wa Yuqīmūna Aş-Şalāata Wa Mimmā Razaqnāhum Yunfiqūna 002-003. Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍الْ‍‍غَ‍‍يْ‍‍بِ ‌وَيُ‍‍قِ‍‍يم‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَمِ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌‍رَ‌زَ‍قْ‍‍نَاهُمْ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ
Wa Al-Ladhīna Yu'uminūna Bimā 'Unzila 'Ilayka Wa Mā 'Unzila Min Qablika Wa Bil-'Ākhirati Humqinūna 002-004. Ve onlar, sana indirilene, senden ِnce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌نْ‍‍زِلَ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌نْ‍‍زِلَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكَ ‌وَبِالآ‍‍خِ‍رَةِ هُمْ يُوقِ‍‍نُونَ
'Ūlā'ika `Alá Hudan Min Rabbihim ۖ Wa 'Ūlā'ika Humu Al-Mufliĥūna 002-005. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır. أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ عَلَى‌ هُ‍‍د‌ى‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّهِمْ ۖ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْمُفْلِحُونَ
'Inna Al-Ladhīna Kafarū Sawā'un `Alayhim 'A 'Andhartahum 'Am Lam Tundhirhum Lā Yu'uminūna 002-006. Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ سَو‍َ‍‌ا‌ءٌ‌ عَلَيْهِمْ ‌أَ‌ ‌أَ‌ن‍‍ذَ‌رْتَهُمْ ‌أَمْ لَمْ تُ‍‌‍ن‍‍ذِ‌ر‍ْ‍هُمْ لاَ‌ يُؤْمِنُونَ
Khatama Allāhu `Alá Qulūbihim Wa `Alá Sam`ihim ۖ Wa `Alá 'Abşārihim Ghishāwatun ۖ Wa Lahum `Adhābun `Ažīmun 002-007. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gِzlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. خَ‍‍تَمَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَى‌ قُ‍‍لُوبِهِمْ ‌وَعَلَى‌ سَمْعِهِمْ ۖ ‌وَعَلَ‍‍ى‌ ‌أَبْ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌رِهِمْ غِ‍‍شَا‌وَةٌۖ ‌وَلَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ عَ‍‍ظِ‍‍يمٌ
Wa Mina An-Nāsi Man Yaqūlu 'Āmannā Billāhi Wa Bil-Yawmi Al-'Ākhiri Wa Mā Hum Bimu'uminīna 002-008. İnsanlardan ِyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. وَمِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ مَ‍‌‍نْ يَ‍‍قُ‍‍ولُ ‌آمَ‍‍نَّ‍‍ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَبِالْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌وَمَا‌ هُمْ بِمُؤْمِنِينَ
Yukhādi`ūna Allāha Wa Al-Ladhīna 'Āmanū Wa Mā Yakhda`ūna 'Illā 'Anfusahum Wa Mā Yash`urūna 002-009. (Sِzde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. يُ‍خَ‍‍ا‌دِع‍‍ُ‍ونَ ‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَمَا‌ يَ‍‍خْ‍‍دَع‍‍ُ‍ونَ ‌إِلاّ‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسَهُمْ ‌وَمَا‌ يَشْعُرُ‌ونَ
Qulūbihim Marađun Fazādahumu Allāhu Marađāan ۖ Wa Lahum `Adhābun 'Alīmun Bimā Kānū Yakdhibūna 002-010. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan sِylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. فِي قُ‍‍لُوبِهِمْ مَ‍رَض‌‍ٌ‌ فَزَ‌ا‌دَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ مَ‍رَض‍‍ا‌ ًۖ ‌وَلَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ ‌أَل‍‍ِ‍ي‍‍م‌‍ٌ‌ بِمَا‌ كَانُو‌ا‌ يَكْذِبُونَ
Wa 'Idhā Qīla Lahum Lā Tufsidū Fī Al-'Arđi Qālū 'Innamā Naĥnu Muşliĥūna 002-011. Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ قِ‍‍ي‍‍لَ لَهُمْ لاَ‌ تُفْسِدُ‌و‌ا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ نَحْنُ مُ‍‍صْ‍‍لِحُونَ
'Alā 'Innahum Humu Al-Mufsidūna Wa Lakin Lā Yash`urūna 002-012. Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. أَلاَ‌ ‌إِنَّ‍‍هُمْ هُمُ ‌الْمُفْسِد‍ُ‍‌ونَ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ لاَ‌ يَشْعُرُ‌ونَ
Wa 'Idhā Qīla Lahum 'Āminū Kamā 'Āmana An-Nāsu Qālū 'Anu'uminu Kamā 'Āmana As-Sufahā'u ۗ 'Alā 'Innahum Humu As-Sufahā'u Wa Lakin Lā Ya`lamūna 002-013. Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ قِ‍‍ي‍‍لَ لَهُمْ ‌آمِنُو‌ا‌ كَمَ‍‍ا‌ ‌آمَنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنُؤْمِنُ كَمَ‍‍ا‌ ‌آمَنَ ‌ال‍‍سُّفَه‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۗ ‌أَلاَ‌ ‌إِنَّ‍‍هُمْ هُمُ ‌ال‍‍سُّفَه‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ لاَ‌ يَعْلَمُونَ
Wa 'Idhā Laqū Al-Ladhīna 'Āmanū Qālū 'Āmannā Wa 'Idhā Khalaw 'Ilá Shayāţīnihim Qālū 'Innā Ma`akum 'Innamā Naĥnu Mustahzi'ūna 002-014. İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: “Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ لَ‍‍قُ‍‍و‌ا‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌اقَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌آمَ‍‍نَّ‍‍ا‌ ‌وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ خَ‍‍لَوْ‌ا‌ ‌إِلَى‌ شَيَاطِ‍‍ينِهِمْ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌إِنَّ‍‍ا‌ مَعَكُمْ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ نَحْنُ مُسْتَهْزِئ‍‍ُ‍‍ونَ
Al-Lahu Yastahzi'u Bihim Wa YamudduhumŢughyānihim Ya`mahūna 002-015. (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ ‌وَيَمُدُّهُمْ فِي طُ‍‍غْ‍‍يَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
'Ūlā'ika Al-Ladhīna Ashtaraw Ađ-Đalālata Bil-Hudá Famā Rabiĥat Tijāratuhum Wa Mā Kānū Muhtadīna 002-016. İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır. أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اشْتَ‍رَ‌وُ‌ا‌ ‌ال‍‍ضَّ‍‍لاَلَةَ بِ‍الْهُدَ‌ى‌ فَمَا‌ ‌‍رَبِحَتْ تِجَا‌‍رَتُهُمْ ‌وَمَا‌ كَانُو‌ا‌ مُهْتَدِينَ
Mathaluhum Kamathali Al-Ladhī Astawqada Nāan Falammā 'Ađā'at Mā Ĥawlahu Dhahaba Allāhu Binūrihim Wa TarakahumŽulumātin Lā Yubşirūna 002-017. Bunların ِrneği, ateş yakan adamın ِrneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve gِremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ ‌الَّذِي ‌اسْتَوْ‍قَ‍‍دَ‌ نَا‌ر‌ا‌‌ ً‌ فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌أَ‍ضَ‍‍ا‌ءَتْ مَا‌ حَوْلَ‍‍هُ ‌ذَهَبَ ‌اللَّ‍‍هُ بِنُو‌رِهِمْ ‌وَتَ‍رَكَهُمْ فِي ظُ‍‍لُم‍‍َ‍ات‍ٍ‌ لاَ‌ يُ‍‍بْ‍‍‍‍صِ‍‍رُ‌ونَ
Şummun Bukmun `Umyun Fahum Lā Yarji`ūna 002-018. Sağırdırlar, dilsizdirler, kِrdürler. Bundan dolayı dِnmezler. صُ‍‍مّ‌‍‌‍ٌ‌ بُكْمٌ عُمْي‌‍ٌ‌ فَهُمْ لاَ‌ يَرْجِعُونَ
'Aw Kaşayyibin Mina As-Samā'i Fīhi Žulumātun Wa Ra`dun Wa Barqun Yaj`alūna 'Aşābi`ahum Fīdhānihim Mina Aş-Şawā`iqi Ĥadhara Al-Mawti Wa ۚ Allāhu Muĥīţun Bil-Kāfirīna 002-019. Ya da (bunlar) karanlıklar, gِk gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, 'gِkten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle'; ِlüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır. أَ‌وْ‌ كَ‍‍صَ‍‍يِّبٍ‌ مِنَ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ظُ‍‍لُم‍‍َ‍اتٌ‌ ‌وَ‌‍رَعْد‌ٌ‌ ‌وَبَرْ‍قٌ‌ يَ‍‍جْ‍‍عَل‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‍صَ‍‍ابِعَهُمْ فِ‍‍ي ‌آ‌ذَ‌انِهِمْ مِنَ ‌ال‍‍صَّ‍‍وَ‌اعِ‍‍قِ حَذَ‌‍رَ‌الْمَ‍‍وْتِ ۚ ‌وَ‌اللَّهُ مُح‍‍ِ‍ي‍‍ط‍‍‌‍ٌ‌ بِ‍الْكَافِ‍‍رِينَ
Yakādu Al-Barqu Yakhţafu 'Abşārahum ۖ Kullamā 'Ađā'a Lahum Mashaw Fīhi Wa 'Idhā 'Ažlama `Alayhim Qāmū ۚ Wa Law Shā'a Allāhu Ladhahaba Bisam`ihim Wa 'Abşārihim ۚ 'Inna Allāha `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 002-020. اakan şimşek neredeyse gِzlerini kapıverecek; ِnlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de gِrmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. يَك‍‍َ‍ا‌دُ‌ ‌الْبَرْ‍قُ يَ‍‍خْ‍‍طَ‍‍فُ ‌أَبْ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌‍رَهُمْ ۖ كُلَّمَ‍‍ا‌ ‌أَ‍ضَ‍‍ا‌ءَ‌ لَهُمْ مَشَوْ‌ا‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ‌أَ‍ظْ‍‍لَمَ عَلَيْهِمْ قَ‍‍امُو‌اۚ ‌وَلَوْ‌ ش‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ ‌وَ‌أَبْ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌رِهِمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
Yā 'Ayyuhā An-Nāsu A`budū Rabbakumu Al-Ladhī Khalaqakum Wa Al-Ladhīna Min Qablikum La`allakum Tattaqūna 002-021. Ey insanlar, sizi ve sizden ِncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ ‌اعْبُدُ‌و‌ا‌ ‌‍رَبَّكُمُ ‌الَّذِي خَ‍‍لَ‍‍قَ‍‍كُمْ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّ‍‍قُ‍‍ونَ
Al-Ladhī Ja`ala Lakumu Al-'Arđa Firāshāan Wa As-Samā'a Binā'an Wa 'Anzala Mina As-Samā'i Mā'an Fa'akhraja Bihi Mina Ath-Thamarāti Rizqāan Lakum ۖ Falā Taj`alū Lillāh 'Andādāan Wa 'Antum Ta`lamūna 002-022. O, sizin için yeryüzünü bir dِşek, gِkyüzünü bir bina kıldı. Ve gِkten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. ضyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın. الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ‌الأَ‌رْ‍ضَ فِ‍رَ‌اشا‌ ً‌ ‌وَ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءَ‌ بِن‍‍َ‍ا‌ء‌ ً‌ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍زَلَ مِنَ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ م‍‍َ‍ا‌ء‌‌ ً‌ فَأَ‍خْ‍رَجَ بِ‍‍هِ مِنَ ‌ال‍‍ثَّمَ‍رَ‍‌اتِ ‌رِ‌زْ‍ق‍‍ا‌ ً‌ لَكُمْ ۖ فَلاَ‌ تَ‍‍جْ‍‍عَلُو‌الِلَّهِ ‌أَ‌ن‍‍دَ‌ا‌د‌ا‌ ً‌ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ تَعْلَمُونَ
Wa 'In KuntumRaybin Mimmā Nazzalnā `Alá `Abdinā Fa'tū Bisūratin Min Mithlihi Wa AdShuhadā'akum Min Dūni Allāhi 'In Kuntum Şādiqīna 002-023. Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)’dan şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sِzlüyseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın. وَ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ فِي ‌‍رَيْ‍‍بٍ‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ نَزَّلْنَا‌ عَلَى‌ عَ‍‍بْ‍‍دِنَا‌ فَأْتُو‌ا‌ بِسُو‌‍رَةٍ‌ مِ‍‌‍نْ مِثْلِ‍‍هِ ‌وَ‌ا‌دْعُو‌ا‌ شُهَد‍َ‍‌ا‌ءَكُمْ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ صَ‍‍ا‌دِقِ‍‍ينَ
Fa'in Lam Taf`alū Wa Lan Taf`alū Fa Attaqū An-Nāra Allatī Waqūduhā An-Nāsu Wa Al-Ĥijāratu ۖ 'U`iddat Lilkāfirīna 002-024. Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız- bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının. فَإِ‌نْ لَمْ تَفْعَلُو‌ا‌ ‌وَلَ‍‌‍نْ تَفْعَلُو‌ا‌ فَاتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌‍رَ‌الَّتِي ‌وَ‍قُ‍‍و‌دُهَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ ‌وَ‌الْحِجَا‌‍رَةُ ۖ ‌أُعِدَّتْ لِلْكَافِ‍‍رِينَ
Wa Bashshiri Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti 'Anna Lahum Jannātin Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru ۖ Kullamā Ruziqū Minhā Min Thamaratin Rizqāan ۙ Qālū Hādhā Al-Ladhī Ruziqnā Min Qablu ۖ Wa 'Utū Bihi Mutashābihāan ۖ Wa Lahum Fīhā 'Azwājun Muţahharatun ۖ Wa Hum Fīhā Khālidūna 002-025. (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha ِnce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır. وَبَشِّرِ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ ‌أَنَّ لَهُمْ جَ‍‍نّ‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ ۖ كُلَّمَا‌ ‌رُ‌زِقُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ مِ‍‌‍نْ ثَمَ‍رَة‍ٍ‌رِ‌زْ‍ق‍‍ا‌‌ ًۙ قَ‍‍الُو‌ا‌ هَذَ‌ا‌ ‌الَّذِي ‌رُ‌زِ‍قْ‍‍نَا‌ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ ۖ ‌وَ‌أُتُو‌ا‌ بِ‍‍هِ مُتَشَابِها‌ ًۖ ‌وَلَهُمْ فِيهَ‍‍ا‌ ‌أَ‌زْ‌و‍َ‍‌اجٌ‌ مُ‍‍طَ‍‍هَّ‍رَةٌۖ ‌وَهُمْ فِيهَا‌ خَ‍‍الِدُ‌ونَ
'Inna Allāha Lā Yastaĥyī 'An Yađriba Mathalāan Mā Ba`ūđatan Famā Fawqahā ۚ Fa'ammā Al-Ladhīna 'Āmanū Faya`lamūna 'Annahu Al-Ĥaqqu Min Rabbihim ۖ Wa 'Ammā Al-Ladhīna Kafarū Fayaqūlūna Mādhā 'Arāda Allāhu Bihadhā Mathalāan ۘ Yuđillu Bihi Kathīrāan Wa Yahdī Bihi Kathīrāan ۚ Wa Mā Yuđillu Bihi~ 'Illā Al-Fāsiqīna 002-026. Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) ِrnek vermekten çekinmez. Bِylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise, "Allah, bu ِrnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz. إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يَسْتَحْيِ‍‍ي ‌أَ‌نْ يَ‍‍ضْ‍‍رِبَ مَثَلا‌ ً‌ مَا‌ بَعُوضَ‍‍ة‌ ً‌ فَمَا‌ فَوْ‍قَ‍‍هَا‌ ۚ فَأَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ فَيَعْلَم‍‍ُ‍ونَ ‌أَنَّ‍‍هُ ‌الْحَ‍‍قُّ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّهِمْ ۖ ‌وَ‌أَمَّ‍‍ا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ فَيَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ مَا‌ذَ‌ا‌ ‌أَ‌رَ‍‌ا‌دَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ بِهَذَ‌ا‌ مَثَلا‌ ًۘ يُ‍‍ضِ‍‍لُّ بِ‍‍هِ كَثِي‍‍ر‌ا‌ ً‌ ‌وَيَهْدِي بِ‍‍هِ كَثِي‍‍ر‌ا‌ ًۚ ‌وَمَا‌ يُ‍‍ضِ‍‍لُّ بِهِ ‌إِلاَّ‌ ‌الْفَاسِ‍‍قِ‍‍ينَ
Al-Ladhīna Yanqūna `Ahda Allāhi Min Ba`di Mīthāqihi Wa Yaqţa`ūna Mā 'Amara Allāhu Bihi~ 'Anşala Wa Yufsidūna Fī Al-'Arđi ۚ 'Ūlā'ika Humu Al-Khāsirūna 002-027. Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَ‍‌‍ن‍‍قُ‍‍ضُ‍‍ونَ عَهْدَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مِيثَاقِ‍‍هِ ‌وَيَ‍‍قْ‍‍‍‍طَ‍‍ع‍‍ُ‍ونَ مَ‍‍ا‌ ‌أَمَ‍رَ‌اللَّ‍‍هُ بِهِ ‌أَ‌نْ يُوصَ‍‍لَ ‌وَيُفْسِد‍ُ‍‌ونَ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۚ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْ‍‍خَ‍‍اسِرُ‌ونَ
Kayfa Takfurūna Billāhi Wa Kuntum 'Amwātāan Fa'aĥyākum ۖ Thumma Yumītukum Thumma Yuĥyīkum Thumma 'Ilayhi Turja`ūna 002-028. Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ِlü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine ِldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na dِndürüleceksiniz. كَ‍‍يْ‍‍فَ تَكْفُر‍ُ‍‌ونَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَكُ‍‌‍ن‍‍تُمْ ‌أَمْوَ‌اتا‌‌ ً‌ فَأَحْيَاكُمْ ۖ ثُ‍‍مَّ يُمِيتُكُمْ ثُ‍‍مَّ يُحْيِيكُمْ ثُ‍‍مَّ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ تُرْجَعُونَ
Huwa Al-Ladhī Khalaqa Lakum Mā Fī Al-'Arđi Jamī`āan Thumma Astawá 'Ilá As-Samā'i Fasawwāhunna Sab`a Samāwātin ۚ Wa Huwa Bikulli Shay'in `Alīmun 002-029. Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra gِğe yِnelip (istiva edip) de onları yedi gِk olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir. هُوَ‌ ‌الَّذِي خَ‍‍لَ‍‍قَ لَكُمْ مَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ جَمِيعا‌‌ ً‌ ثُ‍‍مَّ ‌اسْتَوَ‌ى‌ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ فَسَوَّ‌اهُ‍‍نَّ سَ‍‍بْ‍‍عَ سَمَا‌و‍َ‍‌اتٍۚ ‌وَهُوَ‌ بِكُلِّ شَ‍‍يْءٍ‌ عَلِيمٌ
Wa 'Idh Qāla Rabbuka Lilmalā'ikati 'Innī Jā`ilun Al-'Arđi Khalīfatan ۖ Qālū 'Ataj`alu Fīhā Man Yufsidu Fīhā Wa Yasfiku Ad-Dimā'a Wa Naĥnu Nusabbiĥu Biĥamdika Wa Nuqaddisu Laka ۖ Qāla 'Innī 'A`lamu Mā Lā Ta`lamūna 002-030. Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi. وَ‌إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَ ‌‍رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ ‌إِنِّ‍‍ي جَاعِل‌‍ٌ‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ خَ‍‍لِيفَة‌ ًۖ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌أَتَ‍‍جْ‍‍عَلُ فِيهَا‌ مَ‍‌‍نْ يُفْسِدُ‌ فِيهَا‌ ‌وَيَسْفِكُ ‌ال‍‍دِّم‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ ‌وَنُ‍‍قَ‍‍دِّسُ لَكَ ۖ قَ‍‍الَ ‌إِنِّ‍‍ي‍ ‌أَعْلَمُ مَا‌ لاَ‌ تَعْلَمُونَ
Wa `Allama 'Ādama Al-'Asmā'a Kullahā Thumma `Arađahum `Alá Al-Malā'ikati Faqāla 'Anbi'ūnī Bi'asmā'i Hā'uulā' 'In Kuntum Şādiqīna 002-031. Ve Adem'e isimlerin hepsini ِğretti. Sonra onları meleklere yِneltip: "Eğer doğru sِzlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi. وَعَلَّمَ ‌آ‌دَمَ ‌الأَسْم‍‍َ‍ا‌ءَ‌ كُلَّهَا‌ ثُ‍‍مَّ عَ‍رَضَ‍‍هُمْ عَلَى‌ ‌الْمَلاَئِكَةِ فَ‍‍قَ‍‍الَ ‌أَ‌نْ‍‍بِئ‍‍ُ‍‍ونِي بِأَسْم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ه‍‍َ‍ا‌ؤُلاَ‌ء‌ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ صَ‍‍ا‌دِقِ‍‍ينَ
Qālū Subĥānaka Lā `Ilma Lanā 'Illā Mā `Allamtanā ۖ 'Innaka 'Anta Al-`Alīmu Al-Ĥakīmu 002-032. Dediler ki: "Sen Yücesin, bize ِğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." قَ‍‍الُو‌ا‌ سُ‍‍بْ‍‍حَانَكَ لاَ‌ عِلْمَ لَنَ‍‍ا‌ ‌إِلاَّ‌ مَا‌ عَلَّمْتَنَ‍‍اۖ ‌إِنَّ‍‍كَ ‌أَ‌نْ‍‍تَ ‌الْعَل‍‍ِ‍ي‍‍مُ ‌الْحَكِيمُ
Qāla Yā 'Ādamu 'Anbi'hum Bi'asmā'ihim ۖ Falammā 'Anba'ahum Bi'asmā'ihim Qāla 'Alam 'Aqul Lakum 'Innī 'A`lamu Ghayba As-Samāwāti Wa Al-'Arđi Wa 'A`lamu Mā Tubdūna Wa Mā Kuntum Taktumūna 002-033. (Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, gِklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim." قَ‍‍الَ يَ‍‍ا‌ ‌آ‌دَمُ ‌أَ‌نْ‍‍بِئْهُمْ بِأَسْم‍‍َ‍ائِهِمْ ۖ فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌أَ‌نْ‍‍بَأَهُمْ بِأَسْم‍‍َ‍ائِهِمْ قَ‍‍الَ ‌أَلَمْ ‌أَ‍قُ‍‍لْ لَكُمْ ‌إِنِّ‍‍ي ‌أَعْلَمُ غَ‍‍يْ‍‍بَ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌وَ‌أَعْلَمُ مَا‌ تُ‍‍بْ‍‍د‍ُ‍‌ونَ ‌وَمَا‌ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تَكْتُمُونَ
Wa 'Idh Qulnā Lilmalā'ikati Asjudū Li'dama Fasajadū 'Illā 'Iblīsa 'Abá Wa Astakbara Wa Kāna Mina Al-Kāfirīna 002-034. Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (bِylece) kafirlerden oldu. وَ‌إِ‌ذْ‌ قُ‍‍لْنَا‌ لِلْمَلاَئِكَةِ ‌اسْجُدُ‌و‌ا‌ لِأ‌دَمَ فَسَجَدُ‌و‌ا‌ ‌إِلاَّ‌ ‌إِبْ‍‍ل‍‍ِ‍ي‍‍سَ ‌أَبَى‌ ‌وَ‌اسْتَكْبَ‍رَ‌ ‌وَك‍‍َ‍انَ مِنَ ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
Wa Qulnā Yā 'Ādamu Askun 'Anta Wa Zawjuka Al-Jannata Wa Kulā Minhā Raghadāan Ĥaythu Shi'tumā Wa Lā Taqrabā Hadhihi Ash-Shajarata Fatakūnā Mina Až-Žālimīna 002-035. Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." وَ‍قُ‍‍لْنَا‌ يَ‍‍ا‌ ‌آ‌دَمُ ‌اسْكُ‍‌‍نْ ‌أَ‌نْ‍‍تَ ‌وَ‌زَ‌وْجُكَ ‌الْجَ‍‍نَّ‍‍ةَ ‌وَكُلاَ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ ‌‍رَغَ‍‍د‌اً‌ حَ‍‍يْ‍‍ثُ شِئْتُمَا‌ ‌وَلاَ‌ تَ‍‍قْ‍‍‍رَبَا‌ هَذِهِ ‌ال‍‍شَّجَ‍رَةَ فَتَكُونَا‌ مِنَ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Fa'azallahumā Ash-Shayţānu `Anhā Fa'akhrajahumā Mimmā Kānā Fīhi ۖ Wa Qulnā Ahbiţū Ba`đukum Liba`đin `Adūwun ۖ Wa Lakum Al-'Arđi Mustaqarrun Wa Matā`un 'Ilá Ĥīnin 002-036. Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve bِylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik. فَأَ‌زَلَّهُمَا‌ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انُ عَ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ فَأَ‍خْ‍رَجَهُمَا‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ كَانَا‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ۖ ‌وَ‍قُ‍‍لْنَا‌ ‌اهْبِ‍‍طُ‍‍و‌ا‌ بَعْ‍‍ضُ‍‍كُمْ لِبَعْ‍‍ضٍ عَدُ‌وّ‌ٌۖ ‌وَلَكُمْ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ مُسْتَ‍‍قَ‍‍رّ‌ٌ‌ ‌وَمَت‍‍َ‍اع‌‍ٌ‌ ‌إِلَى‌ حِينٍ
Fatalaqqá 'Ādamu Min Rabbihi Kalimātin Fatāba `Alayhi ۚ 'Innahu Huwa At-Tawwābu Ar-Raĥīmu 002-037. Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. فَتَلَ‍‍قَّ‍‍ى‌ ‌آ‌دَمُ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّ‍‍هِ كَلِم‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ فَت‍‍َ‍ابَ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ۚ ‌إِنَّ‍‍هُ هُوَ‌ ‌ال‍‍تَّوّ‍َ‍‌ابُ ‌ال‍رَّحِيمُ
Qulnā Ahbiţū Minhā Jamī`āan ۖ Fa'immā Ya'tiyannakum Minnī Hudan Faman Tabi`a Hudāya Falā Khawfun `Alayhim Wa Lā Hum Yaĥzanūna 002-038. Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır." قُ‍‍لْنَا‌ ‌اهْبِ‍‍طُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ جَمِيعا‌‌ ًۖ فَإِمَّ‍‍ا‌ يَأْتِيَ‍‍نَّ‍‍كُمْ مِ‍‍نِّ‍‍ي هُ‍‍د‌ى‌‌ ً‌ فَمَ‍‌‍نْ تَبِعَ هُد‍َ‍‌ايَ فَلاَ‌ خَ‍‍وْفٌ عَلَيْهِمْ ‌وَلاَ‌ هُمْ يَحْزَنُونَ
Wa Al-Ladhīna Kafarū Wa Kadhdhabū Bi'āyātinā 'Ūlā'ika 'Aşĥābu An-Nāri ۖ Hum Fīhā Khālidūna 002-039. "İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır." وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌وَكَذَّبُو‌ا‌ بِآيَاتِنَ‍‍ا‌ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ۖ هُمْ فِيهَا‌ خَ‍‍الِدُ‌ونَ
Yā Banī 'Isrā'īla Adhkurū Ni`matiya Allatī 'An`amtu `Alaykum Wa 'Awfū Bi`ahdī 'Ūfi Bi`ahdikum Wa 'Īyāya Fārhabūni 002-040. Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun. يَا‌ بَنِ‍‍ي ‌إِسْر‍َ‍‌ائ‍‍ِ‍ي‍‍لَ ‌ا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌ نِعْمَتِيَ ‌الَّتِ‍‍ي ‌أَ‌نْ‍‍عَمْتُ عَلَيْكُمْ ‌وَ‌أَ‌وْفُو‌ا‌ بِعَهْدِي ‌أ‍ُ‍‌وفِ بِعَهْدِكُمْ ‌وَ‌إِيّ‍‍َ‍ايَ فَا‌رْهَبُونِ
Wa 'Āminū Bimā 'Anzaltu Muşaddiqāan Limā Ma`akum Wa Lā Takūnū 'Awwala Kāfirin Bihi ۖ Wa Lā Tashtarū Bi'āyātī Thamanāan Qalīlāan Wa 'Īyāya Fa Attaqūni 002-041. Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkar edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca Benden korkun. وَ‌آمِنُو‌ا‌ بِمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلْتُ مُ‍‍صَ‍‍دِّ‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ لِمَا‌ مَعَكُمْ ‌وَلاَ‌ تَكُونُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌وَّلَ كَافِ‍‍ر‌ٍ‌ بِ‍‍هِ ۖ ‌وَلاَ‌ تَشْتَرُ‌و‌ا‌ بِآيَاتِي ثَمَنا‌‌ ًقَ‍‍لِيلا‌ ً‌ ‌وَ‌إِيّ‍‍َ‍ايَ فَاتَّ‍‍قُ‍‍ونِ
Wa Lā Talbisū Al-Ĥaqqa Bil-Bāţili Wa Taktumū Al-Ĥaqqa Wa 'Antum Ta`lamūna 002-042. Hakkı batıl ile ِrtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz. وَلاَ‌ تَلْبِسُو‌ا‌الْحَ‍‍قَّ بِ‍الْبَاطِ‍‍لِ ‌وَتَكْتُمُو‌ا‌الْحَ‍‍قَّ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ تَعْلَمُونَ
Wa 'Aqīmū Aş-Şalāata Wa 'Ātū Az-Zakāata Wa Arka`ū Ma`a Ar-ki`īna 002-043. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin. وَ‌أَ‍قِ‍‍يمُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌آتُو‌ا‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ ‌وَ‌ا‌رْكَعُو‌ا‌ مَعَ ‌ال‍رَّ‌اكِعِينَ
'Ata'murūna An-Nāsa Bil-Birri Wa Tansawna 'Anfusakum Wa 'Antum Tatlūna Al-Kitāba ۚ 'Afalā Ta`qilūna 002-044. Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? أَتَأْمُر‍ُ‍‌ونَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ بِ‍الْبِ‍‍ر‍ّ‍ِ‌ ‌وَتَ‍‌‍ن‍‍سَ‍‍وْنَ ‌أَ‌ن‍‍فُسَكُمْ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ تَتْل‍‍ُ‍ونَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ۚ ‌أَفَلاَ‌ تَعْ‍‍قِ‍‍لُونَ
Wa Asta`īnū Biş-Şabri Wa Aş-Şalāati ۚ Wa 'Innahā Lakabīratun 'Illā `Alá Al-Khāshi`īna 002-045. Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır. وَ‌اسْتَعِينُو‌ا‌ بِ‍ال‍‍صَّ‍‍بْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةِ ۚ ‌وَ‌إِنَّ‍‍هَا‌ لَكَبِي‍رَة‌‍ٌ‌ ‌إِلاَّ‌ عَلَى‌ ‌الْ‍‍خَ‍‍اشِعِينَ
Al-Ladhīna Yažunnūna 'Annahum Mulāqū Rabbihim Wa 'Annahum 'Ilayhi ji`ūna 002-046. Onlar, (mü'minler ise), şüphesiz, Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz, O'na dِneceklerini bilirler. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَ‍‍ظُ‍‍نّ‍‍ُ‍ونَ ‌أَنَّ‍‍هُمْ مُلاَ‍قُ‍‍و‌ ‌‍رَبِّهِمْ ‌وَ‌أَنَّ‍‍هُمْ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌‍رَ‌اجِعُونَ
Yā Banī 'Isrā'īla Adhkurū Ni`matiya Allatī 'An`amtu `Alaykum Wa 'Annī Fađđaltukum `Alá Al-`Ālamīna 002-047. Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dِnem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. يَا‌ بَنِ‍‍ي ‌إِسْر‍َ‍‌ائ‍‍ِ‍ي‍‍لَ ‌ا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌ نِعْمَتِيَ ‌الَّتِ‍‍ي ‌أَ‌نْ‍‍عَمْتُ عَلَيْكُمْ ‌وَ‌أَنِّ‍‍ي فَ‍‍ضَّ‍‍لْتُكُمْ عَلَى‌ ‌الْعَالَمِينَ
Wa Attaqū Yawmāan Lā Tajzī Nafsun `An Nafsin Shay'āan Wa Lā Yuqbalu Minhā Shafā`atun Wa Lā Yu'ukhadhu Minhā `Adlun Wa Lā Hum Yunşarūna 002-048. Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ِdemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım gِrülmeyeceği bir günden sakının. وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ يَوْما‌ ً‌ لاَ‌ تَ‍‍جْ‍‍زِي نَفْسٌ عَ‍‌‍نْ نَفْس‌‍ٍ‌ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ يُ‍‍قْ‍‍بَلُ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ شَفَاعَةٌ‌ ‌وَلاَ‌ يُؤْ‍‍خَ‍‍ذُ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ عَ‍‍دْلٌ‌ ‌وَلاَ‌ هُمْ يُ‍‌‍ن‍‍صَ‍‍رُ‌ونَ
Wa 'Idh Najjaynākum Min 'Āli Fir`awna Yasūmūnakum Sū'a Al-`Adhābi Yudhabbiĥūna 'Abnā'akum Wa Yastaĥyūna Nisā'akum ۚ Wa Fī Dhālikum Balā'un Min Rabbikum `Ažīmun 002-049. Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. وَ‌إِ‌ذْ‌ نَجَّيْنَاكُمْ مِ‍‌‍نْ ‌آلِ فِ‍‍رْعَ‍‍وْنَ يَسُومُونَكُمْ س‍‍ُ‍و‌ءَ‌ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابِ يُذَبِّح‍‍ُ‍ونَ ‌أَبْ‍‍ن‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ ‌وَيَسْتَحْي‍‍ُ‍ونَ نِس‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ ۚ ‌وَفِي ‌ذَلِكُمْ بَلاَ‌ء‌ٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكُمْ عَ‍‍ظِ‍‍يمٌ
Wa 'Idh Faraqnā Bikumu Al-Baĥra Fa'anjaynākum Wa 'Aghraqnā 'Āla Fir`awna Wa 'Antum Tanžurūna 002-050. Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gِzlerinizin ِnünde- boğduğumuzu hatırlayın. وَ‌إِ‌ذْ‌ فَ‍رَ‍قْ‍‍نَا‌ بِكُمُ ‌الْبَحْ‍رَ‌ فَأَ‌نْ‍‍جَيْنَاكُمْ ‌وَ‌أَ‍‍غْ‍رَ‍قْ‍‍نَ‍‍ا‌ ‌آلَ فِ‍‍رْعَ‍‍وْنَ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ تَ‍‌‍ن‍‍ظُ‍‍رُ‌ونَ
Wa 'Idh Wā`adnā Mūsá 'Arba`īna Laylatan Thumma Attakhadhtumu Al-`Ijla Min Ba`dihi Wa 'Antum Žālimūna 002-051. Hani Musa ile kırk gece için sِzleşmiştik. Ama sonra siz, onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve (bِylece) zalimler olmuştunuz. وَ‌إِ‌ذْ‌ ‌وَ‌اعَ‍‍دْنَا‌ مُوسَ‍‍ى‌ ‌أَ‌رْبَع‍‍ِ‍ي‍‍نَ لَيْلَة‌ ً‌ ثُ‍‍مَّ ‌اتَّ‍‍خَ‍‍ذْتُمُ ‌الْعِ‍‍جْ‍‍لَ مِ‍‌‍نْ بَعْدِهِ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ ظَ‍‍الِمُونَ
Thumma `Afawnā `Ankum Min Ba`di Dhālika La`allakum Tashkurūna 002-052. Bundan sonra, (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık. ثُ‍‍مَّ عَفَوْنَا‌ عَ‍‌‍نْ‍‍كُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌ذَلِكَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُ‌ونَ
Wa 'Idh 'Ātaynā Mūsá Al-Kitāba Wa Al-Furqāna La`allakum Tahtadūna 002-053. Ve hidayete eresiniz diye Musa'ya kitabı ve Furkan’ı verdik. وَ‌إِ‌ذْ‌ ‌آتَيْنَا‌ مُوسَى‌ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌وَ‌الْفُرْ‍قَ‍‍انَ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُ‌ونَ
Wa 'Idh Qāla Mūsá LiqawmihiQawmi 'Innakum Žalamtum 'Anfusakum Biāttikhādhikumu Al-`Ijla Fatūbū 'Ilá Bāri'ikumqtulū 'Anfusakum Dhālikum Khayrun Lakum `Inda Bāri'ikum Fatāba `Alaykum ۚ 'Innahu Huwa At-Tawwābu Ar-Raĥīmu 002-054. Hani Musa, kavmine: "Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca Yaratan(gerçek İlah)ınıza tevbe edip nefislerinizi ِldürün: bu, Yaratıcınız Katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. وَ‌إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَ مُوسَى‌ لِ‍‍قَ‍‍وْمِ‍‍هِ يَا‌ قَ‍‍وْمِ ‌إِنَّ‍‍كُمْ ظَ‍‍لَمْتُمْ ‌أَ‌ن‍‍فُسَكُمْ بِ‍‍اتِّ‍‍خَ‍‍ا‌ذِكُمُ ‌الْعِ‍‍جْ‍‍لَ فَتُوبُ‍‍و‌ا‌ ‌إِلَى‌ بَا‌رِئِكُمْ فَا‍قْ‍‍تُلُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسَكُمْ ‌ذَلِكُمْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لَكُمْ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ بَا‌رِئِكُمْ فَت‍‍َ‍ابَ عَلَيْكُمْ ۚ ‌إِنَّ‍‍هُ هُوَ‌ ‌ال‍‍تَّوّ‍َ‍‌ابُ ‌ال‍رَّحِيمُ
Wa 'Idh Qultum Yā Mūsá Lan Nu'umina Laka Ĥattá Nará Allāha Jahratan Fa'akhadhatkumu Aş-Şā`iqatu Wa 'Antum Tanžurūna 002-055. Ve demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık gِrünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz. وَ‌إِ‌ذْ‌ قُ‍‍لْتُمْ يَا‌ مُوسَى‌ لَ‍‌‍نْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّى‌ نَ‍رَ‌ى‌ ‌اللَّ‍‍هَ جَهْ‍رَة‌ ً‌ فَأَ‍خَ‍‍ذَتْكُمُ ‌ال‍‍صَّ‍‍اعِ‍‍قَ‍‍ةُ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ تَ‍‌‍ن‍‍ظُ‍‍رُ‌ونَ
Thumma Ba`athnākum Min Ba`di Mawtikum La`allakum Tashkurūna 002-056. Sonra şükredesiniz diye, sizi ِlümünüzden sonra dirilttik. ثُ‍‍مَّ بَعَثْنَاكُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَوْتِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُ‌ونَ
Wa Žallalnā `Alaykumu Al-Ghamāma Wa 'Anzalnā `Alaykumu Al-Manna Wa As-Salwá ۖ Kulū Min Ţayyibāti Mā Razaqnākum ۖ Wa Mā Žalamūnā Wa Lakin Kānū 'Anfusahum Yažlimūna 002-057. Bulutları üzerinize gِlge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar Bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler. وَ‍ظَ‍‍لَّلْنَا‌ عَلَيْكُمُ ‌الْ‍‍غَ‍‍م‍‍َ‍امَ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍زَلْنَا‌ عَلَيْكُمُ ‌الْمَ‍‍نَّ ‌وَ‌ال‍‍سَّلْوَ‌ى‌ ۖ كُلُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ طَ‍‍يِّب‍‍َ‍اتِ مَا‌ ‌‍رَ‌زَ‍قْ‍‍نَاكُمْ ۖ ‌وَمَا‌ ظَ‍‍لَمُونَا‌ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ كَانُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسَهُمْ يَ‍‍ظْ‍‍لِمُونَ
Wa 'Idh Qulnā Adkhulū Hadhihi Al-Qaryata Fakulū Minhā Ĥaythu Shi'tum Raghadāan Wa Adkhulū Al-Bāba Sujjadāan Wa Qūlū Ĥiţţatun Naghfir Lakum Khaţāyākum ۚ Wa Sanazīdu Al-Muĥsinīna 002-058. Ve hatırlayın, demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız." وَ‌إِ‌ذْ‌ قُ‍‍لْنَا‌ ‌ا‌دْ‍‍خُ‍‍لُو‌ا‌ هَذِهِ ‌الْ‍‍قَ‍‍رْيَةَ فَكُلُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ حَ‍‍يْ‍‍ثُ شِئْتُمْ ‌‍رَغَ‍‍د‌ا‌ ً‌ ‌وَ‌ا‌دْ‍‍خُ‍‍لُو‌ا‌الْب‍‍َ‍ابَ سُجَّد‌ا‌ ً‌ ‌وَ‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ حِ‍‍طَّ‍‍ةٌ‌ نَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍رْ‌ لَكُمْ خَ‍‍طَ‍‍ايَاكُمْ ۚ ‌وَسَنَز‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌الْمُحْسِنِينَ
Fabaddala Al-Ladhīna Žalamū Qawlāan Ghayra Al-Ladhī Qīla Lahum Fa'anzalnā `Alá Al-Ladhīna Žalamū Rijzāan Mina As-Samā'i Bimā Kānū Yafsuqūna 002-059. Ama zulmedenler, kendilerine sِylenen sِzü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gِkten iğrenç bir azap indirdik. فَبَدَّلَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ظَ‍‍لَمُو‌اقَ‍‍وْلاً‌ غَ‍‍يْ‍رَ‌الَّذِي قِ‍‍ي‍‍لَ لَهُمْ فَأَ‌ن‍‍زَلْنَا‌ عَلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ظَ‍‍لَمُو‌ا‌رِجْ‍‍ز‌ا‌ ً‌ مِنَ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ بِمَا‌ كَانُو‌ا‌ يَفْسُ‍‍قُ‍‍ونَ
Wa 'Idh Astasqá Mūsá Liqawmihi Faqulnā Ađrib Bi`aşāka Al-Ĥajara ۖnfajarat Minhu Athnatā `Ashrata `Aynāan ۖ Qad `Alima Kullu 'Unāsin Mashrabahum ۖ Kulū Wa Ashrabū Min Rizqi Allāhi Wa Lā Ta`thaw Fī Al-'Arđi Mufsidīna 002-060. (Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman Biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan on iki pınar fışkırmıştı, bِylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın. وَ‌إِ‌ذْ‌ ‌اسْتَسْ‍‍قَ‍‍ى‌ مُوسَى‌ لِ‍‍قَ‍‍وْمِ‍‍هِ فَ‍‍قُ‍‍لْنَا‌ ‌اضْ‍‍رِبْ بِعَ‍‍صَ‍‍اكَ ‌الْحَجَ‍رَۖ فَا‌ن‍‍فَجَ‍رَتْ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌اثْنَتَا‌ عَشْ‍رَةَ عَيْنا‌‌ ًۖ قَ‍‍دْ‌ عَلِمَ كُلُّ ‌أُن‍‍َ‍اسٍ‌ مَشْ‍رَبَهُمْ ۖ كُلُو‌ا‌ ‌وَ‌اشْ‍رَبُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ ‌رِ‌زْ‍قِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ تَعْثَوْ‌ا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ مُفْسِدِينَ
Wa 'Idhi Qultum Yā Mūsá Lan Naşbira `Alá Ţa`āmin Wāĥidind`u Lanā Rabbaka Yukhrij Lanā Mimmā Tunbitu Al-'Arđu Min Baqlihā Wa Qiththā'ihā Wa Fūmihā Wa `Adasihā Wa Başalihā ۖ Qāla 'Atastabdilūna Al-Ladhī Huwa 'Adná Bial-Ladhī Huwa Khayrun ۚ Ahbiţū Mişan Fa'inna Lakum Mā Sa'altum ۗ Wa Đuribat `Alayhimu Adh-Dhillatu Wa Al-Maskanatu Wa Bā'ū Bighađabin Mina Allāhi ۗ Dhālika Bi'annahum Kānū Yakfurūna Bi'āyāti Allāhi Wa Yaqtulūna An-Nabīyīna Bighayri Al-Ĥaqqi ۗ Dhālika Bimā `Aşaw Wa Kānū Ya`tadūna 002-061. Siz (ise şِyle) demiştiniz: "Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa:) "Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (ضyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere ِldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi. وَ‌إِ‌ذِ‌ قُ‍‍لْتُمْ يَا‌ مُوسَى‌ لَ‍‌‍نْ نَ‍‍صْ‍‍بِ‍‍ر‍َ‍‌ عَلَى‌ طَ‍‍ع‍‍َ‍امٍ‌ ‌وَ‌احِد‌‌ٍ‌ فَا‌دْعُ لَنَا‌ ‌‍رَبَّكَ يُ‍‍خْ‍‍رِجْ لَنَا‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تُ‍‌‍نْ‍‍بِتُ ‌الأَ‌رْ‍ضُ مِ‍‌‍نْ بَ‍‍قْ‍‍لِهَا‌ ‌وَ‍قِ‍‍ثّ‍‍َ‍ائِهَا‌ ‌وَفُومِهَا‌ ‌وَعَدَسِهَا‌ ‌وَبَ‍‍صَ‍‍لِهَا‌ ۖ قَ‍‍الَ ‌أَتَسْتَ‍‍بْ‍‍دِل‍‍ُ‍ونَ ‌الَّذِي هُوَ‌ ‌أَ‌دْنَى‌ بِ‍الَّذِي هُوَ‌ خَ‍‍يْ‍‍ر‌‌ٌۚ ‌اهْبِ‍‍طُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‍صْ‍‍ر‌ا‌‌ ً‌ فَإِنَّ لَكُمْ مَا‌ سَأَلْتُمْ ۗ ‌وَ‍ضُ‍‍رِبَتْ عَلَيْهِمُ ‌ال‍‍ذِّلَّةُ ‌وَ‌الْمَسْكَنَةُ ‌وَب‍‍َ‍ا‌ء‍ُ‍‌و‌ا‌ بِ‍‍غَ‍‍ضَ‍‍بٍ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌ذَلِكَ بِأَنَّ‍‍هُمْ كَانُو‌ا‌ يَكْفُر‍ُ‍‌ونَ بِآي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَيَ‍‍قْ‍‍تُل‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيّ‍‍ِ‍ي‍‍نَ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌الْحَ‍‍قِّ ۗ ‌ذَلِكَ بِمَا‌ عَ‍‍صَ‍‍وْ‌ا‌ ‌وَكَانُو‌ا‌ يَعْتَدُ‌ونَ
'Inna Al-Ladhīna 'Āmanū Wa Al-Ladhīna Hādū Wa An-Naşārá Wa Aş-Şābi'īna Man 'Āmana Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri Wa `Amila Şāliĥāan Falahum 'Ajruhum `Inda Rabbihim Wa Lā Khawfun `Alayhim Wa Lā Hum Yaĥzanūna 002-062. Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ هَا‌دُ‌و‌ا‌ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌‍رَ‌ى‌ ‌وَ‌ال‍‍صَّ‍‍ابِئ‍‍ِ‍ي‍‍نَ مَ‍‌‍نْ ‌آمَنَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌وَعَمِلَ صَ‍‍الِحا‌‌ ً‌ فَلَهُمْ ‌أَجْ‍‍رُهُمْ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّهِمْ ‌وَلاَ‌ خَ‍‍وْفٌ عَلَيْهِمْ ‌وَلاَ‌ هُمْ يَحْزَنُونَ
Wa 'Idh 'Akhadhnā Mīthāqakum Wa Rafa`nā Fawqakumu Aţ-Ţūra Khudhū Mā 'Ātaynākum Biqūwatin Wa Adhkurū Mā Fīhi La`allakum Tattaqūna 002-063. Sizden misak almış ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız." وَ‌إِ‌ذْ‌ ‌أَ‍خَ‍‍ذْنَا‌ مِيثَاقَ‍‍كُمْ ‌وَ‌‍رَفَعْنَا‌ فَوْ‍قَ‍‍كُمُ ‌ال‍‍طُّ‍‍و‌‍رَخُ‍‍ذُ‌و‌ا‌ مَ‍‍ا‌ ‌آتَيْنَاكُمْ بِ‍‍قُ‍‍وَّةٍ‌ ‌وَ‌ا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌ مَا‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ لَعَلَّكُمْ تَتَّ‍‍قُ‍‍ونَ
Thumma Tawallaytum Min Ba`di Dhālika ۖ Falawlā Fađlu Allāhi `Alaykum Wa Raĥmatuhu Lakuntum Mina Al-Khāsirīna 002-064. Siz ise, bundan sonra da yüz çevirdiniz. Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı, siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz. ثُ‍‍مَّ تَوَلَّيْتُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌ذَلِكَ ۖ فَلَوْلاَ‌ فَ‍‍ضْ‍‍لُ ‌اللَّ‍‍هِ عَلَيْكُمْ ‌وَ‌‍رَحْمَتُ‍‍هُ لَكُ‍‌‍ن‍‍تُمْ مِنَ ‌الْ‍‍خَ‍‍اسِ‍‍رِينَ
Wa Laqad `Alimtumu Al-Ladhīna A`tadaw Minkum As-Sabti Faqulnā Lahum Kūnū Qiradatan Khāsi'īna 002-065. Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik. وَلَ‍قَ‍‍دْ‌ عَلِمْتُمُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اعْتَدَ‌وْ‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ فِي ‌ال‍‍سَّ‍‍بْ‍‍تِ فَ‍‍قُ‍‍لْنَا‌ لَهُمْ كُونُو‌اقِ‍رَ‌دَةً خَ‍‍اسِئ‍‍ِ‍‍ينَ
Faja`alnāhā Nakālāan Limā Bayna Yadayhā Wa Mā Khalfahā Wa Maw`ižatan Lilmuttaqīna 002-066. Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir ِğüt kıldık. فَجَعَلْنَاهَا‌ نَكَالا‌ ً‌ لِمَا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ يَدَيْهَا‌ ‌وَمَا‌ خَ‍‍لْفَهَا‌ ‌وَمَوْعِ‍‍ظَ‍‍ة ً‌ لِلْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
Wa 'Idh Qāla Mūsá Liqawmihi~ 'Inna Allāha Ya'murukum 'An Tadhbaĥū Baqaratan ۖ Qālū 'Atattakhidhunā Huzūan ۖ Qāla 'A`ūdhu Billāhi~ 'An 'Akūna Mina Al-Jāhilīn 002-067. Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi. وَ‌إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَ مُوسَى‌ لِ‍‍قَ‍‍وْمِهِ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَأْمُرُكُمْ ‌أَ‌نْ تَذْبَحُو‌ا‌ بَ‍‍قَ‍رَة‌ ًۖ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌أَتَتَّ‍‍خِ‍‍ذُنَا‌ هُز‍ُ‍‌و‌ا‌‌ ًۖ قَ‍‍الَ ‌أَع‍‍ُ‍و‌ذُ‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌أَ‌نْ ‌أَك‍‍ُ‍ونَ مِنَ ‌الْجَاهِلِين
Qālū Ad`u Lanā Rabbaka Yubayyin Lanā Mā Hiya ۚ Qāla 'Innahu Yaqūlu 'Innahā Baqaratun Lā Fāriđun Wa Lā Bikrun `Awānun Bayna Dhālika ۖ Fāf`alū Mā Tu'umarūna 002-068. "Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın" dediler. (Musa, Rabbine yalvardıktan sonra) "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi. قَ‍‍الُو‌ا‌ا‌دْعُ لَنَا‌ ‌‍رَبَّكَ يُبَيِّ‍‌‍نْ لَنَا‌ مَا‌ هِيَ ۚ قَ‍‍الَ ‌إِنَّ‍‍هُ يَ‍‍قُ‍‍ولُ ‌إِنَّ‍‍هَا‌ بَ‍‍قَ‍رَة ٌ‌ لاَ‌ فَا‌رِ‍‍ضٌ‌ ‌وَلاَ‌ بِكْرٌ‌ عَو‍َ‍‌ان‌‍ٌ‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌ذَلِكَ ۖ فَافْعَلُو‌ا‌ مَا‌ تُؤْمَرُ‌ونَ
Qālū Ad`u Lanā Rabbaka Yubayyin Lanā Mā Lawnuhā ۚ Qāla 'Innahu Yaqūlu 'Innahā Baqaratun Şafrā'u Fāqi`un Lawnuhā Tasurru An-Nāžirīna 002-069. (Bu sefer) dediler ki: "Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi. قَ‍‍الُو‌ا‌ا‌دْعُ لَنَا‌ ‌‍رَبَّكَ يُبَيِّ‍‌‍نْ لَنَا‌ مَا‌ لَوْنُهَا‌ ۚ قَ‍‍الَ ‌إِنَّ‍‍هُ يَ‍‍قُ‍‍ولُ ‌إِنَّ‍‍هَا‌ بَ‍‍قَ‍رَة‌‍ٌصَ‍‍فْر‍َ‍‌ا‌ءُ‌ فَاقِ‍‍ع ٌ‌ لَوْنُهَا‌ تَسُرُّ‌ ‌ال‍‍نَّ‍‍اظِ‍‍رِينَ
Qālū Ad`u Lanā Rabbaka Yubayyin Lanā Mā Hiya 'Inna Al-Baqara Tashābaha `Alaynā Wa 'Innā 'In Shā'a Allāhu Lamuhtadūna 002-070. (Onlar yine:) "Rabbine adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. اünkü bize gِre sığırlar birbirine benzer. İnşaAllah (Allah dilerse) biz doğruyu buluruz" dediler. قَ‍‍الُو‌ا‌ا‌دْعُ لَنَا‌ ‌‍رَبَّكَ يُبَيِّ‍‌‍نْ لَنَا‌ مَا‌ هِيَ ‌إِنَّ ‌الْبَ‍‍قَ‍رَ‌ تَشَابَهَ عَلَيْنَا‌ ‌وَ‌إِنَّ‍‍ا‌ ‌إِ‌نْ ش‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ لَمُهْتَدُ‌ونَ
Qāla 'Innahu Yaqūlu 'Innahā BaqaratunDhalūlun Tuthīru Al-'Arđa Wa Lā Tasqī Al-Ĥartha MusallamatunShiyata Fīhā ۚ Qālū Al-'Āna Ji'ta Bil-Ĥaqqi ۚ Fadhabaĥūhā Wa Mā Kādū Yaf`alūna 002-071. (Bunun üzerine Musa, “Rabbim) diyor ki: O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. (O zaman): "Şimdi gerçeği getirdin” dediler. Bِylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı. قَ‍‍الَ ‌إِنَّ‍‍هُ يَ‍‍قُ‍‍ولُ ‌إِنَّ‍‍هَا‌ بَ‍‍قَ‍رَة ٌ‌ لاَ‌ ‌ذَل‍‍ُ‍ول‌‍ٌ‌ تُث‍‍ِ‍ي‍‍رُ‌ ‌الأَ‌رْ‍ضَ ‌وَلاَ‌ تَسْ‍‍قِ‍‍ي ‌الْحَرْثَ مُسَلَّمَة ٌ‌ لاَ‌ شِيَةَ فِيهَا‌ ۚ قَ‍‍الُو‌ا‌الآنَ جِئْتَ بِ‍الْحَ‍‍قِّ ۚ فَذَبَحُوهَا‌ ‌وَمَا‌ كَا‌دُ‌و‌ا‌ يَفْعَلُونَ
Wa 'Idh Qataltum Nafsāan Fa Addāra'tum Fīhā Wa ۖ Allāhu Mukhrijun Mā Kuntum Taktumūna 002-072. Hani siz bir kişiyi ِldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı. وَ‌إِ‌ذْ‌ قَ‍‍تَلْتُمْ نَفْسا‌‌ ً‌ فَا‌دَّ‌ا‌‍رَ‌أْتُمْ فِيهَا‌ ۖ ‌وَ‌اللَّهُ مُ‍‍خْ‍‍رِجٌ‌ مَا‌ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تَكْتُمُونَ
Faqulnā Ađribūhu Biba`đihā ۚ Kadhālika Yuĥyī Al-Lahu Al-Mawtá Wa Yurīkum 'Āyātihi La`allakum Ta`qilūna 002-073. Bunun için de: "Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Bِylece, Allah ِlüleri diriltir ve size ayetlerini gِsterir; ki akıllanasınız. فَ‍قُ‍‍لْنَا‌ ‌اضْ‍‍رِب‍‍ُ‍وهُ بِبَعْ‍‍ضِ‍‍هَا‌ ۚ كَذَلِكَ يُحْيِي ‌اللَّهُ ‌الْمَوْتَى‌ ‌وَيُ‍‍رِيكُمْ ‌آيَاتِ‍‍هِ لَعَلَّكُمْ تَعْ‍‍قِ‍‍لُونَ
Thumma Qasat Qulūbukum Min Ba`di Dhālika Fahiya Kālĥijārati 'Aw 'Ashaddu Qaswatan ۚ Wa 'Inna Mina Al-Ĥijārati Lamā Yatafajjaru Minhu Al-'Anhāru ۚ Wa 'Inna Minhā Lamā Yashshaqqaqu Fayakhruju Minhu Al-Mā'u ۚ Wa 'Inna Minhā Lamā Yahbiţu Min Khashyati Allāhi ۗ Wa Mā Al-Lahu Bighāfilin `Ammā Ta`malūna 002-074. Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. اünkü taşlardan ِyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, ِyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, ِyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir. ثُ‍‍مَّ قَ‍‍سَتْ قُ‍‍لُوبُكُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌ذَلِكَ فَهِيَ كَالْحِجَا‌‍رَةِ ‌أَ‌وْ‌ ‌أَشَدُّ‌ قَ‍‍سْوَة ًۚ ‌وَ‌إِنَّ مِنَ ‌الْحِجَا‌‍رَةِ لَمَا‌ يَتَفَجَّرُ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ ۚ ‌وَ‌إِنَّ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ لَمَا‌ يَشَّ‍‍قَّ‍‍قُ فَيَ‍‍خْ‍‍رُجُ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌الْم‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۚ ‌وَ‌إِنَّ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ لَمَا‌ يَهْبِ‍‍طُ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍شْيَةِ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَمَا‌ ‌اللَّهُ بِ‍‍غَ‍‍افِلٍ عَ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَعْمَلُونَ
'Afataţma`ūna 'An Yu'uminū Lakum Wa Qad Kāna Farīqun Minhum Yasma`ūna Kalāma Allāhi Thumma Yuĥarrifūnahu Min Ba`di Mā `Aqalūhu Wa Hum Ya`lamūna 002-075. Siz (Müslümanlar,) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bِlümü, Allah'ın sِzünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı. أَفَتَ‍‍طْ‍‍مَع‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌نْ يُؤْمِنُو‌ا‌ لَكُمْ ‌وَ‍قَ‍‍دْ‌ ك‍‍َ‍انَ فَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍قٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ يَسْمَع‍‍ُ‍ونَ كَلاَمَ ‌اللَّ‍‍هِ ثُ‍‍مَّ يُحَرِّفُونَ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ عَ‍‍قَ‍‍ل‍‍ُ‍وهُ ‌وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Wa 'Idhā Laqū Al-Ladhīna 'Āmanū Qālū 'Āmannā Wa 'Idhā Khalā Ba`đuhum 'Ilá Ba`đin Qālū 'Atuĥaddithūnahum Bimā Fataĥa Allāhu `Alaykum Liyuĥājjūkum Bihi `Inda Rabbikum ۚ 'Afalā Ta`qilūna 002-076. İman edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise, derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını, Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?" وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ لَ‍‍قُ‍‍و‌ا‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌اقَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌آمَ‍‍نَّ‍‍ا‌ ‌وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ خَ‍‍لاَ‌ بَعْ‍‍ضُ‍‍هُمْ ‌إِلَى‌ بَعْ‍‍ضٍقَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌أَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا‌ فَتَحَ ‌اللَّ‍‍هُ عَلَيْكُمْ لِيُح‍‍َ‍اجُّوكُمْ بِ‍‍هِ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّكُمْ ۚ ‌أَفَلاَ‌ تَعْ‍‍قِ‍‍لُونَ
'Awalā Ya`lamūna 'Anna Allāha Ya`lamu Mā Yusirrūna Wa Mā Yu`linūna 002-077. (Peki) Onlar, Allah'ın gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı? أَ‌وَلاَ‌ يَعْلَم‍‍ُ‍ونَ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَعْلَمُ مَا‌ يُسِ‍‍ر‍ّ‍‍ُ‍‌ونَ ‌وَمَا‌ يُعْلِنُونَ
Wa Minhum 'Ummīyūna Lā Ya`lamūna Al-Kitāba 'Illā 'Amānīya Wa 'In Hum 'Illā Yažunnūna 002-078. Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler. وَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌أُمِّ‍‍يّ‍‍ُ‍ونَ لاَ‌ يَعْلَم‍‍ُ‍ونَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌إِلاَّ‌ ‌أَمَانِيَّ ‌وَ‌إِ‌نْ هُمْ ‌إِلاَّ‌ يَ‍‍ظُ‍‍نُّ‍‍ونَ
Fawaylun Lilladhīna Yaktubūna Al-Kitāba Bi'aydīhim Thumma Yaqūlūna Hādhā Min `Indi Allāhi Liyashtarū Bihi Thamanāan Qalīlāan ۖ Fawaylun Lahum Mimmā Katabat 'Aydīhim Wa Waylun Lahum Mimmā Yaksibūna 002-079. Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah Katındandır" diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına. فَوَيْ‍‍ل ٌ‌ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَكْتُب‍‍ُ‍ونَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُ‍‍مَّ يَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ هَذَ‌ا‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ لِيَشْتَرُ‌و‌ا‌ بِ‍‍هِ ثَمَنا‌‌ ًقَ‍‍لِيلا‌‌ ًۖ فَوَيْ‍‍ل ٌ‌ لَهُمْ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ كَتَبَتْ ‌أَيْدِيهِمْ ‌وَ‌وَيْ‍‍ل ٌ‌ لَهُمْ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ يَكْسِبُونَ
Wa Qālū Lan Tamassanā An-Nāru 'Illā 'Ayyāmāan Ma`dūdatan ۚ Qul 'Āttakhadhtum `Inda Allāhi `Ahdāan Falan Yukhlifa Allāhu `Ahdahu~ ۖ 'Am Taqūlūna `Alá Allāhi Mā Lā Ta`lamūna 002-080. Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dِnmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi sِylüyorsunuz?" وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ لَ‍‌‍نْ تَمَسَّنَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌رُ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌أَيَّاما‌ ً‌ مَعْدُ‌و‌دَة‌ ًۚ قُ‍‍لْ ‌أ‍َ‍‌اتَّ‍‍خَ‍‍ذْتُمْ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ عَهْد‌ا‌‌ ً‌ فَلَ‍‌‍نْ يُ‍‍خْ‍‍لِفَ ‌اللَّ‍‍هُ عَهْدَهُ~ُ ۖ ‌أَمْ تَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ مَا‌ لاَ‌ تَعْلَمُونَ
Balá Man Kasaba Sayyi'atan Wa 'Aĥāţat Bihi Khaţī'atuhu Fa'ūlā'ika 'Aşĥābu An-Nāri ۖ Hum Fīhā Khālidūna 002-081. Hayır; kim bir kِtülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. بَلَى‌ مَ‍‌‍نْ كَسَبَ سَيِّئَة ً‌ ‌وَ‌أَحَاطَ‍‍تْ بِ‍‍هِ خَ‍‍ط‍‍ِ‍ي‍‍ئَتُ‍‍هُ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ۖ هُمْ فِيهَا‌ خَ‍‍الِدُ‌ونَ
Wa Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti 'Ūlā'ika 'Aşĥābu Al-Jannati ۖ Hum Fīhā Khālidūna 002-082. İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابُ ‌الْجَ‍‍نَّ‍‍ةِ ۖ هُمْ فِيهَا‌ خَ‍‍الِدُ‌ونَ
Wa 'Idh 'Akhadhnā Mīthāqa Banī 'Isrā'īla Lā Ta`budūna 'Illā Al-Laha Wa Bil-Wālidayni 'Iĥsānāan Wa Dhī Al-Qurbá Wa Al-Yatāmá Wa Al-Masākīni Wa Qūlū Lilnnāsi Ĥusnāan Wa 'Aqīmū Aş-Şalāata Wa 'Ātū Az-Zakāata Thumma Tawallaytum 'Illā Qalīlāan Minkum Wa 'Antum Mu`rūna 002-083. Hani İsrailoğulları’ndan, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel sِz sِyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin" diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, dِndünüz ve (hala) yüz çeviriyorsunuz. وَ‌إِ‌ذْ‌ ‌أَ‍خَ‍‍ذْنَا‌ مِيث‍‍َ‍اقَ بَنِ‍‍ي ‌إِسْر‍َ‍‌ائ‍‍ِ‍ي‍‍لَ لاَ‌ تَعْبُد‍ُ‍‌ونَ ‌إِلاَّ‌ ‌اللَّ‍‍هَ ‌وَبِالْوَ‌الِدَيْ‍‍نِ ‌إِحْسَانا‌ ً‌ ‌وَ‌ذِي ‌الْ‍‍قُ‍‍رْبَى‌ ‌وَ‌الْيَتَامَى‌ ‌وَ‌الْمَسَاك‍‍ِ‍ي‍‍نِ ‌وَ‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ حُسْنا‌ ً‌ ‌وَ‌أَ‍قِ‍‍يمُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌آتُو‌ا‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ ثُ‍‍مَّ تَوَلَّيْتُمْ ‌إِلاَّ‌ قَ‍‍لِيلا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ مُعْ‍‍رِ‍‍ضُ‍‍ونَ
Wa 'Idh 'Akhadhnā Mīthāqakum Lā Tasfikūna Dimā'akum Wa Lā Tukhrijūna 'Anfusakum Min Diyārikum Thumma 'Aqrartum Wa 'Antum Tash/hadūna 002-084. Hani sizden "Birbirinizin kanını dِkmeyin, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın" diye misak almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız, hala (buna) şahitlik ediyorsunuz. وَ‌إِ‌ذْ‌ ‌أَ‍خَ‍‍ذْنَا‌ مِيثَاقَ‍‍كُمْ لاَ‌ تَسْفِك‍‍ُ‍ونَ ‌دِم‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ ‌وَلاَ‌ تُ‍‍خْ‍‍رِج‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌ن‍‍فُسَكُمْ مِ‍‌‍نْ ‌دِيَا‌رِكُمْ ثُ‍‍مَّ ‌أَ‍قْ‍‍‍رَ‌رْتُمْ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ تَشْهَدُ‌ونَ
Thumma 'Antum Hā'uulā' Taqtulūna 'Anfusakum Wa Tukhrijūna Farīqāan Minkum Min Diyārihim Tažāharūna `Alayhim Bil-'Ithmi Wa Al-`Udwāni Wa 'In Ya'tūkum 'Usārá Tufādūhum Wa Huwa Muĥarramun `Alaykum 'Ikhjuhum ۚ 'A Fatu'uminūna Biba`đi Al-Kitābi Wa Takfurūna ۚ Biba`đin Famā Jazā'u Man Yaf`alu Dhālika Minkum 'Illā Khizyun Al-Ĥayāati ۖ Ad-Dunyā Wa Yawma Al-Qiyāmati Yuraddūna 'Ilá 'Ashaddi ۗ Al-`Adhābi Wa Mā Al-Lahu Bighāfilin `Ammā Ta`malūna 002-085. Sonra (yine) siz, birbirinizi ِldürüyor, bir bِlümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, kitabın bir bِlümüne inanıp da bir bِlümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden bِyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. ثُ‍‍مَّ ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ ه‍‍َ‍ا‌ؤُلاَ‌ء‌ تَ‍‍قْ‍‍تُل‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌ن‍‍فُسَكُمْ ‌وَتُ‍‍خْ‍‍رِج‍‍ُ‍ونَ فَ‍‍رِي‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ مِ‍‌‍نْ ‌دِيَا‌رِهِمْ تَ‍‍ظَ‍‍اهَر‍ُ‍‌ونَ عَلَيْهِمْ بِ‍الإِثْمِ ‌وَ‌الْعُ‍‍دْ‌و‍َ‍‌انِ ‌وَ‌إِ‌نْ يَأْتُوكُمْ ‌أُسَا‌‍رَ‌ى‌ تُفَا‌دُ‌وهُمْ ‌وَهُوَ‌ مُحَ‍رَّمٌ عَلَيْكُمْ ‌إِخْ‍رَ‌اجُهُمْ ۚ ‌أَ‌ فَتُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِبَعْ‍‍ضِ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌وَتَكْفُر‍ُ‍‌ونَ ۚ بِبَعْ‍‍ضٍ‌ فَمَا‌ جَز‍َ‍‌ا‌ءُ‌ مَ‍‌‍نْ يَفْعَلُ ‌ذَلِكَ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ‌إِلاَّ‌ خِ‍‍زْي‌‍ٌ‌ فِي ‌الْحَي‍‍َ‍اةِ ۖ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَيَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ يُ‍رَ‌دّ‍ُ‍‌ونَ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أَشَدِّ‌ ۗ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابِ ‌وَمَا‌ ‌اللَّهُ بِ‍‍غَ‍‍افِلٍ عَ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَعْمَلُونَ
'Ūlā'ika Al-Ladhīna Ashtaraw Al-Ĥayāata Ad-Dunyā Bil-'Ākhirati ۖ Falā Yukhaffafu `Anhumu Al-`Adhābu Wa Lā Hum Yunşarūna 002-086. İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez. أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اشْتَ‍رَ‌وُ‌ا‌ ‌الْحَي‍‍َ‍اةَ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ بِ‍الآ‍‍خِ‍رَةِ ۖ فَلاَ‌ يُ‍‍خَ‍‍فَّفُ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمُ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابُ ‌وَلاَ‌ هُمْ يُ‍‌‍ن‍‍صَ‍‍رُ‌ونَ
Wa Laqad 'Ātaynā Mūsá Al-Kitāba Wa Qaffaynā Min Ba`dihi Bir-Rusuli ۖ Wa 'Ātaynā `Īsá Abna Maryama Al-Bayyināti Wa 'Ayyadnāhu Birūĥi Al-Qudusi ۗ 'Afakullamā Jā'akum Rasūlun Bimā Lā Tahwá 'Anfusukum Astakbartum Fafarīqāan Kadhdhabtum Wa Farīqāan Taqtulūn 002-087. Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gِnderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu ِldürecek misiniz? وَلَ‍قَ‍‍دْ‌ ‌آتَيْنَا‌ مُوسَى‌ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌وَ‍قَ‍‍فَّيْنَا‌ مِ‍‌‍نْ بَعْدِهِ بِ‍ال‍‍رُّسُلِ ۖ ‌وَ‌آتَيْنَا‌ عِيسَى‌ ‌ابْ‍‍نَ مَرْيَمَ ‌الْبَيِّن‍‍َ‍اتِ ‌وَ‌أَيَّ‍‍دْن‍‍َ‍اهُ بِر‍ُ‍‌وحِ ‌الْ‍‍قُ‍‍دُسِ ۗ ‌أَفَكُلَّمَا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ ‌‍رَس‍‍ُ‍ول‌‍ٌ‌ بِمَا‌ لاَ‌ تَهْوَ‌ى‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسُكُمْ ‌اسْتَكْبَرْتُمْ فَفَ‍‍رِي‍‍ق‍‍ا‌‌ ً‌ كَذَّبْ‍‍تُمْ ‌وَفَ‍‍رِي‍‍ق‍‍ا‌‌ ً‌ تَ‍‍قْ‍‍تُلُون
Wa Qālū Qulūbunā Ghulfun ۚ Bal La`anahumu Allāhu Bikufrihim Faqalīlāan Mā Yu'uminūna 002-088. Dediler ki: "Bizim kalplerimiz ِrtülüdür." Hayır; Allah, inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir. Bundan dolayı pek azı iman eder. وَ‍قَ‍‍الُو‌اقُ‍‍لُوبُنَا‌ غُ‍‍لْف‌‍ٌۚ بَلْ لَعَنَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ بِكُفْ‍‍رِهِمْ فَ‍‍قَ‍‍لِيلا‌ ً‌ مَا‌ يُؤْمِنُونَ
Wa Lammā Jā'ahum Kitābun Min `Indi Allāhi Muşaddiqun Limā Ma`ahum Wa Kānū Min Qablu Yastaftiĥūna `Alá Al-Ladhīna Kafarū Falammā Jā'ahum Mā `Arafū Kafarū Bihi ۚ Fala`natu Allāhi `Alá Al-Kāfirīna 002-089. Allah Katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayan bir kitap geldiği zaman, -ki bundan ِnce inkar edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu inkar ettiler. Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir. وَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَهُمْ كِت‍‍َ‍ابٌ‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ مُ‍‍صَ‍‍دِّ‍‍ق‍ ٌ‌ لِمَا‌ مَعَهُمْ ‌وَكَانُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ يَسْتَفْتِح‍‍ُ‍ونَ عَلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَهُمْ مَا‌ عَ‍رَفُو‌ا‌ كَفَرُ‌و‌ا‌ بِ‍‍هِ ۚ فَلَعْنَةُ ‌اللَّ‍‍هِ عَلَى‌ ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
Bi'sa Mā Ashtaraw Bihi~ 'Anfusahum 'An Yakfurū Bimā 'Anzala Allāhu Baghyāan 'An Yunazzila Allāhu Min Fađlih `Alá Man Yashā'u Min ۖ `Ibādihi Fabā'ū Bighađabin `Alá ۚ Ghađabin Wa Lilkāfirīna `Adhābun Muhīnun 002-090. Allah'ın kullarından, dilediğine Kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kِtü şeye karşılık sattılar. Bِylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır. بِئْسَ مَا‌ ‌اشْتَ‍رَ‌وْ‌ا‌ بِهِ ‌أَ‌ن‍‍فُسَهُمْ ‌أَ‌نْ يَكْفُرُ‌و‌ا‌ بِمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ ‌اللَّ‍‍هُ بَ‍‍غْ‍‍ياً‌ ‌أَ‌نْ يُنَزِّلَ ‌اللَّ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ فَ‍‍ضْ‍‍لِه عَلَى‌ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ مِ‍‌‍نْ ۖ عِبَا‌دِهِ فَب‍‍َ‍ا‌ء‍ُ‍‌و‌ا‌ بِ‍‍غَ‍‍ضَ‍‍بٍ عَلَى‌ ۚ غَ‍‍ضَ‍‍بٍ‌ ‌وَلِلْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ عَذ‍َ‍‌ابٌ‌ مُهِينٌ
Wa 'Idhā Qīla Lahum 'Āminū Bimā 'Anzala Allāhu Qālū Nu'uminu Bimā 'Unzila `Alaynā Wa Yakfurūna Bimā Warā'ahu Wa Huwa Al-Ĥaqqu Muşaddiqāan Limā Ma`ahum ۗ Qul Falima Taqtulūna 'Anbiyā'a Allāhi Min Qablu 'In Kuntum Mu'uminīna 002-091. Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde: "Biz, bize indirilene iman ederiz" derler ve ondan sonra olan (Kur'an)ı inkar ederler. Oysa o (Kur'an), yanlarındakini (kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz, daha ِnce ne diye Allah'ın peygamberlerini ِldürüyordunuz?" وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ قِ‍‍ي‍‍لَ لَهُمْ ‌آمِنُو‌ا‌ بِمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ ‌اللَّ‍‍هُ قَ‍‍الُو‌ا‌ نُؤْمِنُ بِمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَ عَلَيْنَا‌ ‌وَيَكْفُر‍ُ‍‌ونَ بِمَا‌ ‌وَ‌ر‍َ‍‌ا‌ءَهُ ‌وَهُوَ‌ ‌الْحَ‍‍قُّ مُ‍‍صَ‍‍دِّ‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ لِمَا‌ مَعَهُمْ ۗ قُ‍‍لْ فَلِمَ تَ‍‍قْ‍‍تُل‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌نْ‍‍بِي‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ مُؤْمِنِينَ
Wa Laqad Jā'akum Mūsá Bil-Bayyināti Thumma Attakhadhtumu Al-`Ijla Min Ba`dihi Wa 'Antum Žālimūna 002-092. Andolsun, Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (bِyle) zalimlersiniz. وَلَ‍قَ‍‍دْ‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ مُوسَى‌ بِ‍الْبَيِّن‍‍َ‍اتِ ثُ‍‍مَّ ‌اتَّ‍‍خَ‍‍ذْتُمُ ‌الْعِ‍‍جْ‍‍لَ مِ‍‌‍نْ بَعْدِهِ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ ظَ‍‍الِمُونَ
Wa 'Idh 'Akhadhnā Mīthāqakum Wa Rafa`nā Fawqakumu Aţ-Ţūra Khudhū Mā 'Ātaynākum Biqūwatin Wa Asma`ū ۖ Qālū Sami`nā Wa `Aşaynā Wa 'Ushribū Fī Qulūbihimu Al-`Ijla Bikufrihim ۚ Qul Bi'samā Ya'murukum Bihi~ 'Īmānukum 'In Kuntum Mu'uminīna 002-093. Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız, inancınız size ne kِtü şey emrediyor?" وَ‌إِ‌ذْ‌ ‌أَ‍خَ‍‍ذْنَا‌ مِيثَاقَ‍‍كُمْ ‌وَ‌‍رَفَعْنَا‌ فَوْ‍قَ‍‍كُمُ ‌ال‍‍طُّ‍‍و‌‍رَخُ‍‍ذُ‌و‌ا‌ مَ‍‍ا‌ ‌آتَيْنَاكُمْ بِ‍‍قُ‍‍وَّةٍ‌ ‌وَ‌اسْمَعُو‌اۖ قَ‍‍الُو‌ا‌ سَمِعْنَا‌ ‌وَعَ‍‍صَ‍‍يْنَا‌ ‌وَ‌أُشْ‍‍رِبُو‌ا‌ فِي قُ‍‍لُوبِهِمُ ‌الْعِ‍‍جْ‍‍لَ بِكُفْ‍‍رِهِمْ ۚ قُ‍‍لْ بِئْسَمَا‌ يَأْمُرُكُمْ بِهِ ‌إِيمَانُكُمْ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ مُؤْمِنِينَ
Qul 'In Kānat Lakumu Ad-Dāru Al-'Ākhiratu `Inda Allāhi Khālişatan Min Dūni An-Nāsi Fatamannaw Al-Mawta 'In Kuntum Şādiqīna 002-094. De ki: "Eğer Allah Katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sِzlüyseniz, ِyleyse hemen ِlümü dileyin." قُ‍‍لْ ‌إِ‌نْ كَانَتْ لَكُمُ ‌ال‍‍دّ‍َ‍‌ا‌رُ‌ ‌الآ‍‍خِ‍رَةُ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ خَ‍‍الِ‍‍صَ‍‍ة ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ فَتَمَ‍‍نَّ‍‍وْ‌ا‌ ‌الْمَ‍‍وْتَ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ صَ‍‍ا‌دِقِ‍‍ينَ
Wa Lan Yatamannawhu 'Abadāan Bimā Qaddamat 'Aydīhim Wa ۗ Allāhu `Alīmun Biž-Žālimīna 002-095. Oysa onlar, ِnceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ِlümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir. وَلَ‍‌‍نْ يَتَمَ‍‍نَّ‍‍وْهُ ‌أَبَد‌ا‌ ً‌ بِمَا‌ قَ‍‍دَّمَتْ ‌أَيْدِيهِمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍م‌‍ٌ‌ بِ‍ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Wa Latajidannahum 'Aĥraşa An-Nāsi `Alá Ĥayāatin Wa Mina Al-Ladhīna 'Ashraۚ Yawaddu 'Aĥaduhum Law Yu`ammaru 'Alfa Sanatin Wa Mā Huwa Bimuzaĥziĥihi Mina Al-`Adhābi 'An Yu`ammara Wa ۗ Allāhu Başīrun Bimā Ya`malūna 002-096. Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını gِrendir. وَلَتَجِدَنَّ‍‍هُمْ ‌أَحْ‍رَصَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ عَلَى‌ حَي‍‍َ‍اةٍ‌ ‌وَمِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَشْ‍رَكُو‌اۚ يَوَ‌دُّ‌ ‌أَحَدُهُمْ لَوْ‌ يُعَ‍‍مَّ‍‍رُ‌ ‌أَلْفَ سَنَةٍ‌ ‌وَمَا‌ هُوَ‌ بِمُزَحْزِحِ‍‍هِ مِنَ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابِ ‌أَ‌نْ يُعَ‍‍مَّ‍‍‍رَۗ ‌وَ‌اللَّهُ بَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‌ٌ‌ بِمَا‌ يَعْمَلُونَ
Qul Man Kāna `Adūwāan Lijibrīla Fa'innahu Nazzalahu `Alá Qalbika Bi'idhni Allāhi Muşaddiqāan Limā Bayna Yadayhi Wa Hudan Wa Bushrá Lilmu'uminīna 002-097. De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden ِncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O’dur. قُ‍‍لْ مَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ عَدُ‌وّ‌ا‌ ً‌ لِجِ‍‍بْ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍لَ فَإِنَّ‍‍هُ نَزَّلَ‍‍هُ عَلَى‌ قَ‍‍لْبِكَ بِإِ‌ذْنِ ‌اللَّ‍‍هِ مُ‍‍صَ‍‍دِّ‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ لِمَا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ يَدَيْ‍‍هِ ‌وَهُ‍‍د‌ى‌ ً‌ ‌وَبُشْ‍رَ‌ى‌ لِلْمُؤْمِنِينَ
Man Kāna `Adūwāan Lillāh Wa Malā'ikatihi Wa Rusulihi Wa Jibrīla Wa Mīkāla Fa'inna Allāha `Adūwun Lilkāfirīna 002-098. Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır." مَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ عَدُ‌وّ‌ا‌ ًلِلَّهِ ‌وَمَلاَئِكَتِ‍‍هِ ‌وَ‌رُسُلِ‍‍هِ ‌وَجِ‍‍بْ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍لَ ‌وَمِيك‍‍َ‍الَ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَدُ‌وّ‌ٌ‌ لِلْكَافِ‍‍رِينَ
Wa Laqad 'Anzalnā 'Ilayka 'Āyātin Bayyinātin ۖ Wa Mā Yakfuru Bihā 'Illā Al-Fāsiqūna 002-099. Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkar etmez. وَلَ‍قَ‍‍دْ‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلْنَ‍‍ا‌ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌آي‍‍َ‍ات ٍ‌ بَيِّن‍‍َ‍اتٍۖ ‌وَمَا‌ يَكْفُرُ‌ بِهَ‍‍ا‌ ‌إِلاَّ‌ ‌الْفَاسِ‍‍قُ‍‍ونَ
'Awakullamā `Āhadū `Ahdāan Nabadhahu Farīqun Minhum ۚ Bal 'Aktharuhum Lā Yu'uminūna 002-100. Ne zaman bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir bِlümü onu bozmadı mı? Hayır, onların çoğu iman etmezler. أَ‌وَكُلَّمَا‌ عَاهَدُ‌و‌ا‌ عَهْد‌ا‌ ً‌ نَبَذَهُ فَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍قٌ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ۚ بَلْ ‌أَكْثَرُهُمْ لاَ‌ يُؤْمِنُونَ
Wa Lammā Jā'ahum Rasūlun Min `Indi Allāhi Muşaddiqun Limā Ma`ahum Nabadha Farīqun Mina Al-Ladhīna 'Ūtū Al-Kitāba Kitāba Allāhi Warā'a Žuhūrihim Ka'annahum Lā Ya`lamūna 002-101. Ne zaman onlara Allah Katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse, kitap verilenlerden birtakımı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı’nı arkalarına attılar. وَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَهُمْ ‌‍رَس‍‍ُ‍ولٌ‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ مُ‍‍صَ‍‍دِّ‍‍ق‍ ٌ‌ لِمَا‌ مَعَهُمْ نَبَذَ‌ فَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍قٌ‌ مِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الْكِت‍‍َ‍ابَ كِت‍‍َ‍ابَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌ر‍َ‍‌ا‌ءَ‌ ظُ‍‍هُو‌رِهِمْ كَأَنَّ‍‍هُمْ لاَ‌ يَعْلَمُونَ
Wa Attaba`ū Mā Tatlū Ash-Shayāţīnu `Alá Mulki Sulaymāna ۖ Wa Mā Kafara Sulaymānu Wa Lakinna Ash-Shayāţīna Kafarū Yu`allimūna An-Nāsa As-Siĥra Wa Mā 'Unzila `Alá Al-Malakayni Bibābila Hārūta Wa Mārūta ۚ Wa Mā Yu`allimāni Min 'Aĥadin Ĥattá Yaqūlā 'Innamā Naĥnu Fitnatun Falā Takfur ۖ Fayata`allamūna Minhumā Mā Yufarriqūna Bihi Bayna Al-Mar'i Wa Zawjihi ۚ Wa Mā Hum Biđārrīna Bihi Min 'Aĥadin 'Illā Bi'idhni Allāhi ۚ Wa Yata`allamūna Mā Yađurruhum Wa Lā Yanfa`uhum ۚ Wa Laqad `Alimū Lamani Ashtarāhu Mā Lahu Fī Al-'Ākhirati Min Khalāqin ۚ Wa Labi'sa Mā Sharaw Bihi~ 'Anfusahum ۚ Law Kānū Ya`lamūna 002-102. Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni ِğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) ِğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi ِğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi ِğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kِtü; bir bilselerdi. وَ‌اتَّبَعُو‌ا‌ مَا‌ تَتْلُو‌ ‌ال‍‍شَّيَاطِ‍‍ي‍‍نُ عَلَى‌ مُلْكِ سُلَيْم‍‍َ‍انَ ۖ ‌وَمَا‌ كَفَ‍رَ‌ سُلَيْم‍‍َ‍انُ ‌وَلَكِ‍‍نَّ ‌ال‍‍شَّيَاطِ‍‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ يُعَلِّم‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ ‌ال‍‍سِّحْ‍رَ‌ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَ عَلَى‌ ‌الْمَلَكَ‍‍يْ‍‍نِ بِبَابِلَ هَا‌ر‍ُ‍‌وتَ ‌وَمَا‌ر‍ُ‍‌وتَ ۚ ‌وَمَا‌ يُعَلِّم‍‍َ‍انِ مِ‍‌‍نْ ‌أَحَدٍ‌ حَتَّى‌ يَ‍‍قُ‍‍ولاَ‌ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ نَحْنُ فِتْنَة‌‍ٌ‌ فَلاَ‌ تَكْفُرْ‌ ۖ فَيَتَعَلَّم‍‍ُ‍ونَ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمَا‌ مَا‌ يُفَرِّ‍‍قُ‍‍ونَ بِ‍‍هِ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌الْمَرْ‌ءِ‌ ‌وَ‌زَ‌وْجِ‍‍هِ ۚ ‌وَمَا‌ هُمْ بِ‍‍ضَ‍‍ا‌رّ‍ِ‍ي‍‍نَ بِ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ ‌أَحَد‌‌ٍ‌ ‌إِلاَّ‌ بِإِ‌ذْنِ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌وَيَتَعَلَّم‍‍ُ‍ونَ مَا‌ يَ‍‍ضُ‍‍رُّهُمْ ‌وَلاَ‌ يَ‍‌‍ن‍‍فَعُهُمْ ۚ ‌وَلَ‍‍قَ‍‍دْ‌ عَلِمُو‌ا‌ لَمَنِ ‌اشْتَ‍رَ‍‌اهُ مَا‌ لَ‍‍هُ فِي ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍لاَ‍قٍۚ ‌وَلَبِئْسَ مَا‌ شَ‍رَ‌وْ‌ا‌ بِهِ ‌أَ‌ن‍‍فُسَهُمْ ۚ لَوْ‌ كَانُو‌ا‌ يَعْلَمُونَ
Wa Law 'Annahum 'Āmanū Wa Attaqaw Lamathūbatun Min `Indi Allāhi Khayrun ۖ Law Kānū Ya`lamūna 002-103. Eğer gerçekten iman edip sakınsalardı, Allah Katındaki sevab(ları) gerçekten daha hayırlı olurdu; bir bilselerdi. وَلَوْ‌ ‌أَنَّ‍‍هُمْ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَ‌اتَّ‍‍قَ‍‍وْ‌ا‌ لَمَثُوبَةٌ‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌۖ لَوْ‌ كَانُو‌ا‌ يَعْلَمُونَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Lā Taqūlū `inā Wa Qūlū Anžurnā Wa Asma`ū ۗ Wa Lilkāfirīna `Adhābun 'Alīmun 002-104. Ey iman edenler, "Raina-Bizi güt, bize bak" demeyin. "Unzurna-Bizi gِzet" deyin ve dinleyin. Kafirler için acı bir azap vardır. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ لاَ‌ تَ‍‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ ‌‍رَ‌اعِنَا‌ ‌وَ‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ان‍‍ظُ‍‍رْنَا‌ ‌وَ‌اسْمَعُو‌اۗ ‌وَلِلْكَافِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ عَذ‍َ‍‌ابٌ ‌أَلِيمٌ
Mā Yawaddu Al-Ladhīna Kafarū Min 'Ahli Al-Kitābi Wa Lā Al-Mushrikīna 'An Yunazzala `Alaykum Min Khayrin Min Rabbikum Wa ۗ Allāhu Yakhtaşşu Biraĥmatihi Man Yashā'u Wa ۚ Allāhu Dhū Al-Fađli Al-`Ažīmi 002-105. Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir. مَا‌ يَوَ‌دُّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌وَلاَ‌ ‌الْمُشْ‍‍رِك‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أَ‌نْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ يَ‍‍خْ‍‍تَ‍‍صُّ بِ‍رَحْمَتِ‍‍هِ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۚ ‌وَ‌اللَّهُ ‌ذُ‌و‌ ‌الْفَ‍‍ضْ‍‍لِ ‌الْعَ‍‍ظِ‍‍يمِ
Mā Nansakh Min 'Āyatin 'Aw Nunsihā Na'ti Bikhayrin Minhā 'Aw Mithlihā ۗ 'Alam Ta`lam 'Anna Allāha `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 002-106. Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir. مَا‌ نَ‍‌‍ن‍‍سَ‍‍خْ مِ‍‌‍نْ ‌آيَةٍ ‌أَ‌وْ‌ نُ‍‌‍ن‍‍سِهَا‌ نَأْتِ بِ‍‍خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هَ‍‍ا‌ ‌أَ‌وْ‌ مِثْلِهَ‍‍اۗ ‌أَلَمْ تَعْلَمْ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
'Alam Ta`lam 'Anna Allāha Lahu Mulku As-Samāwāti Wa Al-'Arđi ۗ Wa Mā Lakum Min Dūni Allāhi Min Wa Līyin Wa Lā Naşīrin 002-107. (Yine) Bilmez misin ki, gerçekten gِklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. أَلَمْ تَعْلَمْ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَ‍‍هُ مُلْكُ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۗ ‌وَمَا‌ لَكُمْ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ ‌وَلِيٍّ‌ ‌وَلاَ‌ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‍ٍ‍
'Am Turīdūna 'An Tas'alū Rasūlakum Kamā Su'ila Mūsá Min Qablu ۗ Wa Man Yatabaddali Al-Kufra Bil-'Īmāni Faqad Đalla Sawā'a As-Sabīli 002-108. Yoksa daha ِnce Musa'nın sorguya çekildiği gibi, siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkar ile değişirse, artık o, dümdüz yoldan sapmış olur. أَمْ تُ‍‍رِيد‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌نْ تَسْأَلُو‌ا‌ ‌‍رَسُولَكُمْ كَمَا‌ سُئِلَ مُوسَى‌ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لُ ۗ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَتَبَدَّلِ ‌الْكُفْ‍رَ‌ بِ‍الإِيم‍‍َ‍انِ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ضَ‍‍لَّ سَو‍َ‍‌ا‌ءَ‌ ‌ال‍‍سَّبِيلِ
Wadda Kathīrun Min 'Ahli Al-Kitābi Law Yaruddūnakum Min Ba`di 'Īmānikum Kuffāan Ĥasadāan Min `Indi 'Anfusihim Min Ba`di Mā Tabayyana Lahumu Al-Ĥaqqu ۖ Fā`fū Wa Aşfaĥū Ĥattá Ya'tiya Allāhu Bi'amrihi~ ۗ 'Inna Allāha `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 002-109. Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara dِndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara ne sِzle, ne de eylemle) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. وَ‌دَّ‌ كَث‍‍ِ‍ي‍‍ر‌ٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَهْلِ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ لَوْ‌ يَرُ‌دُّ‌ونَكُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ ‌إِيمَانِكُمْ كُفَّا‌ر‌اً‌ حَسَد‌ا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ عِ‍‌‍نْ‍‍دِ‌ ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ تَبَيَّنَ لَهُمُ ‌الْحَ‍‍قُّ ۖ فَاعْفُو‌ا‌ ‌وَ‌اصْ‍‍فَحُو‌ا‌ حَتَّى‌ يَأْتِيَ ‌اللَّ‍‍هُ بِأَمْ‍‍رِهِ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
Wa 'Aqīmū Aş-Şalāata Wa 'Ātū Az-Zakāata ۚ Wa Mā Tuqaddimū Li'nfusikum Min Khayrin Tajidūhu `Inda Allāhi ۗ 'Inna Allāha Bimā Ta`malūna Başīrun 002-110. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; ِnceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı gِrendir. وَ‌أَ‍قِ‍‍يمُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌آتُو‌ا‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ ۚ ‌وَمَا‌ تُ‍‍قَ‍‍دِّمُو‌ا‌ لِأ‌ن‍‍فُسِكُمْ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌‌ٍ‌ تَجِد‍ُ‍‌وهُ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ بَ‍‍صِ‍‍يرٌ
Wa Qālū Lan Yadkhula Al-Jannata 'Illā Man Kāna Hūdāan 'Aw Naşārá ۗ Tilka 'Amānīyuhum ۗ Qul Hātū Burhānakum 'In Kuntum Şādiqīn 002-111. Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez." Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sِzlüyseniz, kesin-kanıtınızı (burhan) getirin." وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ لَ‍‌‍نْ يَ‍‍دْ‍‍خُ‍‍لَ ‌الْجَ‍‍نَّ‍‍ةَ ‌إِلاَّ‌ مَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ هُو‌د‌اً‌ ‌أَ‌وْ‌ نَ‍‍صَ‍‍ا‌‍رَ‌ى‌ ۗ تِلْكَ ‌أَمَانِيُّهُمْ ۗ قُ‍‍لْ هَاتُو‌ا‌ بُرْهَانَكُمْ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ صَ‍‍ا‌دِ‍ق‍‍ِ‍‍ين
Balá Man 'Aslama Wajhahu Lillāh Wa Huwa Muĥsinun Falahu~ 'Ajruhu `Inda Rabbihi Wa Lā Khawfun `Alayhim Wa Lā Hum Yaĥzanūna 002-112. Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. بَلَى‌ مَ‍‌‍نْ ‌أَسْلَمَ ‌وَجْ‍‍هَ‍‍هُ لِلَّهِ ‌وَهُوَ‌ مُحْسِن‌‍ٌ‌ فَلَهُ~ُ ‌أَجْ‍‍رُهُ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ خَ‍‍وْفٌ عَلَيْهِمْ ‌وَلاَ‌ هُمْ يَحْزَنُونَ
Wa Qālati Al-Yahūdu Laysati An-Naşārá `Alá Shay'in Wa Qālati An-Naşārá Laysati Al-Yahūdu `Alá Shay'in Wa Hum Yatlūna Al-Kitāba ۗ Kadhālika Qāla Al-Ladhīna Lā Ya`lamūna Mithla Qawlihim ۚ Fa-Allāhu Yaĥkumu Baynahum Yawma Al-Qiyāmati Fīmā Kānū Fīhi Yakhtalifūna 002-113. Yahudiler dediler ki: "Hıristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; Hıristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (bilgisizler) de, onların sِylediklerinin benzerini sِylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir. وَ‍قَ‍‍الَتِ ‌الْيَه‍‍ُ‍و‌دُ‌ لَيْسَتِ ‌ال‍‍نَّ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌‍رَ‌ى‌ عَلَى‌ شَ‍‍يْء‌ٍ‌ ‌وَ‍قَ‍‍الَتِ ‌ال‍‍نَّ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌‍رَ‌ى‌ لَيْسَتِ ‌الْيَه‍‍ُ‍و‌دُ‌ عَلَى‌ شَ‍‍يْء‌ٍ‌ ‌وَهُمْ يَتْل‍‍ُ‍ونَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ۗ كَذَلِكَ قَ‍‍الَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ لاَ‌ يَعْلَم‍‍ُ‍ونَ مِثْلَ قَ‍‍وْلِهِمْ ۚ فَاللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ فِيمَا‌ كَانُو‌ا‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ يَ‍‍خْ‍‍تَلِفُونَ
Wa Man 'Ažlamu Mimman Mana`a Masājida Allāhi 'An Yudhkara Fīhā Asmuhu Wa Sa`á Fī Khabihā ۚ 'Ūlā'ika Mā Kāna Lahum 'An Yadkhulūhā 'Ilā Khā'ifīna ۚ Lahum Ad-DunKhizyun Wa Lahum Al-'Ākhirati `Adhābun `Ažīmun 002-114. Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azap vardır. وَمَ‍‌‍نْ ‌أَ‍ظْ‍‍لَمُ مِ‍‍مَّ‍‍‌‍نْ مَنَعَ مَسَاجِدَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌أَ‌نْ يُذْكَ‍رَ‌ فِيهَا‌ ‌اسْمُ‍‍هُ ‌وَسَعَى‌ فِي خَ‍رَ‌ابِهَ‍‍اۚ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ مَا‌ ك‍‍َ‍انَ لَهُمْ ‌أَ‌نْ يَ‍‍د‍خُ‍‍لُوهَ‍‍ا‌ ‌إلا‌ خَ‍‍ائِف‍‍ِ‍ي‍‍نَ ۚ لَهُمْ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ خِ‍‍زْيٌ‌ ‌وَلَهُمْ فِي ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ عَذ‍َ‍‌ابٌ عَ‍‍ظِ‍‍يمٌ
Wa Lillāh Al-Mashriqu Wa Al-Maghribu ۚ Fa'aynamā Tuwallū Fathamma Wajhu Allāhi 'Inna ۚ Allāha Wāsi`un `Alīmun 002-115. Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dِnerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir. وَلِلَّهِ ‌الْمَشْ‍‍رِ‍‍قُ ‌وَ‌الْمَ‍‍غْ‍‍رِبُ ۚ فَأَيْنَمَا‌ تُوَلُّو‌ا‌ فَثَ‍‍مَّ ‌وَجْ‍‍هُ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌اسِعٌ عَلِيمٌ
Wa Qālū Attakhadha Allāhu Waladāan ۗ Subĥānahu ۖ Bal Lahu Mā Fī As-Samāwāti Wa Al-'Arđi ۖ Kullun Lahu Qānitūna 002-116. Dediler ki: "Allah oğul edindi." O, (bu yakıştırmadan) Yücedir. Hayır, gِklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gِnülden boyun eğmişlerdir. وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌اتَّ‍‍خَ‍‍ذَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَلَد‌ا‌‌ ًۗ سُ‍‍بْ‍‍حَانَ‍‍هُ ۖ بَلْ لَ‍‍هُ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۖ كُلّ ٌ‌ لَ‍‍هُ قَ‍‍انِتُونَ
Badī`u As-Samāwāti Wa Al-'Arđi ۖ Wa 'Idhā Qá 'Aman Fa'innamā Yaqūlu Lahu Kun Fayakūnu 002-117. Gِkleri ve yeri (bir ِrnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. بَد‍ِ‍ي‍‍عُ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۖ ‌وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ قَ‍‍ضَ‍‍ى‌ ‌أَمْر‌ا‌‌ ً‌ فَإِنَّ‍‍مَا‌ يَ‍‍قُ‍‍ولُ لَ‍‍هُ كُ‍‌‍نْ فَيَكُونُ
Wa Qāla Al-Ladhīna Lā Ya`lamūna Lawlā Yukallimunā Al-Lahu 'Aw Ta'tīnā 'Āyatun ۗ Kadhālika Qāla Al-Ladhīna Min Qablihim Mithla Qawlihim ۘ Tashābahat Qulūbuhum ۗ Qad Bayyannā Al-'Āyāti Liqawminqinūna 002-118. Bilgisizler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan ِncekiler de onların bu sِylediklerinin benzerini sِylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gِsterdik. وَ‍قَ‍‍الَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ لاَ‌ يَعْلَم‍‍ُ‍ونَ لَوْلاَ‌ يُكَلِّمُنَا‌ ‌اللَّهُ ‌أَ‌وْ‌ تَأْتِينَ‍‍ا‌ ‌آيَة‌‍ٌۗ كَذَلِكَ قَ‍‍الَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِهِمْ مِثْلَ قَ‍‍وْلِهِمْ ۘ تَشَابَهَتْ قُ‍‍لُوبُهُمْ ۗ قَ‍‍دْ‌ بَيَّ‍‍نَّ‍‍ا‌ ‌الآي‍‍َ‍اتِ لِ‍‍قَ‍‍وْمٍ‌ يُوقِ‍‍نُونَ
'Innā 'Arsalnāka Bil-Ĥaqqi Bashīrāan Wa Nadhīrāan ۖ Wa Lā Tus'alu `An 'Aşĥābi Al-Jaĥīmi 002-119. Şüphesiz Biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kur'an) ile gِnderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın. إِنَّ‍‍ا‌ ‌أَ‌رْسَلْن‍‍َ‍اكَ بِ‍الْحَ‍‍قِّ بَشِي‍‍ر‌ا‌ ً‌ ‌وَنَذِي‍‍ر‌ا‌ ًۖ ‌وَلاَ‌ تُسْأَلُ عَ‍‌‍نْ ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابِ ‌الْجَحِيمِ
Wa Lan Tarđá `Anka Al-Yahūdu Wa Lā An-Naşārá Ĥattá Tattabi`a Millatahum ۗ Qul 'Inna Hudá Allāhi Huwa Al-Hudá ۗ Wa La'ini Attaba`ta 'Ahwā'ahum Ba`da Al-Ladhī Jā'aka Mina Al-`Ilmi ۙ Mā Laka Mina Allāhi Min Wa Līyin Wa Lā Naşīrin 002-120. Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir. De ki: "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gِsterdiği) yoludur." Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı. وَلَ‍‌‍نْ تَرْ‍ضَ‍‍ى‌ عَ‍‌‍نْ‍‍كَ ‌الْيَه‍‍ُ‍و‌دُ‌ ‌وَلاَ‌ ‌ال‍‍نَّ‍‍‍‍صَ‍‍ا‌‍رَ‌ى‌ حَتَّى‌ تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ ۗ قُ‍‍لْ ‌إِنَّ هُدَ‌ى‌ ‌اللَّ‍‍هِ هُوَ‌ ‌الْهُدَ‌ى‌ ۗ ‌وَلَئِنِ ‌اتَّبَعْتَ ‌أَهْو‍َ‍‌ا‌ءَهُمْ بَعْدَ‌ ‌الَّذِي ج‍‍َ‍ا‌ءَكَ مِنَ ‌الْعِلْمِ ۙ مَا‌ لَكَ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ ‌وَلِيٍّ‌ ‌وَلاَ‌ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍ر‍ٍ‍
Al-Ladhīna 'Ātaynāhumu Al-Kitāba Yatlūnahu Ĥaqqa Tilāwatihi~ 'Ūlā'ika Yu'uminūna Bihi ۗ Wa Man Yakfur Bihi Fa'ūlā'ika Humu Al-Khāsirūna 002-121. Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır. Kim de onu inkar ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آتَيْنَاهُمُ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ يَتْلُونَ‍‍هُ حَ‍‍قَّ تِلاَ‌وَتِهِ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ يُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ بِ‍‍هِ ۗ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَكْفُرْ‌ بِ‍‍هِ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْ‍‍خَ‍‍اسِرُ‌ونَ
Yā Banī 'Isrā'īla Adhkurū Ni`matiya Allatī 'An`amtu `Alaykum Wa 'Annī Fađđaltukum `Alá Al-`Ālamīna 002-122. Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dِnem) alemlere muhakkak üstün kıldığımı hatırlayın. يَا‌ بَنِ‍‍ي ‌إِسْر‍َ‍‌ائ‍‍ِ‍ي‍‍لَ ‌ا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌ نِعْمَتِيَ ‌الَّتِ‍‍ي ‌أَ‌نْ‍‍عَمْتُ عَلَيْكُمْ ‌وَ‌أَنِّ‍‍ي فَ‍‍ضَّ‍‍لْتُكُمْ عَلَى‌ ‌الْعَالَمِينَ
Wa Attaqū Yawmāan Lā Tajzī Nafsun `An Nafsin Shay'āan Wa Lā Yuqbalu Minhā `Adlun Wa Lā Tanfa`uhā Shafā`atun Wa Lā Hum Yunşarūna 002-123. Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ِdeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım gِrülmeyeceği bir günden sakının. وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ يَوْما‌ ً‌ لاَ‌ تَ‍‍جْ‍‍زِي نَفْسٌ عَ‍‌‍نْ نَفْس‌‍ٍ‌ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ يُ‍‍قْ‍‍بَلُ مِ‍‌‍نْ‍‍هَا‌ عَ‍‍دْلٌ‌ ‌وَلاَ‌ تَ‍‌‍ن‍‍فَعُهَا‌ شَفَاعَةٌ‌ ‌وَلاَ‌ هُمْ يُ‍‌‍ن‍‍صَ‍‍رُ‌ونَ
Wa 'Idh Abtalá 'Ibhīma Rabbuhu Bikalimātin Fa'atammahunna ۖ Qāla 'Innī Jā`iluka Lilnnāsi 'Imāmāan ۖ Qāla Wa Min Dhurrīyatī ۖ Qāla Lā Yanālu `Ahdī Až-Žālimīna 002-124. Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler Benim ahdime erişemez" dedi. وَ‌إِ‌ذْ‌ ‌ابْ‍‍تَلَ‍‍ى‌ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌‍رَبُّ‍‍هُ بِكَلِم‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ فَأَتَ‍‍مَّ‍‍هُ‍‍نَّ ۖ قَ‍‍الَ ‌إِنِّ‍‍ي جَاعِلُكَ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌إِمَاما‌‌ ًۖ قَ‍‍الَ ‌وَمِ‍‌‍نْ ‌ذُ‌رِّيَّتِي ۖ قَ‍‍الَ لاَ‌ يَن‍‍َ‍الُ عَهْدِي ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Wa 'Idh Ja`alnā Al-Bayta Mathābatan Lilnnāsi Wa 'Amnāan Wa Attakhidhū Min Maqāmi 'Ibhīma Muşallan ۖ Wa `Ahidnā 'Ilá 'Ibhīma Wa 'Ismā`īla 'An Ţahhirā Baytiya Lilţţā'ifīna Wa Al-`Ākifīna Wa Ar-Rukka`i As-Sujūdi 002-125. Hani Evi (Ka'be’yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik. وَ‌إِ‌ذْ‌ جَعَلْنَا‌ ‌الْبَ‍‍يْ‍‍تَ مَثَابَة ً‌ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَ‌أَمْنا‌ ً‌ ‌وَ‌اتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ مَ‍‍قَ‍‍امِ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ مُ‍‍صَ‍‍لّى‌ ًۖ ‌وَعَهِ‍‍دْنَ‍‍ا‌ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌وَ‌إِسْمَاع‍‍ِ‍ي‍‍لَ ‌أَ‌نْ طَ‍‍هِّ‍رَ‌ا‌ بَيْتِيَ لِل‍‍طَّ‍‍ائِف‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الْعَاكِف‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌ال‍‍رُّكَّعِ ‌ال‍‍سُّجُو‌دِ
Wa 'Idh Qāla 'Ibhīmu Rabbi Aj`al Hādhā Baladāan 'Āmināan Wa Arzuq 'Ahlahu Mina Ath-Thamarāti Man 'Āmana Minhum Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri ۖ Qāla Wa Man Kafara Fa'umatti`uhu Qalīlāan Thumma 'Ađţarruhu~ 'Ilá `Adhābi An-Nāri ۖ Wa Bi'sa Al-Maşīru 002-126. Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: “Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kِtü bir dِnüştür o" demişti. وَ‌إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مُ ‌‍رَبِّ ‌اجْ‍‍عَلْ هَذَ‌ا‌ بَلَد‌ا‌‌ ً‌ ‌آمِنا‌ ً‌ ‌وَ‌ا‌رْ‌زُ‍قْ ‌أَهْلَ‍‍هُ مِنَ ‌ال‍‍ثَّمَ‍رَ‍‌اتِ مَ‍‌‍نْ ‌آمَنَ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ۖ قَ‍‍الَ ‌وَمَ‍‌‍نْ كَفَ‍رَ‌ فَأُمَتِّعُ‍‍هُ قَ‍‍لِيلا‌‌ ً‌ ثُ‍‍مَّ ‌أَ‍ضْ‍‍طَ‍‍رُّهُ~ُ ‌إِلَى‌ عَذ‍َ‍‌ابِ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ۖ ‌وَبِئْسَ ‌الْمَ‍‍صِ‍‍يرُ
Wa 'Idh Yarfa`u 'Ibhīmu Al-Qawā`ida Mina Al-Bayti Wa 'Ismā`īlu Rabbanā Taqabbal Minnā ۖ 'Innaka 'Anta As-Samī`u Al-`Alīmu 002-127. İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şِyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin"; وَ‌إِ‌ذْ‌ يَرْفَعُ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مُ ‌الْ‍‍قَ‍‍وَ‌اعِدَ‌ مِنَ ‌الْبَ‍‍يْ‍‍تِ ‌وَ‌إِسْمَاع‍‍ِ‍ي‍‍لُ ‌‍رَبَّنَا‌ تَ‍‍قَ‍‍بَّلْ مِ‍‍نَّ‍‍اۖ ‌إِنَّ‍‍كَ ‌أَ‌نْ‍‍تَ ‌ال‍‍سَّم‍‍ِ‍ي‍‍عُ ‌الْعَلِيمُ
Rabbanā Wa Aj`alnā Muslimayni Laka Wa Min Dhurrīyatinā 'Ummatan Muslimatan Laka Wa 'Arinā Manāsikanā Wa Tub `Alaynā ۖ 'Innaka 'Anta At-Tawwābu Ar-Raĥīmu 002-128. "Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yِntemlerini (yer veya ilkelerini) gِster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin." رَبَّنَا‌ ‌وَ‌اجْ‍‍عَلْنَا‌ مُسْلِمَ‍‍يْ‍‍نِ لَكَ ‌وَمِ‍‌‍نْ ‌ذُ‌رِّيَّتِنَ‍‍ا‌ ‌أُمَّ‍‍ة ً‌ مُسْلِمَة ً‌ لَكَ ‌وَ‌أَ‌رِنَا‌ مَنَاسِكَنَا‌ ‌وَتُ‍‍بْ عَلَيْنَ‍‍اۖ ‌إِنَّ‍‍كَ ‌أَ‌نْ‍‍تَ ‌ال‍‍تَّوّ‍َ‍‌ابُ ‌ال‍رَّحِيمُ
Rabbanā Wa Ab`ath Fīhim Rasūlāan Minhum Yatlū `Alayhim 'Āyātika Wa Yu`allimuhumu Al-Kitāba Wa Al-Ĥikmata Wa Yuzakkīhim ۚ 'Innaka 'Anta Al-`Azīzu Al-Ĥakīmu 002-129. "Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gِnder, onlara ayetlerini okusun, Kitabı ve hikmeti ِğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin." رَبَّنَا‌ ‌وَ‌ابْ‍‍عَثْ فِيهِمْ ‌‍رَسُولا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ يَتْلُو‌ عَلَيْهِمْ ‌آيَاتِكَ ‌وَيُعَلِّمُهُمُ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌وَ‌الْحِكْمَةَ ‌وَيُزَكِّيهِمْ ۚ ‌إِنَّ‍‍كَ ‌أَ‌نْ‍‍تَ ‌الْعَز‍ِ‍ي‍‍زُ‌ ‌الْحَكِيمُ
Wa Man Yarghabu `An Millati 'Ibhīma 'Illā Man Safiha Nafsahu ۚ Wa Laqadi Aşţafaynāhu Fī Ad-Dunۖ Wa 'Innahu Fī Al-'Ākhirati Lamina Aş-Şāliĥīna 002-130. Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir. وَمَ‍‌‍نْ يَرْ‍غَ‍‍بُ عَ‍‌‍نْ مِلَّةِ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌إِلاَّ‌ مَ‍‌‍نْ سَفِهَ نَفْسَ‍‍هُ ۚ ‌وَلَ‍‍قَ‍‍دِ‌ ‌اصْ‍‍طَ‍‍فَيْن‍‍َ‍اهُ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ۖ ‌وَ‌إِنَّ‍‍هُ فِي ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ لَمِنَ ‌ال‍‍صَّ‍‍الِحِينَ
'Idh Qāla Lahu Rabbuhu~ 'Aslim ۖ Qāla 'Aslamtu Lirabbi Al-`Ālamīna 002-131. Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَ لَ‍‍هُ ‌‍رَبُّهُ~ُ ‌أَسْلِمْ ۖ قَ‍‍الَ ‌أَسْلَمْتُ لِ‍رَبِّ ‌الْعَالَمِينَ
Wa Waşşá Bihā 'Ibhīmu Banīhi Wa Ya`qūbu Yā Banīya 'Inna Allāha Aşţafá Lakumu Ad-Dīna Falā Tamūtunna 'Illā Wa 'Antum Muslimūna 002-132. Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.) وَ‌وَ‍صَّ‍‍ى‌ بِهَ‍‍ا‌ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مُ بَن‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌وَيَعْ‍‍قُ‍‍وبُ يَا‌ بَنِيَّ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ‌اصْ‍‍طَ‍‍فَى‌ لَكُمُ ‌ال‍‍دّ‍ِ‍ي‍‍نَ فَلاَ‌ تَمُوتُ‍‍نَّ ‌إِلاَّ‌ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ مُسْلِمُونَ
'Am Kuntum Shuhadā'a 'Idh Ĥađara Ya`qūba Al-Mawtu 'Idh Qāla Libanīhi Mā Ta`budūna Min Ba`dī Qālū Na`budu 'Ilahaka Wa 'Ilaha 'Ābā'ika 'Ibhīma Wa 'Ismā`īla Wa 'Isĥāqa 'Ilahāan Wāĥidāan Wa Naĥnu Lahu Muslimūna 002-133. Yoksa siz, Yakub'un ِlüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi. أَمْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ شُهَد‍َ‍‌ا‌ءَ‌ ‌إِ‌ذْ‌ حَ‍‍ضَ‍رَ‌ يَعْ‍‍قُ‍‍وبَ ‌الْمَ‍‍وْتُ ‌إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَ لِبَن‍‍ِ‍ي‍‍هِ مَا‌ تَعْبُد‍ُ‍‌ونَ مِ‍‌‍نْ بَعْدِي قَ‍‍الُو‌ا‌ نَعْبُدُ‌ ‌إِلَهَكَ ‌وَ‌إِلَهَ ‌آب‍‍َ‍ائِكَ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌وَ‌إِسْمَاع‍‍ِ‍ي‍‍لَ ‌وَ‌إِسْح‍‍َ‍اقَ ‌إِلَها‌ ً‌ ‌وَ‌احِد‌ا‌ ً‌ ‌وَنَحْنُ لَ‍‍هُ مُسْلِمُونَ
Tilka 'Ummatun Qad Khalat ۖ Lahā Mā Kasabat Wa Lakum Mā Kasabtum ۖ Wa Lā Tus'alūna `Ammā Kānū Ya`malūna 002-134. Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz. تِلْكَ ‌أُمَّ‍‍ة‌‍ٌقَ‍‍دْ‌ خَ‍‍لَتْ ۖ لَهَا‌ مَا‌ كَسَبَتْ ‌وَلَكُمْ مَا‌ كَسَ‍‍بْ‍‍تُمْ ۖ ‌وَلاَ‌ تُسْأَل‍‍ُ‍ونَ عَ‍‍مَّ‍‍ا‌ كَانُو‌ا‌ يَعْمَلُونَ
Wa Qālū Kūnū Hūdāan 'Aw Naşārá Tahtadū ۗ Qul Bal Millata 'Ibhīma Ĥanīfāan ۖ Wa Mā Kāna Mina Al-Mushrikīna 002-135. Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi." وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ كُونُو‌ا‌ هُو‌د‌اً‌ ‌أَ‌وْ‌ نَ‍‍صَ‍‍ا‌‍رَ‌ى‌ تَهْتَدُ‌و‌اۗ قُ‍‍لْ بَلْ مِلَّةَ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ حَنِيفا‌ ًۖ ‌وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ مِنَ ‌الْمُشْ‍‍رِكِينَ
Qūlū 'Āmannā Billāhi Wa Mā 'Unzila 'Ilaynā Wa Mā 'Unzila 'Ilá 'Ibhīma Wa 'Ismā`īla Wa 'Isĥāqa Wa Ya`qūba Wa Al-'Asbāţi Wa Mā 'Ūtiya Mūsá Wa `Īsá Wa Mā 'Ūtiya An-Nabīyūna Min Rabbihim Lā Nufarriqu Bayna 'Aĥadin Minhum Wa Naĥnu Lahu Muslimūna 002-136. Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." قُ‍‍ولُ‍‍و‌ا‌ ‌آمَ‍‍نَّ‍‍ا‌ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَ ‌إِلَيْنَا‌ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌وَ‌إِسْمَاع‍‍ِ‍ي‍‍لَ ‌وَ‌إِسْح‍‍َ‍اقَ ‌وَيَعْ‍‍قُ‍‍وبَ ‌وَ‌الأَسْب‍‍َ‍اطِ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أ‍ُ‍‌وتِيَ مُوسَى‌ ‌وَعِيسَى‌ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أ‍ُ‍‌وتِيَ ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيّ‍‍ُ‍ونَ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّهِمْ لاَ‌ نُفَرِّ‍‍قُ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌أَحَد‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ‌وَنَحْنُ لَ‍‍هُ مُسْلِمُونَ
Fa'in 'Āmanū Bimithli Mā 'Āmantum Bihi Faqadi Ahtadaw ۖ Wa 'In Tawallaw Fa'innamā HumShiqāqin ۖ Fasayakfīkahumu Allāhu ۚ Wa Huwa As-Samī`u Al-`Alīmu 002-137. Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana onlara karşı Allah yeter. O, işitendir, bilendir. فَإِ‌نْ ‌آمَنُو‌ا‌ بِمِثْلِ مَ‍‍ا‌ ‌آمَ‍‌‍ن‍‍تُمْ بِ‍‍هِ فَ‍‍قَ‍‍دِ‌ ‌اهْتَدَ‌و‌ا‌ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ تَوَلَّوْ‌ا‌ فَإِنَّ‍‍مَا‌ هُمْ فِي شِ‍‍قَ‍‍اق‍ٍۖ فَسَيَكْفِيكَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ۚ ‌وَهُوَ‌ ‌ال‍‍سَّم‍‍ِ‍ي‍‍عُ ‌الْعَلِيمُ
Şibghata Allāhi ۖ Wa Man 'Aĥsanu Mina Allāhi Şibghatan ۖ Wa Naĥnu Lahu `Ābidūna 002-138. Allah'ın boyası... Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O'na kulluk edenleriz. صِ‍‍بْ‍‍‍‍غَ‍‍ةَ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ ‌وَمَ‍‌‍نْ ‌أَحْسَنُ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ صِ‍‍بْ‍‍‍‍غَ‍‍ة ًۖ ‌وَنَحْنُ لَ‍‍هُ عَابِدُ‌ونَ
Qul 'Atuĥājjūnanā Fī Al-Lahi Wa Huwa Rabbunā Wa Rabbukum Wa Lanā 'A`mālunā Wa Lakum 'A`mālukum Wa Naĥnu Lahu Mukhlişūna 002-139. De ki: "O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında (sِzde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gِnülden bağlanmış (muhlis) olanlarız." قُ‍‍لْ ‌أَتُح‍‍َ‍اجُّونَنَا‌ فِي ‌اللَّهِ ‌وَهُوَ‌ ‌‍رَبُّنَا‌ ‌وَ‌‍رَبُّكُمْ ‌وَلَنَ‍‍ا‌ ‌أَعْمَالُنَا‌ ‌وَلَكُمْ ‌أَعْمَالُكُمْ ‌وَنَحْنُ لَ‍‍هُ مُ‍‍خْ‍‍لِ‍‍صُ‍‍ونَ
'Am Taqūlūna 'Inna 'Ibhīma Wa 'Ismā`īla Wa 'Isĥāqa Wa Ya`qūba Wa Al-'Asbāţa Kānū Hūdāan 'Aw Naşārá ۗ Qul 'A'antum 'A`lamu 'Ami Allāhu ۗ Wa Man 'Ažlamu Mimman Katama Shahādatan `Indahu Mina Allāhi ۗ Wa Mā Al-Lahu Bighāfilin `Ammā Ta`malūna 002-140. Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı sِylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." أَمْ تَ‍‍قُ‍‍ول‍‍ُ‍ونَ ‌إِنَّ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ ‌وَ‌إِسْمَاع‍‍ِ‍ي‍‍لَ ‌وَ‌إِسْح‍‍َ‍اقَ ‌وَيَعْ‍‍قُ‍‍وبَ ‌وَ‌الأَسْب‍‍َ‍اطَ كَانُو‌ا‌ هُو‌د‌اً‌ ‌أَ‌وْ‌ نَ‍‍صَ‍‍ا‌‍رَ‌ى‌ ۗ قُ‍‍لْ ‌أَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ ‌أَعْلَمُ ‌أَمِ ‌اللَّ‍‍هُ ۗ ‌وَمَ‍‌‍نْ ‌أَ‍ظْ‍‍لَمُ مِ‍‍مَّ‍‍‌‍نْ كَتَمَ شَهَا‌دَةً عِ‍‌‍نْ‍‍دَهُ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَمَا‌ ‌اللَّهُ بِ‍‍غَ‍‍افِلٍ عَ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَعْمَلُونَ
Tilka 'Ummatun Qad Khalat ۖ Lahā Mā Kasabat Wa Lakum Mā Kasabtum ۖ Wa Lā Tus'alūna `Ammā Kānū Ya`malūna 002-141. Onlar, bir ümmetti, gelip geçti; onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz. تِلْكَ ‌أُمَّ‍‍ة‌‍ٌقَ‍‍دْ‌ خَ‍‍لَتْ ۖ لَهَا‌ مَا‌ كَسَبَتْ ‌وَلَكُمْ مَا‌ كَسَ‍‍بْ‍‍تُمْ ۖ ‌وَلاَ‌ تُسْأَل‍‍ُ‍ونَ عَ‍‍مَّ‍‍ا‌ كَانُو‌ا‌ يَعْمَلُونَ
Sayaqūlu As-Sufahā'u Mina An-Nāsi Mā Wa Llāhum `An Qiblatihimu Allatī Kānū `Alayhā ۚ Qul Lillāh Al-Mashriqu Wa Al-Maghribu ۚ Yahdī Man Yashā'u 'Ilá Şirāţin Mustaqīmin 002-142. Birtakım beyinsiz insanlar: "Onları daha ِnceki kıblelerinden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ındır, batı da. O dilediğini doğru yola yِneltir." سَيَ‍قُ‍‍ولُ ‌ال‍‍سُّفَه‍‍َ‍ا‌ءُ‌ مِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ مَا‌ ‌وَلاَّهُمْ عَ‍‌‍نْ قِ‍‍بْ‍‍لَتِهِمُ ‌الَّتِي كَانُو‌ا‌ عَلَيْهَا‌ ۚ قُ‍‍لْ لِلَّهِ ‌الْمَشْ‍‍رِ‍‍قُ ‌وَ‌الْمَ‍‍غْ‍‍رِبُ ۚ يَهْدِي مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ‌إِلَى‌ صِ‍رَ‍‌اطٍ‌ مُسْتَ‍‍قِ‍‍يمٍ
Wa Kadhalika Ja`alnākum 'Ummatan Wasaţāan Litakūnū Shuhadā'a `Alá An-Nāsi Wa Yakūna Ar-Rasūlu `Alaykum Shahīdāan ۗ Wa Mā Ja`alnā Al-Qiblata Allatī Kunta `Alayhā 'Illā Lina`lama Man Yattabi`u Ar-Rasūla Mimman Yanqalibu `Alá `Aqibayhi ۚ Wa 'In Kānat Lakabīratan 'Illā `Alá Al-Ladhīna Hadá Allāhu ۗ Wa Mā Kāna Allāhu Liyuđī`a 'Īmānakum ۚ 'Inna Allāha Bin-Nāsi Lara'ūfun Raĥīmun 002-143. Bِylece Biz sizi, insanlara şahid (ve ِrnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yِnü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dِnenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir. وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ ‌أُمَّ‍‍ة ً‌ ‌وَسَ‍‍ط‍‍ا‌ ً‌ لِتَكُونُو‌ا‌ شُهَد‍َ‍‌ا‌ءَ‌ عَلَى‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَيَك‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولُ عَلَيْكُمْ شَهِيد‌ا‌ ًۗ ‌وَمَا‌ جَعَلْنَا‌ ‌الْ‍‍قِ‍‍بْ‍‍لَةَ ‌الَّتِي كُ‍‌‍ن‍‍تَ عَلَيْهَ‍‍ا‌ ‌إِلاَّ‌ لِنَعْلَمَ مَ‍‌‍نْ يَتَّبِعُ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولَ مِ‍‍مَّ‍‍‌‍نْ يَ‍‌‍ن‍‍قَ‍‍لِبُ عَلَى‌ عَ‍‍قِ‍‍بَ‍‍يْ‍‍هِ ۚ ‌وَ‌إِ‌نْ كَانَتْ لَكَبِي‍رَة‌ ً‌ ‌إِلاَّ‌ عَلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ هَدَ‌ى‌ ‌اللَّ‍‍هُ ۗ ‌وَمَا‌ ك‍‍َ‍انَ ‌اللَّ‍‍هُ لِيُ‍‍ضِ‍‍ي‍‍عَ ‌إِيمَانَكُمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بِ‍ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ لَ‍رَ‌ء‍ُ‍‌وف ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Qad Nará Taqalluba Wajhika Fī As-Samā'i Falanuwalliyannaka ۖ Qiblatan Tarđāhā Fawalli Wajhaka ۚ Shaţra Al-Masjidi Al-Ĥarāmi Wa Ĥaythu Mā ۚ Kuntum Fawallū Wujūhakum Shaţrahu Wa 'Inna Al-Ladhīna ۗ 'Ūtū Al-Kitāba Laya`lamūna 'Annahu Al-Ĥaqqu Min Rabbihim Wa Mā Al-Lahu ۗ Bighāfilin `Ammā Ya`malūna 002-144. Biz, senin yüzünü çok defa gِğe doğru çevirip-durduğunu gِrüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yِnüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yِnüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. قَ‍‍دْ‌ نَ‍رَ‌ى‌ تَ‍‍قَ‍‍لُّبَ ‌وَجْ‍‍هِكَ فِي ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ۖ فَلَنُوَلِّيَ‍‍نَّ‍‍كَ قِ‍‍بْ‍‍لَة‌ ً‌ تَرْ‍ضَ‍‍اهَا‌ ۚ فَوَلِّ ‌وَجْ‍‍هَكَ شَ‍‍طْ‍‍‍رَ‌الْمَسْجِدِ‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ ۚ ‌وَحَ‍‍يْ‍‍ثُ مَا‌ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ فَوَلُّو‌ا‌ ‌وُجُوهَكُمْ شَ‍‍طْ‍‍‍رَهُ ۗ ‌وَ‌إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الْكِت‍‍َ‍ابَ لَيَعْلَم‍‍ُ‍ونَ ‌أَنَّ‍‍هُ ‌الْحَ‍‍قُّ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّهِمْ ۗ ‌وَمَا‌ ‌اللَّهُ بِ‍‍غَ‍‍افِلٍ عَ‍‍مَّ‍‍ا‌ يَعْمَلُونَ
Wa La'in 'Atayta Al-Ladhīna 'Ūtū Al-Kitāba Bikulli 'Āyatin Mā Tabi`ū Qiblataka ۚ Wa Mā 'Anta Bitābi`in Qiblatahum ۚ Wa Mā Ba`đuhum Bitābi`in Qiblata Ba`đin ۚ Wa La'ini Attaba`ta 'Ahwā'ahum Min Ba`di Mā Jā'aka Mina Al-`Ilmi ۙ 'Innaka 'Idhāan Lamina Až-Žālimīna 002-145. Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun. وَلَئِ‍‌‍نْ ‌أَتَ‍‍يْ‍‍تَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وتُو‌ا‌الكِت‍‍َ‍ابَ بِكُلِّ ‌آيَةٍ‌ مَا‌ تَبِعُو‌اقِ‍‍بْ‍‍لَتَكَ ۚ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌نْ‍‍تَ بِتَابِع‌‍ٍقِ‍‍بْ‍‍لَتَهُمْ ۚ ‌وَمَا‌ بَعْ‍‍ضُ‍‍هُمْ بِتَابِع‌‍ٍقِ‍‍بْ‍‍لَةَ بَعْ‍‍ضٍۚ ‌وَلَئِنِ ‌اتَّبَعْتَ ‌أَهْو‍َ‍‌ا‌ءَهُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَكَ مِنَ ‌الْعِلْمِ ۙ ‌إِنَّ‍‍كَ ‌إِ‌ذ‌ا‌ ً‌ لَمِنَ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Al-Ladhīna 'Ātaynāhumu Al-Kitāba Ya`rifūnahu Kamā Ya`rifūna 'Abnā'ahum ۖ Wa 'Inna Farīqāan Minhum Layaktumūna Al-Ĥaqqa Wa Hum Ya`lamūna 002-146. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bِlümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آتَيْنَاهُمُ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ يَعْ‍‍رِفُونَ‍‍هُ كَمَا‌ يَعْ‍‍رِف‍‍ُ‍ونَ ‌أَبْ‍‍ن‍‍َ‍ا‌ءَهُمْ ۖ ‌وَ‌إِنَّ فَ‍‍رِي‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ لَيَكْتُم‍‍ُ‍ونَ ‌الْحَ‍‍قَّ ‌وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Al-Ĥaqqu Min Rabbika ۖ Falā Takūnanna Mina Al-Mumtarīna 002-147. Gerçek (hak) Rabbinden (gelen)dir. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma. الْحَ‍‍قُّ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكَ ۖ فَلاَ‌ تَكُونَ‍‍نَّ مِنَ ‌الْمُمْتَ‍‍رِينَ
Wa Likullin Wijhatun Huwa Muwallīhā ۖ Fāstabiqū Al-Khayrāti ۚ 'Ayna Mā Takūnū Ya'ti Bikumu Allāhu Jamī`āan ۚ 'Inna Allāha `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 002-148. Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yِn vardır. ضyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri biraraya getirecektir. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. وَلِكُلٍّ‌ ‌وِجْ‍‍هَةٌ هُوَ‌ مُوَلِّيهَا‌ ۖ فَاسْتَبِ‍‍قُ‍‍و‌ا‌الْ‍‍خَ‍‍يْ‍رَ‍‌اتِ ۚ ‌أَيْ‍‍نَ مَا‌ تَكُونُو‌ا‌ يَأْتِ بِكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ جَمِيعا‌‌ ًۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
Wa Min Ĥaythu Kharajta Fawalli Wajhaka Shaţra Al-Masjidi Al-Ĥarāmi Wa 'Innahu ۖ Lalĥaqqu Min Rabbika Wa Mā ۗ Al-Lahu Bighāfilin `Ammā Ta`malūna 002-149. Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yِnüne çevir. Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. وَمِ‍‌‍نْ حَ‍‍يْ‍‍ثُ خَ‍رَجْ‍‍تَ فَوَلِّ ‌وَجْ‍‍هَكَ شَ‍‍طْ‍‍‍رَ‌الْمَسْجِدِ‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ ۖ ‌وَ‌إِنَّ‍‍هُ لَلْحَ‍‍قُّ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكَ ۗ ‌وَمَا‌ ‌اللَّهُ بِ‍‍غَ‍‍افِلٍ عَ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَعْمَلُونَ
Wa Min Ĥaythu Kharajta Fawalli Wajhaka Shaţra Al-Masjidi Al-Ĥarāmi Wa Ĥaythu ۚ Mā Kuntum Fawallū Wujūhakum Shaţrahu Li'allā Yakūna Lilnnāsi `Alaykum Ĥujjatun 'Illā Al-Ladhīna Žalamū Minhum Falā Takhshawhum Wa Akhshawnī Wa Li'atimma Ni`matī `Alaykum Wa La`allakum Tahtadūna 002-150. Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yِnüne çevir. (Siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yِnüne çevirin. ضyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz. وَمِ‍‌‍نْ حَ‍‍يْ‍‍ثُ خَ‍رَجْ‍‍تَ فَوَلِّ ‌وَجْ‍‍هَكَ شَ‍‍طْ‍‍‍رَ‌الْمَسْجِدِ‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ ۚ ‌وَحَ‍‍يْ‍‍ثُ مَا‌ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ فَوَلُّو‌ا‌ ‌وُجُوهَكُمْ شَ‍‍طْ‍‍‍رَهُ لِئَلاَّ‌ يَك‍‍ُ‍ونَ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ عَلَيْكُمْ حُجَّة‌‍ٌ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ظَ‍‍لَمُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ فَلاَ‌ تَ‍‍خْ‍‍شَوْهُمْ ‌وَ‌اخْ‍‍شَوْنِي ‌وَلِأَتِ‍‍مَّ نِعْمَتِي عَلَيْكُمْ ‌وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُ‌ونَ
Kamā 'Arsalnā Fīkum Rasūlāan Minkum Yatlū `Alaykum 'Āyātinā Wa Yuzakkīkum Wa Yu`allimukumu Al-Kitāba Wa Al-Ĥikmata Wa Yu`allimukum Mā Lam Takūnū Ta`lamūna 002-151. ضyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti ِğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gِnderdik. كَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌رْسَلْنَا‌ فِيكُمْ ‌‍رَسُولا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ يَتْلُو‌ عَلَيْكُمْ ‌آيَاتِنَا‌ ‌وَيُزَكِّيكُمْ ‌وَيُعَلِّمُكُمُ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ ‌وَ‌الْحِكْمَةَ ‌وَيُعَلِّمُكُمْ مَا‌ لَمْ تَكُونُو‌ا‌ تَعْلَمُونَ
dhkurūnī 'Adhkurkum Wa Ashkurū Lī Wa Lā Takfurūni 002-152. ضyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankِrlük etmeyin. فَا‌ذْكُرُ‌ونِ‍‍ي ‌أَ‌ذْكُرْكُمْ ‌وَ‌اشْكُرُ‌و‌ا‌ لِي ‌وَلاَ‌ تَكْفُرُ‌ونِ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Asta`īnū Biş-Şabri Wa Aş-Şalāati ۚ 'Inna Allāha Ma`a Aş-Şābirīna 002-153. Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌اسْتَعِينُو‌ا‌ بِ‍ال‍‍صَّ‍‍بْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةِ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ مَعَ ‌ال‍‍صَّ‍‍ابِ‍‍رِينَ
Wa Lā Taqūlū Liman Yuqtalu Fī Sabīli Allāhi 'Amwātun ۚ Bal 'Aĥyā'un Wa Lakin Lā Tash`urūna 002-154. Ve sakın Allah yolunda ِldürülenlere "ِlüler" demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz. وَلاَ‌ تَ‍‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ لِمَ‍‌‍نْ يُ‍‍قْ‍‍تَلُ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌أَمْو‍َ‍‌ات‌‍ٌۚ بَلْ ‌أَحْي‍‍َ‍ا‌ء‌ٌ‌ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ لاَ‌ تَشْعُرُ‌ونَ
Wa Lanabluwannakum Bishay'in Mina Al-Khawfi Wa Al-Jū`i Wa Naqşin Mina Al-'Amwli Wa Al-'Anfusi Wa Ath-Thamarāti ۗ Wa Bashshiri Aş-Şābirīna 002-155. Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gِsterenleri müjdele. وَلَنَ‍‍بْ‍‍لُوَنَّ‍‍كُمْ بِشَ‍‍يْء‌ٍ‌ مِنَ ‌الْ‍‍خَ‍‍وْفِ ‌وَ‌الْج‍‍ُ‍وعِ ‌وَنَ‍‍قْ‍‍‍‍صٍ‌ مِنَ ‌الأَمْو‌الِ ‌وَ‌الأَ‌ن‍‍فُسِ ‌وَ‌ال‍‍ثَّمَ‍رَ‍‌اتِ ۗ ‌وَبَشِّرِ‌ ‌ال‍‍صَّ‍‍ابِ‍‍رِينَ
Al-Ladhīna 'Idhā 'Aşābat/hum Muşībatun Qālū 'Innā Lillāh Wa 'Innā 'Ilayhi ji`ūna 002-156. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dِnücüleriz." الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ‌أَ‍صَ‍‍ابَتْهُمْ مُ‍‍صِ‍‍يبَة‌‍ٌقَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌إِنَّ‍‍ا‌ لِلَّهِ ‌وَ‌إِنَّ‍‍ا‌ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌‍رَ‌اجِعُونَ
'Ūlā'ika `Alayhim Şalawātun Min Rabbihim Wa Raĥmatun ۖ Wa 'Ūlā'ika Humu Al-Muhtadūna 002-157. Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır. أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ عَلَيْهِمْ صَ‍‍لَو‍َ‍‌اتٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّهِمْ ‌وَ‌‍رَحْمَةٌۖ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْمُهْتَدُ‌ونَ
'Inna Aş-Şafā Wa Al-Marwata Min Sha`ā'iri Allāhi ۖ Faman Ĥajja Al-Bayta 'Aw A`tamara Falā Junāĥa `Alayhi 'An Yaţţawwafa Bihimā ۚ Wa Man Taţawwa`a Khayan Fa'inna Allāha Shākirun `Alīmun 002-158. Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Bِylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gِnülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir. إِنَّ ‌ال‍‍صَّ‍‍فَا‌ ‌وَ‌الْمَرْ‌وَةَ مِ‍‌‍نْ شَع‍‍َ‍ائِرِ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ فَمَ‍‌‍نْ حَجَّ ‌الْبَ‍‍يْ‍‍تَ ‌أَ‌وْ‌ ‌اعْتَمَ‍رَ‌ فَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌أَ‌نْ يَ‍‍طَّ‍‍وَّفَ بِهِمَا‌ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ تَ‍‍طَ‍‍وَّعَ خَ‍‍يْر‌ا‌‌ ً‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ شَاكِرٌ‌ عَلِيمٌ
'Inna Al-Ladhīna Yaktumūna Mā 'Anzalnā Mina Al-Bayyināti Wa Al-Hudá Min Ba`di Mā Bayyannāhu Lilnnāsi Fī Al-Kitābi ۙ 'Ūlā'ika Yal`anuhumu Allāhu Wa Yal`anuhumu Al-Lā`inūna 002-159. Gerçekten, apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ediciler. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَكْتُم‍‍ُ‍ونَ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلْنَا‌ مِنَ ‌الْبَيِّن‍‍َ‍اتِ ‌وَ‌الْهُدَ‌ى‌ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ بَيَّ‍‍نّ‍‍َ‍اهُ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ فِي ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ۙ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ يَلْعَنُهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌وَيَلْعَنُهُمُ ‌ال‍‍لاَّعِنُونَ
'Illā Al-Ladhīna Tābū Wa 'Aşlaĥū Wa Bayyanū Fa'ūlā'ika 'Atūbu `Alayhim ۚ Wa 'Anā At-Tawwābu Ar-Raĥīmu 002-160. Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim. إِلاَّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ تَابُو‌ا‌ ‌وَ‌أَ‍صْ‍‍لَحُو‌ا‌ ‌وَبَيَّنُو‌ا‌ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌أَت‍‍ُ‍وبُ عَلَيْهِمْ ۚ ‌وَ‌أَنَا‌ ‌ال‍‍تَّوّ‍َ‍‌ابُ ‌ال‍رَّحِيمُ
'Inna Al-Ladhīna Kafarū Wa Mātū Wa Hum Kuffārun 'Ūlā'ika `Alayhim La`natu Allāhi Wa Al-Malā'ikati Wa An-Nāsi 'Ajma`īna 002-161. Şüphesiz, inkar edip kafir olarak ِlenler, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti bunların üzerinedir. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌وَمَاتُو‌ا‌ ‌وَهُمْ كُفّ‍‍َ‍ا‌رٌ‌ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْمَلاَئِكَةِ ‌وَ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌أَجْ‍‍مَعِينَ
Khālidīna Fīhā ۖ Lā Yukhaffafu `Anhumu Al-`Adhābu Wa Lā Hum Yunžarūna 002-162. Onda (lanette) süresiz kalacaklardır, onlardan azap hafifletilmez ve onlar gِzetilmezler. خَ‍‍الِد‍ِ‍ي‍‍نَ فِيهَا‌ ۖ لاَ‌ يُ‍‍خَ‍‍فَّفُ عَ‍‌‍نْ‍‍هُمُ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابُ ‌وَلاَ‌ هُمْ يُ‍‌‍ن‍‍ظَ‍‍رُ‌ونَ
Wa 'Ilahukum 'Ilahun Wāĥidun ۖ Lā 'Ilāha 'Illā Huwa Ar-Raĥmānu Ar-Raĥīmu 002-163. Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir). وَ‌إِلَهُكُمْ ‌إِلَهٌ‌ ‌وَ‌احِد‌ٌۖ لاَ‌ ‌إِلَهَ ‌إِلاَّ‌ هُوَ‌ ‌ال‍رَّحْمَنُ ‌ال‍رَّحِيمُ
'Inna Fī Khalqi As-Samāwāti Wa Al-'Arđi Wa Akhtilāfi Al-Layli Wa An-Nahāri Wa Al-Fulki Allatī Tajrī Fī Al-Baĥri Bimā Yanfa`u An-Nāsa Wa Mā 'Anzala Allāhu Mina As-Samā'i Min Mā'in Fa'aĥyā Bihi Al-'Arđa Ba`da Mawtihā Wa Baththa Fīhā Min Kulli Dābbatin Wa Taşrīfi Ar-Riyāĥi Wa As-Saĥābi Al-Musakhkhari Bayna As-Samā'i Wa Al-'Arđi La'āyātin Liqawmin Ya`qilūna 002-164. Şüphesiz, gِklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ِlümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gِkle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. إِنَّ فِي خَ‍‍لْ‍‍قِ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ ‌وَ‌اخْ‍‍تِلاَفِ ‌ال‍‍لَّ‍‍يْ‍‍لِ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍ه‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌الْفُلْكِ ‌الَّتِي تَ‍‍جْ‍‍رِي فِي ‌الْبَحْ‍‍ر‍ِ‍‌ بِمَا‌ يَ‍‌‍ن‍‍فَعُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ ‌اللَّ‍‍هُ مِنَ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ مِ‍‌‍نْ م‍‍َ‍ا‌ء‌‌ٍ‌ فَأَحْيَا‌ بِهِ ‌الأَ‌رْ‍ضَ بَعْدَ‌ مَوْتِهَا‌ ‌وَبَثَّ فِيهَا‌ مِ‍‌‍نْ كُلِّ ‌د‍َ‍‌ابَّةٍ‌ ‌وَتَ‍‍صْ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍فِ ‌ال‍‍رِّي‍‍َ‍احِ ‌وَ‌ال‍‍سَّح‍‍َ‍ابِ ‌الْمُسَ‍‍خَّ‍‍ر‍ِ‍‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌ال‍‍سَّم‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضِ لَآي‍‍َ‍ات‍ٍ‌ لِ‍‍قَ‍‍وْمٍ‌ يَعْ‍‍قِ‍‍لُونَ
Wa Mina An-Nāsi Man Yattakhidhu Min Dūni Allāhi 'Andādāan Yuĥibbūnahum Kaĥubbi Allāhi Wa ۖ Al-Ladhīna 'Āmanū 'Ashaddu Ĥubbāan Lillāh ۗ Wa Law Yará Al-Ladhīna Žalamū 'Idh Yarawna Al-`Adhāba 'Anna Al-Qūwata Lillāh Jamī`āan Wa 'Anna Allāha Shadīdu Al-`Adhābi 002-165. İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. وَمِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ مَ‍‌‍نْ يَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌ مِ‍‌‍نْ ‌د‍ُ‍‌ونِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌أَ‌ن‍‍دَ‌ا‌د‌ا‌ ً‌ يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌أَشَدُّ‌ حُبّا‌ ًلِلَّهِ ۗ ‌وَلَوْ‌ يَ‍رَ‌ى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ظَ‍‍لَمُ‍‍و‌ا‌ ‌إِ‌ذْ‌ يَ‍رَ‌وْنَ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابَ ‌أَنَّ ‌الْ‍‍قُ‍‍وَّةَ لِلَّهِ جَمِيعا‌ ً‌ ‌وَ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ شَد‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌الْعَذَ‌ابِ
'Idh Tabarra'a Al-Ladhīna Attubi`ū Mina Al-Ladhīna Attaba`ū Wa Ra'aw Al-`Adhāba Wa Taqaţţa`at Bihimu Al-'Asbābu 002-166. ضyle ki (o gün) kendilerine tabi olunanlar, kendilerine tabi olanlardan uzaklaşıp-kaçmışlardır. (Artık) Onlar azabı gِrmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp-kopmuştur. إِ‌ذْ‌ تَبَ‍رَّ‌أَ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اتُّبِعُو‌ا‌ مِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اتَّبَعُو‌ا‌ ‌وَ‌‍رَ‌أَ‌وْ‌ا‌ ‌الْعَذ‍َ‍‌ابَ ‌وَتَ‍‍قَ‍‍طَّ‍‍عَتْ بِهِمُ ‌الأَسْ‍‍ب‍‍ابُ
Wa Qāla Al-Ladhīna Attaba`ū Law 'Anna Lanā Karratan Fanatabarra'a Minhum Kamā Tabarra'ū Minnā ۗ Kadhālika Yurīhimu Allāhu 'A`mālahum Ĥasarātin `Alayhim ۖ Wa Mā Hum Bikhārijīna Mina An-Nāri 002-167. (O zaman, yِnetilip) Uyanlar derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya dِnme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık." Bِylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gِsterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler. وَ‍قَ‍‍الَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اتَّبَعُو‌ا‌ لَوْ‌ ‌أَنَّ لَنَا‌ كَ‍رَّة‌ ً‌ فَنَتَبَ‍رَّ‌أَ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ كَمَا‌ تَبَ‍رَّ‌ء‍ُ‍‌و‌ا‌ مِ‍‍نَّ‍‍ا‌ ۗ كَذَلِكَ يُ‍‍رِيهِمُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَعْمَالَهُمْ حَسَ‍رَ‍‌اتٍ عَلَيْهِمْ ۖ ‌وَمَا‌ هُمْ بِ‍‍خَ‍‍ا‌رِج‍‍ِ‍ي‍‍نَ مِنَ ‌ال‍‍نَّ‍‍ا‌رِ
Yā 'Ayyuhā An-Nāsu Kulū Mimmā Fī Al-'Arđi Ĥalālāan Ţayyibāan Wa Lā Tattabi`ū Khuţuwāti Ash-Shayţāni ۚ 'Innahu Lakum `Adūwun Mubīn 002-168. Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ كُلُو‌ا‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ حَلالا‌‌ ًطَ‍‍يِّبا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ تَتَّبِعُو‌اخُ‍‍طُ‍‍و‍َ‍‌اتِ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انِ ۚ ‌إِنَّ‍‍هُ لَكُمْ عَدُ‌وّ‌ٌ‌ مُ‍‍بِ‍‍ين
'Innamā Ya'murukum Bis-Sū'i Wa Al-Faĥshā'i Wa 'An Taqūlū `Alá Allāhi Mā Lā Ta`lamūna 002-169. O, size yalnızca, kِtülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri sِylemenizi emreder. إِنَّ‍‍مَا‌ يَأْمُرُكُمْ بِ‍ال‍‍سّ‍‍ُ‍و‌ءِ‌ ‌وَ‌الْفَحْش‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ‌وَ‌أَ‌نْ تَ‍‍قُ‍‍ولُو‌ا‌ عَلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ مَا‌ لاَ‌ تَعْلَمُونَ
Wa 'Idhā Qīla Lahum Attabi`ū Mā 'Anzala Allāhu Qālū Bal Nattabi`u Mā 'Alfaynā `Alayhi 'Ābā'anā ۗ 'Awalaw Kāna 'Ābā'uuhum Lā Ya`qilūna Shay'āan Wa Lā Yahtadūna 002-170. Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ قِ‍‍ي‍‍لَ لَهُمْ ‌اتَّبِعُو‌ا‌ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ ‌اللَّ‍‍هُ قَ‍‍الُو‌ا‌ بَلْ نَتَّبِعُ مَ‍‍ا‌ ‌أَلْفَيْنَا‌ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌آب‍‍َ‍ا‌ءَنَ‍‍اۗ ‌أَ‌وَلَوْ‌ ك‍‍َ‍انَ ‌آب‍‍َ‍ا‌ؤُهُمْ لاَ‌ يَعْ‍‍قِ‍‍ل‍‍ُ‍ونَ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ يَهْتَدُ‌ونَ
Wa Mathalu Al-Ladhīna Kafarū Kamathali Al-Ladhī Yan`iqu Bimā Lā Yasma`u 'Illā Du`ā'an Wa Nidā'an ۚ Şummun Bukmun `Umyun Fahum Lā Ya`qilūna 002-171. İnkar edenlerin ِrneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın ِrneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kِrdürler; bundan dolayı akıl erdiremezler. وَمَثَلُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ كَمَثَلِ ‌الَّذِي يَ‍‌‍نْ‍‍عِ‍‍قُ بِمَا‌ لاَ‌ يَسْمَعُ ‌إِلاَّ‌ ‌دُع‍‍َ‍ا‌ء‌ ً‌ ‌وَنِد‍َ‍‌ا‌ء‌‌ ًۚ صُ‍‍مّ‌‍‌‍ٌ‌ بُكْمٌ عُمْي‌‍ٌ‌ فَهُمْ لاَ‌ يَعْ‍‍قِ‍‍لُونَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Kulū Min Ţayyibāti Mā Razaqnākum Wa Ashkurū Lillāh 'In Kuntum 'Īyāhu Ta`budūna 002-172. Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah'a şükredin. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ كُلُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ طَ‍‍يِّب‍‍َ‍اتِ مَا‌ ‌‍رَ‌زَ‍قْ‍‍نَاكُمْ ‌وَ‌اشْكُرُ‌و‌الِلَّهِ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ ‌إِيّ‍‍َ‍اهُ تَعْبُدُ‌ونَ
'Innamā Ĥarrama `Alaykumu Al-Maytata Wa Ad-Dama Wa Laĥma Al-Khinzīri Wa Mā 'Uhilla Bihi Lighayri Allāhi ۖ Famani Ađţurra Ghayraghin Wa Lā `Ādin Falā 'Ithma `Alayhi ۚ 'Inna Allāha Ghafūrun Raĥīmun 002-173. O, size ِlüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ِlmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. إِنَّ‍‍مَا‌ حَ‍رَّمَ عَلَيْكُمُ ‌الْمَيْتَةَ ‌وَ‌ال‍‍دَّمَ ‌وَلَحْمَ ‌الْ‍‍خِ‍‍‌‍ن‍‍ز‍ِ‍ي‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أُهِلَّ بِ‍‍هِ لِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ فَمَنِ ‌اضْ‍‍طُ‍رَّغَ‍‍يْ‍رَ‌ ب‍‍َ‍اغٍ‌ ‌وَلاَ‌ ع‍‍َ‍ا‌د‌‌ٍ‌ فَلاَ‌ ‌إِثْمَ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
'Inna Al-Ladhīna Yaktumūna Mā 'Anzala Allāhu Mina Al-Kitābi Wa Yashtarūna Bihi Thamanāan Qalīlāan ۙ 'Ūlā'ika Mā Ya'kulūna Fī Buţūnihim 'Illā An-Nāra Wa Lā Yukallimuhumu Allāhu Yawma Al-Qiyāmati Wa Lā Yuzakkīhim Wa Lahum `Adhābun 'Alīmun 002-174. Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi gِz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَكْتُم‍‍ُ‍ونَ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ ‌اللَّ‍‍هُ مِنَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌وَيَشْتَر‍ُ‍‌ونَ بِ‍‍هِ ثَمَنا‌‌ ًقَ‍‍لِيلاً‌ ۙ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ مَا‌ يَأْكُل‍‍ُ‍ونَ فِي بُ‍‍طُ‍‍ونِهِمْ ‌إِلاَّ‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌‍رَ‌ ‌وَلاَ‌ يُكَلِّمُهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ‌وَلاَ‌ يُزَكِّيهِمْ ‌وَلَهُمْ عَذ‍َ‍‌ابٌ ‌أَلِيمٌ
'Ūlā'ika Al-Ladhīna Ashtaraw Ađ-Đalālata Bil-Hudá Wa Al-`Adhāba Bil-Maghfirati ۚ Famā 'Aşbarahum `Alá An-Nāri 002-175. Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اشْتَ‍رَ‌وْ‌ا‌ ‌ال‍‍ضَّ‍‍لاَلَةَ بِ‍الْهُدَ‌ى‌ ‌وَ‌الْعَذ‍َ‍‌ابَ بِ‍الْمَ‍‍غْ‍‍فِ‍رَةِ ۚ فَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‍صْ‍‍بَ‍رَهُمْ عَلَى‌ ‌ال‍‍نَّ‍‍ا‌رِ
Dhālika Bi'anna Allāha Nazzala Al-Kitāba Bil-Ĥaqqi ۗ Wa 'Inna Al-Ladhīna Akhtalafū Fī Al-Kitābi Lafī Shiqāqin Ba`īdin 002-176. Bu, Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler. ذَلِكَ بِأَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ نَزَّلَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ بِ‍الْحَ‍‍قِّ ۗ ‌وَ‌إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اخْ‍‍تَلَفُو‌ا‌ فِي ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ لَفِي شِ‍‍قَ‍‍اق‍ ٍ‌ بَعِيدٍ
Laysa Al-Birra 'An Tuwallū Wujūhakum Qibala Al-Mashriqi Wa Al-Maghribi Wa Lakinna Al-Birra Man 'Āmana Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri Wa Al-Malā'ikati Wa Al-Kitābi Wa An-Nabīyīna Wa 'Ātá Al-Māla `Alá Ĥubbihi Dhawī Al-Qurbá Wa Al-Yatāmá Wa Al-Masākīna Wa Abna As-Sabīli Wa As-Sā'ilīna Wa Fī Ar-Riqābi Wa 'Aqāma Aş-Şalāata Wa 'Ātá Az-Zakāata Wa Al-Mūfūna Bi`ahdihim 'Idhā `Āhadū Wa ۖ Aş-Şābirīna Fī Al-Ba'sā'i Wa Ađ-Đarrā'i Wa Ĥīna Al-Ba'si ۗ 'Ūlā'ika Al-Ladhīna Şadaqū ۖ Wa 'Ūlā'ika Humu Al-Muttaqūna 002-177. Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kِlelere (ِzgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gِsterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. لَ‍‍يْ‍‍سَ ‌الْبِ‍‍ر‍ّ‍َ‌ ‌أَ‌نْ تُوَلُّو‌ا‌ ‌وُجُوهَكُمْ قِ‍‍بَلَ ‌الْمَشْ‍‍رِ‍‍قِ ‌وَ‌الْمَ‍‍غْ‍‍رِبِ ‌وَلَكِ‍‍نَّ ‌الْبِ‍‍ر‍ّ‍َ‌ مَ‍‌‍نْ ‌آمَنَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ‌وَ‌الْمَلاَئِكَةِ ‌وَ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيّ‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌آتَى‌ ‌الْم‍‍َ‍الَ عَلَى‌ حُبِّ‍‍هِ ‌ذَ‌وِي ‌الْ‍‍قُ‍‍رْبَى‌ ‌وَ‌الْيَتَامَى‌ ‌وَ‌الْمَسَاك‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌ابْ‍‍نَ ‌ال‍‍سَّب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌وَ‌ال‍‍سّ‍‍َ‍ائِل‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَفِي ‌ال‍‍رِّ‍‍قَ‍‍ابِ ‌وَ‌أَ‍قَ‍‍امَ ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌آتَى‌ ‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ ‌وَ‌الْمُوف‍‍ُ‍ونَ بِعَهْدِهِمْ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ عَاهَدُ‌و‌اۖ ‌وَ‌ال‍‍صَّ‍‍ابِ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ فِي ‌الْبَأْس‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ‌وَ‌ال‍‍ضَّ‍‍رّ‍َ‍‌ا‌ءِ‌ ‌وَح‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌الْبَأْسِ ۗ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ صَ‍‍دَ‍قُ‍‍و‌اۖ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌الْمُتَّ‍‍قُ‍‍ونَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Kutiba `Alaykumu Al-Qişāşu Fī Al-Qatlá ۖ Al-Ĥurru Bil-Ĥurri Wa Al-`Abdu Bil-`Abdi Wa Al-'Unthá Bil-'Unthá ۚ Faman `Ufiya Lahu Min 'Akhīhi Shay'un Fa Attibā`un Bil-Ma`rūfi Wa 'Adā'un 'Ilayhi Bi'iĥsānin ۗ Dhālika Takhfīfun Min Rabbikum Wa Raĥmatun ۗ Famani A`tadá Ba`da Dhālika Falahu `Adhābun 'Alīmun 002-178. Ey iman edenler, ِldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). ضzgüre karşı ِzgür, kِleye karşı kِle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) ِrfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ِdemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ كُتِبَ عَلَيْكُمُ ‌الْ‍‍قِ‍‍صَ‍‍اصُ فِي ‌الْ‍‍قَ‍‍تْلَى‌ ۖ ‌الْحُرُّ‌ بِ‍الْحُرِّ‌ ‌وَ‌الْعَ‍‍بْ‍‍دُ‌ بِ‍الْعَ‍‍بْ‍‍دِ‌ ‌وَ‌الأُ‌ن‍‍ثَى‌ بِ‍الأُ‌ن‍‍ثَى‌ ۚ فَمَ‍‌‍نْ عُفِيَ لَ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ ‌أَ‍خِ‍‍ي‍‍هِ شَ‍‍يْء‌‌ٌ‌ فَاتِّب‍‍َ‍اع‌‍ٌ‌ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ‌وَ‌أَ‌د‍َ‍‌ا‌ء‌‌ٌ‌ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ بِإِحْس‍‍َ‍ان‌‍ٍۗ ‌ذَلِكَ تَ‍‍خْ‍‍ف‍‍ِ‍ي‍‍فٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكُمْ ‌وَ‌‍رَحْمَة‌‍ٌۗ فَمَنِ ‌اعْتَدَ‌ى‌ بَعْدَ‌ ‌ذَلِكَ فَلَ‍‍هُ عَذ‍َ‍‌ابٌ ‌أَلِيمٌ
Wa Lakum Al-Qişāşi Ĥayāatun Yā 'Ūlī Al-'Albābi La`allakum Tattaqūna 002-179. Ey temiz akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız. وَلَكُمْ فِي ‌الْ‍‍قِ‍‍صَ‍‍اصِ حَي‍‍َ‍اةٌ‌ يَ‍‍ا‌ ‌أ‍ُ‍‌وْلِي ‌الأَلْب‍‍َ‍ابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّ‍‍قُ‍‍ونَ
Kutiba `Alaykum 'Idhā Ĥađara 'Aĥadakumu Al-Mawtu 'In Taraka Khayan Al-Waşīyatu Lilwālidayni Wa Al-'Aqrabīna Bil-Ma`rūfi ۖ Ĥaqqāan `Alá Al-Muttaqīna 002-180. Sizden birinize ِlüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı). كُتِبَ عَلَيْكُمْ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ حَ‍‍ضَ‍رَ‌ ‌أَحَدَكُمُ ‌الْمَ‍‍وْتُ ‌إِ‌نْ تَ‍رَكَ خَ‍‍يْر‌ا‌‌ ً‌الْوَ‍صِ‍‍يَّةُ لِلْوَ‌الِدَيْ‍‍نِ ‌وَ‌الأَ‍قْ‍‍‍رَب‍‍ِ‍ي‍‍نَ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ۖ حَ‍‍قّ‍‍اً‌ عَلَى‌ ‌الْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
Faman Baddalahu Ba`damā Sami`ahu Fa'innamā 'Ithmuhu `Alá Al-Ladhīna Yubaddilūnahu~ ۚ 'Inna Allāha Samī`un `Alīmun 002-181. Bundan bِyle kim onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. فَمَ‍‌‍نْ بَدَّلَ‍‍هُ بَعْدَمَا‌ سَمِعَ‍‍هُ فَإِنَّ‍‍مَ‍‍ا‌ ‌إِثْمُ‍‍هُ عَلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُبَدِّلُونَهُ~ُ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ سَم‍‍ِ‍ي‍‍عٌ عَلِيمٌ
Faman Khāfa Minşin Janafāan 'Aw 'Ithmāan Fa'aşlaĥa Baynahum Falā 'Ithma `Alayhi ۚ 'Inna Allāha Ghafūrun Raĥīmun 002-182. Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim gِstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını bulup-düzeltirse, artık ona günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. فَمَ‍‌‍نْ خَ‍‍افَ مِ‍‌‍نْ م‍‍ُ‍و‍ص‌‍‌‍ٍ‌ جَنَفاً‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌إِثْما‌‌ ً‌ فَأَ‍صْ‍‍لَحَ بَيْنَهُمْ فَلاَ‌ ‌إِثْمَ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Kutiba `Alaykumu Aş-Şiyāmu Kamā Kutiba `Alá Al-Ladhīna Min Qablikum La`allakum Tattaqūna 002-183. Ey iman edenler, sizden ِncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ كُتِبَ عَلَيْكُمُ ‌ال‍‍صِّ‍‍ي‍‍َ‍امُ كَمَا‌ كُتِبَ عَلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّ‍‍قُ‍‍ونَ
'Ayyāmāan Ma`dūdātin ۚ Faman Kāna Minkum Marīđāan 'Aw `Alá Safarin Fa`iddatun Min 'Ayyāmin 'Ukhara ۚ Wa `Alá Al-Ladhīna Yuţīqūnahu Fidyatun Ţa`āmu Miskīnin ۖ Faman Taţawwa`a Khayan Fahuwa Khayrun Lahu ۚ Wa 'An Taşūmū Khayrun Lakum ۖ 'In Kuntum Ta`lamūna 002-184. (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gِnülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır. أَيَّاما‌ ً‌ مَعْدُ‌و‌د‍َ‍‌ات‌‍ٍۚ فَمَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ مَ‍‍رِي‍‍ض‍‍اً‌ ‌أَ‌وْ‌ عَلَى‌ سَفَر‌‌ٍ‌ فَعِدَّةٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَيّ‍‍َ‍امٍ ‌أُ‍خَ‍رَۚ ‌وَعَلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُ‍‍طِ‍‍ي‍‍قُ‍‍ونَ‍‍هُ فِ‍‍دْيَة‌‍ٌطَ‍‍ع‍‍َ‍امُ مِسْك‍‍ِ‍ي‍‍ن‌‍ٍۖ فَمَ‍‌‍نْ تَ‍‍طَ‍‍وَّعَ خَ‍‍يْر‌ا‌‌ ً‌ فَهُوَ‌ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لَ‍‍هُ ۚ ‌وَ‌أَ‌نْ تَ‍‍صُ‍‍ومُو‌اخَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لَكُمْ ۖ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تَعْلَمُونَ
Shahru Ramađāna Al-Ladhī 'Unzila Fīhi Al-Qur'ānu Hudan Lilnnāsi Wa Bayyinātin Mina Al-Hudá Wa Al-Furqāni ۚ Faman Shahida Minkumu Ash-Shahra Falyaşumhu ۖ Wa Man Kāna Marīđāan 'Aw `Alá Safarin Fa`iddatun Min 'Ayyāmin 'Ukhara ۗ Yurīdu Allāhu Bikumu Al-Yusra Wa Lā Yurīdu Bikumu Al-`Usra Wa Litukmilū Al-`Iddata Wa Litukabbirū Allaha `Alá Mā Hadākum Wa La`allakum Tashkurūna 002-185. Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. ضyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz. شَهْرُ‌ ‌‍رَمَ‍‍ضَ‍‍انَ ‌الَّذِي ‌أُ‌ن‍‍زِلَ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌الْ‍‍قُ‍‍رْ‌آنُ هُ‍‍د‌ى‌ ً‌ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَبَيِّن‍‍َ‍اتٍ‌ مِنَ ‌الْهُدَ‌ى‌ ‌وَ‌الْفُرْ‍قَ‍‍انِ ۚ فَمَ‍‌‍نْ شَهِدَ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمُ ‌ال‍‍شَّهْ‍رَ‌ فَلْيَ‍‍صُ‍‍مْهُ ۖ ‌وَمَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ مَ‍‍رِي‍‍ض‍‍اً‌ ‌أَ‌وْ‌ عَلَى‌ سَفَر‌‌ٍ‌ فَعِدَّةٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَيّ‍‍َ‍امٍ ‌أُ‍خَ‍رَۗ يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌اللَّ‍‍هُ بِكُمُ ‌الْيُسْ‍رَ‌ ‌وَلاَ‌ يُ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍دُ‌ بِكُمُ ‌الْعُسْ‍رَ‌ ‌وَلِتُكْمِلُو‌ا‌الْعِدَّةَ ‌وَلِتُكَبِّرُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ مَا‌ هَدَ‌اكُمْ ‌وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُ‌ونَ
Wa 'Idhā Sa'alaka `Ibādī `Annī Fa'innī Qarībun ۖ 'Ujību Da`wata Ad-Dā`i 'Idhā Da`āni ۖ Falyastajībū Lī Wa Līu'uminū Bī La`allahum Yarshudūna 002-186. Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. ضyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ سَأَلَكَ عِبَا‌دِي عَ‍‍نِّ‍‍ي فَإِنِّ‍‍ي قَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍بٌ ۖ ‌أُج‍‍ِ‍ي‍‍بُ ‌دَعْوَةَ ‌ال‍‍دّ‍َ‍‌اعِ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ‌دَع‍‍َ‍انِ ۖ فَلْيَسْتَجِيبُو‌ا‌ لِي ‌وَلْيُؤْمِنُو‌ا‌ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُ‌ونَ
'Uĥilla Lakum Laylata Aş-Şiyāmi Ar-Rafathu 'Ilá Nisā'ikum ۚ Hunna Libāsun Lakum Wa 'Antum Libāsun Lahunna ۗ `Alima Allāhu 'Annakum Kuntum Takhtānūna 'Anfusakum Fatāba `Alaykum Wa `Afā `Ankum ۖ Fāl'āna Bāshirūhunna Wa Abtaghū Mā Kataba Allāhu Lakum ۚ Wa Kulū Wa Ashrabū Ĥattá Yatabayyana Lakumu Al-Khayţu Al-'Abyađu Mina Al-Khayţi Al-'Aswadi Mina Al-Fajri ۖ Thumma 'Atimmū Aş-Şiyāma 'Ilá Al-Layli ۚ Wa Lā Tubāshirūhunna Wa 'Antum `Ākifūna Fī Al-Masājidi ۗ Tilka Ĥudūdu Allāhi Falā Taqrabūhā ۗ Kadhālika Yubayyinu Allāhu 'Āyātihi Lilnnāsi La`allahum Yattaqūna 002-187. Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin ِrtüleriniz, siz de onlara ِrtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini bِylece açıklar; umulur ki sakınırlar. أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ ‌ال‍‍صِّ‍‍ي‍‍َ‍امِ ‌ال‍رَّفَثُ ‌إِلَى‌ نِس‍‍َ‍ائِكُمْ ۚ هُ‍‍نَّ لِب‍‍َ‍اس ٌ‌ لَكُمْ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ لِب‍‍َ‍اس ٌ‌ لَهُ‍‍نَّ ۗ عَلِمَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَنَّ‍‍كُمْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تَ‍‍خْ‍‍تَان‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌ن‍‍فُسَكُمْ فَت‍‍َ‍ابَ عَلَيْكُمْ ‌وَعَفَا‌ عَ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ۖ فَالآنَ بَاشِرُ‌وهُ‍‍نَّ ‌وَ‌ابْ‍‍تَ‍‍غُ‍‍و‌ا‌ مَا‌ كَتَبَ ‌اللَّ‍‍هُ لَكُمْ ۚ ‌وَكُلُو‌ا‌ ‌وَ‌اشْ‍رَبُو‌ا‌ حَتَّى‌ يَتَبَيَّنَ لَكُمُ ‌الْ‍‍خَ‍‍يْ‍‍طُ ‌الأَبْ‍‍يَ‍‍ضُ مِنَ ‌الْ‍‍خَ‍‍يْ‍‍طِ ‌الأَسْوَ‌دِ‌ مِنَ ‌الْفَ‍‍جْ‍‍ر‍ِ‍‌ ۖ ثُ‍‍مَّ ‌أَتِ‍‍مُّ‍‍و‌ا‌ال‍‍صِّ‍‍ي‍‍َ‍امَ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍لَّ‍‍يْ‍‍لِ ۚ ‌وَلاَ‌ تُبَاشِرُ‌وهُ‍‍نَّ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ عَاكِف‍‍ُ‍ونَ فِي ‌الْمَسَاجِدِ‌ ۗ تِلْكَ حُد‍ُ‍‌و‌دُ‌ ‌اللَّ‍‍هِ فَلاَ‌ تَ‍‍قْ‍‍‍رَبُوهَا‌ ۗ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌آيَاتِ‍‍هِ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّ‍‍قُ‍‍ونَ
Wa Lā Ta'kulū 'Amwālakum Baynakum Bil-Bāţili Wa Tudlū Bihā 'Ilá Al-Ĥukkāmi Lita'kulū Farīqāan Min 'Amwāli An-Nāsi Bil-'Ithmi Wa 'Antum Ta`lamūna 002-188. Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bِlümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayın. وَلاَ‌ تَأْكُلُ‍‍و‌ا‌ ‌أَمْوَ‌الَكُمْ بَيْنَكُمْ بِ‍الْبَاطِ‍‍لِ ‌وَتُ‍‍دْلُو‌ا‌ بِهَ‍‍ا‌ ‌إِلَى‌ ‌الْحُكّ‍‍َ‍امِ لِتَأْكُلُو‌ا‌ فَ‍‍رِي‍‍ق‍‍ا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَمْو‍َ‍‌الِ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ بِ‍الإِثْمِ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ تَعْلَمُونَ
Yas'alūnaka `Ani Al-'Ahillati ۖ Qul Hiya Mawāqītu Lilnnāsi Wa Al-Ĥajji ۗ Wa Laysa Al-Birru Bi'an Ta'tū Al-Buyūta Min Žuhūrihā Wa Lakinna Al-Birra Mani Attaqá ۗ Wa 'Tū Al-Buyūta Min 'Abwābihā ۚ Wa Attaqū Allaha La`allakum Tufliĥūna 002-189. Sana, hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorarlar. De ki: "O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir. İyilik (birr), evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama iyilik sakınan(ın tutumudur). Evlere kapılarından girin. Allah'tan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz. يَسْأَلُونَكَ عَنِ ‌الأَهِلَّةِ ۖ قُ‍‍لْ هِيَ مَوَ‌اقِ‍‍ي‍‍تُ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَ‌الْحَجِّ ۗ ‌وَلَ‍‍يْ‍‍سَ ‌الْبِ‍‍ر‍ّ‍ُ‌ بِأَ‌نْ تَأْتُو‌ا‌الْبُي‍‍ُ‍وتَ مِ‍‌‍نْ ظُ‍‍هُو‌رِهَا‌ ‌وَلَكِ‍‍نَّ ‌الْبِ‍‍ر‍ّ‍َ‌ مَنِ ‌اتَّ‍‍قَ‍‍ى‌ ۗ ‌وَ‌أْتُو‌ا‌الْبُي‍‍ُ‍وتَ مِ‍‌‍نْ ‌أَبْ‍‍وَ‌ابِهَا‌ ۚ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Wa Qātilū Fī Sabīli Allāhi Al-Ladhīna Yuqātilūnakum Wa Lā Ta`tadū ۚ 'Inna Allāha Lā Yuĥibbu Al-Mu`tadīna 002-190. Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. وَ‍قَ‍‍اتِلُو‌ا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُ‍‍قَ‍‍اتِلُونَكُمْ ‌وَلاَ‌ تَعْتَدُ‌و‌اۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لاَ‌ يُحِبُّ ‌الْمُعْتَدِينَ
qtulūhum Ĥaythu Thaqiftumūhum Wa 'Akhrijūhum Min Ĥaythu 'Akhrajūkum Wa ۚ Al-Fitnatu 'Ashaddu Mina Al-Qatli ۚ Wa Lā Tuqātilūhum `Inda Al-Masjidi Al-Ĥarāmi Ĥattá Yuqātilūkum Fīhi ۖ Fa'in Qātalūkumqtulūhum ۗ Kadhālika Jazā'u Al-Kāfirīna 002-191. Onları, bulduğunuz yerde ِldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, ِldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte bِyledir. وَ‌ا‍قْ‍‍تُلُوهُمْ حَ‍‍يْ‍‍ثُ ثَ‍‍قِ‍‍فْتُمُوهُمْ ‌وَ‌أَ‍خْ‍‍رِجُوهُمْ مِ‍‌‍نْ حَ‍‍يْ‍‍ثُ ‌أَ‍خْ‍رَجُوكُمْ ۚ ‌وَ‌الْفِتْنَةُ ‌أَشَدُّ‌ مِنَ ‌الْ‍‍قَ‍‍تْلِ ۚ ‌وَلاَ‌ تُ‍‍قَ‍‍اتِلُوهُمْ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌الْمَسْجِدِ‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ حَتَّى‌ يُ‍‍قَ‍‍اتِلُوكُمْ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ۖ فَإِ‌نْ قَ‍‍اتَلُوكُمْ فَا‍قْ‍‍تُلُوهُمْ ۗ كَذَلِكَ جَز‍َ‍‌ا‌ءُ‌ ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
Fa'ini Antahaw Fa'inna Allāha Ghafūrun Raĥīmun 002-192. Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir. فَإِنِ ‌ان‍‍تَهَوْ‌ا‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Wa Qātilūhum Ĥattá Lā Takūna Fitnatun Wa Yakūna Ad-Dīnu Lillāh ۖ Fa'ini Antahaw Falā `Udwāna 'Illā `Alá Až-Žālimīna 002-193. (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur. وَ‍قَ‍‍اتِلُوهُمْ حَتَّى‌ لاَ‌ تَك‍‍ُ‍ونَ فِتْنَةٌ‌ ‌وَيَك‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍دّ‍ِ‍ي‍‍نُ لِلَّهِ ۖ فَإِنِ ‌ان‍‍تَهَوْ‌ا‌ فَلاَ‌ عُ‍‍دْ‌و‍َ‍‌انَ ‌إِلاَّ‌ عَلَى‌ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Ash-Shahru Al-Ĥarāmu Bish-Shahri Al-Ĥarāmi Wa Al-Ĥurumātu Qişāşun ۚ Famani A`tadá `Alaykum Fā`tadū `Alayhi Bimithli Mā A`tadá `Alaykum ۚ Wa Attaqū Allaha Wa A`lamū 'Anna Allāha Ma`a Al-Muttaqīna 002-194. Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. ضyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup-sakınanlarla beraberdir. ال‍‍شَّهْرُ‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امُ بِ‍ال‍‍شَّهْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ ‌وَ‌الْحُرُم‍‍َ‍اتُ قِ‍‍صَ‍‍اص‌‍ٌۚ فَمَنِ ‌اعْتَدَ‌ى‌ عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُ‌و‌ا‌ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ بِمِثْلِ مَا‌ ‌اعْتَدَ‌ى‌ عَلَيْكُمْ ۚ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ مَعَ ‌الْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
Wa 'Anfiqū Fī Sabīli Allāhi Wa Lā Tulqū Bi'aydīkum 'Ilá At-Tahlukati ۛ Wa 'Aĥsinū ۛ 'Inna Allāha Yuĥibbu Al-Muĥsinīna 002-195. Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever. وَ‌أَ‌ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَلاَ‌ تُلْ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ بِأَيْدِيكُمْ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍تَّهْلُكَةِ ۛ ‌وَ‌أَحْسِنُ‍‍و‌اۛ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُحِبُّ ‌الْمُحْسِنِينَ
Wa 'Atimmū Al-Ĥajja Wa Al-`Umrata Lillāh ۚ Fa'in 'Uĥşirtum Famā Astaysara Mina Al-Hadyi ۖ Wa Lā Taĥliqū Ru'ūsakum Ĥattá Yablugha Al-Hadyu Maĥillahu ۚ Faman Kāna Minkum Marīđāan 'Aw Bihi~ 'Adhan Min Ra'sihi Fafidyatun Min Şiyāmin 'Aw Şadaqatin 'Aw Nusukin ۚ Fa'idhā 'Amintum Faman Tamatta`a Bil-`Umrati 'Ilá Al-Ĥajji Famā Astaysara Mina Al-Hadyi ۚ Faman Lam Yajid Faşiyāmu Thalāthati 'Ayyāmin Al-Ĥajji Wa Sab`atin 'Idhā Raja`tum ۗ Tilka `Asharatun Kāmilatun ۗ Dhālika Liman Lam Yakun 'Ahluhu Ĥāđirī Al-Masjidi Al-Ĥarāmi ۚ Wa Attaqū Allaha Wa A`lamū 'Anna Allāha Shadīdu Al-`Iqābi 002-196. Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gِnderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, haccda üç gün, dِndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır. وَ‌أَتِ‍‍مُّ‍‍و‌ا‌الْحَجَّ ‌وَ‌الْعُمْ‍رَةَ لِلَّهِ ۚ فَإِ‌نْ ‌أُحْ‍‍صِ‍‍رْتُمْ فَمَا‌ ‌اسْتَيْسَ‍رَ‌ مِنَ ‌الْهَ‍‍دْيِ ۖ ‌وَلاَ‌ تَحْلِ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ ‌رُ‌ء‍ُ‍‌وسَكُمْ حَتَّى‌ يَ‍‍بْ‍‍لُ‍‍غَ ‌الْهَ‍‍دْيُ مَحِلَّ‍‍هُ ۚ فَمَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ مَ‍‍رِي‍‍ض‍‍اً‌ ‌أَ‌وْ‌ بِهِ ‌أَ‌ذ‌ى‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَ‌أْسِ‍‍هِ فَفِ‍‍دْيَةٌ‌ مِ‍‌‍نْ صِ‍‍ي‍‍َ‍امٍ ‌أَ‌وْ‌ صَ‍‍دَ‍قَ‍‍ةٍ ‌أَ‌وْ‌ نُسُك‌‍ٍۚ فَإِ‌ذَ‌ا‌ ‌أَمِ‍‌‍ن‍‍تُمْ فَمَ‍‌‍نْ تَمَتَّعَ بِ‍الْعُمْ‍رَةِ ‌إِلَى‌ ‌الْحَجِّ فَمَا‌ ‌اسْتَيْسَ‍رَ‌ مِنَ ‌الْهَ‍‍دْيِ ۚ فَمَ‍‌‍نْ لَمْ يَجِ‍‍دْ‌ فَ‍‍صِ‍‍ي‍‍َ‍امُ ثَلاَثَةِ ‌أَيّ‍‍َ‍ام‌‍ٍ‌ فِي ‌الْحَجِّ ‌وَسَ‍‍بْ‍‍عَة‌‍ٍ‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ ‌‍رَجَعْتُمْ ۗ تِلْكَ عَشَ‍رَة‌‍ٌ‌ كَامِلَة‌‍ٌۗ ‌ذَلِكَ لِمَ‍‌‍نْ لَمْ يَكُ‍‌‍نْ ‌أَهْلُ‍‍هُ حَاضِ‍‍رِي ‌الْمَسْجِدِ‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ ۚ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ شَد‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌الْعِ‍‍قَ‍‍ابِ
Al-Ĥajju 'Ash/hurun Ma`lūmātun ۚ Faman Farađa Fīhinna Al-Ĥajja Falā Rafatha Wa Lā Fusūqa Wa Lā Jidāla Fī Al-Ĥajji ۗ Wa Mā Taf`alū Min Khayrin Ya`lamhu Allāhu ۗ Wa Tazawwadū Fa'inna Khayra Az-Zādi At-Taqۚ Wa Attaqūnī Yā 'Ūlī Al-'Albābi 002-197. Hacc, bilinen aylardır. Bِylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, Benden korkup-sakının. الْحَجُّ ‌أَشْهُر‌ٌ‌ مَعْلُوم‍‍َ‍ات‌‍ٌۚ فَمَ‍‌‍نْ فَ‍رَضَ فِيهِ‍‍نَّ ‌الْحَجَّ فَلاَ‌ ‌‍رَفَثَ ‌وَلاَ‌ فُس‍‍ُ‍و‍قَ ‌وَلاَ‌ جِد‍َ‍‌الَ فِي ‌الْحَجِّ ۗ ‌وَمَا‌ تَفْعَلُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٍ‌ يَعْلَمْهُ ‌اللَّ‍‍هُ ۗ ‌وَتَزَ‌وَّ‌دُ‌و‌ا‌ فَإِنَّ خَ‍‍يْ‍رَ‌ال‍‍زّ‍َ‍‌ا‌دِ‌ ‌ال‍‍تَّ‍‍قْ‍‍وَ‌ى‌ ۚ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍ونِي يَ‍‍ا‌ ‌أ‍ُ‍‌وْلِي ‌الأَلْبَابِ
Laysa `Alaykum Junāĥun 'An Tabtaghū Fađlāan Min Rabbikum ۚ Fa'idhā 'Afađtum Min `Arafātindhkurū Allaha `Inda Al-Mash`ari Al-Ĥarāmi ۖ Wa Adhkurūhu Kamā Hadākum Wa 'In Kuntum Min Qablihi Lamina Ađ-Đāllīna 002-198. Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O, sizi nasıl doğru yola yِneltip-ilettiyse, siz de O'nu anın. Gerçek şu ki, siz bundan evvel sapmışlardandınız. لَ‍‍يْ‍‍سَ عَلَيْكُمْ جُن‍‍َ‍احٌ ‌أَ‌نْ تَ‍‍بْ‍‍تَ‍‍غُ‍‍و‌ا‌ فَ‍‍ضْ‍‍لا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكُمْ ۚ فَإِ‌ذَ‌ا‌ ‌أَفَ‍‍ضْ‍‍تُمْ مِ‍‌‍نْ عَ‍رَف‍‍َ‍ات‌‍ٍ‌ فَا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌الْمَشْعَ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ ۖ ‌وَ‌ا‌ذْكُر‍ُ‍‌وهُ كَمَا‌ هَدَ‌اكُمْ ‌وَ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِ‍‍هِ لَمِنَ ‌ال‍‍ضَّ‍‍الِّينَ
Thumma 'Afīđū Min Ĥaythu 'Afāđa An-Nāsu Wa Astaghfirū Allaha ۚ 'Inna Allāha Ghafūrun Raĥīmun 002-199. Sonra insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir. ثُ‍‍مَّ ‌أَفِي‍‍ضُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ حَ‍‍يْ‍‍ثُ ‌أَف‍‍َ‍اضَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ ‌وَ‌اسْتَ‍‍غْ‍‍فِرُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Fa'idhā Qađaytum Manāsikakumdhkurū Allaha Kadhikrikum 'Ābā'akum 'Aw 'Ashadda Dhikan ۗ Famina An-Nāsi Man Yaqūlu Rabbanā 'Ātinā Fī Ad-Dunyā Wa Mā Lahu Fī Al-'Ākhirati Min Khalāqin 002-200. (Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye dِneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın. İnsanlardan ِylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur. فَإِ‌ذَ‌ا‌ قَ‍‍ضَ‍‍يْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ كَذِكْ‍‍رِكُمْ ‌آب‍‍َ‍ا‌ءَكُمْ ‌أَ‌وْ‌ ‌أَشَدَّ‌ ‌ذِكْر‌ا‌‌ ًۗ فَمِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ مَ‍‌‍نْ يَ‍‍قُ‍‍ولُ ‌‍رَبَّنَ‍‍ا‌ ‌آتِنَا‌ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَمَا‌ لَ‍‍هُ فِي ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍لاَ‍قٍ
Wa Minhum Man Yaqūlu Rabbanā 'Ātinā Fī Ad-Dunyā Ĥasanatan Wa Fī Al-'Ākhirati Ĥasanatan Wa Qinā `Adhāba An-Nāri 002-201. Onlardan ِylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der. وَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَ‍‌‍نْ يَ‍‍قُ‍‍ولُ ‌‍رَبَّنَ‍‍ا‌ ‌آتِنَا‌ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ حَسَنَة ً‌ ‌وَفِي ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ حَسَنَة ً‌ ‌وَ‍قِ‍‍نَا‌ عَذ‍َ‍‌ابَ ‌ال‍‍نَّ‍‍ا‌رِ
'Ūlā'ika Lahum Naşībun Mimmā Kasabū Wa ۚ Allāhu Sarī`u Al-Ĥisābi 002-202. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah, hesabı pek seri gِrendir. أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ لَهُمْ نَ‍‍صِ‍‍ي‍‍بٌ‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ كَسَبُو‌اۚ ‌وَ‌اللَّهُ سَ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍عُ ‌الْحِسَابِ
Wa Adhkurū Allaha Fī 'Ayyāmin Ma`dūdātin ۚ Faman Ta`ajjala Fī Yawmayni Falā 'Ithma `Alayhi Wa Man Ta'akhkhara Falā 'Ithma `Alayhi ۚ Limani Attaqá ۗ Wa Attaqū Allaha Wa A`lamū 'Annakum 'Ilayhi Tuĥsharūna 002-203. Sayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde (Mina'dan dِnmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. (Bu) sakınan için(dir). Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na dِndürülüp-toplanacaksınız. وَ‌ا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ فِ‍‍ي ‌أَيّ‍‍َ‍امٍ‌ مَعْدُ‌و‌د‍َ‍‌ات‌‍ٍۚ فَمَ‍‌‍نْ تَعَجَّلَ فِي يَوْمَ‍‍يْ‍‍نِ فَلاَ‌ ‌إِثْمَ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌وَمَ‍‌‍نْ تَأَ‍خَّ‍رَ‌ فَلاَ‌ ‌إِثْمَ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ۚ لِمَنِ ‌اتَّ‍‍قَ‍‍ى‌ ۗ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ‍‍كُمْ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ تُحْشَرُ‌ونَ
Wa Mina An-Nāsi Man Yu`jibuka Qawluhu Fī Al-Ĥayāati Ad-Dunyā Wa Yush/hidu Allāha `Alá Mā Fī Qalbihi Wa Huwa 'Aladdu Al-Khişāmi 002-204. İnsanlardan ِylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sِzleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır. وَمِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ مَ‍‌‍نْ يُعْجِبُكَ قَ‍‍وْلُ‍‍هُ فِي ‌الْحَي‍‍َ‍اةِ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَيُشْهِدُ‌ ‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ مَا‌ فِي قَ‍‍لْبِ‍‍هِ ‌وَهُوَ‌ ‌أَلَدُّ‌ ‌الْ‍‍خِ‍‍صَ‍‍امِ
Wa 'Idhā Tawallá Sa`á Fī Al-'Arđi Liyufsida Fīhā Wa Yuhlika Al-Ĥartha Wa An-Nasla Wa ۗ Allāhu Lā Yuĥibbu Al-Fasāda 002-205. O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ تَوَلَّى‌ سَعَى‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ لِيُفْسِدَ‌ فِيهَا‌ ‌وَيُهْلِكَ ‌الْحَرْثَ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍سْلَ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يُحِبُّ ‌الْفَسَا‌دَ
Wa 'Idhā Qīla Lahu Attaqi Allāha 'Akhadhat/hu Al-`Izzatu Bil-'Ithmi ۚ Faĥasbuhu Jahannamu ۚ Wa Labi'sa Al-Mihādu 002-206. Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Bِylesine cehennem yeter; ne kِtü bir yataktır o. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ قِ‍‍ي‍‍لَ لَهُ ‌اتَّ‍‍قِ ‌اللَّ‍‍هَ ‌أَ‍خَ‍‍ذَتْهُ ‌الْعِزَّةُ بِ‍الإِثْمِ ۚ فَحَسْبُ‍‍هُ جَهَ‍‍نَّ‍‍مُ ۚ ‌وَلَبِئْسَ ‌الْمِهَا‌دُ
Wa Mina An-Nāsi Man Yashrī Nafsahu Abtighā'a Marđāati Allāhi Wa ۗ Allāhu Ra'ūfun Bil-`Ibādi 002-207. İnsanlardan ِylesi vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. وَمِنَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ مَ‍‌‍نْ يَشْ‍‍رِي نَفْسَهُ ‌ابْ‍‍تِ‍‍غَ‍‍ا‌ءَ‌ مَرْ‍ضَ‍‍اةِ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ ‌‍رَ‌ء‍ُ‍‌وف‌‍ٌ‌ بِ‍الْعِبَا‌دِ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Adkhulū Fī As-Silmi Kāffatan Wa Lā Tattabi`ū Khuţuwāti Ash-Shayţāni ۚ 'Innahu Lakum `Adūwun Mubīnun 002-208. Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. اünkü o, size apaçık bir düşmandır. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ا‌دْ‍‍خُ‍‍لُو‌ا‌ فِي ‌ال‍‍سِّلْمِ كَافَّة ً‌ ‌وَلاَ‌ تَتَّبِعُو‌اخُ‍‍طُ‍‍و‍َ‍‌اتِ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انِ ۚ ‌إِنَّ‍‍هُ لَكُمْ عَدُ‌وّ‌ٌ‌ مُبِينٌ
Fa'in Zalaltum Min Ba`di Mā Jā'atkumu Al-Bayyinātu Fā`lamū 'Anna Allāha `Azīzun Ĥakīmun 002-209. Size, apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. فَإِ‌نْ ‌زَلَلْتُمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَتْكُمُ ‌الْبَيِّن‍‍َ‍اتُ فَاعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَز‍ِ‍ي‍‍زٌ‌ حَكِيمٌ
Hal Yanžurūna 'Illā 'An Ya'tiyahumu Allāhu Fī Žulalin Mina Al-Ghamāmi Wa Al-Malā'ikatu Wa Quđiya Al-'Amru ۚ Wa 'Ilá Allāhi Turja`u Al-'Umūru 002-210. Onlar, bulut gِlgeleri içinde Allah'ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gِzlüyorlar? Oysa bütün işler Allah'a dِner. هَلْ يَ‍‌‍ن‍‍ظُ‍‍ر‍ُ‍‌ونَ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ يَأْتِيَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ فِي ظُ‍‍لَلٍ‌ مِنَ ‌الْ‍‍غَ‍‍م‍‍َ‍امِ ‌وَ‌الْمَلاَئِكَةُ ‌وَ‍قُ‍‍ضِ‍‍يَ ‌الأَمْرُ‌ ۚ ‌وَ‌إِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ تُرْجَعُ ‌الأُمُو‌رُ
Sal Banī 'Isrā'īla Kam 'Ātaynāhum Min 'Āyatin Bayyinatin ۗ Wa Man Yubaddil Ni`mata Allāhi Min Ba`di Mā Jā'at/hu Fa'inna Allāha Shadīdu Al-`Iqābi 002-211. İsrailoğulları’na sor, onlara nice açık ayet(ler) verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır. سَلْ بَنِ‍‍ي ‌إِسْر‍َ‍‌ائ‍‍ِ‍ي‍‍لَ كَمْ ‌آتَيْنَاهُمْ مِ‍‌‍نْ ‌آيَة ٍ‌ بَيِّنَةٍۗ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُبَدِّلْ نِعْمَةَ ‌اللَّ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَتْهُ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ شَد‍ِ‍ي‍‍دُ‌ ‌الْعِ‍‍قَ‍‍ابِ
Zuyyina Lilladhīna Kafarū Al-Ĥayāatu Ad-Dunyā Wa Yaskharūna Mina Al-Ladhīna 'Āmanū Wa ۘ Al-Ladhīna Attaqaw Fawqahum Yawma Al-Qiyāmati Wa ۗ Allāhu Yarzuqu Man Yashā'u Bighayri Ĥisābin 002-212. İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. زُيِّنَ لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌الْحَي‍‍َ‍اةُ ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَيَسْ‍‍خَ‍‍ر‍ُ‍‌ونَ مِنَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌اۘ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌اتَّ‍‍قَ‍‍وْ‌ا‌ فَوْ‍قَ‍‍هُمْ يَ‍‍وْمَ ‌الْ‍‍قِ‍‍يَامَةِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ يَرْ‌زُ‍قُ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ بِ‍‍غَ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ حِسَابٍ
Kāna An-Nāsu 'Ummatan Wāĥidatan Faba`atha Allāhu An-Nabīyīna Mubashshirīna Wa Mundhirīna Wa 'Anzala Ma`ahumu Al-Kitāba Bil-Ĥaqqi Liyaĥkuma Bayna An-Nāsi Fīmā Akhtalafū Fīhi ۚ Wa Mā Akhtalafa Fīhi 'Illā Al-Ladhīna 'Ūtūhu Min Ba`di Mā Jā'at/humu Al-Bayyinātu Baghyāan Baynahum ۖ Fahadá Allāhu Al-Ladhīna 'Āmanū Limā Akhtalafū Fīhi Mina Al-Ĥaqqi Bi'idhnihi Wa ۗ Allāhu Yahdī Man Yashā'u 'Ilá Şirāţin Mustaqīmin 002-213. İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gِnderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları’ yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (kitap) verilenlerden başkası değildir. Bِylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe Kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yِneltir. ك‍‍َ‍انَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسُ ‌أُمَّ‍‍ة ً‌ ‌وَ‌احِدَة‌ ً‌ فَبَعَثَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌ال‍‍نَّ‍‍بِيّ‍‍ِ‍ي‍‍نَ مُبَشِّ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَمُ‍‌‍ن‍‍ذِ‌ر‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌أَ‌ن‍‍زَلَ مَعَهُمُ ‌الْكِت‍‍َ‍ابَ بِ‍الْحَ‍‍قِّ لِيَحْكُمَ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ فِيمَا‌ ‌اخْ‍‍تَلَفُو‌ا‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ۚ ‌وَمَا‌ ‌اخْ‍‍تَلَفَ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌إِلاَّ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أ‍ُ‍‌وت‍‍ُ‍وهُ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَتْهُمُ ‌الْبَيِّن‍‍َ‍اتُ بَ‍‍غْ‍‍يا‌ ً‌ بَيْنَهُمْ ۖ فَهَدَ‌ى‌ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ لِمَا‌ ‌اخْ‍‍تَلَفُو‌ا‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ مِنَ ‌الْحَ‍‍قِّ بِإِ‌ذْنِ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ يَهْدِي مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ‌إِلَى‌ صِ‍رَ‍‌اطٍ‌ مُسْتَ‍‍قِ‍‍يمٍ
'Am Ĥasibtum 'An Tadkhulū Al-Jannata Wa Lammā Ya'tikum Mathalu Al-Ladhīna Khalaw Min Qablikum ۖ Massat/humu Al-Ba'sā'u Wa Ađ-Đarrā'u Wa Zulzilū Ĥattá Yaqūla Ar-Rasūlu Wa Al-Ladhīna 'Āmanū Ma`ahu Matá Naşru Allāhi ۗ 'Alā 'Inna Naşra Allāhi Qarībun 002-214.Yoksa sizden ِnce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara ِyle bir yoksulluk, ِyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve ِylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. أَمْ حَسِ‍‍بْ‍‍تُمْ ‌أَ‌نْ تَ‍‍دْ‍‍خُ‍‍لُو‌ا‌الْجَ‍‍نَّ‍‍ةَ ‌وَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ يَأْتِكُمْ مَثَلُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ خَ‍‍لَوْ‌ا‌ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِكُمْ ۖ مَسَّتْهُمُ ‌الْبَأْس‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ‌وَ‌ال‍‍ضَّ‍‍رّ‍َ‍‌ا‌ءُ‌ ‌وَ‌زُلْزِلُو‌ا‌ حَتَّى‌ يَ‍‍قُ‍‍ولَ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولُ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ مَعَ‍‍هُ مَتَى‌ نَ‍‍صْ‍‍رُ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌أَلاَ‌ ‌إِنَّ نَ‍‍صْ‍رَ‌اللَّ‍‍هِ قَ‍‍رِيبٌ
Yas'alūnaka Mādhā Yunfiqūna ۖ Qul Mā 'Anfaqtum Min Khayrin Falilwālidayni Wa Al-'Aqrabīna Wa Al-Yatāmá Wa Al-Masākīni Wa Abni As-Sabīli ۗ Wa Mā Taf`alū Min Khayrin Fa'inna Allāha Bihi `Alīmun 002-215. Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir." يَسْأَلُونَكَ مَا‌ذَ‌ا‌ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ ۖ قُ‍‍لْ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فَ‍‍قْ‍‍تُمْ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌‌ٍ‌ فَلِلْوَ‌الِدَيْ‍‍نِ ‌وَ‌الأَ‍قْ‍‍‍رَب‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَ‌الْيَتَامَى‌ ‌وَ‌الْمَسَاك‍‍ِ‍ي‍‍نِ ‌وَ‌ابْ‍‍نِ ‌ال‍‍سَّب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ۗ ‌وَمَا‌ تَفْعَلُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌‌ٍ‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بِ‍‍هِ عَلِيمٌ
Kutiba `Alaykumu Al-Qitālu Wa Huwa Kurhun Lakum ۖ Wa `Asá 'An TakraShay'āan Wa Huwa Khayrun Lakum ۖ Wa `Asá 'An Tuĥibbū Shay'āan Wa Huwa Sharrun Lakum Wa ۗ Allāhu Ya`lamu Wa 'Antum Lā Ta`lamūna 002-216. Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. كُتِبَ عَلَيْكُمُ ‌الْ‍‍قِ‍‍ت‍‍َ‍الُ ‌وَهُوَ‌ كُرْه ٌ‌ لَكُمْ ۖ ‌وَعَس‍‍ى‌ ‌أَ‌نْ تَكْ‍رَهُو‌ا‌ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَهُوَ‌ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لَكُمْ ۖ ‌وَعَسَ‍‍ى‌ ‌أَ‌نْ تُحِبُّو‌ا‌ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌ ً‌ ‌وَهُوَ‌ شَرّ‌ٌ‌ لَكُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ يَعْلَمُ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ لاَ‌ تَعْلَمُونَ
Yas'alūnaka `Ani Ash-Shahri Al-Ĥarāmi Qitālin Fīhi ۖ Qul Qitālun Fīhi Kabīrun ۖ Wa Şaddun `An Sabīli Allāhi Wa Kufrun Bihi Wa Al-Masjidi Al-Ĥarāmi Wa 'Ikhrāju 'Ahlihi Minhu 'Akbaru `Inda Allāhi Wa ۚ Al-Fitnatu 'Akbaru Mina Al-Qatli ۗ Wa Lā Yazālūna Yuqātilūnakum Ĥattá Yaruddūkum `An Dīnikum 'Ini Astaţā`ū ۚ Wa Man Yartadid Minkum `An Dīnihi Fayamut Wa Huwa Kāfirun Fa'ūlā'ika Ĥabiţat 'A`māluhum Ad-Dunyā Wa Al-'Ākhirati ۖ Wa 'Ūlā'ika 'Aşĥābu An-Nāri ۖ Hum Fīhā Khālidūna 002-217. Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah Katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri dِner ve kafir olarak ِlürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır. يَسْأَلُونَكَ عَنِ ‌ال‍‍شَّهْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ قِ‍‍ت‍‍َ‍ال‌‍ٍ‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ۖ قُ‍‍لْ قِ‍‍ت‍‍َ‍ال‌‍ٌ‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ كَب‍‍ِ‍ي‍‍ر‌ٌۖ ‌وَ‍صَ‍‍دٌّ‌ عَ‍‌‍نْ سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَكُفْر‌ٌ‌ بِ‍‍هِ ‌وَ‌الْمَسْجِدِ‌ ‌الْحَ‍رَ‍‌امِ ‌وَ‌إِخْ‍رَ‍‌اجُ ‌أَهْلِ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌أَكْبَرُ‌ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌وَ‌الْفِتْنَةُ ‌أَكْبَرُ‌ مِنَ ‌الْ‍‍قَ‍‍تْلِ ۗ ‌وَلاَ‌ يَزَ‌ال‍‍ُ‍ونَ يُ‍‍قَ‍‍اتِلُونَكُمْ حَتَّى‌ يَرُ‌دُّ‌وكُمْ عَ‍‌‍نْ ‌دِينِكُمْ ‌إِنِ ‌اسْتَ‍‍طَ‍‍اعُو‌اۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَرْتَدِ‌دْ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ عَ‍‌‍نْ ‌دِينِ‍‍هِ فَيَمُتْ ‌وَهُوَ‌ كَافِر‌‌ٌ‌ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ حَبِ‍‍طَ‍‍تْ ‌أَعْمَالُهُمْ فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ۖ ‌وَ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ۖ هُمْ فِيهَا‌ خَ‍‍الِدُ‌ونَ
'Inna Al-Ladhīna 'Āmanū Wa Al-Ladhīna Hājarū Wa Jāhadū Fī Sabīli Allāhi 'Ūlā'ika Yarjūna Raĥmata Allāhi Wa ۚ Allāhu Ghafūrun Raĥīmun 002-218. Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ هَاجَرُ‌و‌ا‌ ‌وَجَاهَدُ‌و‌ا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ يَرْج‍‍ُ‍ونَ ‌‍رَحْمَةَ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌وَ‌اللَّهُ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Yas'alūnaka `Ani Al-Khamri Wa Al-Maysiri ۖ Qul Fīhimā 'Ithmun Kabīrun Wa Manāfi`u Lilnnāsi Wa 'Ithmuhumā 'Akbaru Min Naf`ihimā ۗ Wa Yas'alūnaka Mādhā Yunfiqūna Quli Al-`Afwa ۗ Kadhālika Yubayyinu Allāhu Lakumu Al-'Āyāti La`allakum Tatafakkarūna 002-219. Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Bِylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz; يَسْأَلُونَكَ عَنِ ‌الْ‍‍خَ‍‍مْ‍‍ر‍ِ‍‌ ‌وَ‌الْمَيْسِرِ‌ ۖ قُ‍‍لْ فِيهِمَ‍‍ا‌ ‌إِثْم‌‍ٌ‌ كَب‍‍ِ‍ي‍‍ر‌ٌ‌ ‌وَمَنَافِعُ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَ‌إِثْمُهُمَ‍‍ا‌ ‌أَكْبَرُ‌ مِ‍‌‍نْ نَفْعِهِمَا‌ ۗ ‌وَيَسْأَلُونَكَ مَا‌ذَ‌ا‌ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ قُ‍‍لِ ‌الْعَفْوَ‌ ۗ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ ‌اللَّ‍‍هُ لَكُمُ ‌الآي‍‍َ‍اتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُ‌ونَ
Ad-Dunyā Wa Al-'Ākhirati ۗ Wa Yas'alūnaka `Ani Al-Yatāmá ۖ Qul 'Işlāĥun Lahum Khayrun ۖ Wa 'In Tukhāliţūhum Fa'ikhwānukum Wa ۚ Allāhu Ya`lamu Al-Mufsida Mina Al-Muşliĥi ۚ Wa Law Shā'a Allāhu La'a`natakum ۚ 'Inna Allāha `Azīzun Ĥakīmun 002-220. Hem dünya (konusun)da, hem ahiret (konusunda). Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırt eder). Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." فِي ‌ال‍‍دُّ‌نْ‍‍يَا‌ ‌وَ‌الآ‍‍خِ‍رَةِ ۗ ‌وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ ‌الْيَتَامَى‌ ۖ قُ‍‍لْ ‌إِصْ‍‍لاَح ٌ‌ لَهُمْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌۖ ‌وَ‌إِ‌نْ تُ‍‍خَ‍‍الِ‍‍طُ‍‍وهُمْ فَإِخْ‍‍وَ‌انُكُمْ ۚ ‌وَ‌اللَّهُ يَعْلَمُ ‌الْمُفْسِدَ‌ مِنَ ‌الْمُ‍‍صْ‍‍لِحِ ۚ ‌وَلَوْ‌ ش‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ لَأَعْنَتَكُمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَز‍ِ‍ي‍‍زٌ‌ حَكِيمٌ
Wa Lā Tankiĥū Al-Mushrikāti Ĥattá Yu'uminna ۚ Wa La'amatun Mu'uminatun Khayrun Min Mushrikatin Wa Law 'A`jabatkum ۗ Wa Lā Tunkiĥū Al-Mushrikīna Ĥattá Yu'uminū ۚ Wa La`abdun Mu'uminun Khayrun Min Mushrikin Wa Law 'A`jabakum ۗ 'Ūlā'ika Yad`ūna 'Ilá An-Nāri Wa ۖ Allāhu Yad`ū 'Ilá Al-Jannati Wa Al-Maghfirati Bi'idhnihi ۖ Wa Yubayyinu 'Āyātihi Lilnnāsi La`allahum Yatadhakkarūna 002-221. Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir kِle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki ِğüt alıp-düşünürler. وَلاَ‌ تَ‍‌‍ن‍‍كِحُو‌ا‌الْمُشْ‍‍رِك‍‍َ‍اتِ حَتَّى‌ يُؤْمِ‍‍نَّ ۚ ‌وَلَأَمَةٌ‌ مُؤْمِنَةٌ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ مِ‍‌‍نْ مُشْ‍‍رِكَةٍ‌ ‌وَلَوْ‌ ‌أَعْجَبَتْكُمْ ۗ ‌وَلاَ‌ تُ‍‌‍ن‍‍كِحُو‌ا‌الْمُشْ‍‍رِك‍‍ِ‍ي‍‍نَ حَتَّى‌ يُؤْمِنُو‌اۚ ‌وَلَعَ‍‍بْ‍‍د‌ٌ‌ مُؤْمِنٌ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ مِ‍‌‍نْ مُشْ‍‍رِكٍ‌ ‌وَلَوْ‌ ‌أَعْجَبَكُمْ ۗ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ يَ‍‍دْع‍‍ُ‍ونَ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ۖ ‌وَ‌اللَّهُ يَ‍‍دْعُو‌ ‌إِلَى‌ ‌الْجَ‍‍نَّ‍‍ةِ ‌وَ‌الْمَ‍‍غْ‍‍فِ‍رَةِ بِإِ‌ذْنِ‍‍هِ ۖ ‌وَيُبَيِّنُ ‌آيَاتِ‍‍هِ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُ‌ونَ
Wa Yas'alūnaka `Ani Al-Maĥīđi ۖ Qul Huwa 'Adhan Fā`tazilū An-Nisā' Fī Al-Maĥīđi ۖ Wa Lā Taqrabūhunna Ĥattá Yaţhurna ۖ Fa'idhā Taţahharna Fa'tūhunna Min Ĥaythu 'Amarakumu Allāhu ۚ 'Inna Allāha Yuĥibbu At-Tawwābīna Wa Yuĥibbu Al-Mutaţahhirīna 002-222. Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: "O, bir rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever." وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ ‌الْمَح‍‍ِ‍ي‍‍ضِ ۖ قُ‍‍لْ هُوَ‌ ‌أَ‌ذ‌ى‌‌ ً‌ فَاعْتَزِلُو‌ا‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ فِي ‌الْمَح‍‍ِ‍ي‍‍ضِ ۖ ‌وَلاَ‌ تَ‍‍قْ‍‍‍رَبُوهُ‍‍نَّ حَتَّى‌ يَ‍‍طْ‍‍هُرْنَ ۖ فَإِ‌ذَ‌ا‌ تَ‍‍طَ‍‍هَّرْنَ فَأْتُوهُ‍‍نَّ مِ‍‌‍نْ حَ‍‍يْ‍‍ثُ ‌أَمَ‍رَكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يُحِبُّ ‌ال‍‍تَّوَّ‌اب‍‍ِ‍ي‍‍نَ ‌وَيُحِبُّ ‌الْمُتَ‍‍طَ‍‍هِّ‍‍رِينَ
Nisā'uukum Ĥarthun Lakum Fa'tū Ĥarthakum 'Anná Shi'tum ۖ Wa Qaddimū Li'nfusikum ۚ Wa Attaqū Allaha Wa A`lamū 'Annakum Mulāqūhu ۗ Wa Bashshiri Al-Mu'uminīna 002-223. Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver. نِس‍‍َ‍ا‌ؤُكُمْ حَرْث ٌ‌ لَكُمْ فَأْتُو‌ا‌ حَرْثَكُمْ ‌أَنَّ‍‍ى‌ شِئْتُمْ ۖ ‌وَ‍قَ‍‍دِّمُو‌ا‌ لِأ‌ن‍‍فُسِكُمْ ۚ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ‍‍كُمْ مُلاَ‍قُ‍‍وهُ ۗ ‌وَبَشِّرِ‌ ‌الْمُؤْمِنِينَ
Wa Lā Taj`alū Allaha `Urđatan Li'ymānikum 'An Tabarrū Wa Tattaqū Wa Tuşliĥū Bayna An-Nāsi Wa ۗ Allāhu Samī`un `Alīmun 002-224. Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah'ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir. وَلاَ‌ تَ‍‍جْ‍‍عَلُو‌ا‌اللَّ‍‍هَ عُرْ‍ضَ‍‍ة ً‌ لِأيْ‍‍مَانِكُمْ ‌أَ‌نْ تَبَرُّ‌و‌ا‌ ‌وَتَتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ ‌وَتُ‍‍صْ‍‍لِحُو‌ا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ سَم‍‍ِ‍ي‍‍عٌ عَلِيمٌ
Lā Yu'uākhidhukumu Allāhu Bil-Laghwi Fī 'Aymānikum Wa Lakin Yu'uākhidhukum Bimā Kasabat Qulūbukum Wa ۗ Allāhu Ghafūrun Ĥalīmun 002-225. Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele sِylemelerinizden, boş, amaçsız sِzler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır. لاَ‌ يُؤ‍َ‍‌اخِ‍‍ذُكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ بِ‍ال‍‍لَّ‍‍غْ‍‍وِ‌ فِ‍‍ي ‌أَيْمَانِكُمْ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ يُؤ‍َ‍‌اخِ‍‍ذُكُمْ بِمَا‌ كَسَبَتْ قُ‍‍لُوبُكُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌رٌ‌ حَلِيمٌ
Lilladhīna Yu'ulūna Min Nisā'ihim Tarabbuşu 'Arba`ati 'Ash/hurin ۖ Fa'in Fā'ū Fa'inna Allāha Ghafūrun Raĥīmun 002-226. Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler için dِrt ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu süre içinde eşlerine) dِnerlerse, şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. لِلَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُؤْل‍‍ُ‍ونَ مِ‍‌‍نْ نِس‍‍َ‍ائِهِمْ تَ‍رَبُّ‍‍صُ ‌أَ‌رْبَعَةِ ‌أَشْهُر‌‌ٍۖ فَإِ‌نْ ف‍‍َ‍ا‌ء‍ُ‍‌و‌ا‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌ر‌ٌ‌ ‌‍رَحِيمٌ
Wa 'In `Azamū Aţ-Ţalāqa Fa'inna Allāha Samī`un `Alīmun 002-227. (Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa (boşanırlar). Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. وَ‌إِ‌نْ عَزَمُو‌ا‌ال‍‍طَّ‍‍لاَ‍قَ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ سَم‍‍ِ‍ي‍‍عٌ عَلِيمٌ
Wa Al-Muţallaqātu Yatarabbaşna Bi'anfusihinna Thalāthata Qurū'in ۚ Wa Lā Yaĥillu Lahunna 'An Yaktumna Mā Khalaqa Allāhu Fī 'Arĥāmihinna 'In Kunna Yu'uminna Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri ۚ Wa Bu`ūlatuhunna 'Aĥaqqu Biraddihinna Fī Dhālika 'In 'Adū 'Işlāĥāan ۚ Wa Lahunna Mithlu Al-Ladhī `Alayhinna Bil-Ma`rūfi ۚ Wa Lilrrijāli `Alayhinna Darajatun Wa ۗ Allāhu `Azīzun Ĥakīmun 002-228. Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Azizdir. Hakimdir. وَ‌الْمُ‍‍طَ‍‍لَّ‍‍قَ‍‍اتُ يَتَ‍رَبَّ‍‍صْ‍‍نَ بِأَ‌ن‍‍فُسِهِ‍‍نَّ ثَلاَثَةَ قُ‍‍ر‍ُ‍‌و‌ء‌ٍۚ ‌وَلاَ‌ يَحِلُّ لَهُ‍‍نَّ ‌أَ‌نْ يَكْتُمْنَ مَا‌ خَ‍‍لَ‍‍قَ ‌اللَّ‍‍هُ فِ‍‍ي ‌أَ‌رْحَامِهِ‍‍نَّ ‌إِ‌نْ كُ‍‍نَّ يُؤْمِ‍‍نَّ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ۚ ‌وَبُعُولَتُهُ‍‍نَّ ‌أَحَ‍‍قُّ بِ‍رَ‌دِّهِ‍‍نَّ فِي ‌ذَلِكَ ‌إِ‌نْ ‌أَ‌‍رَ‌ا‌دُ‌و‌ا‌ ‌إِصْ‍‍لاَحا‌ ًۚ ‌وَلَهُ‍‍نَّ مِثْلُ ‌الَّذِي عَلَيْهِ‍‍نَّ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ۚ ‌وَلِ‍‍ل‍‍رِّج‍‍َ‍الِ عَلَيْهِ‍‍نَّ ‌دَ‌‍رَجَةٌۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَز‍ِ‍ي‍‍زٌ‌ حَكِيمٌ
Aţ-Ţalāqu Marratāni ۖ Fa'imsākun Bima`rūfin 'Aw Tasrīĥun Bi'iĥsānin ۗ Wa Lā Yaĥillu Lakum 'An Ta'khudhū Mimmā 'Ātaytumūhunna Shay'āan 'Illā 'An Yakhāfā 'Allā Yuqīmā Ĥudūda Allāhi ۖ Fa'in Khiftum 'Allā Yuqīmā Ĥudūda Allāhi Falā Junāĥa `Alayhimā Fīmā Aftadat Bihi ۗ Tilka Ĥudūdu Allāhi Falā Ta`tadūhā ۚ Wa Man Yata`adda Ĥudūda Allāhi Fa'ūlā'ika Humu Až-Žālimūna 002-229. Boşanma iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir. ال‍‍طَّ‍‍لاَ‍قُ مَ‍رَّت‍‍َ‍انِ ۖ فَإمْس‍‍َ‍اك‌‍ٌ‌ بِمَعْر‍ُ‍‌وفٍ ‌أَ‌وْ‌ تَسْ‍‍ر‍ِ‍ي‍‍ح‌‍ٌ‌ بِإِحْس‍‍َ‍انٍۗ ‌وَلاَ‌ يَحِلُّ لَكُمْ ‌أَ‌نْ تَأْ‍خُ‍‍ذُ‌و‌ا‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌آتَيْتُمُوهُ‍‍نَّ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌‌ ً‌ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ يَ‍‍خَ‍‍افَ‍‍ا‌ ‌أَلاَّ‌ يُ‍‍قِ‍‍يمَا‌ حُد‍ُ‍‌و‌دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ فَإِ‌نْ خِ‍‍فْتُمْ ‌أَلاَّ‌ يُ‍‍قِ‍‍يمَا‌ حُد‍ُ‍‌و‌دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ فَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْهِمَا‌ فِيمَا‌ ‌افْتَدَتْ بِ‍‍هِ ۗ تِلْكَ حُد‍ُ‍‌و‌دُ‌ ‌اللَّ‍‍هِ فَلاَ‌ تَعْتَدُ‌وهَا‌ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَتَعَدَّ‌ حُد‍ُ‍‌و‌دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ هُمُ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمُونَ
Fa'in Ţallaqahā Falā Taĥillu Lahu Min Ba`du Ĥattá Tankiĥa Zawjāan Ghayrahu ۗ Fa'in Ţallaqahā Falā Junāĥa `Alayhimā 'An Yataja`ā 'In Žannā 'An Yuqīmā Ĥudūda Allāhi ۗ Wa Tilka Ĥudūdu Allāhi Yubayyinuhā Liqawmin Ya`lamūna 002-230. Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dِnmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (bِyle) açıklar. فَإِ‌نْ طَ‍‍لَّ‍‍قَ‍‍هَا‌ فَلاَ‌ تَحِلُّ لَ‍‍هُ مِ‍‌‍نْ بَعْدُ‌ حَتَّى‌ تَ‍‌‍ن‍‍كِحَ ‌زَ‌وْجاً‌ غَ‍‍يْ‍رَهُ ۗ فَإِ‌نْ طَ‍‍لَّ‍‍قَ‍‍هَا‌ فَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْهِمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌نْ يَتَ‍رَ‌اجَعَ‍‍ا‌ ‌إِ‌نْ ظَ‍‍نَّ‍‍ا‌ ‌أَ‌نْ يُ‍‍قِ‍‍يمَا‌ حُد‍ُ‍‌و‌دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَتِلْكَ حُد‍ُ‍‌و‌دُ‌ ‌اللَّ‍‍هِ يُبَيِّنُهَا‌ لِ‍‍قَ‍‍وْمٍ‌ يَعْلَمُونَ
Wa 'Idhā Ţallaqtumu An-Nisā' Fabalaghna 'Ajalahunna Fa'amsikūhunna Bima`rūfin 'Aw Sarriĥūhunna Bima`rūfin ۚ Wa Lā Tumsikūhunna Đirāan Lita`tadū ۚ Wa Man Yaf`al Dhālika Faqad Žalama Nafsahu ۚ Wa Lā Tattakhidhū 'Āyāti Allāhi Huzūan ۚ Wa Adhkurū Ni`mata Allāhi `Alaykum Wa Mā 'Anzala `Alaykum Mina Al-Kitābi Wa Al-Ĥikmati Ya`ižukum Bihi ۚ Wa Attaqū Allaha Wa A`lamū 'Anna Allāha Bikulli Shay'in `Alīmun 002-231. Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim bِyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size ِğüt olarak indirdiği Kitabı ve hikmeti anın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah herşeyi bilendir. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ طَ‍‍لَّ‍‍قْ‍‍تُمُ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ فَبَلَ‍‍غْ‍‍نَ ‌أَجَلَهُ‍‍نَّ فَأَمْسِكُوهُ‍‍نَّ بِمَعْر‍ُ‍‌وفٍ ‌أَ‌وْ‌ سَرِّحُوهُ‍‍نَّ بِمَعْر‍ُ‍‌وفٍۚ ‌وَلاَ‌ تُمْسِكُوهُ‍‍نَّ ضِ‍رَ‌ا‌ر‌ا‌ ً‌ لِتَعْتَدُ‌و‌اۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَفْعَلْ ‌ذَلِكَ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ظَ‍‍لَمَ نَفْسَ‍‍هُ ۚ ‌وَلاَ‌ تَتَّ‍‍خِ‍‍ذُ‌و‌ا‌ ‌آي‍‍َ‍اتِ ‌اللَّ‍‍هِ هُز‍ُ‍‌و‌ا‌ ًۚ ‌وَ‌ا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌ نِعْمَةَ ‌اللَّ‍‍هِ عَلَيْكُمْ ‌وَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍زَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابِ ‌وَ‌الْحِكْمَةِ يَعِ‍‍ظُ‍‍كُمْ بِ‍‍هِ ۚ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بِكُلِّ شَ‍‍يْءٍ‌ عَلِيمٌ
Wa 'Idhā Ţallaqtumu An-Nisā' Fabalaghna 'Ajalahunna Falā Ta`đulūhunna 'An Yankiĥna 'Azwājahunna 'Idhā Tađaw Baynahum Bil-Ma`rūfi ۗ Dhālika Yū`ažu Bihi Man Kāna Minkum Yu'uminu Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri ۗ Dhālikum 'Azká Lakum Wa 'Aţharu Wa ۗ Allāhu Ya`lamu Wa 'Antum Lā Ta`lamūna 002-232. Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (bِyle) ِğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah, bilir de siz bilmezsiniz. وَ‌إِ‌ذَ‌ا‌ طَ‍‍لَّ‍‍قْ‍‍تُمُ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ فَبَلَ‍‍غْ‍‍نَ ‌أَجَلَهُ‍‍نَّ فَلاَ‌ تَعْ‍‍ضُ‍‍لُوهُ‍‍نَّ ‌أَ‌نْ يَ‍‌‍ن‍‍كِحْنَ ‌أَ‌زْ‌وَ‌اجَهُ‍‍نَّ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ تَ‍رَ‌اضَ‍‍وْ‌ا‌ بَيْنَهُمْ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ۗ ‌ذَلِكَ يُوعَ‍‍ظُ بِ‍‍هِ مَ‍‌‍نْ ك‍‍َ‍انَ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ يُؤْمِنُ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ۗ ‌ذَلِكُمْ ‌أَ‌زْكَى‌ لَكُمْ ‌وَ‌أَ‍طْ‍‍هَرُ‌ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ يَعْلَمُ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ لاَ‌ تَعْلَمُونَ
Wa Al-Wālidātu Yurđi`na 'Awlādahunna Ĥawlayni Kāmilayni ۖ Liman 'Arāda 'An Yutimma Ar-Rađā`ata ۚ Wa `Alá Al-Mawlūdi Lahu Rizquhunna Wa Kiswatuhunna Bil-Ma`rūfi ۚ Lā Tukallafu Nafsun 'Illā Wus`ahā ۚ Lā Tuđārra Wa A-Datun Biwaladihā Wa Lā Mawlūdun Lahu Biwaladihi ۚ Wa `Alá Al-Wārithi Mithlu Dhālika ۗ Fa'in 'Adā Fişālāan `An Tađin Minhumā Wa Tashāwurin Falā Junāĥa `Alayhimā ۗ Wa 'In 'Aradtum 'An Tastarđi`ū 'Awlādakum Falā Junāĥa `Alaykum 'Idhā Sallamtum Mā 'Ātaytum Bil-Ma`rūfi ۗ Wa Attaqū Allaha Wa A`lamū 'Anna Allāha Bimā Ta`malūna Başīrun 002-233. Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (ِrf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve gِrev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi ِrfe uygun olarak ِdedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı gِrendir. وَ‌الْوَ‌الِد‍َ‍‌اتُ يُرْ‍ضِ‍‍عْنَ ‌أَ‌وْلاَ‌دَهُ‍‍نَّ حَوْلَ‍‍يْ‍‍نِ كَامِلَ‍‍يْ‍‍نِ ۖ لِمَ‍‌‍نْ ‌أَ‌رَ‍‌ا‌دَ‌ ‌أَ‌نْ يُتِ‍‍مَّ ‌ال‍رَّ‍ضَ‍‍اعَةَ ۚ ‌وَعَلَى‌ ‌الْمَوْل‍‍ُ‍و‌دِ‌ لَ‍‍هُ ‌رِ‌زْ‍قُ‍‍هُ‍‍نَّ ‌وَكِسْوَتُهُ‍‍نَّ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ۚ لاَ‌ تُكَلَّفُ نَفْس‌‍ٌ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌وُسْعَهَا‌ ۚ لاَ‌ تُ‍‍ضَ‍‍ا‌‍رَّ‌ ‌وَ‌الِدَة‌‍ٌ‌ بِوَلَدِهَا‌ ‌وَلاَ‌ مَوْل‍‍ُ‍و‌د‌ٌ‌ لَ‍‍هُ بِوَلَدِهِ ۚ ‌وَعَلَى‌ ‌الْوَ‌ا‌رِثِ مِثْلُ ‌ذَلِكَ ۗ فَإِ‌نْ ‌أَ‌‍رَ‌ا‌دَ‌ا‌ فِ‍‍صَ‍‍الاً‌ عَ‍‌‍نْ تَ‍رَ‍‌اضٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمَا‌ ‌وَتَشَا‌وُ‌ر‌‌ٍ‌ فَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْهِمَا‌ ۗ ‌وَ‌إِ‌نْ ‌أَ‌‍رَ‌دْتُمْ ‌أَ‌نْ تَسْتَرْ‍ضِ‍‍عُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌وْلاَ‌دَكُمْ فَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْكُمْ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ سَلَّمْتُمْ مَ‍‍ا‌ ‌آتَيْتُمْ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ۗ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ بَ‍‍صِ‍‍يرٌ
Wa Al-Ladhīna Yutawaffawna Minkum Wa Yadharūna 'Azwājāan Yatarabbaşna Bi'anfusihinna 'Arba`ata 'Ash/hurin Wa `Ashan ۖ Fa'idhā Balaghna 'Ajalahunna Falā Junāĥa `Alaykum Fīmā Fa`alna Fī 'Anfusihinna Bil-Ma`rūfi Wa ۗ Allāhu Bimā Ta`malūna Khabīrun 002-234. İçinizden ِlenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dِrt ay on (gün) beklerler. Bu bekleme süresi dolduğunda, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah, işlediklerinizden haberi olandır. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُتَوَفَّ‍‍وْنَ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ‌وَيَذَ‌ر‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌زْ‌وَ‌اجا‌ ً‌ يَتَ‍رَبَّ‍‍صْ‍‍نَ بِأَ‌ن‍‍فُسِهِ‍‍نَّ ‌أَ‌رْبَعَةَ ‌أَشْهُر‌ٍ‌ ‌وَعَشْر‌ا‌‌ ًۖ فَإِ‌ذَ‌ا‌ بَلَ‍‍غْ‍‍نَ ‌أَجَلَهُ‍‍نَّ فَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْكُمْ فِيمَا‌ فَعَلْنَ فِ‍‍ي ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِ‍‍نَّ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ خَ‍‍بِيرٌ
Wa Lā Junāĥa `Alaykum Fīmā `Arrađtum Bihi Min Khiţbati An-Nisā' 'Aw 'Aknantum Fī 'Anfusikum ۚ `Alima Allāhu 'Annakum Satadhkurūnahunna Wa Lakin Lā Tuwā`idūhunna Siran 'Illā 'An Taqūlū Qawlāan Ma`rūfāan ۚ Wa Lā Ta`zimū `Uqdata An-Nikāĥi Ĥattá Yablugha Al-Kitābu 'Ajalahu ۚ Wa A`lamū 'Anna Allāha Ya`lamu Mā Fī 'Anfusikum Fāĥdharūhu ۚ Wa A`lamū 'Anna Allāha Ghafūrun Ĥalīmun 002-235. (İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da bِyle bir isteği gِnlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sِzler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır. وَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْكُمْ فِيمَا‌ عَ‍رَّ‍ضْ‍‍تُمْ بِ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ خِ‍‍طْ‍‍بَةِ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌أَكْنَ‍‌‍ن‍‍تُمْ فِ‍‍ي ‌أَ‌ن‍‍فُسِكُمْ ۚ عَلِمَ ‌اللَّ‍‍هُ ‌أَنَّ‍‍كُمْ سَتَذْكُرُ‌ونَهُ‍‍نَّ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ لاَ‌ تُوَ‌اعِدُ‌وهُ‍‍نَّ سِ‍‍ر‍ّ‍‌ا‌‌ ً‌ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ تَ‍‍قُ‍‍ولُو‌اقَ‍‍وْلا‌ ً‌ مَعْرُ‌وفا‌ ًۚ ‌وَلاَ‌ تَعْزِمُو‌ا‌ عُ‍‍قْ‍‍دَةَ ‌ال‍‍نِّ‍‍ك‍‍َ‍احِ حَتَّى‌ يَ‍‍بْ‍‍لُ‍‍غَ ‌الْكِت‍‍َ‍ابُ ‌أَجَلَ‍‍هُ ۚ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَعْلَمُ مَا‌ فِ‍‍ي ‌أَ‌ن‍‍فُسِكُمْ فَاحْذَ‌ر‍ُ‍‌وهُ ۚ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍ف‍‍ُ‍و‌رٌ‌ حَلِيمٌ
Lā Junāĥa `Alaykum 'In Ţallaqtumu An-Nisā' Mā Lam Tamassūhunna 'Aw Tafriđū Lahunna Farīđatan ۚ Wa Matti`ūhunna `Alá Al-Mūsi`i Qadaruhu Wa `Alá Al-Muqtiri Qadaruhu Matā`āan Bil-Ma`rūfi ۖ Ĥaqqāan `Alá Al-Muĥsinīna 002-236. Kendilerine el sürmediğiniz, mehirlerini tespit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve ِrfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır. لاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْكُمْ ‌إِ‌نْ طَ‍‍لَّ‍‍قْ‍‍تُمُ ‌ال‍‍نِس‍‍َ‍ا‌ء‌ مَا‌ لَمْ تَمَسُّوهُ‍‍نَّ ‌أَ‌وْ‌ تَفْ‍‍رِ‍‍ضُ‍‍و‌ا‌ لَهُ‍‍نَّ فَ‍‍رِي‍‍ضَ‍‍ة ًۚ ‌وَمَتِّعُوهُ‍‍نَّ عَلَى‌ ‌الْمُوسِعِ قَ‍‍دَ‌رُهُ ‌وَعَلَى‌ ‌الْمُ‍‍قْ‍‍تِرِ‌ قَ‍‍دَ‌رُهُ مَتَاعا‌ ً‌ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ۖ حَ‍‍قّ‍‍اً‌ عَلَى‌ ‌الْمُحْسِنِينَ
Wa 'In Ţallaqtumūhunna Min Qabli 'An Tamassūhunna Wa Qad Farađtum Lahunna Farīđatan Fanişfu Mā Farađtum 'Illā 'An Ya`fūna 'Aw Ya`fuwa Al-Ladhī Biyadihi `Uqdatu An-Nikāĥi ۚ Wa 'An Ta`fū 'Aqrabu Lilttaqۚ Wa Lā Tansaw Al-Fađla Baynakum ۚ 'Inna Allāha Bimā Ta`malūna Başīrun 002-237. Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı gِrendir. وَ‌إِ‌نْ طَ‍‍لَّ‍‍قْ‍‍تُمُوهُ‍‍نَّ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِ ‌أَ‌نْ تَمَسُّوهُ‍‍نَّ ‌وَ‍قَ‍‍دْ‌ فَ‍رَضْ‍‍تُمْ لَهُ‍‍نَّ فَ‍‍رِي‍‍ضَ‍‍ة‌ ً‌ فَنِ‍‍صْ‍‍فُ مَا‌ فَ‍رَضْ‍‍تُمْ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ يَعْف‍‍ُ‍ونَ ‌أَ‌وْ‌ يَعْفُوَ‌ ‌الَّذِي بِيَدِهِ عُ‍‍قْ‍‍دَةُ ‌ال‍‍نِّ‍‍ك‍‍َ‍احِ ۚ ‌وَ‌أَ‌نْ تَعْفُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‍قْ‍‍‍رَبُ لِلتَّ‍‍قْ‍‍وَ‌ى‌ ۚ ‌وَلاَ‌ تَ‍‌‍ن‍‍سَوْ‌ا‌ ‌الْفَ‍‍ضْ‍‍لَ بَيْنَكُمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ بَ‍‍صِ‍‍يرٌ
Ĥāfižū `Alá Aş-Şalawāti Wa Aş-Şalāati Al-Wusţá Wa Qūmū Lillāh Qānitīna 002-238. Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik gِstererek) koruyun ve Allah'a gِnülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun. حَافِ‍‍ظُ‍‍و‌ا‌ عَلَى‌ ‌ال‍‍صَّ‍‍لَو‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةِ ‌الْوُسْ‍‍طَ‍‍ى‌ ‌وَ‍قُ‍‍ومُو‌الِلَّهِ قَ‍‍انِتِينَ
Fa'in Khiftum Farijālāan 'Aw Rukbānāan ۖ Fa'idhā 'Amintumdhkurū Allaha Kamā `Allamakum Mā Lam Takūnū Ta`lamūna 002-239. Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken kılın. Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size ِğrettiği gibi zikredin. فَإِ‌نْ خِ‍‍فْتُمْ فَ‍‍رِجَالاً‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌رُكْبَانا‌‌ ًۖ فَإِ‌ذَ‌ا‌ ‌أَمِ‍‌‍ن‍‍تُمْ فَا‌ذْكُرُ‌و‌ا‌اللَّ‍‍هَ كَمَا‌ عَلَّمَكُمْ مَا‌ لَمْ تَكُونُو‌ا‌ تَعْلَمُونَ
Wa Al-Ladhīna Yutawaffawna Minkum Wa Yadharūna 'Azwājāan Waşīyatan Li'zwājihim Matā`āan 'Ilá Al-Ĥawli Ghayra 'Ikhrājin ۚ Fa'in Kharajna Falā Junāĥa `Alaykum Fī Mā Fa`alna Fī 'Anfusihinna Min Ma`rūfin Wa ۗ Allāhu `Azīzun Ĥakīmun 002-240. İçinizde ِlüp de (geride) eşler bırakanlar, (evlerinden) çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet (bıraksınlar). Ama onlar, (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların maruf (meşru) olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah güçlü ve üstün olandır. Hüküm ve hikmet sahibidir. وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُتَوَفَّ‍‍وْنَ مِ‍‌‍نْ‍‍كُمْ ‌وَيَذَ‌ر‍ُ‍‌ونَ ‌أَ‌زْ‌وَ‌اجا‌ ً‌ ‌وَ‍صِ‍‍يَّة ً‌ لِأ‌زْ‌وَ‌اجِهِمْ مَتَاعا‌‌ ً‌ ‌إِلَى‌ ‌الْحَ‍‍وْلِ غَ‍‍يْ‍رَ‌ ‌إِخْ‍رَ‍‌اج‌‍ٍۚ فَإِ‌نْ خَ‍رَجْ‍‍نَ فَلاَ‌ جُن‍‍َ‍احَ عَلَيْكُمْ فِي مَا‌ فَعَلْنَ فِ‍‍ي ‌أَ‌ن‍‍فُسِهِ‍‍نَّ مِ‍‌‍نْ مَعْر‍ُ‍‌وفٍۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَز‍ِ‍ي‍‍زٌ‌ حَكِيمٌ
Wa Lilmuţallaqāti Matā`un Bil-Ma`rūfi ۖ Ĥaqqāan `Alá Al-Muttaqīna 002-241. (Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır. Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır. وَلِلْمُ‍‍طَ‍‍لَّ‍‍قَ‍‍اتِ مَت‍‍َ‍اع‌‍ٌ‌ بِ‍الْمَعْر‍ُ‍‌وفِ ۖ حَ‍‍قّ‍‍اً‌ عَلَى‌ ‌الْمُتَّ‍‍قِ‍‍ينَ
Kadhālika Yubayyinu Allāhu Lakum 'Āyātihi La`allakum Ta`qilūna 002-242. İşte Allah, size ayetlerini bِyle açıklar; ki akıl erdiresiniz. كَذَلِكَ يُبَيِّنُ ‌اللَّ‍‍هُ لَكُمْ ‌آيَاتِ‍‍هِ لَعَلَّكُمْ تَعْ‍‍قِ‍‍لُونَ
'Alam Tara 'Ilá Al-Ladhīna Kharajū Min Diyārihim Wa Hum 'Ulūfun Ĥadhara Al-Mawti Faqāla Lahumu Allāhu Mūtū Thumma 'Aĥyāhum ۚ 'Inna Allāha Ladhū Fađlin `Alá An-Nāsi Wa Lakinna 'Akthara An-Nāsi Lā Yashkurūna 002-243. Binlerce kişinin ِlüm korkusuyla yurtlarından çıktıklarını gِrmedin mi? Allah onlara: "ضlün" dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl sahibidir. Ancak, insanların çoğunluğu şükretmez. أَلَمْ تَ‍رَ‌ ‌إِلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ خَ‍رَجُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ ‌دِيَا‌رِهِمْ ‌وَهُمْ ‌أُل‍‍ُ‍وفٌ حَذَ‌‍رَ‌الْمَ‍‍وْتِ فَ‍‍قَ‍‍الَ لَهُمُ ‌اللَّ‍‍هُ مُوتُو‌ا‌ ثُ‍‍مَّ ‌أَحْيَاهُمْ ۚ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ لَذُ‌و‌ فَ‍‍ضْ‍‍لٍ عَلَى‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَلَكِ‍‍نَّ ‌أَكْثَ‍رَ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ لاَ‌ يَشْكُرُ‌ونَ
Wa Qātilū Fī Sabīli Allāhi Wa A`lamū 'Anna Allāha Samī`un `Alīmun 002-244. Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir. وَ‍قَ‍‍اتِلُو‌ا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ سَم‍‍ِ‍ي‍‍عٌ عَلِيمٌ
Man Dhā Al-Ladhī Yuqriđu Allāha Qarđāan Ĥasanāan Fayuđā`ifahu Lahu~ 'Ađ`āfāan Kathīratan Wa ۚ Allāhu Yaqbiđu Wa Yabsuţu Wa 'Ilayhi Turja`ūna 002-245. Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O'na dِndürüleceksiniz. مَ‍‌‍نْ ‌ذَ‌ا‌ ‌الَّذِي يُ‍‍قْ‍‍رِ‍‍ضُ ‌اللَّ‍‍هَ قَ‍‍رْ‍ض‍‍اً‌ حَسَنا‌‌ ً‌ فَيُ‍‍ضَ‍‍اعِفَ‍‍هُ لَهُ~ُ ‌أَ‍ضْ‍‍عَافا‌‌ ً‌ كَثِي‍رَة ًۚ ‌وَ‌اللَّهُ يَ‍‍قْ‍‍بِ‍‍ضُ ‌وَيَ‍‍بْ‍‍سُ‍‍طُ ‌وَ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ تُرْجَعُونَ
'Alam Tara 'Ilá Al-Mala'i Min Banī 'Isrā'īla Min Ba`di Mūsá 'Idh Qālū Linabīyin Lahum Ab`ath Lanā Malikāan Nuqātil Fī Sabīli Allāhi ۖ Qāla Hal `Asaytum 'In Kutiba `Alaykumu Al-Qitālu 'Allā Tuqātilū ۖ Qālū Wa Mā Lanā 'Allā Nuqātila Fī Sabīli Allāhi Wa Qad 'Ukhrijnā Min Diyārinā Wa 'Abnā'inā ۖ Falammā Kutiba `Alayhimu Al-Qitālu Tawallaw 'Illā Qalīlāan Minhum Wa ۗ Allāhu `Alīmun Biž-Žālimīna 002-246. Musa'dan sonra İsrailoğulları’nın ِnde gelenlerini gِrmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gِnder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (ِngِrüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir. أَلَمْ تَ‍رَ‌ ‌إِلَى‌ ‌الْمَلَإ‌ مِ‍‌‍نْ بَنِ‍‍ي ‌إِسْر‍َ‍‌ائ‍‍ِ‍ي‍‍لَ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مُوسَ‍‍ى‌ ‌إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الُو‌ا‌ لِنَبِيّ‍ٍ‌ لَهُمْ ‌ابْ‍‍عَثْ لَنَا‌ مَلِكا‌ ً‌ نُ‍‍قَ‍‍اتِلْ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ قَ‍‍الَ هَلْ عَسَيْتُمْ ‌إِ‌نْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ ‌الْ‍‍قِ‍‍ت‍‍َ‍الُ ‌أَلاَّ‌ تُ‍‍قَ‍‍اتِلُو‌اۖ قَ‍‍الُو‌ا‌ ‌وَمَا‌ لَنَ‍‍ا‌ ‌أَلاَّ‌ نُ‍‍قَ‍‍اتِلَ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‍قَ‍‍دْ‌ ‌أُ‍خْ‍‍رِجْ‍‍نَا‌ مِ‍‌‍نْ ‌دِيَا‌رِنَا‌ ‌وَ‌أَبْ‍‍ن‍‍َ‍ائِنَا‌ ۖ فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ كُتِبَ عَلَيْهِمُ ‌الْ‍‍قِ‍‍ت‍‍َ‍الُ تَوَلَّوْ‌ا‌ ‌إِلاَّ‌ قَ‍‍لِيلا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَل‍‍ِ‍ي‍‍م‌‍ٌ‌ بِ‍ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
Wa Qāla Lahum Nabīyuhum 'Inna Allāha Qad Ba`atha Lakum Ţālūta Malikāan ۚ Qālū 'Anná Yakūnu Lahu Al-Mulku `Alaynā Wa Naĥnu 'Aĥaqqu Bil-Mulki Minhu Wa Lam Yu'uta Sa`atan Mina Al-Māli ۚ Qāla 'Inna Allāha Aşţafāhu `Alaykum Wa Zādahu Basţatan Al-`Ilmi Wa Al-Jismi Wa ۖ Allāhu Yu'utī Mulkahu Man Yashā'u Wa ۚ Allāhu Wāsi`un `Alīmun 002-247. Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gِnderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona gِre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yِnetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şِyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir." وَ‍قَ‍‍الَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ قَ‍‍دْ‌ بَعَثَ لَكُمْ طَ‍‍ال‍‍ُ‍وتَ مَلِكا‌‌ ًۚ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ‍‍ى‌ يَك‍‍ُ‍ونُ لَهُ ‌الْمُلْكُ عَلَيْنَا‌ ‌وَنَحْنُ ‌أَحَ‍‍قُّ بِ‍الْمُلْكِ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌وَلَمْ يُؤْتَ سَعَة ً‌ مِنَ ‌الْم‍‍َ‍الِ ۚ قَ‍‍الَ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ ‌اصْ‍‍طَ‍‍ف‍‍َ‍اهُ عَلَيْكُمْ ‌وَ‌زَ‌ا‌دَهُ بَسْ‍‍طَ‍‍ة‌ ً‌ فِي ‌الْعِلْمِ ‌وَ‌الْجِسْمِ ۖ ‌وَ‌اللَّهُ يُؤْتِي مُلْكَ‍‍هُ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۚ ‌وَ‌اللَّهُ ‌وَ‌اسِعٌ عَلِيمٌ
Wa Qāla Lahum Nabīyuhum 'Inna 'Āyata Mulkihi~ 'An Ya'tiyakumu At-Tābūtu Fīhi Sakīnatun Min Rabbikum Wa Baqīyatun Mimmā Taraka 'Ālu Mūsá Wa 'Ālu Hārūna Taĥmiluhu Al-Malā'ikatu ۚ 'Inna Fī Dhālika La'āyatan Lakum 'In Kuntum Mu'uminīna 002-248. Peygamberleri, onlara (şِyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır." وَ‍قَ‍‍الَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ ‌إِنَّ ‌آيَةَ مُلْكِهِ ‌أَ‌نْ يَأْتِيَكُمُ ‌ال‍‍تَّاب‍‍ُ‍وتُ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ سَكِينَةٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّكُمْ ‌وَبَ‍‍قِ‍‍يَّةٌ‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَ‍رَكَ ‌آلُ مُوسَى‌ ‌وَ‌آلُ هَا‌ر‍ُ‍‌ونَ تَحْمِلُهُ ‌الْمَلاَئِكَةُ ۚ ‌إِنَّ فِي ‌ذَلِكَ لَآيَة ً‌ لَكُمْ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ مُؤْمِنِينَ
Falammā Faşala Ţālūtu Bil-Junūdi Qāla 'Inna Allāha Mubtalīkum Binaharin Faman Shariba Minhu Falaysa Minnī Wa Man Lam Yaţ`amhu Fa'innahu Minnī 'Illā Mani Aghtarafa Ghurfatan Biyadihi ۚ Fasharibū Minhu 'Illā Qalīlāan Minhum ۚ Falammā Jāwazahu Huwa Wa Al-Ladhīna 'Āmanū Ma`ahu Qālū Lā Ţāqata Lanā Al-Yawma Bijālūta Wa Junūdihi ۚ Qāla Al-Ladhīna Yažunnūna 'Annahum Mulāqū Allahi Kam Min Fi'atin Qalīlatin Ghalabat Fi'atan Kathīratan Bi'idhni Allāhi Wa ۗ Allāhu Ma`a Aş-Şābirīna 002-249. Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şِyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir." فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ فَ‍‍صَ‍‍لَ طَ‍‍ال‍‍ُ‍وتُ بِ‍الْجُن‍‍ُ‍و‌دِ‌ قَ‍‍الَ ‌إِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ مُ‍‍بْ‍‍تَلِيكُمْ بِنَهَر‌‌ٍ‌ فَمَ‍‌‍نْ شَ‍‍رِبَ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ فَلَ‍‍يْ‍‍سَ مِ‍‍نِّ‍‍ي ‌وَمَ‍‌‍نْ لَمْ يَ‍‍طْ‍‍عَمْهُ فَإِنَّ‍‍هُ مِ‍‍نِّ‍‍ي ‌إِلاَّ‌ مَنِ ‌اغْ‍‍تَ‍رَفَ غُ‍‍رْفَة ً‌ بِيَدِهِ ۚ فَشَ‍‍رِبُو‌ا‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌إِلاَّ‌ قَ‍‍لِيلا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ ۚ فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ جَا‌وَ‌زَهُ هُوَ‌ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ مَعَ‍‍هُ قَ‍‍الُو‌ا‌ لاَ‌ طَ‍‍اقَ‍‍ةَ لَنَا‌ ‌الْيَ‍‍وْمَ بِجَال‍‍ُ‍وتَ ‌وَجُنُو‌دِهِ ۚ قَ‍‍الَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَ‍‍ظُ‍‍نّ‍‍ُ‍ونَ ‌أَنَّ‍‍هُمْ مُلاَ‍قُ‍‍و‌ ‌اللَّهِ كَمْ مِ‍‌‍نْ فِئَة‌‍ٍقَ‍‍لِيلَةٍ غَ‍‍لَبَتْ فِئَة‌ ً‌ كَثِي‍رَة ً‌ بِإِ‌ذْنِ ‌اللَّ‍‍هِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ مَعَ ‌ال‍‍صَّ‍‍ابِ‍‍رِينَ
Wa Lammā Barazū Lijālūta Wa Junūdihi Qālū Rabbanā 'Afrigh `Alaynā Şaban Wa Thabbit 'Aqdāmanā Wa Anşurnā `Alá Al-Qawmi Al-Kāfirīna 002-250. Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." وَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ بَ‍رَ‌زُ‌و‌ا‌ لِجَال‍‍ُ‍وتَ ‌وَجُنُو‌دِهِ قَ‍‍الُو‌ا‌ ‌‍رَبَّنَ‍‍ا‌ ‌أَفْ‍‍رِ‍‍غْ عَلَيْنَا‌ صَ‍‍بْ‍‍ر‌ا‌ ً‌ ‌وَثَبِّتْ ‌أَ‍قْ‍‍دَ‌امَنَا‌ ‌وَ‌انْ‍‍‍‍صُ‍‍رْنَا‌ عَلَى‌ ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمِ ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
Fahazamūhum Bi'idhni Allāhi Wa Qatala Dāwūdu Jālūta Wa 'Ātāhu Allāhu Al-Mulka Wa Al-Ĥikmata Wa `Allamahu Mimmā Yashā'u ۗ Wa Lawlā Daf`u Allāhi An-Nāsa Ba`đahum Biba`đin Lafasadati Al-'Arđu Wa Lakinna Allāha Dhū Fađlin `Alá Al-`Ālamīna 002-251. Bِylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u ِldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden ِğretti. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. فَهَزَمُوهُمْ بِإِ‌ذْنِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‍قَ‍‍تَلَ ‌دَ‌ا‌و‍ُ‍‌و‌دُ‌ جَال‍‍ُ‍وتَ ‌وَ‌آت‍‍َ‍اهُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الْمُلْكَ ‌وَ‌الْحِكْمَةَ ‌وَعَلَّمَ‍‍هُ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۗ ‌وَلَوْلاَ‌ ‌دَفْعُ ‌اللَّ‍‍هِ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ بَعْ‍‍ضَ‍‍هُمْ بِبَعْ‍‍ض‍‍ٍ‌ لَفَسَدَتِ ‌الأَ‌رْ‍ضُ ‌وَلَكِ‍‍نَّ ‌اللَّ‍‍هَ ‌ذُ‌و‌ فَ‍‍ضْ‍‍لٍ عَلَى‌ ‌الْعَالَمِينَ
Tilka 'Āyātu Allāhi Natlūhā `Alayka Bil-Ĥaqqi ۚ Wa 'Innaka Lamina Al-Mursalīna 002-252. İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyoruz. Sen de gِnderilen elçilerdensin. تِلْكَ ‌آي‍‍َ‍اتُ ‌اللَّ‍‍هِ نَتْلُوهَا‌ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ بِ‍الْحَ‍‍قِّ ۚ ‌وَ‌إِنَّ‍‍كَ لَمِنَ ‌الْمُرْسَلِينَ
Tilka Ar-Rusulu Fađđalnā Ba`đahum `Alá Ba`đin ۘ Minhum Man Kallama Allāhu ۖ Wa Rafa`a Ba`đahum Darajātin ۚ Wa 'Ātaynā `Īsá Abna Maryama Al-Bayyināti Wa 'Ayyadnāhu Birūĥi Al-Qudusi ۗ Wa Law Shā'a Allāhu Mā Aqtatala Al-Ladhīna Min Ba`dihim Min Ba`di Mā Jā'at/humu Al-Bayyinātu Wa Lakini Akhtalafū Faminhum Man 'Āmana Wa Minhum Man Kafara ۚ Wa Law Shā'a Allāhu Mā Aqtatalū Wa Lakinna Allāha Yaf`alu Mā Yurīdu 002-253. İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O’nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini ِldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi birbirlerini ِldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır. تِلْكَ ‌ال‍‍رُّسُلُ فَ‍‍ضَّ‍‍لْنَا‌ بَعْ‍‍ضَ‍‍هُمْ عَلَى‌ بَعْ‍‍ضٍۘ مِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَ‍‌‍نْ كَلَّمَ ‌اللَّ‍‍هُ ۖ ‌وَ‌‍رَفَعَ بَعْ‍‍ضَ‍‍هُمْ ‌دَ‌‍رَج‍‍َ‍اتٍۚ ‌وَ‌آتَيْنَا‌ عِيسَى‌ ‌ابْ‍‍نَ مَرْيَمَ ‌الْبَيِّن‍‍َ‍اتِ ‌وَ‌أَيَّ‍‍دْن‍‍َ‍اهُ بِر‍ُ‍‌وحِ ‌الْ‍‍قُ‍‍دُسِ ۗ ‌وَلَوْ‌ ش‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ مَا‌ ‌ا‍قْ‍‍تَتَلَ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ بَعْدِهِمْ مِ‍‌‍نْ بَعْدِ‌ مَا‌ ج‍‍َ‍ا‌ءَتْهُمُ ‌الْبَيِّن‍‍َ‍اتُ ‌وَلَكِنِ ‌اخْ‍‍تَلَفُو‌ا‌ فَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَ‍‌‍نْ ‌آمَنَ ‌وَمِ‍‌‍نْ‍‍هُمْ مَ‍‌‍نْ كَفَ‍رَۚ ‌وَلَوْ‌ ش‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌اللَّ‍‍هُ مَا‌ ‌ا‍قْ‍‍تَتَلُو‌ا‌ ‌وَلَكِ‍‍نَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَفْعَلُ مَا‌ يُ‍‍رِيدُ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū 'Anfiqū Mimmā Razaqnākum Min Qabli 'An Ya'tiya Yawmun Lā Bay`un Fīhi Wa Lā Khullatun Wa Lā Shafā`atun Wa ۗ Al-Kāfirūna Humu Až-Žālimūna 002-254. Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kafirler... Onlar zulmedenlerdir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌‍رَ‌زَ‍قْ‍‍نَاكُمْ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِ ‌أَ‌نْ يَأْتِيَ يَ‍‍وْم ٌ‌ لاَ‌ بَ‍‍يْ‍‍ع‌‍ٌ‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌وَلاَ‌ خُ‍‍لَّةٌ‌ ‌وَلاَ‌ شَفَاعَةٌۗ ‌وَ‌الْكَافِر‍ُ‍‌ونَ هُمُ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمُونَ
Al-Lahu Lā 'Ilāha 'Illā Huwa Al-Ĥayyu Al-Qayyūmu ۚ Lā Ta'khudhuhu Sinatun Wa Lā Nawmun ۚ Lahu Mā Fī As-Samāwāti Wa Mā Fī Al-'Arđi ۗ Man Dhā Al-Ladhī Yashfa`u `Indahu~ 'Illā Bi'idhnihi ۚ Ya`lamu Mā Bayna 'Aydīhim Wa Mā Khalfahum ۖ Wa Lā Yuĥīţūna Bishay'in Min `Ilmihi~ 'Illā Bimā Shā'a ۚ Wasi`a Kursīyuhu As-Samāwāti Wa Al-'Arđa ۖ Wa Lā Ya'ūduhu Ĥifžuhumā ۚ Wa Huwa Al-`Alīyu Al-`Ažīmu 002-255. Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Gِklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, ِnlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gِkleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. اللَّهُ لاَ‌ ‌إِلَهَ ‌إِلاَّ‌ هُوَ‌ ‌الْحَيُّ ‌الْ‍‍قَ‍‍يّ‍‍ُ‍ومُ ۚ لاَ‌ تَأْ‍خُ‍‍ذُهُ سِنَةٌ‌ ‌وَلاَ‌ نَ‍‍وْم ٌۚ لَ‍‍هُ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۗ مَ‍‌‍نْ ‌ذَ‌ا‌ ‌الَّذِي يَشْفَعُ عِ‍‌‍نْ‍‍دَهُ~ُ ‌إِلاَّ‌ بِإِ‌ذْنِ‍‍هِ ۚ يَعْلَمُ مَا‌ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌أَيْدِيهِمْ ‌وَمَا‌ خَ‍‍لْفَهُمْ ۖ ‌وَلاَ‌ يُحِي‍‍طُ‍‍ونَ بِشَ‍‍يْء‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ عِلْمِهِ ‌إِلاَّ‌ بِمَا‌ ش‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ۚ ‌وَسِعَ كُرْسِيُّهُ ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَ‌الأَ‌رْ‍ضَ ۖ ‌وَلاَ‌ يَئ‍‍ُ‍‍و‌دُهُ حِفْ‍‍ظُ‍‍هُمَا‌ ۚ ‌وَهُوَ‌ ‌الْعَلِيُّ ‌الْعَ‍‍ظِ‍‍يمُ
Lā 'Ikrāha Fī Ad-Dīni ۖ Qad Tabayyana Ar-Rushdu Mina Al-Ghayyi ۚ Faman Yakfur Biţ-Ţāghūti Wa Yu'umin Billāhi Faqadi Astamsaka Bil-`Urwati Al-Wuthqá Lā Anfişāma Lahā Wa ۗ Allāhu Samī`un `Alīmun 002-256. Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. لاَ‌ ‌إِكْ‍رَ‍‌اهَ فِي ‌ال‍‍دّ‍ِ‍ي‍‍نِ ۖ قَ‍‍دْ‌ تَبَيَّنَ ‌ال‍‍رُّشْدُ‌ مِنَ ‌ال‍‍غَ‍‍يِّ ۚ فَمَ‍‌‍نْ يَكْفُرْ‌ بِ‍ال‍‍طَّ‍‍اغُ‍‍وتِ ‌وَيُؤْمِ‍‌‍نْ بِ‍اللَّ‍‍هِ فَ‍‍قَ‍‍دِ‌ ‌اسْتَمْسَكَ بِ‍الْعُرْ‌وَةِ ‌الْوُثْ‍‍قَ‍‍ى‌ لاَ‌ ‌ان‍‍فِ‍‍صَ‍‍امَ لَهَا‌ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ سَم‍‍ِ‍ي‍‍عٌ عَلِيمٌ
Al-Lahu Wa Līyu Al-Ladhīna 'Āmanū Yukhrijuhum Mina Až-Žulumāti 'Ilá An-Nūr Wa ۖ Al-Ladhīna Kafarū 'Awliyā'uuhumu Aţ-Ţāghūtu Yukhrijūnahum Mina An-Nūr 'Ilá Až-Žulumāti ۗ 'Ūlā'ika 'Aşĥābu An-Nāri ۖ Hum Fīhā Khālidūna 002-257. Allah, iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. اللَّهُ ‌وَلِيُّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ يُ‍‍خْ‍‍رِجُهُمْ مِنَ ‌ال‍‍ظُّ‍‍لُم‍‍َ‍اتِ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍نُّ‍‍و‌ر‌ ۖ ‌وَ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ كَفَرُ‌و‌ا‌ ‌أَ‌وْلِي‍‍َ‍ا‌ؤُهُمُ ‌ال‍‍طَّ‍‍اغُ‍‍وتُ يُ‍‍خْ‍‍رِجُونَهُمْ مِنَ ‌ال‍‍نُّ‍‍و‌ر‌ ‌إِلَى‌ ‌ال‍‍ظُّ‍‍لُم‍‍َ‍اتِ ۗ ‌أ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ۖ هُمْ فِيهَا‌ خَ‍‍الِدُ‌ونَ
'Alam Tara 'Ilá Al-Ladhī Ĥājja 'Ibhīma Fī Rabbihi~ 'An 'Ātāhu Allāhu Al-Mulka 'Idh Qāla 'Ibhīmu Rabbī Al-Ladhī Yuĥyī Wa Yumītu Qāla 'Anā 'Uĥyī Wa 'Umītu ۖ Qāla 'Ibhīmu Fa'inna Allāha Ya'tī Bish-Shamsi Mina Al-Mashriqi Fa'ti Bihā Mina Al-Maghribi Fabuhita Al-Ladhī Kafara Wa ۗ Allāhu Lā Yahdī Al-Qawma Až-Žālimīna 002-258. Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni gِrmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve ِldürür" demişti; o da: "Ben de ِldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah Güneş'i doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı bِylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. أَلَمْ تَ‍رَ‌ ‌إِلَى‌ ‌الَّذِي ح‍‍َ‍اجَّ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مَ فِي ‌‍رَبِّهِ ‌أَ‌نْ ‌آت‍‍َ‍اهُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الْمُلْكَ ‌إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مُ ‌‍رَبِّي ‌الَّذِي يُحْيِي ‌وَيُم‍‍ِ‍ي‍‍تُ قَ‍‍الَ ‌أَنَ‍‍ا‌ ‌أُحْيِي ‌وَ‌أُم‍‍ِ‍ي‍‍تُ ۖ قَ‍‍الَ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مُ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَأْتِي بِ‍ال‍‍شَّمْسِ مِنَ ‌الْمَشْ‍‍رِ‍‍قِ فَأْتِ بِهَا‌ مِنَ ‌الْمَ‍‍غْ‍‍رِبِ فَبُهِتَ ‌الَّذِي كَفَ‍رَۗ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يَهْدِي ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمَ ‌ال‍‍ظَّ‍‍الِمِينَ
'Aw Kālladhī Marra `Alá Qaryatin Wa Hiya Khāwiyatun `Alá `Urūshihā Qāla 'Anná Yuĥyī Hadhihi Allāhu Ba`da Mawtihā ۖ Fa'amātahu Allāhu Miā'ata `Āmin Thumma Ba`athahu ۖ Qāla Kam Labithta ۖ Qāla Labithtu Yawmāan 'Aw Ba`đa Yawmin ۖ Qāla Bal Labithta Miā'ata `Āminnžur 'Ilá Ţa`āmika Wa Shabika Lam Yatasannah ۖ Wa Anžur 'Ilá Ĥimārika Wa Linaj`alaka 'Āyatan Lilnnāsi ۖ Wa Anžur 'Ilá Al-`Ižāmi Kayfa Nunshizuhā Thumma Naksūhā Laĥmāan ۚ Falammā Tabayyana Lahu Qāla 'A`lamu 'Anna Allāha `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 002-259. Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (gِrmedin mi?) Demişti ki: "Allah, burasını ِlümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ِlü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona:) "Hayır, yüz yıl kaldın, bِyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir." أَ‌وْ‌ كَالَّذِي مَ‍رَّ‌ عَلَى‌ قَ‍‍رْيَةٍ‌ ‌وَهِيَ خَ‍‍ا‌وِيَةٌ عَلَى‌ عُرُ‌وشِهَا‌ قَ‍‍الَ ‌أَنَّ‍‍ى‌ يُحْيِي هَذِهِ ‌اللَّ‍‍هُ بَعْدَ‌ مَوْتِهَا‌ ۖ فَأَمَاتَهُ ‌اللَّ‍‍هُ مِائَةَ ع‍‍َ‍ام‌‍ٍ‌ ثُ‍‍مَّ بَعَثَ‍‍هُ ۖ قَ‍‍الَ كَمْ لَبِثْتَ ۖ قَ‍‍الَ لَبِثْتُ يَوْماً‌ ‌أَ‌وْ‌ بَعْ‍‍ضَ يَ‍‍وْم‌‍ٍۖ قَ‍‍الَ بَلْ لَبِثْتَ مِائَةَ ع‍‍َ‍ام‌‍ٍ‌ فَا‌ن‍‍ظُ‍‍رْ‌ ‌إِلَى‌ طَ‍‍عَامِكَ ‌وَشَ‍رَ‌ابِكَ لَمْ يَتَسَ‍‍نَّ‍‍هْ ۖ ‌وَ‌ان‍‍ظُ‍‍رْ‌ ‌إِلَى‌ حِمَا‌رِكَ ‌وَلِنَ‍‍جْ‍‍عَلَكَ ‌آيَة ً‌ لِل‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ۖ ‌وَ‌ان‍‍ظُ‍‍رْ‌ ‌إِلَى‌ ‌الْعِ‍‍ظَ‍‍امِ كَ‍‍يْ‍‍فَ نُ‍‌‍ن‍‍شِزُهَا‌ ثُ‍‍مَّ نَكْسُوهَا‌ لَحْما‌‌ ًۚ فَلَ‍‍مَّ‍‍ا‌ تَبَيَّنَ لَ‍‍هُ قَ‍‍الَ ‌أَعْلَمُ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
Wa 'Idh Qāla 'Ibhīmu Rabbi 'Arinī Kayfa Tuĥyī Al-Mawtá ۖ Qāla 'Awalam Tu'umin ۖ Qāla Balá Wa Lakin Liyaţma'inna Qalbī ۖ Qāla Fakhudh 'Arba`atan Mina Aţ-Ţayri Faşurhunna 'Ilayka Thumma Aj`al `Alá Kulli Jabalin Minhunna Juz'āan Thumma Ad`uhunna Ya'tīnaka Sa`yāan ۚ Wa A`lam 'Anna Allāha `Azīzun Ĥakīmun 002-260. Hani İbrahim: "Rabbim, bana ِlüleri nasıl dirilttiğini gِster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "ضyleyse, dِrt kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." وَ‌إِ‌ذْ‌ قَ‍‍الَ ‌إِبْ‍‍‍رَ‌اه‍‍ِ‍ي‍‍مُ ‌‍رَبِّ ‌أَ‌رِنِي كَ‍‍يْ‍‍فَ تُحْيِي ‌الْمَوْتَى‌ ۖ قَ‍‍الَ ‌أَ‌وَلَمْ تُؤْمِ‍‌‍نْ ۖ قَ‍‍الَ بَلَى‌ ‌وَلَكِ‍‌‍نْ لِيَ‍‍طْ‍‍مَئِ‍‍نَّ قَ‍‍لْبِي ۖ قَ‍‍الَ فَ‍‍خُ‍‍ذْ‌ ‌أَ‌رْبَعَة ً‌ مِنَ ‌ال‍‍طَّ‍‍يْ‍‍ر‍ِ‍‌ فَ‍‍صُ‍‍رْهُ‍‍نَّ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ ثُ‍‍مَّ ‌اجْ‍‍عَلْ عَلَى‌ كُلِّ جَبَلٍ‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ‍‍نَّ جُزْ‌ء‌ا‌‌ ً‌ ثُ‍‍مَّ ‌ا‌دْعُهُ‍‍نَّ يَأْتِينَكَ سَعْيا‌ ًۚ ‌وَ‌اعْلَمْ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ عَز‍ِ‍ي‍‍زٌ‌ حَكِيمٌ
Mathalu Al-Ladhīna Yunfiqūna 'Amwālahum Fī Sabīli Allāhi Kamathali Ĥabbatin 'Anbatat Sab`a Sanābila Fī Kulli Sunbulatin Miā'atu Ĥabbatin Wa ۗ Allāhu Yuđā`ifu Liman Yashā'u Wa ۗ Allāhu Wāsi`un `Alīmun 002-261. Mallarını Allah yolunda infak edenlerin ِrneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin ِrneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. مَثَلُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ ‌أَمْوَ‌الَهُمْ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ ‌أَ‌نْ‍‍بَتَتْ سَ‍‍بْ‍‍عَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُ‍‌‍نْ‍‍بُلَةٍ‌ مِائَةُ حَبَّةٍۗ ‌وَ‌اللَّهُ يُ‍‍ضَ‍‍اعِفُ لِمَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ ‌وَ‌اسِعٌ عَلِيمٌ
Al-Ladhīna Yunfiqūna 'Amwālahum Fī Sabīli Allāhi Thumma Lā Yutbi`ūna Mā 'Anfaqū Mannāan Wa Lā 'Adhan ۙ Lahum 'Ajruhum `Inda Rabbihim Wa Lā Khawfun `Alayhim Wa Lā Hum Yaĥzanūna 002-262. Mallarını Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ ‌أَمْوَ‌الَهُمْ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ ثُ‍‍مَّ لاَ‌ يُتْبِع‍‍ُ‍ونَ مَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فَ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ مَ‍‍نّ‍‍ا‌ ً‌ ‌وَلاَ‌ ‌أَ‌ذ‌ى‌ ًۙ لَهُمْ ‌أَجْ‍‍رُهُمْ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّهِمْ ‌وَلاَ‌ خَ‍‍وْفٌ عَلَيْهِمْ ‌وَلاَ‌ هُمْ يَحْزَنُونَ
Qawlun Ma`rūfun Wa Maghfiratun Khayrun Min Şadaqatin Yatba`uhā 'Adhan Wa ۗ Allāhu Ghanīyun Ĥalīmun 002-263. Güzel bir sِz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır. قَ‍‍وْلٌ‌ مَعْر‍ُ‍‌وفٌ‌ ‌وَمَ‍‍غْ‍‍فِ‍رَةٌ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ مِ‍‌‍نْ صَ‍‍دَ‍قَ‍‍ةٍ‌ يَتْبَعُهَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ذ‌ى‌ ًۗ ‌وَ‌اللَّهُ غَ‍‍نِيٌّ حَلِيمٌ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Lā Tubţilū Şadaqātikum Bil-Manni Wa Al-'Adhá Kālladhī Yunfiqu Mālahu Ri'ā'a An-Nāsi Wa Lā Yu'uminu Billāhi Wa Al-Yawmi Al-'Ākhiri ۖ Famathaluhu Kamathali Şafwānin `Alayhi Turābun Fa'aşābahu Wa Abilun Fatarakahu Şaldāan ۖ Lā Yaqdirūna `Alá Shay'in Mimmā Kasabū Wa ۗ Allāhu Lā Yahdī Al-Qawma Al-Kāfirīna 002-264. Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gِsteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Bِylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ لاَ‌ تُ‍‍بْ‍‍‍‍طِ‍‍لُو‌اصَ‍‍دَ‍قَ‍‍اتِكُمْ بِ‍الْمَ‍‍نِّ ‌وَ‌الأَ‌ذَ‌ى‌ كَالَّذِي يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ مَالَ‍‍هُ ‌رِئ‍‍َ‍ا‌ءَ‌ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسِ ‌وَلاَ‌ يُؤْمِنُ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌الْيَ‍‍وْمِ ‌الآ‍‍خِ‍‍رِ‌ ۖ فَمَثَلُ‍‍هُ كَمَثَلِ صَ‍‍فْو‍َ‍‌انٍ عَلَ‍‍يْ‍‍هِ تُ‍رَ‍‌اب‌‍ٌ‌ فَأَ‍صَ‍‍ابَ‍‍هُ ‌وَ‌ابِل‌‍ٌ‌ فَتَ‍رَكَ‍‍هُ صَ‍‍لْد‌ا‌ ًۖ لاَ‌ يَ‍‍قْ‍‍دِ‌ر‍ُ‍‌ونَ عَلَى‌ شَ‍‍يْء‌ٍ‌ مِ‍‍مَّ‍‍ا‌ كَسَبُو‌اۗ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يَهْدِي ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمَ ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
Wa Mathalu Al-Ladhīna Yunfiqūna 'Amwālahumu Abtighā'a Marđāati Allāhi Wa Tathbītāan Min 'Anfusihim Kamathali Jannatin Birabwatin 'Aşābahā Wa Abilun Fa'ātat 'Ukulahā Đi`fayni Fa'in Lam Yuşibhā Wa Abilun Faţallun Wa ۗ Allāhu Bimā Ta`malūna Başīrun 002-265. Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kِkleştirip-güçlendirmek için mallarını infak edenlerin ِrneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin ِrneğine benzer ki, ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı gِrendir. وَمَثَلُ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ ‌أَمْوَ‌الَهُمُ ‌ابْ‍‍تِ‍‍غَ‍‍ا‌ءَ‌ مَرْ‍ضَ‍‍اةِ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَتَثْبِيتا‌ ً‌ مِ‍‌‍نْ ‌أَ‌نْ‍‍فُسِهِمْ كَمَثَلِ جَ‍‍نَّ‍‍ة ٍ‌ بِ‍رَبْ‍‍وَةٍ ‌أَ‍صَ‍‍ابَهَا‌ ‌وَ‌ابِل‌‍ٌ‌ فَآتَتْ ‌أُكُلَهَا‌ ضِ‍‍عْفَ‍‍يْ‍‍نِ فَإِ‌نْ لَمْ يُ‍‍صِ‍‍بْ‍‍هَا‌ ‌وَ‌ابِل‌‍ٌ‌ فَ‍‍طَ‍‍لٌّۗ ‌وَ‌اللَّهُ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ بَ‍‍صِ‍‍يرٌ
'Ayawaddu 'Aĥadukum 'An Takūna Lahu Jannatun Min Nakhīlin Wa 'A`nābin Tajrī Min Taĥtihā Al-'Anhāru Lahu Fīhā Min Kulli Ath-Thamarāti Wa 'Aşābahu Al-Kibaru Wa Lahu Dhurrīyatun Đu`afā'u Fa'aşābahā 'I`şārun Fīhi Nārun Fāĥtaraqat ۗ Kadhālika Yubayyinu Allāhu Lakumu Al-'Āyāti La`allakum Tatafakkarūna 002-266. Hangi biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları olsun (bِyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet etsin de yanıversin. İşte Allah size ayetleri bِyle açıklar, ki düşünesiniz. أَيَوَ‌دُّ‌ ‌أَحَدُكُمْ ‌أَ‌نْ تَك‍‍ُ‍ونَ لَ‍‍هُ جَ‍‍نَّ‍‍ةٌ‌ مِ‍‌‍نْ نَ‍‍خِ‍‍ي‍‍لٍ‌ ‌وَ‌أَعْن‍‍َ‍اب‌‍ٍ‌ تَ‍‍جْ‍‍رِي مِ‍‌‍نْ تَحْتِهَا‌ ‌الأَ‌نْ‍‍ه‍‍َ‍ا‌رُ‌ لَ‍‍هُ فِيهَا‌ مِ‍‌‍نْ كُلِّ ‌ال‍‍ثَّمَ‍رَ‍‌اتِ ‌وَ‌أَ‍صَ‍‍ابَهُ ‌الْكِبَرُ‌ ‌وَلَ‍‍هُ ‌ذُ‌رِّيَّة‌‍ٌضُ‍‍عَف‍‍َ‍ا‌ءُ‌ فَأَ‍صَ‍‍ابَهَ‍‍ا‌ ‌إِعْ‍‍صَ‍‍ا‌ر‌‌ٌ‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ن‍‍َ‍ا‌ر‌‌ٌ‌ فَاحْتَ‍رَقَ‍‍تْ ۗ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ ‌اللَّ‍‍هُ لَكُمُ ‌الآي‍‍َ‍اتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُ‌ونَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū 'Anfiqū Min Ţayyibāti Mā Kasabtum Wa Mimmā 'Akhrajnā Lakum Mina Al-'Arđi ۖ Wa Lā Tayammamū Al-Khabītha Minhu Tunfiqūna Wa Lastum Bi'ākhidhīhi 'Illā 'An Tughmiđū Fīhi ۚ Wa A`lamū 'Anna Allāha Ghanīyun Ĥamīdun 002-267. Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin gِz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, ِvülmeye layık olandır. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ طَ‍‍يِّب‍‍َ‍اتِ مَا‌ كَسَ‍‍بْ‍‍تُمْ ‌وَمِ‍‍مَّ‍‍ا‌ ‌أَ‍خْ‍رَجْ‍‍نَا‌ لَكُمْ مِنَ ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۖ ‌وَلاَ‌ تَيَ‍‍مَّ‍‍مُو‌ا‌الْ‍‍خَ‍‍ب‍‍ِ‍ي‍‍ثَ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ تُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ ‌وَلَسْتُمْ بِآ‍‍خِ‍‍ذ‍ِ‍ي‍‍هِ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ تُ‍‍غْ‍‍مِ‍‍ضُ‍‍و‌ا‌ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ۚ ‌وَ‌اعْلَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَنَّ ‌اللَّ‍‍هَ غَ‍‍نِيٌّ حَمِيدٌ
Ash-Shayţānu Ya`idukumu Al-Faqra Wa Ya'murukum Bil-Faĥshā'i Wa ۖ Allāhu Ya`idukum Maghfiratan Minhu Wa Fađlāan Wa ۗ Allāhu Wāsi`un `Alīmun 002-268. Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انُ يَعِدُكُمُ ‌الْفَ‍‍قْ‍‍‍رَ‌ ‌وَيَأْمُرُكُمْ بِ‍الْفَحْش‍‍َ‍ا‌ءِ‌ ۖ ‌وَ‌اللَّهُ يَعِدُكُمْ مَ‍‍غْ‍‍فِ‍رَة ً‌ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ ‌وَفَ‍‍ضْ‍‍لا‌ ًۗ ‌وَ‌اللَّهُ ‌وَ‌اسِعٌ عَلِيمٌ
Yu'utī Al-Ĥikmata Man Yashā'u ۚ Wa Man Yu'uta Al-Ĥikmata Faqad 'Ūtiya Khayan Kathīrāan ۗ Wa Mā Yadhdhakkaru 'Illā 'Ūlū Al-'Albābi 002-269. Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası ِğüt alıp-düşünmez. يُؤْتِي ‌الْحِكْمَةَ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يُؤْتَ ‌الْحِكْمَةَ فَ‍‍قَ‍‍دْ‌ ‌أ‍ُ‍‌وتِيَ خَ‍‍يْر‌ا‌‌ ً‌ كَثِي‍‍ر‌ا‌ ًۗ ‌وَمَا‌ يَذَّكَّرُ‌ ‌إِلاَّ‌ ‌أ‍ُ‍‌وْلُو‌ا‌الأَلْبَابِ
Wa Mā 'Anfaqtum Min Nafaqatin 'Aw Nadhartum Min Nadhrin Fa'inna Allāha Ya`lamuhu ۗ Wa Mā Lilžžālimīna Min 'Anşārin 002-270. Her neyi nafaka olarak infak eder ve adak olarak neyi adarsanız, muhakkak Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur. وَمَ‍‍ا‌ ‌أَ‌ن‍‍فَ‍‍قْ‍‍تُمْ مِ‍‌‍نْ نَفَ‍‍قَ‍‍ةٍ ‌أَ‌وْ‌ نَذَ‌رْتُمْ مِ‍‌‍نْ نَذْ‌ر‌‌ٍ‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَعْلَمُ‍‍هُ ۗ ‌وَمَا‌ لِل‍‍ظَّ‍‍الِم‍‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ ‌أَ‌ن‍‍صَ‍‍ا‌رٍ
'In Tub Aş-Şadaqāti Fani`immā Hiya ۖ Wa 'In Tukhfūhā Wa Tu'utūhā Al-Fuqarā'a Fahuwa Khayrun Lakum ۚ Wa Yukaffiru `Ankum Min Sayyi'ātikum Wa ۗ Allāhu Bimā Ta`malūna Khabīrun 002-271. Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. إِ‌نْ تُ‍‍بْ‍‍دُ‌و‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍دَ‍قَ‍‍اتِ فَنِعِ‍‍مَّ‍‍ا‌ هِيَ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ تُ‍‍خْ‍‍فُوهَا‌ ‌وَتُؤْتُوهَا‌ ‌الْفُ‍‍قَ‍‍ر‍َ‍‌ا‌ءَ‌ فَهُوَ‌ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لَكُمْ ۚ ‌وَيُكَفِّ‍‍ر‍ُ‍‌ عَ‍‌‍نْ‍‍كُمْ مِ‍‌‍نْ سَيِّئ‍‍َ‍‍اتِكُمْ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ خَ‍‍بِيرٌ
Laysa `Alayka Hudāhum Wa Lakinna Allāha Yahdī Man Yashā'u ۗ Wa Mā Tunfiqū Min Khayrin Fali'anfusikum ۚ Wa Mā Tunfiqūna 'Illā Abtighā'a Wajhi Allāhi Wa Mā ۚ Tunfiqū Min Khayrin Yuwaffa 'Ilaykum Wa 'Antum Lā Tužlamūna 002-272. Onların hidayete ermesi, senin üzerinde (bir yükümlülük) değildir. Ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir. Zaten siz, ancak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaçla) infak etmezsiniz. Hayırdan her ne infak ederseniz -haksızlığa (zulme) uğratılmaksızın- size eksiksizce ِdenecektir. لَ‍‍يْ‍‍سَ عَلَ‍‍يْ‍‍كَ هُدَ‌اهُمْ ‌وَلَكِ‍‍نَّ ‌اللَّ‍‍هَ يَهْدِي مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۗ ‌وَمَا‌ تُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌‌ٍ‌ فَلِأَ‌ن‍‍فُسِكُمْ ۚ ‌وَمَا‌ تُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ ‌إِلاَّ‌ ‌ابْ‍‍تِ‍‍غَ‍‍ا‌ءَ‌ ‌وَجْ‍‍هِ ‌اللَّ‍‍هِ ۚ ‌وَمَا‌ تُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌ٍ‌ يُوَفَّ ‌إِلَيْكُمْ ‌وَ‌أَ‌نْ‍‍تُمْ لاَ‌ تُ‍‍ظْ‍‍لَمُونَ
Lilfuqarā'i Al-Ladhīna 'Uĥşirū Fī Sabīli Allāhi Lā Yastaţī`ūna Đarbāan Al-'Arđi Yaĥsabuhumu Al-Jāhilu 'Aghniyā'a Mina At-Ta`affufi Ta`rifuhum Bisīmāhum Lā Yas'alūna An-Nāsa 'Ilĥāfāan ۗ Wa Mā Tunfiqū Min Khayrin Fa'inna Allāha Bihi `Alīmun 002-273. (Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. لِلفُ‍‍قَ‍‍ر‍َ‍‌ا‌ءِ‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌أُحْ‍‍صِ‍‍رُ‌و‌ا‌ فِي سَب‍‍ِ‍ي‍‍لِ ‌اللَّ‍‍هِ لاَ‌ يَسْتَ‍‍طِ‍‍يع‍‍ُ‍ونَ ضَ‍‍رْبا‌‌ ً‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ يَحْسَبُهُمُ ‌الْجَاهِلُ ‌أَ‍‍غْ‍‍نِي‍‍َ‍ا‌ءَ‌ مِنَ ‌ال‍‍تَّعَفُّفِ تَعْ‍‍رِفُهُمْ بِسِيمَاهُمْ لاَ‌ يَسْأَل‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍اسَ ‌إِلْحَافا‌ ًۗ ‌وَمَا‌ تُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ مِ‍‌‍نْ خَ‍‍يْ‍‍ر‌‌ٍ‌ فَإِنَّ ‌اللَّ‍‍هَ بِ‍‍هِ عَلِيمٌ
Al-Ladhīna Yunfiqūna 'Amwālahum Bil-Layli Wa An-Nahāri Siran Wa `Alāniyatan Falahum 'Ajruhum `Inda Rabbihim Wa Lā Khawfun `Alayhim Wa Lā Hum Yaĥzanūna 002-274. Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler. Artık bunların ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يُ‍‌‍ن‍‍فِ‍‍قُ‍‍ونَ ‌أَمْوَ‌الَهُمْ بِ‍ال‍‍لَّ‍‍يْ‍‍لِ ‌وَ‌ال‍‍نَّ‍‍ه‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ سِ‍‍ر‍ّ‍‌ا‌ ً‌ ‌وَعَلاَنِيَة‌ ً‌ فَلَهُمْ ‌أَجْ‍‍رُهُمْ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّهِمْ ‌وَلاَ‌ خَ‍‍وْفٌ عَلَيْهِمْ ‌وَلاَ‌ هُمْ يَحْزَنُونَ
Al-Ladhīna Ya'kulūna Ar-Ribā Lā Yaqūmūna 'Illā Kamā Yaqūmu Al-Ladhī Yatakhabbaţuhu Ash-Shayţānu Mina Al-Massi ۚ Dhālika Bi'annahum Qālū 'Innamā Al-Bay`u Mithlu Ar-Ribā ۗ Wa 'Aĥalla Allāhu Al-Bay`a Wa Ĥarrama Ar-Ribā ۚ Faman Jā'ahu Maw`ižatun Min Rabbihintahá Falahu Mā Salafa Wa 'Amruhu~ 'Ilá Allāhi ۖ Wa Man `Āda Fa'ūlā'ika 'Aşĥābu An-Nāri ۖ Hum Fīhā Khālidūna 002-275. Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir ِğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dِnerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır. الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ يَأْكُل‍‍ُ‍ونَ ‌ال‍‍رِّبَا‌ لاَ‌ يَ‍‍قُ‍‍وم‍‍ُ‍ونَ ‌إِلاَّ‌ كَمَا‌ يَ‍‍قُ‍‍ومُ ‌الَّذِي يَتَ‍‍خَ‍‍بَّ‍‍طُ‍‍هُ ‌ال‍‍شَّيْ‍‍طَ‍‍انُ مِنَ ‌الْمَسِّ ۚ ‌ذَلِكَ بِأَنَّ‍‍هُمْ قَ‍‍الُ‍‍و‌ا‌ ‌إِنَّ‍‍مَا‌ ‌الْبَ‍‍يْ‍‍عُ مِثْلُ ‌ال‍‍رِّبَا‌ ۗ ‌وَ‌أَحَلَّ ‌اللَّ‍‍هُ ‌الْبَ‍‍يْ‍‍عَ ‌وَحَ‍رَّمَ ‌ال‍‍رِّبَا‌ ۚ فَمَ‍‌‍نْ ج‍‍َ‍ا‌ءَهُ مَوْعِ‍‍ظَ‍‍ةٌ‌ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّ‍‍هِ فَا‌ن‍‍تَهَى‌ فَلَ‍‍هُ مَا‌ سَلَفَ ‌وَ‌أَمْرُهُ~ُ ‌إِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ ‌وَمَ‍‌‍نْ ع‍‍َ‍ا‌دَ‌ فَأ‍ُ‍‌وْل‍‍َ‍ائِكَ ‌أَ‍صْ‍‍ح‍‍َ‍ابُ ‌ال‍‍نّ‍‍َ‍ا‌ر‍ِ‍‌ ۖ هُمْ فِيهَا‌ خَ‍‍الِدُ‌ونَ
Yamĥaqu Allāhu Ar-Ribā Wa Yurbī Aş-Şadaqāti Wa ۗ Allāhu Lā Yuĥibbu Kulla Kaffārin 'Athīmin 002-276. Allah, faizi yok eder de, sadakaları artırır. Allah, günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez. يَمْحَ‍‍قُ ‌اللَّ‍‍هُ ‌ال‍‍رِّبَا‌ ‌وَيُرْبِي ‌ال‍‍صَّ‍‍دَ‍قَ‍‍اتِ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ لاَ‌ يُحِبُّ كُلَّ كَفّ‍‍َ‍ا‌رٍ‌ ‌أَثِيمٍ
'Inna Al-Ladhīna 'Āmanū Wa `Amilū Aş-Şāliĥāti Wa 'Aqāmū Aş-Şalāata Wa 'Ātaw Az-Zakāata Lahum 'Ajruhum `Inda Rabbihim Wa Lā Khawfun `Alayhim Wa Lā Hum Yaĥzanūna 002-277. İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. إِنَّ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌ ‌وَعَمِلُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍الِح‍‍َ‍اتِ ‌وَ‌أَ‍قَ‍‍امُو‌ا‌ال‍‍صَّ‍‍لاَةَ ‌وَ‌آتَوْ‌ا‌ ‌ال‍‍زَّك‍‍َ‍اةَ لَهُمْ ‌أَجْ‍‍رُهُمْ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌‍رَبِّهِمْ ‌وَلاَ‌ خَ‍‍وْفٌ عَلَيْهِمْ ‌وَلاَ‌ هُمْ يَحْزَنُونَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū Attaqū Allaha Wa Dharū Mā Baqiya Mina Ar-Ribā 'In Kuntum Mu'uminīna 002-278. Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız, faizden artakalanı bırakın. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُو‌ا‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ‌وَ‌ذَ‌رُ‌و‌ا‌ مَا‌ بَ‍‍قِ‍‍يَ مِنَ ‌ال‍‍رِّبَ‍‍ا‌ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ مُؤْمِنِينَ
Fa'in Lam Taf`alū Fa'dhanū Biĥarbin Mina Allāhi Wa Rasūlihi ۖ Wa 'In Tubtum Falakum Ru'ūsu 'Amwālikum Lā Tažlimūna Wa Lā Tužlamūna 002-279. Şayet bِyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Bِylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz. فَإِ‌نْ لَمْ تَفْعَلُو‌ا‌ فَأْ‌ذَنُو‌ا‌ بِحَرْبٍ‌ مِنَ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌‍رَسُولِ‍‍هِ ۖ ‌وَ‌إِ‌نْ تُ‍‍بْ‍‍تُمْ فَلَكُمْ ‌رُ‌ء‍ُ‍‌وسُ ‌أَمْوَ‌الِكُمْ لاَ‌ تَ‍‍ظْ‍‍لِم‍‍ُ‍ونَ ‌وَلاَ‌ تُ‍‍ظْ‍‍لَمُونَ
Wa 'In Kāna Dhū `Usratin Fanažiratun 'Ilá Maysaratin ۚ Wa 'An Taşaddaqū Khayrun Lakum ۖ 'In Kuntum Ta`lamūna 002-280. Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. وَ‌إِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ ‌ذُ‌و‌ عُسْ‍رَة‌‍ٍ‌ فَنَ‍‍ظِ‍رَة‌‍ٌ‌ ‌إِلَى‌ مَيْسَ‍رَةٍۚ ‌وَ‌أَ‌نْ تَ‍‍صَ‍‍دَّ‍‍قُ‍‍و‌اخَ‍‍يْ‍‍ر‌ٌ‌ لَكُمْ ۖ ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ تَعْلَمُونَ
Wa Attaqū Yawmāan Turja`ūna Fīhi 'Ilá Allāhi ۖ Thumma Tuwaffá Kullu Nafsin Mā Kasabat Wa Hum Lā Yužlamūna 002-281. Allah'a dِneceğiniz günden sakının. Sonra herkese kazandığı eksiksizce ِdenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır. وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌ يَوْما‌‌ ً‌ تُرْجَع‍‍ُ‍ونَ ف‍‍ِ‍ي‍‍هِ ‌إِلَى‌ ‌اللَّ‍‍هِ ۖ ثُ‍‍مَّ تُوَفَّى‌ كُلُّ نَفْسٍ‌ مَا‌ كَسَبَتْ ‌وَهُمْ لاَ‌ يُ‍‍ظْ‍‍لَمُونَ
Yā 'Ayyuhā Al-Ladhīna 'Āmanū 'Idhā Tadāyantum Bidaynin 'Ilá 'Ajalin Musamman Fāktubūhu ۚ Wa Līaktub Baynakum Kātibun Bil-`Adli ۚ Wa Lā Ya'ba Kātibun 'An Yaktuba Kamā `Allamahu Allāhu ۚ Falyaktub Wa Līumlili Al-Ladhī `Alayhi Al-Ĥaqqu Wa Līattaqi Allāha Rabbahu Wa Lā Yabkhas Minhu Shay'āan ۚ Fa'in Kāna Al-Ladhī `Alayhi Al-Ĥaqqu Safīhāan 'Aw Đa`īfāan 'Aw Lā Yastaţī`u 'An Yumilla Huwa Falyumlil Walīyuhu Bil-`Adli ۚ Wa Astash/hidū Shahīdayni Min Rijālikum ۖ Fa'in Lam Yakūnā Rajulayni Farajulun Wa Amra'atāni Mimman Tarđawna Mina Ash-Shuhadā'i 'An Tađilla 'Iĥdāhumā Fatudhakkira 'Iĥdāhumā Al-'Ukhۚ Wa Lā Ya'ba Ash-Shuhadā'u 'Idhā Mā Du`ū ۚ Wa Lā Tas'amū 'An Taktubūhu Şaghīrāan 'Aw Kabīrāan 'Ilá 'Ajalihi ۚ Dhālikum 'Aqsaţu `Inda Allāhi Wa 'Aqwamu Lilshshahādati Wa 'Adná 'Allā Tartābū ۖ 'Illā 'An Takūna Tijāratan Ĥāđiratan Tudīrūnahā Baynakum Falaysa `Alaykum Junāĥun 'Allā Taktubūhā ۗ Wa 'Ash/hidū 'Idhā Tabāya`tum ۚ Wa Lā Yuđārra Kātibun Wa Lā Shahīdun ۚ Wa 'In Taf`alū Fa'innahu Fusūqun Bikum ۗ Wa Attaqū Allaha ۖ Wa Yu`allimukumu Allāhu Wa ۗ Allāhu Bikulli Shay'in `Alīmun 002-282. Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine ِğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. ـzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza gِstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında ِbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah Katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan sakının. Allah size ِğretiyor. Allah herşeyi bilendir. يَ‍‍ا‌ ‌أَيُّهَا‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ ‌آمَنُ‍‍و‌ا‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ تَدَ‌ايَ‍‌‍ن‍‍تُمْ بِدَيْ‍‍ن‌‍ٍ‌ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أَجَلٍ‌ مُسَ‍‍مّ‍‍ى‌‌ ً‌ فَاكْتُب‍‍ُ‍وهُ ۚ ‌وَلْيَكْتُ‍‍بْ بَيْنَكُمْ كَاتِب‌‍ٌ‌ بِ‍الْعَ‍‍دْلِ ۚ ‌وَلاَ‌ يَأْبَ كَاتِبٌ ‌أَ‌نْ يَكْتُبَ كَمَا‌ عَلَّمَهُ ‌اللَّ‍‍هُ ۚ فَلْيَكْتُ‍‍بْ ‌وَلْيُمْلِلِ ‌الَّذِي عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌الْحَ‍‍قُّ ‌وَلْيَتَّ‍‍قِ ‌اللَّ‍‍هَ ‌‍رَبَّ‍‍هُ ‌وَلاَ‌ يَ‍‍بْ‍‍‍‍خَ‍‍سْ مِ‍‌‍نْ‍‍هُ شَ‍‍يْ‍‍ئا‌‌ ًۚ فَإِ‌نْ ك‍‍َ‍انَ ‌الَّذِي عَلَ‍‍يْ‍‍هِ ‌الْحَ‍‍قُّ سَفِيهاً‌ ‌أَ‌وْ‌ ضَ‍‍عِيفاً‌ ‌أَ‌وْ‌ لاَ‌ يَسْتَ‍‍طِ‍‍ي‍‍عُ ‌أَ‌نْ يُمِلَّ هُوَ‌ فَلْيُمْلِلْ ‌وَلِيُّ‍‍هُ بِ‍الْعَ‍‍دْلِ ۚ ‌وَ‌اسْتَشْهِدُ‌و‌ا‌ شَهِيدَيْ‍‍نِ مِ‍‌‍نْ ‌رِجَالِكُمْ ۖ فَإِ‌نْ لَمْ يَكُونَا‌ ‌‍رَجُلَ‍‍يْ‍‍نِ فَ‍رَجُلٌ‌ ‌وَ‌امْ‍رَ‌أَت‍‍َ‍انِ مِ‍‍مَّ‍‍‌‍نْ تَرْ‍ضَ‍‍وْنَ مِنَ ‌ال‍‍شُّهَد‍َ‍‌ا‌ءِ‌ ‌أَ‌نْ تَ‍‍ضِ‍‍لَّ ‌إِحْدَ‌اهُمَا‌ فَتُذَكِّ‍‍ر‍َ‍‌ ‌إِحْدَ‌اهُمَا‌ ‌الأُ‍خْ‍رَ‌ى‌ ۚ ‌وَلاَ‌ يَأْبَ ‌ال‍‍شُّهَد‍َ‍‌ا‌ءُ‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ مَا‌ ‌دُعُو‌اۚ ‌وَلاَ‌ تَسْأَمُ‍‍و‌ا‌ ‌أَ‌نْ تَكْتُب‍‍ُ‍وهُ صَ‍‍غِ‍‍ي‍‍ر‌اً‌ ‌أَ‌وْ‌ كَبِي‍‍ر‌ا‌‌ ً‌ ‌إِلَ‍‍ى‌ ‌أَجَلِ‍‍هِ ۚ ‌ذَلِكُمْ ‌أَ‍قْ‍‍سَ‍‍طُ عِ‍‌‍نْ‍‍دَ‌ ‌اللَّ‍‍هِ ‌وَ‌أَ‍قْ‍‍وَمُ لِلشَّهَا‌دَةِ ‌وَ‌أَ‌دْنَ‍‍ى‌ ‌أَلاَّ‌ تَرْتَابُ‍‍و‌اۖ ‌إِلاَّ‌ ‌أَ‌نْ تَك‍‍ُ‍ونَ تِجَا‌‍رَةً حَاضِ‍رَة‌ ً‌ تُدِيرُ‌ونَهَا‌ بَيْنَكُمْ فَلَ‍‍يْ‍‍سَ عَلَيْكُمْ جُن‍‍َ‍احٌ ‌أَلاَّ‌ تَكْتُبُوهَا‌ ۗ ‌وَ‌أَشْهِدُ‌و‌ا‌ ‌إِ‌ذَ‌ا‌ تَبَايَعْتُمْ ۚ ‌وَلاَ‌ يُ‍‍ضَ‍‍ا‌‍رَّ‌ كَاتِبٌ‌ ‌وَلاَ‌ شَه‍‍ِ‍ي‍‍د‌ٌۚ ‌وَ‌إِ‌نْ تَفْعَلُو‌ا‌ فَإِنَّ‍‍هُ فُس‍‍ُ‍و‍ق‍‍‌‍ٌ‌ بِكُمْ ۗ ‌وَ‌اتَّ‍‍قُ‍‍و‌ا‌اللَّ‍‍هَ ۖ ‌وَيُعَلِّمُكُمُ ‌اللَّ‍‍هُ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ بِكُلِّ شَ‍‍يْءٍ‌ عَلِيمٌ
Wa 'In Kuntum `Alá Safarin Wa Lam Tjidū Kātibāan Farihānun Maqbūđatun ۖ Fa'in 'Amina Ba`đukum Ba`đāan Falyu'uaddi Al-Ladhī A'utumina 'Amānatahu Wa Līattaqi Allāha Rabbahu ۗ Wa Lā Taktumū Ash-Shahādata ۚ Wa Man Yaktumhā Fa'innahu~thimun Qalbuhu Wa ۗ Allāhu Bimā Ta`malūna `Alīmun 002-283. Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (yeter). Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ِdesin. Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkardır. Allah, yaptıklarınızı bilendir. وَ‌إِ‌نْ كُ‍‌‍ن‍‍تُمْ عَلَى‌ سَفَر‌ٍ‌ ‌وَلَمْ تجِدُ‌و‌ا‌ كَاتِبا‌‌ ً‌ فَ‍‍رِه‍‍َ‍انٌ‌ مَ‍‍قْ‍‍بُوضَ‍‍ة‌‍ٌۖ فَإِ‌نْ ‌أَمِنَ بَعْ‍‍ضُ‍‍كُمْ بَعْ‍‍ض‍‍ا‌‌ ً‌ فَلْيُؤَ‌دِّ‌ ‌الَّذِي ‌ا‌ؤْتُمِنَ ‌أَمَانَتَ‍‍هُ ‌وَلْيَتَّ‍‍قِ ‌اللَّ‍‍هَ ‌‍رَبَّ‍‍هُ ۗ ‌وَلاَ‌ تَكْتُمُو‌ا‌ال‍‍شَّهَا‌دَةَ ۚ ‌وَمَ‍‌‍نْ يَكْتُمْهَا‌ فَإِنَّ‍‍هُ~ُ ‌آثِم‌‍ٌقَ‍‍لْبُ‍‍هُ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ بِمَا‌ تَعْمَل‍‍ُ‍ونَ عَلِيمٌ
Lillāh Mā Fī As-Samāwāti Wa Mā Fī Al-'Arđi ۗ Wa 'In Tubdū Mā Fī 'Anfusikum 'Aw Tukhfūhu Yuĥāsibkum Bihi Allāhu ۖ Fayaghfiru Liman Yashā'u Wa Yu`adhdhibu Man Yashā'u Wa ۗ Allāhu `Alá Kulli Shay'in Qadīrun 002-284. Gِklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah, herşeye güç yetirendir. ‍لِلَّهِ مَا‌ فِي ‌ال‍‍سَّمَا‌و‍َ‍‌اتِ ‌وَمَا‌ فِي ‌الأَ‌رْ‍ضِ ۗ ‌وَ‌إِ‌نْ تُ‍‍بْ‍‍دُ‌و‌ا‌ مَا‌ فِ‍‍ي ‌أَ‌ن‍‍فُسِكُمْ ‌أَ‌وْ‌ تُ‍‍خْ‍‍ف‍‍ُ‍وهُ يُحَاسِ‍‍بْ‍‍كُمْ بِهِ ‌اللَّ‍‍هُ ۖ فَيَ‍‍غْ‍‍فِ‍‍ر‍ُ‍‌ لِمَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ‌وَيُعَذِّبُ مَ‍‌‍نْ يَش‍‍َ‍ا‌ءُ‌ ۗ ‌وَ‌اللَّهُ عَلَى‌ كُلِّ شَ‍‍يْء‌‌ٍقَ‍‍دِيرٌ
'Āmana Ar-Rasūlu Bimā 'Unzila 'Ilayhi Min Rabbihi Wa Al-Mu'uminūna ۚ Kullun 'Āmana Billāhi Wa Malā'ikatihi Wa Kutubihi Wa Rusulihi Lā Nufarriqu Bayna 'Aĥadin Min Rusulihi ۚ Wa Qālū Sami`nā Wa 'Aţa`nā ۖ Ghufnaka Rabbanā Wa 'Ilayka Al-Maşīru 002-285. Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. "O'nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sanadır" dediler. آمَنَ ‌ال‍رَّس‍‍ُ‍ولُ بِمَ‍‍ا‌ ‌أُ‌ن‍‍زِلَ ‌إِلَ‍‍يْ‍‍هِ مِ‍‌‍نْ ‌‍رَبِّ‍‍هِ ‌وَ‌الْمُؤْمِن‍‍ُ‍ونَ ۚ كُلّ‌‍ٌ‌ ‌آمَنَ بِ‍اللَّ‍‍هِ ‌وَمَلاَئِكَتِ‍‍هِ ‌وَكُتُبِ‍‍هِ ‌وَ‌رُسُلِ‍‍هِ لاَ‌ نُفَرِّ‍‍قُ بَ‍‍يْ‍‍نَ ‌أَحَد‌ٍ‌ مِ‍‌‍نْ ‌رُسُلِ‍‍هِ ۚ ‌وَ‍قَ‍‍الُو‌ا‌ سَمِعْنَا‌ ‌وَ‌أَ‍طَ‍‍عْنَا‌ ۖ غُ‍‍فْ‍رَ‌انَكَ ‌‍رَبَّنَا‌ ‌وَ‌إِلَ‍‍يْ‍‍كَ ‌الْمَ‍‍صِ‍‍يرُ
Lā Yukallifu Allāhu Nafsāan 'Illā Wus`ahā ۚ Lahā Mā Kasabat Wa `Alayhā Mā Aktasabat ۗ Rabbanā Lā Tu'uākhidhnā 'In Nasīnā 'Aw 'Akhţa'nā ۚ Rabbanā Wa Lā Taĥmil `Alaynā 'Işan Kamā Ĥamaltahu `Alá Al-Ladhīna Min Qablinā ۚ Rabbanā Wa Lā Tuĥammilnā Mā Lā Ţāqata Lanā Bihi ۖ Wa A`fu `Annā Wa Aghfir Lanā Wa Arĥamnā ۚ 'Anta Mawlānā Fānşurnā `Alá Al-Qawmi Al-Kāfirīna 002-286. Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden ِncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." لاَ‌ يُكَلِّفُ ‌اللَّ‍‍هُ نَفْسا‌‌ ً‌ ‌إِلاَّ‌ ‌وُسْعَهَا‌ ۚ لَهَا‌ مَا‌ كَسَبَتْ ‌وَعَلَيْهَا‌ مَا‌ ‌اكْتَسَبَتْ ۗ ‌‍رَبَّنَا‌ لاَ‌ تُؤ‍َ‍‌اخِ‍‍ذْنَ‍‍ا‌ ‌إِ‌نْ نَسِينَ‍‍ا‌ ‌أَ‌وْ‌ ‌أَ‍خْ‍‍طَ‍‍أْنَا‌ ۚ ‌‍رَبَّنَا‌ ‌وَلاَ‌ تَحْمِلْ عَلَيْنَ‍‍ا‌ ‌إِصْ‍‍ر‌ا‌‌ ً‌ كَمَا‌ حَمَلْتَ‍‍هُ عَلَى‌ ‌الَّذ‍ِ‍ي‍‍نَ مِ‍‌‍نْ قَ‍‍بْ‍‍لِنَا‌ ۚ ‌‍رَبَّنَا‌ ‌وَلاَ‌ تُحَ‍‍مِّ‍‍لْنَا‌ مَا‌ لاَ‌ طَ‍‍اقَ‍‍ةَ لَنَا‌ بِ‍‍هِ ۖ ‌وَ‌اعْفُ عَ‍‍نَّ‍‍ا‌ ‌وَ‌اغْ‍‍فِ‍‍رْ‌ لَنَا‌ ‌وَ‌ا‌رْحَمْنَ‍‍اۚ ‌أَ‌نْ‍‍تَ مَوْلاَنَا‌ فَا‌ن‍‍صُ‍‍رْنَا‌ عَلَى‌ ‌الْ‍‍قَ‍‍وْمِ ‌الْكَافِ‍‍رِينَ
Toggle thick letters. Most people make the mistake of thickening thin letters in the words that have other (highlighted) thick letter Toggle to highlight thick letters خصضغطقظ رَ
Next Sūrah